World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği

Yazıcıya hazırla

Savaş Tüccarlarını Durdur! Günter Grass’ı Savun!

Wolfgang Weber
12 Nisan 2012
İngilizce’den çeviri (11 Nisan 2012)

Seksen dört yaşındaki yazar Günter Grass’ın İsrail’in savaş politikasına karşı uyarıda bulunan ve eş zamanlı olarak çok sayıda Avrupa ülkesinde ve uluslararası gazetelerde yayımlanan siyasi anlatısı, medya ve önde gelen siyasi kişilikler tarafından girişilen eşi görülmemiş bir karalama ve sindirme kampanyasını zincirlerinden boşalttı.

Dünyanın en tanınmış yazarlarından, Nobel ödüllü ve birçok başka ödül sahibi birine yönelen bu karalama kampanyası, Alman yönetici sınıfının ve onun Washington ile Tel Aviv’deki karşılıklarının İran’a karşı savaş hazırlıklarını eleştirmeye kalkışan herkesi yıldırmaya ve susturmaya kararlı olduğunu göstermektedir.

Die Zeit gazetesinin yazı işleri müdür yardımcısı Josef Joffe, Grass’ı, Musevilere karşı nefretini 16 yaşında Nazi SS’ine üye iken edinmiş bir Musevi düşmanı olarak betimledi.

Kısa süre önce Sol Parti’nin Almanya cumhurbaşkanı adayı ve Fransız devlet başkanı Nicholas Sarkozy’nin destekleyicisi olan Beate Klarsfeld, Grass’ı Hitler’e benzetecek kadar ileri gitti. O, aradaki farkın, Hitler’in "uluslararası Musevi finansmanına" gönderme yaparken, Grass‘ın Musevi düşmanı ajitasyonu için "İsrail" sözcüğünü kullanması olduğunu söyledi.

Axel Springer medya grubunun CEO’su Mathias Döpfner, Grass’ın son romanını [Soğanın Kabuğunu Soyarken] kastederek, "Soğanın Göbeği Kahverengi" başlıklı bir makalede yazara saldırdı.

Grass’ın genç bir çocukken kısa bir süreliğine Silahlı-SS’te bulunması, konuyu yazarın İsrail’in İran’a karşı savaş tüccarlığına ilişkin doğru ve ilkeli tutumundan uzaklaştırarak, bütünüyle temelsiz ve iftira olan Musevi düşmanlığı suçlamasına saptırmada kullanılmaktadır. Bu kişilik katli yöntemi, Grass’a yönelik saldırının siyasi özüyle; petrol zengini İran’a yönelik saldırının ve provokasyonun gerici savunusuyla uyumludur

Grass, II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden kısa süre önce, 16 yaşındayken askere alınmıştı. Bu onun tercihi değildi. O, birkaç haftalık SS üyeliği sürecinde herhangi bir suça karışmamış, hatta bir mermi bile sıkmamıştı. O, savaştan sonra, bütün üretimini tek bir amaca; geçmişle (Nazizmle), savaşla ve Musevilere yönelik soykırımla yüzleşmeye ve bu tür belaların bir kez daha yaşanmamasına adadı.

İftiranın utanmazlığı ve Almanya’daki bütün büyük medya organları tarafından sürdürülen kampanyanın saldırganlığı, Birinci Dünya Savaşı öncesi savaş yanlısı basınını ve onun milliyetçilerle faşistlerin pasifist çevrelere ve Erich Maria Remarque, Kurt Tucholsky, Carl von Ossietzky ve Erwin Piscator gibi yazarlara yönelik saldırılarını kışkırtmasını anımsatıyor

Bu tür güçler için yalanın ve iftiranın sınırı yoktur.

Grass’ın anlatısı ABD’nin ve İsrail’in savaş planlarına ilişkin bir dizi gerçekleri belirterek başlıyordu. O, İsrail hükümetinin nükleer bomba yaptığı varsayılan -ama kanıtlanmamış- bir ülkeye karşı "önleyici saldırı" hakkına sahip olduğunu iddia etmesini suçladı. Grass, İsrail’in gizli tuttuğu ve her türlü incelemeye kapalı tutulduğu için "denetim dışı" olan, "gelişen bir nükleer güce" sahip olduğunu belirtti.

Grass, İsrail’e, "her türlü yıkıcı savaş başlığını" ateşleme kapasitesine sahip "bir denizaltı daha" sağlamış olan Alman hükümetinin sinik politikalarını eleştirdi. O, hükümetin, İsrail’i silahlandırmayı Almanya’nın geçmişte işlediği suçların onarılması gibi göstererek, sinik bir şekilde gerekçelendirdiğini belirtti.

Grass, yazısını, açıkça, "nükleer güç İsrail zaten kırılgan olan dünya barışını tehlikeye sokmaktadır" diyerek sürdürdü. O, Almanya’dan, "benzeri olmayan suçlar ülkesi" olarak bahsetti. Grass, eleştirisinin, "düşkün olduğum ve olmaya devam edeceğim ülke" dediği İsrail‘e değil ama İsrail hükümetine yönelik olduğunu vurguladı.

Başbakan Benjamin Netanyahu hükümeti, Grass’ı istenmeyen adam ilan ederek ve onun ülkeye girişini yasaklayarak, kendi saldırgan ve demokratik olmayan karakterini hemen doğruladı.

Grass’ın iddialarının gerçekliğini ne İsrail hükümetinin demokrasi karşıtı önlemleri ne de medya ve siyasi karalama - sindirme kampanyası değiştirebilir. İsrail Nükleer Silahların Sınırlandırılması Anlaşmasını imzalamamıştır ve on yıllardır yasadışı bir nükleer silah cephaneliğine sahiptir. Alman hükümeti bu canice politikayı, son olarak, nükleer başlıkları fırlatma kapasitesine sahip altı denizaltının sevkiyatıyla desteklemiştir.

Öte yandan İran, Nükleer Silahların Sınırlandırılması Anlaşmasını imzalamış ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun kendi nükleer araştırma programını ve nükleer tesislerini düzenli olarak denetlemesine izin vermiş durumda. Bu yüzden, İran’ın nükleer tesislerini askeri amaçlarla kullandığını gösterecek hiçbir kanıt öne sürülememektedir.

ABD ile İsrail, diplomatik ve ekonomik saldırılara ve askeri tehditlere ek olarak, yıllardır, İran’a karşı, terörist saldırıları da içeren gizli operasyonlar sürdürmektedirler. Beş İranlı nükleer bilimci öldürüldü; İran üzerinde sürekli olarak insansız casus uçakları uçuyor, ülkenin sanayi işletmelerini sabote etmek için hem patlayıcılara hem de siber saldırılara başvuruluyor.

Alman gazeteleri bu gerçeklerin hiç birinden söz etmiyor. Onlar, bunun yerine, papağan gibi ABD’nin, Avrupa Birliği’nin ve İsrail’in İran "kısa süre içinde nükleer silahlara sahip olacak ve bunları İsrail’e karşı kullanacak" biçimindeki propagandasını tekrarlıyorlar. Grass, bu tek sesli koroyu, bütünüyle doğru biçimde, bir diktatörlük altındaki medyada düşünülebilecek bir şey olarak damgalamaktadır.

Bütün iftiralarda olduğu gibi, Grass’a yönelik Musevi düşmanlığı suçlamalarını kanıtlamaya yönelik olarak da hiçbir ciddi çaba söz konusu değil. Grass’ı suçlayanlar, İsraillilerin büyük çoğunluğunun İran’a yönelik bir İsrail saldırısına karşı olduğu gerçeğini görmezden geliyorlar.

Grass’a yönelik lekeleme kampanyası, savaş hazırlıkları yönündeki hazırlıkların gerçek nedenlerini gizlemeyi amaçlamaktadır. Nasıl ki Irak’a yönelik savaş sözde kitlesel imha silahları ve El Kaide ile bağlantılar yüzünden yapılmadıysa, bu hazırlıkların da İran’ın sözde nükleer silahlar peşinde koşmasıyla ilişkisi yoktur. ABD’nin ve onun Ortadoğu’daki başlıca müttefiki İsrail’in bu stratejik bölge ve onun zengin enerji kaynakları üzerindeki askeri üstünlüğünü koruma çabasını örtbas etmek için, bir kez daha yalanlara başvurulmaktadır.

Grass’a yönelik karalama ve sindirme kampanyasının şiddetli ve eşgüdümlü karakteri, Almanya’daki yönetici seçkinlerin İran’a karşı bir savaşı desteklemeye karar vermiş olduğunu göstermektedir. ABD’nin bölgedeki askeri egemenliği üzerine, Berlin’de, elbette kaygılar var ki bunlar, Almanya’nın Libya’ya karşı NATO savaşı karşısında başlangıçtaki çekincelerine yansımıştı. Ama Alman emperyalizmi, asıl olarak, Ortadoğu’nun denetimini ABD‘ye ya da Avrupalı başlıca rakipleri Fransa’ya ve Britanya’ya bırakmaya hazır olmadığı için, kendisini İran’ın yağmalanmasına katılmak zorunda hissetmektedir.

Alman Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin Grass’a yönelik sözlü saldırısı, Alman hükümetinin bir sonraki İran’a karşı emperyalist savaşın başından itibaren gemide olmaya kararlı olduğu izlenimini uyandırıyor. Berlin Suriye’ye karşı artan saldırganlığı, yaklaşan daha büyük operasyona hoş bir başlangıç olarak görmektedir.

Alman siyaset kurumunun bütün partilerinin önde gelenleri; Hristiyan Demokratik Birlik, Özgür Demokratlar, Sosyal Demokrat Parti, Yeşiller ve Sol Parti, sözde "sol" da dahil bütün resmi siyasi yelpaze yeni bir emperyalist savaşa desteklerini göstererek, Grass’ı hedefleyen kan davasına katıldılar.

Hem İran halkı hem de İsrail’deki Musevi nüfusu için gerçek bir tehdit oluşturan şey Günter Grass değil, bu savaş kampanyasıdır.

Ortadoğu’da savaşa ve giderek artan yeni bir dünya savaşı tehlikesine karşı olanlar, Günter Grass’ı savunmalı; Berlin‘deki, Washington‘daki ve Tel Aviv’deki savaş tüccarlarına ve onların medyadaki uşaklarına karşı çıkmalıdırlar.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır