www.wsws.org/tr/2012/dez2012/suri-d15.shtml
Washington ile onun Avrupalı ve Arap müttefikleri önderliğindeki 130 hükümetin temsilcileri, 12 Aralıkta Fasın Marakeş kentinde düzenlenen "Suriyenin Dostları" toplantısına katıldılar. Fas Dışişleri Bakanı Saad Eddine El Othmani, Suriyeli Devrimci ve Muhalif Güçlerin Ulusal Koalisyonunun Suriye halkının yegâne temsilcisi olduğunu ilan etme konusunda anlaştıklarını söyledi.
Toplantı, ABD Başkanı Barack Obamanın Ulusal Koalisyonu resmen tanımasından bir gün sonra gerçekleşti. İslamcıların egemenliğindeki koalisyon, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad yönetimine karşı NATO destekli bir vekil savaşı sürdüren silahlı muhalefet gruplarını temsil etmek üzere ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından örgütlemişti.
Marakeşteki toplantıda dağıtılan bir bildiri taslağında şu belirtildi: "Katılımcılar, Ulusal Koalisyonu Suriye halkının meşru temsilcisi ve Suriye muhalefetinin altında toplandığı çatı örgütü olarak kabul eder... Beşar Esad meşruiyetini yitirmiştir ve sürdürülebilir bir siyasi geçişe olanak sağlamak üzere kenara çekilmelidir."
Marakeşteki toplantıya, Esadı desteklemeye devam eden ve aralarında Rusyanın, Çinin ve İranın da yer aldığı ülkeler katılmadı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, toplantıyla ilgili olarak, "ABD bütün kartlarını Ulusal Koalisyonun askeri zaferine oynamaya karar vermiş durumda" dedi.
Toplantı, ABDnin Arap müttefiklerinin Suriyeli siviller için yıkıcı sonuçlar doğuran terörist mücadelede El Kaide bağlantılı güçleri silahlandırdığı, NATOnun Suriye karşıtı vekil savaşının canice ve gerici karakterini vurguladı.
Ulusal Koalisyon güçlerinin Esadı yargısız öldüreceğini ileri süren Suriyeli Müslüman Kardeşlerin başkan yardımcısı Faruk Tayfur, atmosferi belirledi. O, Esadın yazgısını, yönetimi geçtiğimiz yıl bir NATO savaşında devrilen Libya Devlet Başkanı Albay Muammer Kaddafininkine benzetti. Kaddafi, memleketi Sirteye kaçarken, konvoyu NATO uçakları tarafından bombalandıktan sonra ABD destekli gerillalar tarafından işkence ve linç edilerek öldürülmüştü.
Tayfur şunları söyledi: "Beşar kuşatma altında. Onun sonu Kaddafininki gibi olacak. Ben Suriyede doğdum ve Suriyede öleceğim dememiş miydi? Kaddafi de aynı lafları etmişti ve hepsi bu."
Washingtonın İslamcı vekilleri, ABD Dışişleri Bakanlığının Salı günü, El Kaidenin Suriye muhalefeti içindeki şubesi El Nusra Cephesini terörist bir grup olarak adlandırmasını eleştirdiler. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, El Nusra Cephesini, geçtiğimiz yıl boyunca Suriyede "çok sayıda masum Suriyelinin öldürüldüğü" yaklaşık 600 saldırı gerçekleştirmekle suçlamıştı.
Ulusal Koalisyonun başkanı Muaz el-Hatib, Washingtondan, El Nusra Cephesinin terörist bir grup olarak adlandırılmasını "gözden geçirmesini" istedi. Hatib, "çeşitli partilerle ideolojik ve siyasi farklılıklarımız olabilir ama devrimcilerin hepsi aynı amacı paylaşıyor: Esadın canice yönetimini devirmek." dedi.
Müslüman Kardeşler yetkilileri, [Fransız haber ajansı] AFPye, Washingtonın El Nusra Cephesini terörist bir grup olarak adlandırmasının "yanlış" olduğunu belirterek, "Suriyedeki tek terörist Esaddır" dedi.
Bu, anlaşıldığı kadarıyla, NATO destekli Suriye muhalefetinin büyük kesiminin El Kaideden neredeyse ayırt edilemez olmasından kaynaklanmaktadır. New York Times şunları yazdı: "Her ne kadar, onların El Nusra Cephesinin Iraktaki El Kaide ile doğrudan örgütsel bağlantılarını paylaştıkları bilinmiyorsa da, Özgür Suriye Ordusu içindeki kimi gruplar benzer ideolojilere sahipler, İslamın sıkı Selefi yorumunu izliyorlar ve onların arasında Iraktaki ayaklanmaya katılmış savaşçılar bulunuyor."
Söylentilere göre, Suriyedeki Esad karşıtı muhalefet grupları, ABDnin El Nusra Cephesini kara listeye almasına karşı, "Amerikan müdahalesine hayır; hepimiz El Nusra Cephesiyiz"sloganı altında Cuma günü için gösteriler düzenleme çağrısı yaptılar.
Suriye muhalefeti ile El Kaide arasındaki bağlara ilişkin yaygın raporlara rağmen, emperyalist devletler, Suriye muhalefetini desteklemek için müdahale planlarını hızlandırıyorlar.
Söylentilere göre, Britanyalı subaylar Suriye muhalefetine deniz ve hava desteği sağlamak, Suriye içinde "güvenli koridorlar" (yani muhalefetin denetiminde bölgeler) oluşmasına yardım etmek ya da muhalefete doğrudan "lojistik yardım" sağlamak için operasyonlar planlıyorlar. Onların, Britanya Başbakanı David Cameronun talebiyle, Londrada, Fransız, Türk, Ürdünlü, Katarlı, Birleşik Arap Emirliklerinden ve Amerikalı subaylarla planlama amaçlı toplantılar yaptıkları belirtiliyor.
Fransız Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, Suriye muhalefetini en önce tanıyan hükümetinin onların silahlandırılmasını bekleyeceğini söyledi: "Şimdilik, bu konuda hamle yapmamaya karar verdik. Önümüzdeki aylarda göreceğiz."
Medyada ve egemen siyasi çevrelerde, NATOnun Esada karşı El Kaide güçlerini desteklemesinin Orwell tarzı sinikliği konusunda hala tam bir sessizlik hüküm sürüyor. Washingtonın El Kaideye karşı bir "terörle mücadele" başlatmasının, bunu, demokratik haklara yönelik kapsamlı saldırıları ve Afganistandaki, Iraktaki ve başka yerlerdeki savaşları haklı göstermede kullanmasının ardından on yıldan fazla zaman geçti. Esad yönetiminin Suriyeli muhalif güçlerin terörist mezalimine ilişkin raporlarının NATO tarafından sürekli reddedilmesinin ardından, El Kaidenin, NATO destekli operasyonun ayrılmaz bir parçası olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bu, bizzat Suriye muhalefetinin, Suriye halkının Esad karşıtı yaygın bir devrimci ayaklanma değil ama NATO ülkelerinin emperyalist politikalarının bir aleti işlevi gören sağcı bir azınlık olduğunu göstermektedir. Bu politika, yönetimleri yalnızca mali seçkinlere ve devletin üst düzey sorumlularına karşı sorumlu hizipler gibi faaliyet gösteren ülkelerde kamuoyunu bütünüyle aşağılayarak başarılı olmaktadır.
Suriyedeki artan toplumsal krize ilişkin raporlar, bu savaşın Suriye halkı üzerindeki yıkıcı etkisini vurgulamaktadır. 40.000in üzerinde insanın öldürüldüğü ve yarım milyon insanın göçmen konumuna düştüğü bildiriliyor.
Halepteki bir öğrenci,Le Nouvel Observateure, binlerce insanın açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu anlattı: "Buradaki temel besin maddesi, devlet tarafından finanse edilen ekmek fabrikalarında hazırlanan ekmektir. Krizden önce, ekmek 0,49 dolardı (87 kuruş) ama şimdi 2,8-3,5 dolara (4,9 TL - 6,2 TL) satılıyor, o da bulabilirseniz. Böylesi bir enflasyon insanların onu almasını önlüyor ve şimdi çok sayıda insan açlıkla karşı karşıya."
Suriyeli öğrenci, bu durumdan dolayı asileri suçluyor: "Kentin tahıl stokları, silah alımlarını finanse etmek amacıyla asiler tarafından yağmalandı."
Birleşmiş Milletlerin IRIN haber ajansı, savaşın sağlık hizmetleri üzerindeki feci etkisini bildirdi. Suriyedeki 88 hastanenin yarısı çatışmalardan zarar görmüş ve bunlardan 23ü artık hiçbir hizmet vermiyor. Ülkede ciddi bir insülin, tansiyon ilacı ve diğer ilaçlarda sıkıntı söz konusu.
IRIN şunları yazıyor: "Dünya Sağlık Örgütünün temsilcisi Elizabeth Hoffa göre, ülkede gereksinim duyulan ilaçların yüzde 90ını üreten ilaç fabrikaları üretimlerini üçte bire indirmiş durumda. Fabrikaların çoğu çatışmalarda -bazen muhalifler tarafından doğrudan hedef alınarak- yıkıldı ya da zarar gördü. Fabrikaların çoğu, çatışmalardan en fazla etkilenen kentlerden biri olan kuzeydeki Halepteydi. Diğer fabrikalar, Batılı ülkeler tarafından Suriyeye uygulanan yaptırımlardan dolayı ham madde ithal etmek için çırpınıyor."
Halepte yaşayan 64 yaşındaki manav Muhammed Zeyn,El Cezireye şunları söyledi: "Ülkemiz imha ediliyor. Eğer bu devrimse, ben onu istemiyorum. Belirtmem gerekiyor ki ben rejimin destekleyicisi değilim; çünkü onlar bizi eziyordu. Ama şimdi, 100 kat daha fazla eziliyoruz."