www.wsws.org/tr/2012/nov2012/auto-n23.shtml
Avrupa otomobil sanayii topyekün yıkımla karşı karşıya. Sektörün uzmanlarına göre, kapasitenin en az 5 milyon birim azalması gerekiyor. ABD sanayi web sayfası autoline.tvye göre, bu, 20 kadar montaj, 10 makine, 10 vites ve 30 presleme fabrikasının -115 bin işin ortadan kaldırılmasıyla sonuçlanacak şekilde- kapatılması anlamına geliyor.
Yalnızca geçtiğimiz hafta içinde, PSA Peugeot Citroende 8 bin, Fordda 6 bin, Opelde 2.600 kişinin işten çıkartıldığı açıklandı. Tedarik zincirinde de en az bu kadar insan zarar görecek. Birinci sınıf markalar denilen BMW ile Mercedes bile milyarlarca avroluk tasarrufları planlıyor. Arazi aracı sektöründe Fiata bağlı Iveco, Avrupadaki beş fabrikayı kapatacak. MAN, 15 bin işçiyi dört haftalığına evlerine gönderdi ve yılın sonunda daha fazla kısa süreli mesai planlıyor.
Fabrika kapatmalar, kısa süreli çalışma ve ücret kesintileri, sözde fazla kapasiteyi azaltmak ve Avrupa otomotiv sanayisini yeniden rekabet edebilir hale getirmek için gerekli bir yol olarak sunuluyor. Sendikalar -IG Metall, ABVV-Metaal, CGT ve TUC dahil olmak üzere- buna razı olmakta ve ödünlerin "işleri korumak" için tek yol olduğunu iddia etmektedir.
Gerçekte, otomobil işçileri, kapitalist kâr sisteminin Büyük Bunalımdan bu yana yaşadığı en kötü çöküşün bedelini ödemeye zorlanıyorlar. Her ülkede büyük şirketlerin denetimindeki hükümetler tarafından desteklenen otomobil şirketleri, işçilerin, savaş sonrası dönemde işçi sınıfı tarafından kazanılmış olan bütün sosyal kazanımlardan özveride bulunarak bu krizin bedelini ödemesi gerektiğinde ısrar etmektedirler.
Bu saldırıya karşı, sendikaların ulusalcı ve kapitalizm yanlısı programları temelinde mücadele etmek olanaksızdır. Doğu Avrupada, Çinde ve diğer Asya ülkelerinde işçilere ödenen yoksulluk ücretleri, Sovyetler Birliğinin 1991deki çöküşünden bu yana, sistematik olarak, dünyanın dört bir yanındaki ücretleri düşürmek için kullanılmaktadır. Küresel şirketler, 2008 mali krizini bu saldırıların temposunu arttırmak için kullandılar. ABDde, Obama yönetimi, zorunlu iflası ve otomotiv sanayiinin yeniden yapılandırılmasını, on binlerce işi ortadan kaldırmak, sağlık hizmetlerinin ve emekli maaşlarının korunmasının içini boşaltmak ve işe yeni başlayanların ücretlerini yarıya indirmek için kullandı. Şimdi, Avrupadaki işçiler aynı akibetle karşı karşıya.
Otomotiv sanayiinin yıkımı, Yunanistanda, İspanyada, Portekizde ve diğer ülkelerde çalışanların yaşam standartlarında vahşice kesintiler uygulayan Avrupa Birliği (AB) tarafından dayatılan kemer sıkma önlemleriyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılıdır. Sonuç, her ülkede aynı: Borsalar yükselir, süper zenginlerin banka hesapları kabarır ve yöneticilerin gelirlerinde patlama yaşanırken, işçilerin gelirleri zorla düşürülüyor, sosyal yardımlar ortadan kaldırılıyor ve bir işsizler ordusu yaratılıyor.
ABnin kemer sıkma talimatları otomotiv sanayiindeki derinleşen krize doğrudan katkıda bulunmaktadır. Kemer sıkma önlemleri, halkın geniş kesimlerinin artık bir araba alamaması anlamına geliyor. Yeni otomobil kayıtlarının sayısı bir yıl içinde İspanyada yüzde 37, İtalyada yüzde 26, Fransada yüzde 18 azalmıştır.
Bu koşullar altında, otomobil sanayiindeki işler ve ücretler, yalnızca, kapitalizmin lağvedilmesini ve Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri hedefine yönelik bir uluslararası sosyalist program çerçevesinde savunulabilir.
Bütün fabrika kapatmalarına ve ücret kesintilerine karşı koymak gerekiyor. İşyerlerinin ve sosyal hakların savunusu, söz konusu fabrikanın "rekabet edebilirliği"ne ya da şirketin bilançosuna tabi kılınamaz. İyi ücretli bir iş, işçi sınıfının her koşul altında savunması gereken vazgeçilmez bir haktır.
Otomobil şirketleri -aynı diğer büyük şirketler, bankalar ve büyük servetler gibi- toplumsal mülkiyet ve işçi sınıfının demokratik denetimi altına alınmalıdır. Bu temelde, ekonomik yaşam, gözü kârdan başka birşey görmeyen milyarderler, bankalar ve vurgunculara değil ama çalışanların ve bir bütün olarak toplumun gereksinimlerine hizmet eden daha yüksek bir düzeyde yeniden örgütlenebilir.
Böylesi bir program, işçi sınıfının bağımsız seferberlik organlarının varlığını gerektirir. İster "solcu" ister "sağcı" olsun bütün düzen partileri bunu kategorik olarak reddederler. Onların hepsi kapitalist özel mülkiyeti ve sosyal kesintileri savunmaktadırlar. Otomobil işçileri özel bir sorumlulukla karşı karşıyalar. Onların işyerlerinin ve sosyal haklarının savunusu, bir bütün olarak işçi sınıfının seferberliği yönünde önemli bir adımdır.
Otomobil işçilerinin, tek tek fabrikaların ve ulusal sınırların ötesinde birleşmeleri gerekiyor. Otomotiv sanayii kadar küresel ölçekte örgütlü bir başka sektör bulmak çok zordur. General Motors, Volkswagen, Fiat-Chrysler, Ford ya da Toyota gibi çok uluslu şirketler, bir ülkedeki işçileri diğerlerindekilerle kıyasıya birbirine düşüren küresel ölçekte plan ve üretim yapmaktadır.
Böylesi bir mücadelenin önünde dikilen en büyük engel sendikalar ve onları destekleyen örgütlerdir. Sendikalar işçi sınıfının örgütleri değil; şirket yönetimleriyle yakından işbirliği içinde olan ve işçilerin her türlü direnişini boğan ayrıcalıklı bürokratik aygıtlardır. Onlar arada bir grev ve protesto çağrısı yaptıklarında, bu yalnızca buhar boşaltmak ve şirketlere ve kapitalist sisteme karşı bir mücadelenin gelişmesini engellemek içindir.
ABDde, Birleşik Otomobil İşçileri (UAW) sendikası, Obamanın -uzun süredir ABDdeki sanayi işçileri arasında en fazla ücret alan- otomobil işçilerine yönelik tarihsel saldırısında son derece önemli rol oynadı. UAW, sefalet ücretlerinin, üretim artışının ve ağır sömürü koşullarının dayatılmasındaki işbirliğinin karşılığında milyarlarca dolarlık şirket hisseleriyle ödüllendirildi. Bu, sendika yöneticilerine, üyelik aidatlarından bağımsız ve otomobil işçilerinin artan sömürüsü oranında yükselen büyük bir geliri garanti etti. UAW şefi Bob King, şimdi, benzeri koşulları dayatmak için, IG Metall ve CGT ile birlikte çalıştığı Avrupaya getirilmiş durumda.
Avrupadaki, hele de Almanyadaki sendikalar ve işyeri konseyleri orta kademe yönetim rolünü oynamaktadır. Onlar şirketlerin denetim kurullarında yer almakta ve bütün önemli kararlara katılmaktadırlar. Onlar, savaş sonrası dönemde, "sosyal piyasa ekonomisi" çerçevesinde, ödünler ve uzlaşmalar üzerine pazarlık yapabiliyorlardı. Sanayinin birçok alanında, şimdi kapatılması hedeflenen otomobil fabrikaları, çelik fabrikalarının ve madenlerin kapatılmasına karşı şiddetli mücadeleleri önlemek için 1960larda inşa edilmişti.
Avrupa burjuvazisi, küreselleşme ve kapitalizmin uluslararası krizi koşullarında, Amerikalı mevkidaşlarıyla aynı sosyal karşı devrim stratejisini izliyor. Avrupalı sendikalar, bu acımasız koşulları dayatan bir emek polisi gücü olarak davranmaktadır. Geçtiğimiz yirmi yıl boyunca, Avrupa otomobil sanayiinde, altında sendikaların imzasının olmadığı tek bir ücret kesintisi, işten çıkartma ya da fabrika kapatması gerçekleşmemiştir. İşçiler direnmeye çabaladıklarında tehditle karşılaşmakta ya da işten çıkarılacak ilk kişiler olmaktadır.
Sendikalar şirket yönetimleriyle ulusal, uluslararası ve Avrupa düzeyinde yakın işbirliği yaparken, fabrika düzeyinde, bir yerdeki işçileri diğerlerine karşı kışkırtıyorlar. Onlar, çoğu kez, -bütünüyle kapanana kadar- bir fabrikanın yalnızca işleri azaltarak ve ücretlerden ödün vererek rekabet edebilirliğini arttırması durumunda korunabileceğini iddia ediyorlar. Yalnızca birkaçının adını verirsek, Fiat Termini Imeresede, Opel Antwerpte, Ford Gentte ve Opel Bochumda çalışan işçiler, bu stratejinin yalnızca en son kurbanlarıdır.
Sendikalar, bu hizmetleri karşılığında, hesapsız gelirlerle ve çok sayıda ayrıcalıkla ödüllendiriliyorlar. IG Metallin başkanı Berthold Huber, primler hariç 160 bin Avroluk bir gelire sahiptir. İşyeri konseylerinin başkanları Wolfgang Schäfer-Klug (Opel) ile Bernd Osterloh (VW) benzeri kazançlara sahipler. Volkwagen, yıllardır, işyeri konseyi üyelerine rüşvet vermekte kullanılan milyonlarca Avroluk bir örtülü ödeneği sürdürüyor.
Ayrıcalıklı ve rüşvetçi sendikalarla işyeri konseyleri ile bağları koparmak, otomobil sanayiindeki işlerin savunusunun ön koşuludur. Bu amaçla, bağımsız Eylem Komitelerinin oluşturulması gerekiyor.
Bu tür Eylem Komiteleri, diğer fabrikalardaki ve dünyanın diğer bölgelerindeki işçilerle yakın ilişki kurmalı ve onların mücadelelerini koordine etmelidir. Son birkaç yıl içinde, hepsi aynı şirketler tarafından gerçekleştirilen benzeri saldırılarla karşı karşıya kalan Çindeki, Hindistandaki, ABDdeki ve Avrupanın birçok yerindeki otomobil işçilerinin mücadelelerine tanık olundu.
Eylem Komiteleri, şirketlerin defterlerinin denetime açılmasını ve sendikalar ile şirket yönetimleri arasındaki gizli görüşmelerin halka açıklanmasını garanti altına almalıdır. Onlar, işyerlerini ve ücretleri savunmak için grevlere ve diğer mücadele önlemlerine hazırlanmalılar. Eylem Komitelerinin, kapatılma tehlikesiyle karşı karşıya olan bütün fabrikaların ve bölümlerin işgalini örgütleyerek, halkın geniş kesiminin yaşamak için gereksinim duyduğu üretim tesislerinin kapatılmasını önlemeleri gerekmektedir.
Böylesi bir seferberlik, Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri çerçevesinde büyük şirketleri ve bankaları ulusallaştıracak ve onları demokratik denetim altına alacak bir işçi hükümeti için mücadelede ilk adım olacaktır.
Bu tür bir sosyalist perspektifin gerçekleşmesinin en önemli koşulu, işçi sınıfının yeni, uluslararası ve devrimci partisinin inşasıdır.
Düzen partileri, halkın geniş çoğunluğunun çıkarlarını savunmaktan uzun süre önce vazgeçmiş durumda. Sosyal demokrat ve işçi partileri, sosyal yardımların ve hakların imhasında muhafazakâr ve liberal rakipleriyle yarışıyorlar. Almanyadaki Sol Parti ve benzeri örgütler onların ayıplarını örten incir yaprağı işlevini görüyor.
İşçi sınıfının bu siyasi inisiyatifi ele alamaması durumunda, kıta bir kez daha barbarlık ve savaş tehdidi altında kalacaktır. Kapitalist toplumun krizi ve çürümesi fazlasıyla ilerlemiştir. Egemen sınıf, halka yönelik saldırılarını uygulamaya koymak için, giderek artan bir şekilde otoriter yöntemlere başvuruyor. Macaristandaki Jobbik, Fransadaki Ulusal Cephe ve Yunanistandaki Chrysi Avgi (Altın Şafak) gibi sağcı, ırkçı ve açıkça faşist örgütler devlet tarafından himaye ediliyor ve umutsuz toplumsal kesimler içinde destek buluyor.
Bütün otomobil işçilerine sesleniyoruz: Dördüncü Enternasyonalin Uluslararası Komitesinin günlük yayın organı Dünya Sosyalist Web Sayfasını okuyun ve yayın kurulu ile ilişki kurun. Eylem Komitelerinin kurulmasında ve uluslararası bağlantılar kurmanızda size destek olacağız. Sosyalist Eşitlik Partisine katılın ve işçi sınıfı içinde yeni bir devrimci önderliği inşa etmeye yardımcı olun.