World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Türk yetkililer Reina saldırganının kimliğini tespit ettiklerini iddia ediyor

Halil Çelik
7 Ocak 2017
İngilizce’den çeviri (5 Ocak 2017)

4 Ocak’ta Anadolu Ajansı’na konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, yetkililerin, İstanbul Reina gece kulübündeki yılbaşı katliamının failinin kimliğini tespit ettiklerini belirtti. Çavuşoğlu başka herhangi bir detay vermedi ve silahlı saldırgan hala kayıp.

Bu arada, Türk makamları, söylendiğine göre Türkiye’ye Suriye’den girmiş ve eşi ve iki çocuğuyla bir daire kiraladığı Konya’da kalmış olan IŞİD şüphelisinin fotoğraflarını yayınladı. Saldırganın aile üyeleri hala gözaltında.

Saldırı hakkındaki bilgiler, belirsiz ve güvenilmez kalmaya devam ediyor. Türk makamları, daha önce, fail olduğu düşünülen bir adamın fotoğraflarını yayınlamışlardı ama onun masum bir Kazak vatandaşı olduğu kanıtlandı. Medyaya göre, bir Kırgız web sitesi, yine fotoğrafı muhtemel saldırgan olarak dolaşan ikinci bir Orta Asyalı görünümlü bir adamla bir röportaj yayınlamış.

4 Ocak’ta, IŞİD ile bağlantılı olduğundan şüphelenilen beş zanlı, Reina saldırısının ardından kaçtıkları İzmir’de gözaltına alındı. Türk polis güçleri İstanbul’un çoğunlukla Özbekistan’dan ve Kırgızistan’dan insanların yaşadığı semtlerine baskınlar düzenlemeye devam ederken, ikisi yabancı en az 27 kişi, yılbaşı katliamıyla bağlantılı olarak gözaltına alınmış durumda.

Ortaya çıkan hiçbir bilgi, katliamın nasıl gerçekleştirildiğine ilişkin ortaya atılan en dikkat çekici soruyu açıklığa kavuşturmuyor: Silahlı bir IŞİD militanı, yüksek alarm durumunda olan on binlerce polisin takibini nasıl atlatabildi ve doğrudan polis karakolunun karşısında bulunan bir gece kulübünde rahatsız edilmeden bir katliam yapabildi? Yetkililer, Türkiye’de yüzlerce yaşama mal olan zincirleme terör saldırılarında, basitçe, hiçbir sorumluluk kabul etmemeye devam ediyorlar.

Yılbaşı katliamı, uluslararası düzenin hem Türkiye-ABD hem de Türkiye-Rusya ilişkilerini sarsan derin krizinin bir parçasıdır. Geçtiğimiz yılın Ağustos ayından beri, Türk ordusu, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adlı muhalefet milisleri içindeki vekil güçleriyle birlikte, Suriye’de IŞİD ile savaşıyor.

Türkiye, “Fırat Kalkanı Operasyonu”nu, Gaziantep’te bir düğüne yönelik 50’den fazla insanı katleden bir intihar saldırısının ardından başlatmıştı. Türk yetkililere göre, o zamandan beri, 1.270’ten fazla militan öldürüldü. TSK, şu anda, Rusya’nın desteğiyle, görünüşe göre Suriye hükümetinin örtülü onayıyla, Suriye’deki IŞİD kalelerinden El Bab’ı kuşatmış durumda.

Dün, Başbakan Binali Yıldırım, Ankara’nın, IŞİD ile gerçekten savaşan “sadece Türkiye” iddiasını yineledi ve şunu ekledi: “Dünya DEAŞ ile yalandan mücadele ediyor. Amerika’nın bir halt ettiği yok.”

Yıldırım, ayrıca, ABD hükümetini, Washington’ın Suriye’deki başlıca müttefiki olan Halk Savunma Birlikleri’ni (YPG) silahlandırmakla suçladı.

Aynı gün, ABD önderliğindeki koalisyon uçakları, Türkiye’nin El Bab’ı almaya yönelik devam eden operasyonunu desteklemek için manevralar gerçekleştirdiler. Ancak herhangi bir hava saldırısı yapmadılar.

Bu arada, İstanbul’daki yılbaşı katliamından sadece bir gün sonra, on dolayında Suriyeli asi grubu, Suriye’deki barış görüşmelerine katılımlarını dondurmuş olduklarını duyurdu. Söz konusu gruplar, yaptıkları ortak bir açıklamada, Suriye hükümetini ateşkesi ihlal etmekle suçlayarak, “Suriye genelindeki ateşkese uyduk… ama rejim ve müttefikleri ateşi durdurmadılar; büyük ve sürekli ihlallere giriştiler.” dediler.

Şam ile muhalefet arasında Türkiye ile Rusya’nın arabuluculuğuyla gerçekleşen ateşkes anlaşmasının ardından, Ankara ve Moskova, Suriye’de kalıcı bir ateşkes ve siyasi çözüm tesis etmek için, 23 Ocak’ta Kazakistan’ın başkenti Astana’da bir görüşme çağrısı yapmıştı.

Çarşamba günü Anadolu Ajansı’na konuşan Mevlüt Çavuşoğlu, “Suriye rejimini destekleyen güçler”i, Lübnanlı Hizbullah milis gücünü, 30 Aralık’ta yürürlüğe giren ateşkesi ihlal etmekle suçladı ve “Artan ihlalleri durduramazsak, Astana süreci akamete uğrayabilir.” diye ekledi.

Çavuşoğlu, ayrıca, ABD önderliğindeki koalisyon güçlerini, Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonunda yer alan muhalefet güçlerine hava desteği sağlamamakla eleştirdi ve “Halkımız da o zaman diyor ki bunları niye tutuyorsunuz İncirlik üssünde… Bizim için en hassas olan operasyonda, DEAŞ’a karşı operasyonda hava desteği vermeyeceksen o zaman ne işe yarayacaksın?” diye sordu.

Çavuşoğlu, Washington’ı sert biçimde eleştiren bir dizi resmi açıklamanın bu en sonuncusunun ardından, yine de “ABD bizim için çok önemli bir müttefik. Her alanda işbirliğimiz var. Ama bir gerçek var şu anda; güven bunalımı.” dedi ve Washington, “müttefikini terör örgütüne tercih ediyor.” diye ekledi.

Dün muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Moskova ile Ankara’nın Suriye’de kalıcı bir ateşkes ve siyasi çözüm tesis etme yönünde süregiden çabalarının önemini vurguladı ve “Bu sürecin başarıyla neticelenip Suriyeli kardeşlerimizin yaşadıkları acıların ve uğradıkları mağduriyetlerin bir an önce sona ermesi en büyük temennimizdir.” dedi.

Erdoğan, “Münbiç başta olmak üzere, terör örgütlerinin yuvalandığı diğer bölgeleri de temizlemekte kararlıyız.” diye belirtti.

Diplomatik görüşmeler ve Suriye’nin kuzeyindeki Türk askeri saldırıları yoğunlaşırken, Reina gece kulübündeki saldırının siyasi bağlamı ve önemi netleşiyor. Savaşın başında Türkiye’den destek alan ve orada hala kayda değer bir varlığı bulunan IŞİD, Türkiye ile müttefiklerinin bölgeyi ABD çıkarlarına fazlasıyla aykırı olacak şekilde yeniden yapılandırma girişimlerine misilleme yapabileceğinin işaretini veriyor.

Bugün, Başbakan Binali Yıldırım, Bağdat’a ve Erbil’e yönelik iki günlük bir ziyaret gerçekleştirecek. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Pazartesi günü, gazetecilere, Yıldırım’ın Bağdat’ta Irak Başbakanı Haydar el İbadi ve ardından, Erbil’de, Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile görüşeceğini söylemişti.

Yıldırım’ın Iraklı ve Kürt yetkilerle görüşmelerindeki başlıca konulardan biri, Irak’ın kuzeyindeki PKK üsleri olacak.

Bağdat ile Ankara arasındaki ilişkiler, Irak’ın, Türkiye’nin Musul yakınındaki Başika’da sözde IŞİD’e karşı yerel Sünni grupları eğitmek için bir askeri eğitim kampı kurmasına verdiği tepki nedeniyle, şiddetli biçimde kötüleşmişti.

Türk ordusu, aylardır, PKK’ye ve onun Suriye’deki yan kuruluşu PYD’ye karşı savaşta, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt oluşumunu ve Irak’ı istila etme hazırlıklarının parçası olarak, Suriye ve Irak sınırlarına tanklar, havan topları ve zırhlı araçlarla takviye edilmiş binlerce asker konuşlandırıyor.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır