World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Dünyanın en zenginleri, 2016’da servetlerini 237 milyar dolar arttırdı

Nick Beams
2 Ocak 2017
İngilizce’den çeviri (29 Aralık 2016)

Bloomberg’in yaptığı hesaplamalara göre, dünyanın en zengin 200 milyarderi, 2016’da, net servetlerini, Salı günü işlemlerin kapanması itibariyle, toplam servetlerini 4,4 trilyon dolara çıkaracak şekilde, 237 milyar dolar arttırdılar.

Servet artışındaki ana faktör, Donald Trump’un 8 Kasım’da seçilmesinden beri ABD borsasında yaşanan, Dow Jones Sanayi ortalamasının, son yedi haftadaki yüzde 9’a yakın veya yıllık bazda yüzde 69’luk bir artışla 20.000’e doğru yöneldiği ani yükseliştir.

Zenginler listesinin başında, net serveti 85,9 milyar dolar olan Microsoft’un kurucu ortağı Bill Gates bulunuyor. Bloomberg raporunun belirttiği üzere, onun, herhangi bir faiz ödemesini ya da diğer servet arttırıcı faktörü hesaba katmaksızın, bu uçsuz bucaksız serveti bitirmek için, önümüzdeki 100 yıl boyunca her gün 2,3 milyon dolar harcaması gerekiyor.

Yılın en çok kazananı, sahip olduğu yatırım firması Berkshire Hathaway’in net serveti, Trump’ın seçilmesinden bu yana hisse senedi değerleri hızla yükselen havayollarındaki ve bankalardaki varlıklarının ardından, 11,8 milyar dolar artan Warren Buffet idi. Onun toplam serveti, bir yılda yüzde 19 artarak 74,1 milyar dolara yükseldi.

ABD’li milyarderler, servetlerini, Trump’ın zaferinden bu yana, onun şirket mevzuatlarını kaldırma ve hem tüzel hem de kişisel gelir vergisi kesintileri vaadine ilişkin beklentiler temelinde, 77 milyar dolar arttırdılar.

Bu algı, Trump’ın, Wilbur Ross’un Ticaret Bakanı ve Goldman Sachs’ın eski yöneticisi Steven Mnuchin’in Hazine Bakanı olarak atanması dahil, milyarderleri kilit bakanlıklara getirmesiyle pekiştirilmiş durumda. Bloomberg endeksine göre, bu iki bakanın toplam serveti en az 5,6 milyar dolar.

En zengin 200 listesinde 63. sırada olan serbest yatırım fonu milyarderi Ray Dalio, geçtiğimiz hafta, aşırı zengin çevrelerdeki seçim sonrası mutluluğu özetleyecek şekilde, Trump’ın, kapitalizmin “gençlik coşkusu”nu topraktan çıkarttığını ve piyasanın daha da yükselebileceğini söyledi. UBS Wealth Management’taki aşırı yüksek net servet sahibi müşterilerin yatırım yöneticisi Simon Smiles, “2016, risk varlıkları için muhteşem bir yıl oldu.” dedi.

Bu durumdan en fazla yararlanan bir diğer kişi, petrol sektörü patronu Harold Hamm oldu. Onun serveti, Trump yönetiminin fosil yakıtların çıkarılmasına yönelik düzenlemeleri büyük ölçüde kaldıracağı yönündeki beklenti temelinde, 8,4 milyar dolardan 15,3 milyar dolara yükselerek, ikiye katlandı. 49 enerji, madencilik ve metal milyarderi, 2015’teki 32 milyar dolarlık gerilemenin ardından toplamda 80 milyar dolarlık bir artış kaydederek, servetlerinde her kategoride en büyük artışı yaşadı.

Diğer belli başlı yararlanıcılar, Amazon’un kurucusu Jeff Bezos ve Facebook’un kurucu ortağı Mark Zuckerberg oldu. Zuckerberg servetine 5,4 milyar dolar katarken, 2015’te servetini ikiye katlayarak 60 milyar dolara çıkaran Bezos’un serveti bu yıl da 7,5 milyar dolar arttı.

Servetin toplumun doruklarında birikmesi, gelir istatistiklerine de yansıyor. Ekonomistler Thomas Piketty, Emmanuel Saez ve Gabriel Zucman tarafından yakın dönemde tamamlanan bir araştırma, ABD halkının alttaki yüzde 50’sinin ulusal gelirden aldığı pay 1980’deki yüzde 20’den yüzde 18’e inmişken, en tepedeki yüzde 1’in gelirinin yüzde 12’den yüzde 20’ye yükseldiğini gösteriyor. Başka bir ifadeyle, ulusal gelirin yaklaşık yüzde 8’i, halkın alttaki yüzde 50’sinden en tepedeki yüzde bire aktarılmıştır.

Bu ay yayınlanan önemli bir çalışmada ortaya konduğu üzere, bu eğilim, özellikle yarı zamanlı ve sözleşmeli çalışmanın Obama yönetimi altında yaygınlaşması nedeniyle, hızlanmış durumda. Harvard’dan ekonomist Lawrence Katz ile Princeton’dan ekonomist Alan Krueger tarafından yürütülen çalışma, Obama yönetimi döneminde yaratılmış olan 10 milyon işin geçici, sözleşmeli ya da yarı zamanlı olduğunu gösteriyor. Bu tür işlerde çalışan işçilerin oranı, nüfusun yüzde 10,7’sinden yüzde 15,8’ine yükselmiş. Çalışma, aynı zamanda, Obama yönetimi altında, tam zamanlı işlerde çalışan işçilerin, durgunluğun başlangıcındakinden bir milyon daha az olduğunu ortaya koyuyor.

Bu tür koşullu çalışma türünün büyümesi, karlarda dikkate değer bir artış sağlıyor. Yarı zamanlı işçi çalıştıran patronların, çalışanlara personel sosyal yardımları sağlaması gerekmiyor. Genç işçiler sözleşmeli emeğin büyümesinden en çok zarar görenler ve bu tür işçilerin büyük kısmını onlar oluşturuyor. Araştırma, bu işçilerin, tam zamanlı istihdam edildiklerinde bile, genel olarak herhangi bir sosyal yardım almadığını gösteriyor.

Beyaz Saray Ekonomi Danışmanları Kurulu’nun eski başkanı olan Krueger, kendi çalışmasının bulguları karşısında şaşkına döndüğünü söyledi ve tam zamanlı çalışma kaybının her nüfus grubunu etkilediğini belirtti. Krueger, “Tam zamanlı, düzenli iş arayan işçiler, kaybettiler.” dedi.

Krueger-Katz araştırması, üst kademelerde bulunanların servetinin olağanüstü büyümesi ve artan gelir eşitsizliği üzerine rakamlar ile birlikte, görevi sona eren Obama yönetiminin sıradan işçilere ve ailelerine yarar sağlayan bir “ekonomik iyileşme” örgütlemiş olduğu aldatmacasını daha da boşa çıkarıyor.

Bu eğilimler uluslararası ölçekte de dile getiriliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) bu ayın başında yayınladığı bir rapor, 2012’den beri ücret artışının dünya çapında yüzde 2,5’ten yüzde 1,7’ye düşerek yavaşladığını gösteriyor. Ücret artışının başka her yerden daha hızlı olduğunu Çin dışta bırakılırsa, küresel ücretlerdeki artış, yüzde 1,6’dan tam yüzde 0,9’a düşmektedir.

ILO’nun araştırması, ayrıca, Avrupa’daki çalışanların en tepedeki yüzde 10’unun toplam ücretlerin yüzde 25’ini, buna karşılık, alttaki yüzde 50’sinin yüzde 29,1’ini aldığını belirterek, toplumsal eşitsizliğin artışına dikkat çekti.

Bu yıl, ekonomik açıdan, küresel ekonomik krizden bu yana devam eden bir eğilim olarak, toplumun en üstteki tabakaları için daha fazla servet ve gelir artışıyla karakterize edildi. Servetin ve gelirin en alttan en üstte bu şekilde yeniden bölüşümü, bankalara ve mali spekülatörlere aşırı düşük faizle trilyonlarca dolar sağlanması eliyle körüklenmiştir.

Siyasi açıdan, bu yıl, toplumsal muhalefetin büyümesiyle birlikte, diğer yönde bir kayma ile damgalanmıştır.

Bu, en dikkat çekici şekilde Britanya’daki Brexit oyunda ve ABD başkanlık seçimlerinde (sadece Trump’a yönelik destekte değil ama daha doğrudan biçimde kendini “sosyalist” ilan eden Bernie Sanders’a olan destekte) ifadesini bulan, tüm resmi siyaset kurumuna yönelik yoğunlaşan düşmanlık biçimini aldı.

Bununla birlikte, şu anda, siyasi durum, derin bir çelişki ile damgalanıyor. Toplumsal muhalefete artan kapitalizm karşıtı duyarlılık yön vermekle birlikte, bu, şimdiye kadar, sağcı siyasi güçler adına siyasi kazanımlarla sonuçlanmıştır. Bu, en keskin uluslararası ifadesini Trump’ın seçilmesinde ve onun, milyarderlerden, askerlerden, aşırı sağcılardan ve faşist demagoglardan oluşan bir kabine kurmasında bulan bir çelişkidir.

Bu durumun sorumluluğu, bütünüyle, 2008 krizinden bu yana ABD’de ve dünya çapında işçi sınıfının ücretlerine ve toplumsal koşullarına yönelik tüm saldırıların baş uygulayıcısı işlevi gören resmi “sol” partilere ve sendikalara aittir.

Ancak bu durumdan ilk yararlananlar sağcı siyasi eğilimler olmakla birlikte, toplumsal kriz yoğunlaşacak ve mevcut siyasi çıkmazın işçi sınıfının siyasi iktidarı ele geçirmesi devrimci perspektifiyle donanmış kitlesel sosyalist bir hareketin gelişmesi yoluyla çözülmesi gerekliliğini gündeme getirecek şekilde, her zamankinden daha patlayıcı biçimler alacaktır.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır