Bugün Yeni Olanlar
Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları
Arşiv
DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım
DİĞER DİLLER
İngilizce
Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce
ANA BAŞLIKLAR
Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi
Bush, Türkiyeye Irakta PKKya saldırması için yeşil ışık yaktı Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar
Asyada tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı
Mehring Bookstan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri
Livio Maitan (1923-2004): eleştirel bir değerlendirme
|
|
DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz
Yazıcıya hazırla
Avrupa’da Trump ile ilgili artan tedirginlik
Peter Schwarz
18 Ocak 2017
İngilizceden çeviri (13 Ocak 2017)
Yeni ABD başkanının göreve başlamasına bir hafta kala, Avrupa’da Donald Trump ile ilgili tedirginlik artıyor. Trump’ın seçim kampanyasının ardından ılımlılaşacağına ve geleneksel Cumhuriyetçi politika çerçevesinde bir yol izleyeceğine ilişkin ilk umutlar suya düşmüş durumda. Trump’ın Çarşamba günkü basın toplantısı, birçokları için, onların en kötü korkularının doğrulanıyor olduğunu teyit etmeye yaradı.
İspanyol gazetesi El Pais, Trump Beyaz Saray’a yakınlaştıkça, geleceğe ilişkin korkuların o kadar haklılık kazanıyor yorumunu yaptı. İtalyan gazetesi Corriere della Sera’ya göre, ülkesinin gücünü “her zaman uzlaşma aramada” görmeyen ama “başarısını kendi algıları, kini ve insanları inatla birilerine karşı harekete geçirme üzerine inşa eden” bir adam Oval Ofis’e giriyor.
Frankfurter Allgemeine Zeitung ise “Duvarlar inşa etmek yerine ayrılıkları giderecek bir devlet adamına dönüşme yönünde hiçbir işaret yok.” diye belirtti. Kölner Stadtanzeiger, “Popülist seçim kampanyacısı Trump’ın, kendisini ağırbaşlı bir devlet adamına dönüştüreceğini hala umut eden kim varsa, bu tür umutları terk etse iyi olur.” diye yazdı.
Avrupa’daki korkular, Amerikan toplumunun iç istikrarı, Trump’ın “Önce Amerika” politikasının dünya ekonomisi ve özellikle Amerikan dış politikası için sonuçları ile ilgilidir.
Yüz Yıl Savaşları’ndan İkinci Dünya Savaşı’na kadar 600 yıl devamlı savaşların egemen olduğu Avrupa’nın son 70 yıldaki görece istikrarı, Amerika Birleşik Devletleri’nin küresel üstünlüğü ve Atlantik ötesi ittifak ile yakından bağlantılıydı.
Kökeni itibariyle Sovyetler Birliği’ni hedef alan NATO, dünyanın en güçlü askeri ittifakına dönüşmüştü. O, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından sürdürüldü ve iç çatışmalara rağmen, Batılı güçlerin ortak emperyalist müdahalelerinin bir aracı işlevi gördü. Nitekim Yugoslavya, Afganistan ve Libya savaşları NATO komutası altında yürütüldü.
Bu yüzden, Trump’ın NATO zararına Moskova ile uyuşabilmesi olasılığı bile, birçok Avrupa hükümetinde paniğe yol açtı. Obama’nın Rusya ile saldırgan cepheleşmesi Avrupa’da eleştiriyle karşılaşmış olmasına rağmen, neredeyse tüm Avrupa medyası Rusya’nın ABD seçimlerini manipüle ettiği ve Trump’a şantaj yapabileceği yönündeki iddialara balıklama atladı ve Obama’yı destekledi.
Çeşitli yorumlarda, skandalın, Trump’a, Moskova ile arasına mesafe koyma yönünde basınç uygulamak için kullanılabileceği umudu dile getirildi. Fransa’da yayınlanan Le Figaro’nun Trump’a karşı son iddialar üzerine belirttiği gibi, “Gelecek ABD başkanının arzu ettiği Rusya ile uzlaşma karmaşık bir hal alıyor; o [Trump], her zaman Putin’in uşağı gibi muamele görme riskini göze alıyor.”
Stefan Kornelius, Süddeutsche Zeitung’da, Rus istihbaratının Trump hakkında uygunsuz malzemeye sahip olduğunu iddia eden belgenin, “ABD istihbarat kurumları bunu ciddiye aldıkları için, tüm doğrulanmamış iddialara rağmen ciddiye alınması” gerektiğini belirtti. O, “kendini sistem yıkıcı ilan etmiş Trump’ın görevine başlamasını engellemek amacıyla alışılmadık yöntemlere başvuran” istihbarat kurumlarının dahil olduğu bir provokasyon olasılığını bile ileri sürdü.
Kornelius, “Rus istihbarat servislerinin kalpağının altına gizlenmiş zehirli cinsel aşırılıkçılık ve şantaja uğrama olasılığı karışımı, şimdiye kadar idollerinin tüm hatalarını ve gevezeliklerini affetmiş olan Trump seçmenlerine bile uzanacak. Bu seçmenler, Trump’ın tek iktidar tabanıdır. Eğer onları yitirirse, her şeyi yitirecek.” umudunu dile getirdi.
Neue Zürcher Zeitung da, ABD casusluk kurumlarına, “Trump’ın Rusya ile bağlantılarına ilişkin suçlamaları enine boyuna inceleme” çağrısı yaptı ve umudunu, Kongre’deki Cumhuriyetçi çoğunluğun Trump’ı durdurmasına bağladı. [Gazeteye göre] Orada “saman, [yani] ağır basan çıkarları gözden kaçırmamış olanların aksine Rusya tehlikesinden çok Trump’a bakacak olan dalkavuklar ve yağcılar” ile “buğday” birbirinden ayrıymış.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de, tartışmaya, Rusya’nın diğer NATO üyelerinde etkili olma girişimleri konusunda uyarıda bulunarak müdahale etti. Stoltenberg, “Ulusal seçimlere dışarıda müdahale etmeye ya da onları etkilemeye yönelik herhangi bir girişim kabul edilemez.” dedi.
Bununla birlikte, Londra’da yayınlanan Times, ABD’nin, zaten Obama yönetimi altında başlatılmış olan stratejik yeniden yöneliminin artık engellenemeyeceği görüşünde: “Trump, Rusya ile uzlaşma ve Çin’in askeri ve ekonomik emellerine karşı savaş ilan etme niyetinde. Bunların her ikisi de, önceki ABD dış politikasından önemli bir sapma anlamına geliyor. Batının, bunun Amerika’yı yeniden konumlandırmaya yönelik iyi düşünülmüş bir strateji olduğu düşüncesi ile ciddi şekilde ilgilenmesinin zamanı geldi.”
NATO’nun Avrupalı üyeleri, ABD’nin açık ara en güçlü üye olmaya devam ettiği askeri ittifakın dağılmasından, sadece askeri kaygılardan dolayı korkuyor değiller. Zayıflamış bir NATO, aynı zamanda, Avrupa Birliği’nin parçalanmasını da hızlandıracak ve geçtiğimiz yüzyılda kıtayı iki kez dünya savaşına sürüklemiş olan tüm çözülmemiş sorunları bir kez daha gündeme getirecektir.
Avrupa içindeki toplumsal, ekonomik ve siyasal gerilimler zaten son derece keskin durumda. Çoğu ülkede, sağcı, milliyetçi güçler yükselişte. Britanya Avrupa Birliği’nden ayrılma oyu verdi ve diğer ülkeler onu takip edebilir.
Ekonomi tarihçisi Adam Tooze, Die Zeit’teki bir yazısında, ABD’nin, Avrupa’nın en büyük nüfusuna ve ekonomisine sahip ülke olan Almanya’nın dış politikası için geçmişteki önemini belirtti. Tooze, “ABD’ye Veda” başlığı altında, Amerika’nın, “dış ilişkiler, güç ve Almanya’nın dünya ile sürdürdüğü ilişki sorunu”nu çözmüş olduğunu yazıyor ve “Soğuk Savaş, NATO, Amerika’nın desteklediği Avrupa bütünleşmesi, Birleşmiş Milletler… Şimdiye kadarki çerçeve buydu.” diye ekliyordu. Tooze, yazısını, eğer Amerika bu rolden vazgeçerse, “Almanya’nın dünyadaki yeri neresi [olacak]?” sorusuyla noktaladı.
Alman burjuvazisi, bunu uzun süre önce yanıtlamıştı. O, üç yıldır, Alman militarizmini eski haline döndürmek için yoğun bir şekilde çalışıyor ve diğer ülkelerde kaçınılmaz olarak muhalefetle karşılaşan Avrupa’da egemen ve önder güç olma talebini öne sürüyor.
Almanya’daki ve diğer Avrupa ülkelerindeki egemen sınıflar, savaş sonrası kapitalist dünya düzeninin, en keskin ifadesini Trump’ın seçilmesinde bulan çöküşüne yanıt verirken, militarizme başvurmaktan ve toplumsal ve siyasi muhalefeti ezmeye hazırlandıkları güçlü bir devlet inşa etmekten başka hiçbir seçeneğe sahip değiller.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|