World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

İsrail-Filistin ve “iki devletli çözüm”

Nick Beams
3 Ocak 2017
İngilizce’den çeviri (30 Aralık 2016)

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Çarşamba günü yaptığı, İsrail-Filistin çatışmasına yönelik “iki devletli çözüm”e ABD desteğini yeniden teyit eden konuşma, kullanışlı bir siyasi hayal ürününün savunulmasının ötesindeydi. Bu, söz konusu politikadan vazgeçilmesinin, ABD için tüm Ortadoğu bölgesinde ve özellikle İsrail için patlayıcı sonuçları olacağı yönünde bir uyarıydı.

Göreve başlayacak olan Donald Trump yönetimi, İsrail’deki Benjamin Netanyahu hükümeti ile birlikte, BM Güvenlik Konseyi’nde geçtiğimiz hafta Batı Şeria’daki ve Doğu Kudüs’teki İsrail yerleşimlerinin genişlemesini eleştiren karar üzerine yapılan oylamada veto hakkını kullanmayıp çekimser kaldığı için Obama yönetimini kınadı. Onlara, Kongre’deki Demokratların geniş bir kesimi de katıldı.

ABD’nin kararı, Filistin halkının geleceğine ilişkin kaygıdan dolayı alınmamıştı. Kerry’nin konuşmasında açıkça ortaya koyduğu gibi, ABD, her zaman, İsrail’in baş destekçisi olmuştur. Bu kararın nedeni, “bölgedeki ABD çıkarlarını ilerletme”nin parçası olarak “iki devletli çözüm”ü sürdürme gerekliliğiydi.

Kerry, ABD’nin konumunun -özellikle, Suriye’de giriştiği rejim değişikliği operasyonunun uğradığı bozgun nedeniyle- önemli ölçüde zayıfladığı koşullar altında, “iki devletli çözüm”ün resmi olarak terk edilmesi halinde başka büyük başarısızlıklara uğrayacağına ilişkin kaygılarını dile getiriyordu.

Kerry’yi ve Obama yönetimini ilgilendiren, Arap burjuva rejimlerindeki ABD müttefiklerine toplumsal ve siyasi muhalefeti bastırma olanağı sağlayacağı; dolayısıyla, Washington’ın petrol zengini Ortadoğu üzerindeki egemenliğini garantiye almak için bu rejimlerden yararlanmasını kolaylaştıracağı için, Filistinlilerin kendi devletlerini kurması yoluyla barış kuruntusunun sürdürülmesi gerektiğidir.

Görevinin her şeyden önce “Amerika Birleşik Devletleri’ni savunmak” olduğunu vurgulayan Kerry, “iki devletli çözüm”e alternatifin, yani İsrail’in Batı Şeria’daki tam sömürge egemenliğinin, “sahada hızla gerçeklik kazandığı”nı söyledi. O, eğer “yaşamsal çıkarlarımızın olduğu bir bölgeye daha büyük çatışmalar ve istikrarsızlık getirecek tehlikeli bir dinamiğin kök salmasına izin verdiğimizi bilerek kayıtsız kalırsak, sorumluluklarımızdan vazgeçmiş oluruz.” uyarısında bulundu.

Kerry, konuşmasında, İsrail hükümetinin, kendi payına, ABD’nin yine çekimser kaldığı, hiçbir uygulama mekanizmasına sahip olmayan ve onlarca yıl geriye uzanan benzeri kararlarla büyük ölçüde aynı yönde, yaptırım gücü olmayan bu BM kararını basitçe görmezden gelebileceğini belirtti.

Ama İsrail, “iki devletli çözüm” politikasından vazgeçebilecek olan yeni Trump yönetiminden beklenen siyaset değişikliği nedeniyle, böyle yapmamaya karar verdi. Trump, kendi kişisel iflas avukatı David Friedman’ı İsrail büyükelçisi olarak atayarak, yönetiminin yönünü belirtmişti.

Friedman, Batı Şeria’daki Musevi yerleşim alanları için uzun süredir bağış topluyor ve ABD büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınmasını destekliyor ki bu, “iki devletli çözüm” politikasından fiili bir vazgeçiş olacaktır.

Kerry, bu tür bir hamlenin, yalnızca ABD çıkarlarını değil, ama bizzat İsrail devletini tehlikeye atacağı uyarısında bulundu. O, Arap liderlerin İsrail ile yeni bir ilişki kurmaya hazır oldukları ve Tel Aviv’le birlikte, “İran’ın istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerine karşı koymada ortak çıkarlar”a sahip oldukları görüşünü ileri sürdü ama bu tür işbirliği beklentileri, “iki devletli çözüm yönünde anlamlı bir ilerleme”ye bağlıydı.

Bununla birlikte, Kerry, zıt yönde ilerleyen İsrail koalisyon hükümetinin, “en aşırı unsurlar eliyle yönlendirilen bir gündeme sahip, İsrail tarihindeki en sağcı” hükümet olduğunu belirtti ve “yerleşimlere İsrail tarihinde var olanların hepsinden daha bağlı” dedi.

Kerry, “Büyük İsrail”in tamamı üzerinde böylesi bir devletin kurulmasının, bizzat İsrail için devasa sorunlar doğuracağı uyarısında bulundu. Kerry’e göre, eğer işgal resmen kalıcılaşırsa, o zaman Filistin Yönetimi kolayca dağılacak ve İsrail’in geniş çaplı protestolara ve sivil itaatsizliğe nasıl karşılık vereceği sorunu gündeme gelecek; Filistinliler arasında, “aşırılıkçılar için çok verimli bir zemin yaratacak” olan giderek artan bir şiddet ve umutsuzluk söz konusu olacaktı.

İsrail hükümeti ile görevi sona eren Obama yönetimi arasındaki kırılma, ABD’nin desteklediği ve İsrail devletinin kurulmasının asli bir bileşeni olduğu II. Dünya Savaşı sonrası düzeninin çöküşünün bir diğer ifadesidir.

Kerry’nin konuşması, sürdürülmesi son derece yaşamsal olan bu düzenin ve siyasi ilişkilerin (ki İsrail-Filistin çatışmasına “iki devletli çözüm” onlardan biridir) çökmesinin, potansiyel olarak yıkıcı sonuçlara sahip olabileceğine ilişkin bir uyarıydı.

Ancak her çatışma ve kriz gibi, bu da, siyasi kurguların yanıp kül olmasında ve altta yatan temel gerçekliği açığa çıkartmada değerli bir eğitici rol oynamaktadır.

İki efsane artık açığa çıkmış durumda.

Bunlardan birincisi, İsrail devletinin kurulmasının, Holokost dehşetinin ardından Musevi halkı için barışı ve güvenliği sağlayabileceği iddiasıdır. Yayılmacılığın bedeli dünyadaki en eşitsiz toplumlardan birinin yaratılmasıyla ödenirken, Siyonizmin yayılmacı ve sömürgeci politikası, İsrail halkını, sürekli olarak savaş tehdidi altında yaşayan bölgenin diğer halklarıyla karşı karşıya getirmiştir. Siyonist devletin yaratılmasının, Lev Troçki’nin uyarmış olduğu gibi, Musevi halkı için “kanlı bir tuzak” olduğu kanıtlanmıştır.

İkincisi, sözde “iki devletli çözüm”ün dağılması, Filistinli kitleler için barışın ve güvenliğin sağlanmasının ve onların Siyonist devlet tarafından ezilmesine son verilmesinin emperyalizm ile burjuva Arap rejimleri arasında bir dizi anlaşma yoluyla gerçekleşebileceği iddiasının açık iflasını ortaya koymuştur.

Bununla birlikte, bu iki kurgunun açığa çıkması, Musevi, Filistinli ve tüm Ortadoğu’daki emekçi kitleler için çözümün yolunu göstermektedir: Arap ve Musevi işçilerin, dinsel ya da etnik temellere dayanan yaşaması olanaksız ulusal burjuva rejimler oluşturmak için değil; sosyalist bir dünya düzeni uğruna mücadelenin parçası olarak Ortadoğu Sosyalist Federasyonu’nun kurulması için birleşik mücadelesinin geliştirilmesi.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır