DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
Sonu gelmeyen kemer sıkma
Peter Schwarz
20 Aralık 2012
İngilizceden çeviri (29 Kasım 2012)
Medya, Avro Bölgesi maliye bakanlarının [26 Kasım] Pazartesi günkü toplantısından çıkan, Yunan halkının -eğer on yıllar değilse- yıllar sürecek bir kemer sıkma ile karşı karşıya olduğu biçimindeki asıl mesajı büyük ölçüde görmezden geldi.
Bir karşılaştırma yaparsak, medya tarafından manşete çıkarılan konular (Yunanistanın borçlarının 2020de mi yoksa 2022de mi gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 120sinin altına ineceği; kredi faiz oranları düşürülüyor mu yoksa borç kesintisi mi dayatılıyor) tali ve büyük ölçüde varsayımsal karaktere sahipti. Onlar meseleyi, bir kurbanı, er ya da geç ölmeden önce olabildiğince uzun süre sömürmek için ona ne kadar yemek artığı verileceği sorusuna indirgediler.
Bir araya gelmiş olan maliye bakanları, IMFnin başındaki Christine Lagarde ve Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi, bir dizi meselede farklı düşünmelerine karşın, Yunanistanın kanının iliklerine kadar emilmesi gerektiği konusunda anlaştılar. Her şeyin onların planları doğrultusunda ilerlemesi durumunda, Yunanistan, her kuruşu doğrudan uluslararası bankaların kasalarına gidecek olan büyük bir bütçe fazlası yaratmaya başlayacak. Üç yıllık kemer sıkmanın şimdiden yaratmış olduğu toplumsal yıkım göz önünde bulundurulduğunda, bunun, ülkenin bütünüyle harabeye çevrilmesi anlamına geldiğini kavramak için alim olmak gerekmiyor.
Yunanistan, Batılı ülkelerde II. Dünya Savaşından bu yana tanık olunmamış bir toplumsal deneye tabi tutuluyor. Bu tür bir yıkım, yalnızca Şilideki Pinochet gibi kanlı askeri diktatörleri ya da Sovyetler Birliğinin çökmesinin ardından yaşananları; yani, tüm ekonominin cani oligarkların elinde yağmalanmasını ve yıkımını hatırlatıyor.
Yunanistan, bütün Avrupa ve gerçekten de tüm dünya için bir model işlevi görmektedir. Bankalar, dünyayı 2008de krize sürükledikten sonra devlet hazinesinden aktarılan trilyonlarla kurtarıldıktan sonra, bu fonların ücretlerde ve toplumsal koşullarda yapılacak kapsamlı kesintiler dolayımıyla karşılanmasında ısrar ediyorlar.
"Mali disiplin", bütün ana akım partilerin taptığı bir yarı tanrı haline getirildi. Onlar, işçi sınıfının geçmişte edindiği toplumsal kazanımların tamamını ortadan kaldırmak için kendi mekanizmalarını (Avrupada borç frenlemesi, ABDde "mali uçurum") yarattılar. Yüz milyonların toplumsal hakları ayaklar altına alınırken, bankaların kârlarına ve zenginlerin servetine dokunulmuyor.
Kapitalizm, yeniden Karl Marx tarafından betimlendiği haliyle ortaya çıkmaktadır: İşçilerin sermaye sahipleri tarafından sömürüsü üzerine kurulu, az sayıda insanın zenginleşmesiyle ve ezici çoğunluğun yoksullaşması üzerine kurulu acımasız bir sınıflı toplum.
Bu toplumsal karşı devrime karşı direniş hızla büyüyor. Yunanistandan gelen haberler, yaygınlaşmış hoşnutsuzluğu, öfkeyi ve kızgınlığı ifade ediyor. Benzeri kemer sıkma programlarının uygulandığı Portekizde ve İspanyada, grevler ve gösteriler yayılıyor. Ama direniş, kendiliğinden bir şekilde, tutarlı bir siyasi perspektif yaratmaz.
Sendikalar ve bir sürü siyasi örgüt, direnişi kontrol altına almaya ve onu çıkmaza sokmaya çalışıyor. Bu süreçte, en önemli rol Yunan Radikal Sol Koalisyon (SYRİZA) tarafından oynanmaktadır. SYRİZA, lafta kemer sıkma politikasını mahkûm ederken, Yunanistanın Avrupa Birliği üyeliğine olan uyumunu ve Yunan devlet borçlarını geri ödemeye istekli olduğunu vurgulamaktan yorulmuyor. O, uluslararası alacaklılara, Antonis Samaras başkanlığındaki güçsüz koalisyon hükümetine siyasi bir alternatif olarak hizmet sunmaktadır. SYRİZA, solcu imajından ve sendikalarla olan ilişkilerinden hareketle, bütçe kesintilerini daha iyi uygulayacağını iddia ediyor.
SYRİZA, bir dizi sahte solcu parti tarafından Avrupa için bir rol model olarak öne sürülüyor. Alman ve Fransız Sol Partilerinin önderleri Oskar Lafontaine ile Jean-Luc Mélenchon, ortak açıklamalarında, Avrupada, SYRİZA örneği üzerine kurulu "yeni sol siyasi çoğunluklar"ın geliştirilmesi çağrısında bulundular.
Lafontaine ve Mélenchon, "Avrupa Birliği genel bir kemer sıkmanın aracı olarak kullanılıyor"ve "Avrupa sosyal demokrasisi mali sermayenin, onun kredi derecelendirme kuruluşlarının ve piyasaların talimatlarına karşı herhangi bir direniş sergilememektedir" gibi kendi "umutsuzluk"larını ifade ediyorlar. Sanki bu örgütlerin şimdi yapmakta olduklarından başka bir şey yapması beklenebilirmiş gibi.
Lafontaine ile Mélenchon, en güçlü Avrupalı şirketlerin çıkarlarının bir aracı olan Avrupa Birliğinin ve sosyal demokrat partilerin protestolar yoluyla emekçilerin çıkarlarını temsil etmeye zorlanabilecekleri yanılsamasını kasıtlı olarak geliştirmektedir.
Gerçekte, Yunanistanda ve Avrupada, işçi sınıfının toplumsal kazanımları ve demokratik hakları, yalnızca, kapitalist sistemin alaşağı edilmesinden ve toplumun sosyalist temelde yeniden örgütlenmesinden yana devrimci bir perspektife dayanarak savunulabilir. SYRİZA, Sol Partiler, sendikalar ve onlara bağlı bir dizi sahte sol örgüt, bu tür bir perspektife şiddetle karşılar.
Bu örgütlerle ilişkileri kesmek, Avrupa Birliğine karşı başarılı bir mücadeleye girişmenin asli ön koşuludur. İşçiler ve gençlik, tüm Avrupada bu örgütlerden bağımsız bir şekilde örgütlenmeli ve birleşmelidir. Onlar, Avrupanın her yerinde işçi hükümetlerinin ve Avrupa Birleşik Sosyalist Devletlerinin kurulması için mücadele etmeliler. İşçiler ve gençler, her şeyden önce, kendi devrimci partileri olan Dördüncü Enternasyonalin Uluslararası Komitesini ve onun şubelerini inşa etmeliler.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|