www.wsws.org/tr/2017/mar2017/pers-m01.shtml
Amerikan egemen sınıfı, dış politika ve savaş konularına odaklanan şiddetli bir iç çatışmaya kilitlenmiş durumda. Demokratik Parti, bir grup Cumhuriyetçi ve medyanın büyük kısmı ile birlikte, Donald Trump’a karşı, onun Rusya’ya ve devlet başkanı Vladimir Putin’e yönelik sözde uzlaşmacı tutumu nedeniyle histerik bir kampanya yürütüyor. Bu güçler, Obama yönetimi tarafından izlenen, Moskova ile saldırgan cepheleşme politikasından herhangi bir geri çekilmeye engel olmaya kararlı olan istihbarat kurumu tarafından kollanıyor.
Trump, kendi payına, egemen seçkinler ve devlet içindeki, İran’ı ve Çin’i ABD provokasyonu ve savaş hazırlıkları için daha acil hedefler olarak gören ve Rusya’yı Tahran’dan ve Pekin’den uzaklaştırmak için onunla çatışmayı şimdilik yatıştırmak isteyen unsurları temsil ediyor.
ABD emperyalizminin gerici ve savaş çığırtkanı hizipleri arasındaki bu mücadelenin her iki tarafında da zerre kadar demokratik içerik yoktur. Bununla birlikte, Demokratlar, Trump yönetimine yönelik muhalefeti gaspetmek ve onu Rusya ile savaş yöneliminin arkasına yedeklemek için, Rusya’nın 2016 seçimlerine müdahale ettiği yönündeki kanıtlanmamış iddiaları kullanmaya çalışıyorlar.
Aylardır, başlıca gazetelerin ön sayfalarında, ismi açıklanmayan yetkililerin, Rusya’nın sözde ABD’nin ve diğer ülkelerin siyasi meselelerine burnunu soktuğunu iddia eden açıklamalarına dayalı “haber” hikayeleri yayınlanıyor. Ulusal ölçekte birçok köşe yazarı, Putin’i, Avrupa’ya egemen olma ve Amerikan demokrasisini yıkma peşinde koşan bir diktatör, zorba ve katil olarak suçluyor.
Kongre üyeleri, Rusya’nın ABD seçimlerine iddia edilen müdahalesini bir “savaş nedeni” (John McCain) ilan etti ve “Rusya’nın kıçına tekme atma”ya (Lindsey Graham) ant içti.
Bu kampanya, ABD ve NATO askeri güçlerinin (askerler, tanklar, ağır silahlar) Rusya’nın batı sınırındaki büyük yığınağı ve ABD destekli “asi” güçlerin İran askerleri ve Rus savaş uçakları ile danışmanları tarafından desteklenen Suriye hükümet güçleri ile savaştığı Suriye’de yaklaşan bir askeri tırmanma bağlamında gerçekleşmektedir.
Gerek Baltık bölgesinde gerekse Ortadoğu’da, ABD ile Rusya güçleri arasında, kasıtsız bile olsa, dünyanın en büyük iki nükleer silahlı gücü arasında topyekün bir savaşı tetikleyecek bir çatışmanın koşulları mevcuttur.
Ancak medya ve Moskova’ya karşı daha saldırgan bir tutumun propagandası yapan politikacılar, ne ABD ile Rusya arasındaki bir savaşın olası sonuçlarını ne de politikalarının neye yol açacağını tartışmaktadır.
Böyle bir savaşta kaç insan ölecek? Nükleer silahlarının kullanılması ihtimali ne? Trump’ın Putin’e yönelik sözde yumuşaklığı hakkında durmadan homurdanan yorumcular ve politikacılar, bu can alıcı sorular konusunda sessizler.
Ancak perde arkasında, istihbarat kurumları ve Pentagon, kendilerine bağlı jeo-stratejik düşünce kuruluşlarıyla birlikte, Rusya ile büyük bir savaş olasılığı, daha doğrusu onun kaçınılmazlığından hareket eden yoğun tartışmalar ve detaylı planlar hazırlıyor. Nükleer silahların kullanımı yolu dahil, bu tür bir savaşı yürütmek ve “kazanmak” için masaya planlar seriliyor ve hazırlıklar yapılıyor.
Savaş planlamasına başkanlık eden insanları bulmak için çok uzağa bakmaya gerek yok. Dün, Başkan Trump, ordu stratejisti Korgeneral H.R. McMaster’ı, yeni ulusal güvenlik danışmanı olarak atadı.
McMaster’ın seçilmesi, yaygın şekilde, Trump’ın siyaset ve istihbarat kurumundaki Rusya karşıtı eleştiricilerine verdiği bir taviz olarak görülüyor. McMaster, katılımcıları Rusya’nın askeri kabiliyetlerini incelemek ve onu yenilgiye uğratmak için stratejiler ve silah sistemleri tasarlamak üzere defalarca doğu Ukrayna’nın savaş alanlarını ziyaret etmiş olan ve Rusya Yeni Nesil Savaş çalışması diye adlandırılan bir ordu projesinde önde gelen biridir. McMaster, ABD’ye, Rusya ile yalnızca uzun menzilli füze sistemlerini ve hayalet uçaklarını değil, aynı zamanda “yakın” muharebeyi de kapsayan yüksek yoğunluklu konvansiyonel savaşa hazırlanma çağrısı yapmıştı.
ABD düşünce kuruluşu uzmanları, konvansiyonel savaşın ötesinde, bir nükleer savaşı “kazanmak” için ne gerektiğini tartışıyorlar. Stratejik ve Bütçe Değerlendirmeleri Merkezi (CSBA), kısa süre önce, bu konuyu ayrıntılı bir şekilde ele alan, “Dengeyi Korumak: Bir ABD Avrasya Savunma Stratejisi” başlıklı 140 sayfalık bir rapor yayınladı. CSBA’ya raporun yazarı Andrew Krepinevich başkanlık ediyor ve onun yönetim kurulu, eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı Müsteşarı Nelson Ford, eski CIA Müdürü James Woolsey ve emekli general Jack Keane gibi kişileri içeriyor.
Krepinevich, raporda, “ABD’nin ya da onun önemli güvenlik çıkarlarına sahip olduğu başka tarafların doğrudan katılımcı olduğu sınırlı nükleer savaş sorununu yeniden düşünme ihtiyacı söz konusu.” diye yazıyor. Ona göre, “Soğuk Savaş sırasında süper güçler arası karşılıklı bir nükleer saldırı sonrası için öngörülmüş olan küresel kıyametin aksine, küçük güçler arasında ve hatta ABD ile nükleer silahlı İran ya da Kuzey Kore arasında bir savaşın ardından, büyük olasılıkla, işler durumda bir dünya olacak. Bu yüzden, ABD güçleri, Avrasya çevresi boyunca bir dizi stratejik savaş olasılığına yanıt vermeye hazır olmalıdır.”
Krepinevich, “Mahşeri Yeniden Düşünmek” başlıklı daha önceki bir raporda, “az sayıda” savaş alanı nükleer silahı kullanımı, ABD Başkanı’nın Rusya’dan gelen tehditlere vereceği uygun yanıtlar arasında yer almalıdır, diyordu.
Soğuk Savaş sırasında, nükleer silahların “sınırlı” kullanımı, topyekün bir nükleer savaşa ve gezegenin imhasına davetiye olarak görülüyordu. Bugün, bu tür tartışmalar, “kayda değer” ve ölçülü kabul ediliyor.
Bu planlar, ABD ordu cephaneliğinde uygulanıyor. ABD, şu anda, Obama yönetimi altında ısmarlanan 1 trilyon dolarlık bir nükleer silah modernizasyonu programının ortasında. Program, büyük olasılıkla savaşta kullanılacak, düşük güce sahip, hareketli nükleer silahlara odaklanıyor. Bununla birlikte, Pentagon’a tavsiyede bulunmak üzere atanmış bir komite olan Savunma Bilim Kurulu, kısa süre önce, Trump yönetimine, “sınırlı kullanıma uygun hale getirilmiş nükleer seçenek”e uygun silahlar geliştirmek için daha fazlasını yapma çağrısında bulundu.
Bu tür bir savaşta ölü sayısı ne olacak? Pentagon’un Soğuk Savaş sırasında yürütülen çok sayıda savaş oyunu, “sınırlı” nükleer silah kullanımının milyonlarca sivil kayba yol açmakla kalmayıp, hızla büyük kentleri imha edecek topyekün bir nükleer savaşa dönüşeceği sonucuna varıyordu.
Alman topraklarına yönelik bir Rus istilasına “sınırlı” sayıda savaş alanı nükleer silahının kullanımıyla karşılık veren Carte Blanche [Açık Çek] adlı 1955 tarihli bir savaş oyunu, 1,7 milyon Alman’ın hemen ölmesi, 3,5 milyon insanın yaralanması ve nükleer patlamada yayılan radyasyon sonucunda milyonlarca insanın daha ölümü ile sonuçlanmıştı.
Proud Prophet [Gururlu Peygamber] kod adlı 1983 tarihli bir savaş oyununda, NATO, Sovyet askeri hedeflerine yönelik sınırlı bir nükleer saldırı başlatıyordu. Ancak SSCB geri adım atmak yerine, ABD’yi aynen yanıt vermeye kışkırtacak şekilde, topyekün bir nükleer karşılık veriyordu. O herkesçe bilinen toz çöktüğünde, yarım milyar insan ölmüş ve Avrupa uygarlığı yok olmuştu.
Daha yakın döneme ait çalışmalar da benzeri yıkıcı sonuçlar sergiliyor. Nükleer Savaşın Önlenmesi İçin Uluslararası Fizikçiler’in 2007 tarihli raporu, “sınırlı” bir nükleer çatışmanın, yaygın iklimsel bozulmanın bir sonucu olarak, bir milyarı aşkın insanın ölümüne yol açabileceğini ileri sürdü. ABD Ulusal Bilimler Akademisi, “büyük çaplı bir nükleer savaş”ın, dört milyar kadar insanın doğrudan ölümüne yol açacağı sonucuna vardı.
Kriz içindeki Amerikan kapitalizmini yöneten nükleer kundakçıların kontrolü altında bu tür bir savaşın patlak vermesi, gerçek ve güncel bir tehlikedir. Doğrusu, Rusya karşıtı McCarthy tarzı ajitasyonunun gösterdiği üzere, bu, işçi sınıfının ABD’de ve dünya çapında bağımsız ve devrimci müdahalesinin yokluğu durumunda, kaçınılmazdır.
Amerikan egemen seçkinlerinin ve onların koridorun her iki tarafındaki siyasi temsilcilerinin caniliği ve pervasızlığı bu seviyededir. Savaşın tırmanması, egemen seçkinlerin, halk yığınlarının içine sürüklenip kurban edileceği bir komplosudur.
Amerikan egemen sınıfının bu tür eylemler yapabileceğinden kuşkusu olanlar, tarihsel sicile bakmalıdır. ABD, Japon kentleri Hiroşima ile Nagazaki’ye, sırf Sovyetler Birliği’ni uyarmak için, bugün “düşük verimli” ve hatta “taktiksel” olarak kabul edilecek olan nükleer bombalar atmıştı. Truman ve ekibi, bombaların atıldığı gün 100.000’den fazla insanı katletmiş ve sonraki dört ayda, radyoaktif zehirlenmeden 100.000 kişi daha ölmüştü.
Amerikan egemen sınıfı, ABD’nin daha önceki bir dönemde olduğundan çok daha büyük ekonomik ve jeopolitik zorluklarla karşı karşıya olduğu günümüzde, çok daha zalimce ve pervasızca iş görecektir.
Trump yönetimi karşısında yükselen hareketin, Demokratik Parti’nin onu emperyalist savaş kışkırtıcılığı virüsüne bulaştırma yönündeki tüm çabalarına karşı hazırlanması gerekmektedir. Trump’ın milyarderler kabinesine ve göçmenlere ve demokratik haklara yönelik saldırılarına karşı süregiden protestolar, yalnızca, bir işçi sınıfı hareketinin habercileridir. Gerekli olan şey, bu gelişen hareketi, sosyalist enternasyonalizm programıyla ve savaşa ve diktatörlüğe karşı mücadelenin kapitalizme karşı mücadele olduğu kavrayışıyla siyasi olarak silahlandırmaktır.