World Socialist Web Site (www.wsws.org)

www.wsws.org/tr/2012/dez2012/murs-d12.shtml

Mısır’daki krizde, Mursi orduya başvuruyor

Patrick Martin
12 Aralık 2012
İngilizce’den çeviri (10 Aralık 2012)

Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi, [2 Aralık] Pazar günü, subaylara "kamu düzenini korumak" amacıyla tutuklamalar yapma yetkisi tanıyan bir kararname yayınladı. Polisi tamamlamak üzere orduya başvurulması, Mısır’daki siyasi kriz derinleşirken perde arkasında gerçekleşen gerici hazırlıkların bir belirtisidir.

107 sayılı yeni yasa, Mısırlı büyük iş dünyasının İslamcı hizbini temsil eden Müslüman Kardeşler’in siyasi kolu olan, Mursi’nin Özgürlük ve Adalet Partisi tarafından denetlenen bir komisyonun taslağını hazırladığı yeni anayasanın oylanacağı 15 Aralık’taki referandum öncesi haftada güvenlik önlemlerinin denetimini orduya veriyor.

Kararname, Mursi tarafından bir gün önce yapılmış olan ve İslamcıların desteklediği anayasanın 15 Aralık’ta oylanacağını teyit eden anayasal tebliğin ardından geldi. Tebliğ, Mursi’nin, devlet başkanına yasamaya, yargıya, anayasaya ve yürütmeye ilişkin bütün yetkileri tanıdığı ve onu her türlü yasal sınırlamanın üstüne yerleştirdiği için tüm ülkede kitlesel protestolara yol açan 22 Kasım tarihli kararnamesini sözde geçersiz kıldı.

Bununla birlikte, yeni anayasal tebliğ, yeni kararnamenin ve bu tür diğer anayasal tebliğlerin yargı tarafından incelenip bozulamayacağını vurgulayarak, 22 Kasım tebliğinde sahiplenilmiş olan mutlak yetkiyi etkili bir şekilde yeniden ileri sürmüştür.

Mursi’nin, anayasal tebliği Cumartesi gecesi bir basın toplantısında okuyan yardımcısı şunları söyledi: "Tebliğ, başkanın kararlarını yasal itirazlara karşı korumayı değil ama anayasal tebliğleri korumayı amaçlamaktadır. Bu, başkana tanınmış yetkiye uygun bir eylemdir."

Cumartesi günkü kararnamenin Ahram Online’da yayımlanan İngilizce çevirisine göre, Mursi, "bütün sonuçlarının geçerli olmaya devam ettiği"ni vurgulamakla birlikte, 22 Kasım tebliğini hükümsüz kıldı. Bu sonuçların en önemlisi, yeni anayasa üzerine 15 Aralık referandumudur.

Yeni anayasal tebliğ, Mısır halkının anayasa taslağına karşı oy kullanması durumunda, devlet başkanının üç ay içinde yeni bir kurucu meclis için seçim yapılması çağrısında bulunmasını gerektiriyor.

Mursi’nin iktidarı eline geçirmesine karşı protestolar örgütleyen muhalefet grupları, yeni tebliği hemen reddettiler ama 15 Aralık referandumunu boykot edip etmeyecekleri; onu protestolarla engellemeye çalışıp çalışmayacakları ya da halka referanduma katılıp karşı oy kullanma çağrısı yapıp yapmayacakları konusunda sessiz kaldılar.

Burjuva liberal muhalif grupların çoğunu kapsayan Milli Selamet Cephesi (MSC), Mursi’nin 22 Kasım kararnamesinin iptal edilmesinin "beklentileri karşılamamış" olduğunu söyledi. MSC’nin bir yetkilisi, "bizim en önemli taleplerimizden biri anayasa oylamasının ertelenmesidir. Bu talebin yerine getirilmemesi daha fazla çatışmaya yol açacaktır"dedi.

Sözcü Halid Davud, "anayasanın kabul edilmesi sürecini garantiye alma temel meselesi hallolmuştur"diyerek, Mursi’nin eyleminin "oldukça anlamsız" olduğunu belirtti. Davud, aynı zamanda, Mursi’yi iktidardan uzaklaştırmak "kesinlikle gündemimizde değil" dedi. Davud sözlerini şöyle sürdürdü: "Bizim gündemimiz, aslında, referanduma gitmeden önce herkesi tatmin eden yeni bir anayasa taslağına sahip olmaktır."

MSC’nin önderleri, Mursi’nin, siyasi krizi görüşmek üzere 8 Aralık Cumartesi günü "Ulusal Diyalog" adı altında toplanma çağrısını boykot ettiler. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun önceki başkanı Muhammed El Baradey’in yanı sıra, önceki devlet başkanlığı adayları, Nasırcı Hamdeen Sabbahi ve Mübarek’in dışişleri bakanı Amr Musa da toplantıya katılmayı reddetti.

Milli Selamet Cephesi ve onun ardına takılmış olan Devrimci Sosyalistler gibi sahte sol gruplar, Kahire’de ve diğer Mısır kentlerinde Salı günü yeni kitlesel gösteriler için çağrı yaptılar. Müslüman Kardeşler de, aynı gün için, orduya açık bir müdahale için bir bahane sunabilecek olan, muhtemelen yeni çatışmalara ve katliamlara zemin hazırlayan Mursi yanlısı gösteriler düzenlenmesi yolunda kendi çağrısını yayınladılar.

Mısır egemen seçkinlerinin rakip hizipleri arasındaki siyasi çözümsüzlük, Cumartesi günü, ordunun olası "feci sonuçlar" konusunda uyarıda bulunan kaygı verici bir açıklama yapmasına yol açtı. Bu, Mursi’nin, aralarında savunma bakanı Muhammed Tantavi’nin de bulunduğu önde gelen generalleri emekliye sevk ettiği Ağustos ayında iktidarını sağlamlaştırmasından bu yana, ordunun kamuoyuna yaptığı ilk açıklamasıydı.

"Diyalog, görüş birliğine varmanın en iyi ve biricik yoludur. Bunun tersi, bizi, felaketle sonuçlanacak karanlık bir tünele sokar ki bu bizim izin vermeyeceğimiz bir şeydir"denilen açıklamada, anayasa referandumu konusunda bir uzlaşmaya varılamaması "iki tarafın da çıkarına değildir. Bunun bedelini bir bütün olarak ulus öder" uyarısında bulunuldu.

Üst düzey subayların siyasi krizdeki belirleyici rolünün altını çizen devlet radyosu ve televizyonu, silahlı kuvvetler önderliğinin açıklamasını okumak üzere programlara ara verdi. Müslüman Kardeşler temsilcileri, açıklamanın "dengeli" tonunu memnuniyetle karşıladılar.

Ordu, askeri birliklerin, göstericilerin başkanlık sarayına ulaşmasını engellemek için sarayın çevresindeki yolları kapatmak üzere harekete geçmesiyle, bu sözleri yaşama geçirmeye başladı. Bölgeye, tanklar, zırhlı araçlar ve dikenli teller sevk edildi.

Los Angeles Times gazetesi, Mısırlı siyaset uzmanı Ammar Ali Hassan’ın, ABD yönetiminin bu siyasi krizde perde arkasından önemli bir rol oynadığı anlamına gelen sözlerini aktardı. Ali Hassan,Times’a, "silahlı kuvvetler, ABD ve Müslüman Kardeşler arasında anlaşmalar var. ABD Mısır’da kesinlikle istikrara ihtiyaç duyduğu için, onlar bu konuda anlaştılar"dedi.

Washington Post’tan, ABD askeri istihbarat aygıtı içinde geniş bir çevreye sahip olan David Ignatius, Cumartesi günü "Kahire’deki adamımız" başlığı altında yayımlanan sert makalesinde Obama yönetiminin Mursi’yi destekleme rolü konusunda çok daha ısrarlı.

Ignatius, şunları yazdı: "Dürüst olalım. Mursi’yi muhtedir kılan başlıca güç Obama yönetimidir. ABD yetkilileri ekonomik gelişme ve bölgesel diplomasi üzerine onunla yakın çalışma içinde oldular. Mursi’nin geçen hafta Washinghton’ı ziyaret eden üst düzey yardımcıları, patronlarının Başkan Obama ile yakın ilişki içinde olduğunun tüyosunu veriyor ve iki lider arasında Gazze’deki ateşkesle sonuçlanan telefon görüşmelerini anlatıyorlardı."

Ignatius, Mursi’nin 22 Kasım kararnamesinin ardından patlayan siyasi krizden beri, "Obama yönetimi tuhaf bir şekilde soğukkanlı"diye belirtiyor ve şu sonuca varıyor: "Liberal, hoşgörülü bir Mısır isteyenlere karşı şeriattan yana olanların yanında yer alıyor görünmek Washington için aptallıktır. Bu, yöneticiliğin bir şekilde son bulduğu yerdir."

Ignatius’un, ABD’nin Ortadoğu’daki politikasının anahtarı olmasına rağmen kabul edemediği şey, Obama yönetiminin, ABD dış politikasının önündeki engeller olarak gördüğü Libya’daki Kaddafi’nin ve Suriye’deki Esad’ınki gibi yönetimleri devrimek için, bir zamanlar uzak durduğu -ya da El Kaide’nin araçları olarak şeytanlaştırdığı- İslamcı köktenciler ile bir ittifak oluşturmuş olduğudur.

Dahası, Müslüman Kardeşler, Mısır burjuvazisi içinde, eğer egemen güç değilse, önemli bir kesimi temsil etmektedir. Bu, Mursi’nin uzun süredir koruyucularından biri ve ülkenin en zengin adamı olan danışman yardımcısı Hayrat el-Şater tarafından vurgulanan bir olgudur.

El Şater, İslami Güçler Koalisyonu tarafından Cumartesi günü düzenlenen bir basın toplantısında, sürmekte olan siyasi huzursuzluğun Mısır’a sermaye akışına zarar vermesinden duyduğu kaygıyı ifade etti: "Geçtiğimiz dört ay içinde, Mısır’da yatırım yapmak isteyen binlerce yatırımcıyla buluştum. Bununla birlikte, bir istikrarsızlık döneminde onları yatırım yapmaya ikna edemedim."



Telif Hakkı 1998-2009, Dünya Sosyalist Web Sitesi, Bütün hakları saklıdır