www.wsws.org/tr/2012/dez2012/egip-d22.shtml
Mısırın anayasa taslağına ilişkin halk oylamasının ilk turu, 15 Aralık Cumartesi günü, başkent Kahire ile liman kenti İskenderiye gibi büyük kentlerin de aralarında olduğu 27 vilayette gerçekleşti. Mısırdaki diğer 17 vilayet, anayasayı 22 Aralıkta oylayacak.
Mısırın yeni İslamcı Devlet Başkanı Muhammed Mursiye ve Müslüman Kardeşlere (MK) karşı üç haftalık kitlesel protesto gösterilerinin ardından gerçekleşen referanduma, düşük katılım, şiddet ve sahtekârlık iddiaları damgasını vurdu.
Referandumun gerçekleştiği koşullar, demokrasiyi alay konusu haline getirdi. Belirtildiğine göre, seçim sandıklarında güvenliği sağlamak üzere 300.000in üstünde asker ve polis seferber edildi.
Mursi, bir hafta önce, Mısır ordusuna "yaşamsal önem taşıyan devlet kurumlarını" korumak için polise yardımcı olmasını emreden bir kararname yayınlamıştı. Kararname, gerçekte olağanüstü hali yeniden devreye sokmakta ve Mısırda askeri diktatörlüğün resmen ilanı yönünde bir ilk adımı ifade etmektedir. Orduya referandum sırasında sivilleri tutuklama ve yargılama hakkı veren kararname, ona "yargının sahip olduğu bütün yetkileri" tanıdı.
Referanduma katılmama, işçi sınıfının Mısır burjuvazisinin gerici planlarına ilişkin tavrının dışa vurumuydu. Oy kullanma hakkına sahip 25 milyon insanın yalnızca yüzde 33ünün referanduma katılmış olması, Mısırdaki egemen siyaset çevreleri ile işçi sınıfı arasındaki derinleşen uçurumun altını çizmektedir.
Anayasaya verilen "hayır" oyları kent merkezlerinde ve işçiler arasında özellikle yüksek oldu. Devlet televizyonuna göre, Kahire ile İskenderiyede oy verenlerin -sırasıyla- yüzde 68i ve yüzde 72si "hayır" oyu verdi.
Kahirenin merkezindeki Abdeende bir oy kullanma yerinde, Rida Mustafa (63) şunları söyledi: "Bu anayasa ülkenin ve çocuklarımla torunlarımın menfaatine değil. Devrimden bu yana yiyecek fiyatları almış başını gidiyor. Müslüman Kardeşler projesi başarısız olmuştur. Mursi, Mübarekten daha kötü."
Seçmenlerin anayasa önerisini reddettiği diğer vilayetler arasında, Mısırın tekstil sanayisinin büyük kesiminin yer aldığı Nil deltasındaki Garbiyah ve Dakahliya da bulunuyor.
Mısırın egemen sınıfı, referandumla, Şubat 2011deki kitlesel devrimci mücadelelerde devrilmiş olan eski diktatör Hüsnü Mübarekin ardından otoriter gemenliği yeniden kurmayı amaçlıyor. Anayasa, Mısır ordusunun sürmekte olan diktatörlüğüne daha sağcı, açıkça İslamcı bir siyasi taban oluşturmak ve işçi sınıfına yönelik yoğunlaşmış bir operasyon için yasal koz sağlamaktadır.
Mursi ve MK, eski anayasanın "İslami hukukun ilkelerini[şeriat]yasamanın başlıca kaynağı" olarak ilan eden 2. maddesini olduğu gibi koruyarak, kapıyı devletin daha fazla İslamlaşmasına açık tutmaya devam etmektedir.
Anayasanın en çarpıcı yanı, büyük ölçüde Washingtondan gelen yıllık 1,3 milyar dolarlık yardımla finanse edilen Mısır ordusunun ayrıcalıklarının ve erkinin kutsanmasıdır.
Anayasanın 197. maddesi, devlet başkanının başkanlık ettiği ve en önemli bakanlardan, istihbarat şefinden, genelkurmay başkanından, ordu komutanlarından oluşan bir Ulusal Savunma Konseyini (USK) kabul etmektedir. Bu konsey, "ülkenin huzurunu ve güvenliğini güvence altına alacak yöntemlerden ve Silahlı Kuvvetlerin bütçesine ilişkin konulardan sorumlu".
Aslında sınırsız bir yetkiyle devlet içinde bir devlet gibi faaliyet gösteren USK, bu sayede, parlamento tarafından denetlenmemektedir.
197. maddeye göre, gelecekte orduya ilişkin çıkartılacak bütün yasalarda, adı konmamış başka yetkilerin de tanınabileceği USKye danışılması gerekmektedir. Anayasa, ayrıca, savunma bakanının subay olması ve silahlı kuvvetlerin başkomutanlığı görevini yapması gerektiğini belirtiyor. Onun 198. maddesi, sivillerin "silahlı kuvvetlere zarar veren suçlardan dolayı" askeri mahkemelerde yargılanmasına izin veriyor.
Mısır burjuvazisi ile onun Washingtondaki destekleyicileri, işçi sınıfı karşıtı ve emperyalizm yanlısı politikaların yalnızca acımasız bir diktatörlük tarafından uygulanabileceğini biliyorlar. Geçtiğimiz haftalarda, Mursi yönetimi, Uluslararası Para Fonundan (IMF) ve Dünya Bankasından krediler almayı garanti etti. O, Mısır ekonomisini daha fazla özelleştirmeye, yakıt ve ekmek üzerindeki devlet desteklerini kesmeye hazırlanıyor ki Mısırlı yoksul kitleler bu desteklerle yaşamaktadır. Mursi, ABDnin Suriyeye ve İrana karşı savaş yönelimini de destekliyor.
Geçtiğimiz haftalarda, MKnin İslamcı kadroları, ordu ve polis, Mursinin Gazzeye yönelik İsrail saldırısındaki suç ortaklığına ve 22 Kasım Kararnamesine karşı yeniden canlanan kitlesel gösterileri bastırmak için işbirliği yaptılar. Kahiredeki Tahrir Meydanı ve Başkanlık Sarayı çevresinde ve diğer büyük kentlerde yaşanan çatışmalarda en az 10 kişi öldürüldü, yüzlerce insan tutuklandı ve binden fazlası yaralandı.
Mısırdaki siyasi partiler, anayasa referandumunun ilk turunun sonuçları konusunda bölündüler. Dün, Mursinin, MKnin siyasi kolu olan Özgürlük ve Adalet Partisi (ÖAP), web sayfasında, oyların yüzde 56,5inin anayasa taslağını kabul ettiğini, yüzde 43,5inin ise ona karşı olduğunu açıkladı.
Laik eğilimli Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC), Mısırlıların yüzde 66sının birinci turda anayasa taslağına karşı oy kullandığını iddia etti. Birleşmiş Milletlerin eski yetkililerinden Muhammed el-Baradeyin, önceki Nasırcı devlet başkanı adayı Hamdeen Sabahinin ve eski Mübarek rejiminin yetkililerinden Amr Musanın önderliğindeki UKC, çeşitli liberal, Nasırcı ve sahte sol partilerin bir ittifakı.
Referandumun yapıldığı vilayetlerde 750den fazla usulsüzlük gerçekleştiğini belirten UKC, hükümeti "benzeri görülmemiş hileler yapmakla" suçladı.
İnsan hakları savunucusu gruplar yeniden oylama çağrısında bulundular. Kahire İnsan Hakları Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Bahi El-Din Hasan, [16 Aralık] Pazar günü yaptığı basın toplantısında, "devrime rağmen, Mübarek dönemindekilere benzer bir referandum yaşadık"dedi.
Resmi muhalefet, eleştirilerine rağmen, İslamcıların ve ordunun anayasayı geçirme çabalarına derinlemesine dahildirler. İşçilere ve gençliğe bu düzmece operasyona katılma çağrısı yapan UKC ile Devrimci Sosyalistler (DS) gibi sahte sol grupların tamamı, referanduma meşruiyet kazandırma peşindeler.
Bütün burjuva muhalefet partileri -ister liberal ister küçük burjuva "sol"- temel sınıfsal çıkarları paylaştıkları Mısırlı egemen seçkinlerin İslamcı hiziplerinden çok, bağımsız devrimci bir işçi sınıfı hareketinden korkmaktadırlar.
UKCnin kurucusu ve önderi Amr Musa, Yeni Kahiredeki bir oy kullanma merkezinde, Müslüman Kardeşlerin önceki önderi Mahdi Akef ile karşılaştı. Onlar bu etkileyici anda el sıkıştılar ve fotoğraf çektirdiler. Bu fotoğraf Mısırdaki El Ahram gazetesinin web sayfasında yayımlandı.
Kısa süre sonra, onlarca kızgın kadın, "gayrimeşru" ve "Şater defol" diye bağırarak, multimilyoner işadamı ve MKnin şimdiki önder yardımcısı Hairat El Şateri kovaladılar.