www.wsws.org/tr/2012/nov2012/gaz1-n23.shtml
İsrail savaş uçakları ve gemileri, Gazze Şeridindeki Filistinlilerin evlerine ve kuruluşlarına yönelik saldırılarını, bu yoğun nüfuslu bölgeye yönelik saldırının beşinci gününde ölü sayısını 75in üzerine çıkartacak şekilde hafta sonu boyunca yoğunlaştırdı.
Pazar günü, çoğunluğunu kadınların ve çocukların oluşturduğu en az 29 kişi öldürüldü. Onlarca evin ve binanın yıkıntıları altında gömülü kalmış çok daha fazla sayıda ölü olduğu kesin.
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Cumartesi günü, İsrail savaş uçaklarının Gazzedeki hedeflere yönelik olarak en az bin saldırı gerçekleştirmiş olduğunu söyledi. Filistin Kızılayının bir sözcüsü, en az 660 kişinin yaralı ya da enkaz altında olduğunu belirtti. En az 137 çocuk yaralanmış durumda.
Dünya Sağlık Örgütüne göre, Gazzedeki hastaneler yaralılarla dolu ve temel donanımdan yoksun. Save the Children insani yardım örgütü, çoğu evlerine hapsolan ve günde 18 saati bulan elektrik kesintilerine katlanan ailelerin yiyeceklerinin ve sularının tükenmiş olduğunu söylüyor.
Pazar günü, en kanlı mezalimde, İsrail bombaları tarafından yıkılan evde Hamas yetkililerinden Muhammed Dallunun ailesinden dokuz kişi öldürüldü. Ölüler arasında Dallunun dört küçük çocuğu da (7 yaşındaki Sara, 6 yaşındaki Camal, 4 yaşındaki Yusuf ve 2 yaşındaki İbrahim) yer alıyor. Patlama, o sırada evin yakınından geçen iki kişiyi de öldürecek kadar güçlüydü.
Gazzenin kuzeyindeki Cabalya kampındaki bir diğer olayda, bir adam, karısı ve üç ile iki yaşlarındaki çocukları, uyurlarken evlerine isabet eden bir bombayla öldürüldüler.
Stratejik İşler Bakanı Moşe Yaalon, İsrail hükümet sözcüleri için tipik olan bir siniklikle, kadınların ve çocukların ölümünden Filistinlileri sorumlu tutt. Yaalon, Kudüsteki bir basın toplantısında, "Onlar sivilleri canlı kalkan olarak kullandığı zaman bize seçenek kalmıyor" dedi. O, evlerinde, İsrail füzelerine ve bombalarına hedef olan aileleriyle birlikte yaşayan Hamas yetkililerinden söz ediyor.
Yaalonun sözleri, İsrail saldırısının acımasızlığını vurgulamaktadır. O, sanki insanların değil de haşeratın ortadan kaldırılmasından söz ediyor gibi, "biz yavaşça, hedefi tespit ederek ve onun çevresindeki alanı temizleyerek çalışıyoruz"diyor ve ekliyor: "Eğer onlar roketleri camiler ve okul bahçeleri gibi yoğun nüfuslu yerlere yerleştiriyorsa, bunun sonucundan biz sorumlu tutulmamalıyız."Gerçekte, bu hafta sonu vurulan, Hamas başbakanı İsmail Haniyenin bürolarını ve Gazzedeki çok sayıda gazetecinin medya merkezi olarak kullandığı binayı kapsayan öncelikli hedeflerin yakınında roketler yoktu.
Medya merkezi, diğerlerinin yanı sıra, Britanyadan Sky News ve Dubai merkezli Arap yayın ağı El Arabiya tarafından kullanılıyordu. İsraildeki Yabancı Basın Birliği, İsrailin sürekli olarak çiğnediği ve sivil ya da askeri çatışmalardaki gazetecilerin korunması çağrısı yapan bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararını belirterek, kaygılarını açıkladı.
Haniyenin bürosuna yönelik saldırı, Mısır başbakanının orada Haniyeyi ziyaret etmesinden bir gün sonra gerçekleşti. Bu, Gazzedeki saldırıya sözel olarak karşı çıkan çeşitli Arap burjuva yönetimlere yönelik doğrudan bir uyarı anlamına gelmektedir: Müdahale etmeye kalkışmaları durumunda, onlar da İsrail bombalarının ve füzelerinin hedefi olacaklardır.
Bir diğer İsrailli yetkili, hava saldırılarının Filistin roketlerine karşı öz savunma amacına yönelik olduğu bahanesinden vazgeçti. İsrail gazetesi Haaretzin haberine göre, İçişleri Bakanı Eli Yishai, "operasyonun amacı Gazzeyi Ortaçağa geri döndürmektir"dedi.
Yishai, Müslüman Kardeşlerin Filistin kolu olan Hamas tarafından yönetilen Filistin yerleşim bölgesinin altyapısını büyük ölçüde imha etmeyi amaçlayan İsrail saldırılarına yönelik artan uluslararası eleştirilere yanıt olarak konuşuyordu.
Hamasın terörist bir grup olduğu biçimindeki resmi açıklamasına dayanan İsrail hükümeti, hükümet büroları, hastaneler, okullar ve sivil yaşam için önemli diğer binalar dahil, Gazzedeki her kamu binasının tahrip edilmesini peşinen aklamaktadır.
Yaygın vahşetin kanıtları artarken, ABD hükümeti, İsrail saldırılarına ilişkin en açık ve koşulsuz desteğini sundu. Üç ülkeyi kapsayan Güneydoğu Asya turunun başlangıcında Taylandda düzenlenen bir basın toplantısında konuşan Başkan Obama, "İsrailin kendisini savunma hakkını bütünüyle destekliyoruz. İsrail, kendi topraklarına füzelerin fırlatılmamasını beklemek için her türlü hakka sahiptir"dedi.
Obama ile birlikte yolculuk eden bir Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi, İsrailin geçtiğimiz [14 Kasım] Çarçamba günü Hamasın savunma şefi Ahmed el Cabariyi öldürerek bilinçli bir şekilde krizi körüklemiş olduğu iddialarını reddetti. O, İsrailin El Cabariyi öldürmesini -o saldırılarda hiçbir İsrailli öldürülmemiş ve İslami Cihad gibi rakip Filistinli grupların etkisini dizginlemeye çalışan Hamas onlara karşı çıkmış olmasına rağmen- Gazzeden kaynaklanan önceki Filistin roket saldırılarına yönelik meşru bir yanıt olarak savundu.
Gazzeye yönelik saldırının harekete geçirdiği ve büyük ölçüde, bir İsrail heyetinin Pazar günü Hamas adına arabulucu olarak faaliyet gösteren Mısırlı yetkililerle ateşkes görüşmeleri için geleceği bildirilen Kahire üzerinde yoğunlaşan diplomatik faaliyet sürüyor. Önde gelen El Fetih yetkilisi Nabeel Şaath, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas tarafından, rakip Hamas önderleri ile görüşmeler yapmak üzere Gazzeye gönderildi.
Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Katar Emiri Şeyh Hamad Bin Halifa al Thani, önceden planlanmış ziyaretlerde bulunmak üzere Kahiredeydi; ayrıca, Arap Birliğinin bir olağanüstü toplantısı yapıldı. Erdoğan ve Katar Emiri, Suriyedeki Beşar Esad yönetimini devirmeye yönelik ABD destekli saldırıda Obama yönetimi ile sıkı sıkıya birlikte çalışmakla beraber, Gazzede Filistinlilerin kitleler halinde öldürülmesi söz konusu olduğunda bu hizmetin Washingtonda hiçbir etkisi olmadığını gördüler.
Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi, Gazzedeki mezalime yanıt olarak harekete geçmesi yönünde kabaran bir kitlesel basınç altında, ama onun ordu destekli yönetimi Mısır ile İsrail arasında 1978de Enver Sedat tarafından imzalanmış olan Camp David anlaşmasına bağlılığını yinelemiş durumda. Mısır ordusu için gerekli parayı elinde tutan ABDli yetkililer, Washingtonın, Mısırın İsraile yönelik politikasında herhangi bir değişikliği hoş görmeyeceğini açıkça belirttiler.
Obama yönetimi, Mursinin bir ateşkesi kabul etmesi için Hamasa baskı uygulamasını talep etti ki bu, gerçekte, İsrail saldırısının kurbanlarından direnmeye son vermelerini ve istendiği gibi öldürülmeyi kabul etmelerini talep etmektir.
Daha önemli olanı, Mısır burjuvazisinin bir kesimini temsil eden Mursi ile Müslüman Kardeşler yönetiminin, Mısırda, Mübarek diktatörlüğüne karşı, devrimci ayaklanmaya yol açmış yakıcı toplumsal sorunlardan bir tekini bile çözememiş olan yeni hükümete yönelik yaygın hoşnutsuzluktan doğan bir toplumsal patlama tehlikesiyle meşgul olmasıdır.
İsrail savaş uçakları Pazar günü Gazzeye bombalar yağdırırken, Mısır ordu birlikleri Kahirenin güneyinde Nil üzerindeki bir adada gecekondulara karşı harekete geçiyordu. Onlar, yolu kapatmak için metal barikatlar kuran ve ağaçları yakan üç protestocuyu öldürdüler. Mursinin Haziran ayında göreve gelmesinden bu yana ordu ile Mısır halkı arasında gerçekleşen bu ilk sokak çatışmasında onlarca kişi tutuklandı.