Bugün Yeni Olanlar
Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları
Arşiv
DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım
DİĞER DİLLER
İngilizce
Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce
ANA BAŞLIKLAR
Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi
Bush, Türkiyeye Irakta PKKya saldırması için yeşil ışık yaktı Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar
Asyada tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı
Mehring Bookstan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri
Livio Maitan (1923-2004): eleştirel bir değerlendirme
|
|
DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz
Yazıcıya hazırla
Kıbrıs yeniden birleşme görüşmeleri Rusya’nın Akdeniz’deki etkisini dizginlemeyi amaçlıyor
John Vassilopoulos
30 Ocak 2017
İngilizceden çeviri (18 Ocak 2017)
Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Nicos Anastasiades ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, geçtiğimiz hafta [9 Ocak] Cenevre’de, adanın yeniden birleşmesini amaçlayan resmi görüşmelere başladılar. Görüşmede ayrıca Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve Britanya Dışişleri Bakanı Boris Johnson da hazır bulundu.
Kıbrıs ile güçlü ekonomik bağlara ve adanın limanlarına deniz erişimine sahip olan Rusya’nın görüşmeye katılma talebi kabul edilmedi.
Kıbrıs, Türkiye’nin güneyinde Doğu Akdeniz’de bulunuyor ve adada yaklaşık 800.000 Kıbrıslı Rum ile 220.000 Kıbrıslı Türk yaşıyor. Kıbrıs, Türkiye’nin, adayla siyasi birleşme (enosis) peşinde koşan Yunanistan askeri cuntasının teşvik ettiği bir darbeye karşılık olarak adayı istila etmesinin ardından, 1974’ten beri etnik temelde bölünmüş durumda.
Çatışmaların durmasının ve zorunlu yer değiştirmenin ardından, 180 kilometrelik ateşkes “Yeşil Hat” tamponu, adayı, Kıbrıslı Rumların 1.000 Yunan askeriyle yaşadığı güney ile Kıbrıslı Türklerin 30.000 Türk askeriyle birlikte yaşadığı kuzey bölgesi biçiminde böldü.
Kıbrıs Rum devleti uluslararası ölçekte tanınıyor ama KKTC yalnızca Türkiye ile resmi diplomatik ilişkilere sahip. Yunanistan, Türkiye ve eski sömürgeci güç olarak Britanya, Kıbrıs’ın “garantör devletleri”ni oluşturuyor. Britanya, hala, Irak ile Suriye’de ABD-Britanya önderliğinde sürdürülen bombardıman harekatlarının ana konaklama üsleri olan Akrotiri ile Dhekelia’daki jeostratejik askeri üslerini elinde tutuyor.
Şimdiki görüşmeler, Güney Kıbrıs Rus Yönetimi’nin Kıbrıs’ın AB’ye katılmasıyla aynı zamana denk gelen bir referandumda “hayır” oyu vermesinin ardından 2004’te başarısız olan BM arabuluculuğundaki önceki anlaşma planından on yıl sonra gerçekleşiyor.
Güvenlik konusu her zaman en önemli engellerden biri olmuştur. Görüşmeleri yöneten BM Kıbrıs özel danışmanı Espen Barth Eide’ye göre, “Yunan tarafı garantörler sisteminin bitmesi ve Kıbrıs’taki yabancı askerlerin varlığının sona ermesi tercihini sürdürüyor. Türklerin tutumu ise, Kıbrıs Türk toplumu için kesin bir sorumluluk hissettikleri için, her zaman, garantörler sisteminin en azından bu yeni federal yapının işlediğini görene kadar devam etmesi gerektiği yönünde.”
Bir diğer engel, Türk tarafının, yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların, anlaşmanın parçası olarak, eski evlerine geri dönmesini sağlamak için devredeceği toprakların genişliğidir. Her iki taraf da tekliflerinin ana hatlarını gösteren haritaları karşı tarafa verdi, ancak henüz bir anlaşma yok. Johnson, Britanya’nın, görüşmeleri kolaylaştırmak amacıyla, adanın yaklaşık yüzde üçünü kaplayan iki üssünün bulunduğu toprakların yarısından vazgeçmeye hazır olduğunu söyledi.
Görüşmelerin ilk turu, Perşembe günü, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias’ın Türk askerlerinin hızla ve tamamen çekilmesini talep etmesinin ardından çıkmaza girdi. Kotzias, “[Bölünmüşlüğün] tek çözümü, öncelikle, ona neden olan şeyi, yani işgali ve işgal güçlerinin varlığını ortadan kaldırmaktır.” demişti.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, buna karşılık, “Kıbrıs’tan tamamen Türk askerinin çekilmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Böyle bir şey isteniyorsa oradan her iki tarafın da askerlerini çekmesi gerekir… Biz bunları kendilerine açık ve net söyledik. Bir defa garantiler noktasında, güvenlik noktasında Türkiye'nin olmadığı bir garantörlüğü asla beklemeyin. Biz ilanihaye oradayız.” diye konuştu.
Bununla birlikte, Eide, “Çevredeki büyük siyasi gelişmeler, bize, hiç zaman kaybedilmemesi gerektiğini hatırlatıyor.” uyarısında bulundu. Bu, Rusya’nın, ABD’nin bölgeye egemen olma planlarını bozacak şekilde, Ortadoğu’da ve Doğu Akdeniz’de giderek artan etkisine bir gönderme idi. Bu etki, Rusya arabuluculuğunda Suriye’de sağlanan, ABD’nin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı devirme planlarının altını oyan son ateşte görülmektedir. Eide’nin açıklaması, Rusya’nın artmış olan ekonomik varlığının sonuçlarına yönelik bir uyarıydı.
Geçtiğimiz yılın sonunda, Rus devletine ait enerji firması Rosneft, Mısır kıyısındaki Zohr doğalgaz sahasının yüzde 30’luk hissesini 1,6 milyar dolara satın almak üzere, İtalyan enerji devi Eni ile bir anlaşma imzaladı. Mısır’ın Zohr sahası, yaklaşık 850 milyar metreküp doğalgaz içeriyor ki bu, Doğu Akdeniz’deki en büyük rezerv (İsrail’in Leviathan sahasının büyüklüğünün neredeyse iki, Kıbrıs’ın Afrodit sahasının büyüklüğünün ise yaklaşık üç katı).
Rusya, aynı zamanda, Kıbrıs ile devasa bir ticari ilişki kurmuş durumda. 2012’de, Rusya, Alman gazetesi Die Welt’in Kıbrıs’ı “Rusya ile AB arasında ikili oynamak”la suçlamasına yol açacak şekilde, ülkeye milyarlarca avroluk bir banka kurtarma yardımı sağlamıştı.
Bugün, Avrupa Birliği’ndeki (AB) deniz-ötesi olmayan en düşük vergilerin ve dünyadaki deniz-ötesi olmayan en düşük kurumlar vergisinin bulunduğu Kıbrıs, Rusya için başlıca doğrudan yatırım yeri ve Rusya’ya yönelik en büyük yabancı yatırım kaynağı haline gelmiş durumda. İki ülke, 2015’te, Rus savaş gemilerine acil durumlarda Kıbrıs limanlarına yanaşma izni veren bir askeri işbirliği anlaşması imzaladı. Bu, ABD ve AB tarafından sert bir şekilde eleştirilen bir hamleydi.
Bu bağlamda, Kıbrıs sorununa bir çözüm, Batılı egemen çevrelerde, bölgedeki Rus etkisine belirleyici bir karşı ağırlık olarak, ABD’nin ve AB’nin yararına görülüyor. Washington, Dışişleri Bakanlığı’ndan Victoria Nuland’ın geçtiğimiz yıl adayı ziyaret etmesiyle birlikte, bir anlaşma yönünde sert bir şekilde bastırıyordu. Bir habere göre, Nuland’ın ziyareti öncesinde, “üst düzey Kıbrıslı yetkililerin, ABD’nin Anastasiades’e kuzeydeki Türk işgalini NATO bayrağı altında kabul etmesi için baskı yaptığı yönünde imaları” vardı.
Kıbrıs üzerine jeopolitik gerilimler, bu hafta, Rusya’nın AB Daimi Temsilcisi Vladimir Çijov, Politico.eu web sitesinde yayınlanan ve süregiden kilitlenmeden Rusya’yı suçlayan bir makaleye öfkeyle tepki gösterdiğinde patlak verdi.
Makale, “Hükümet, Rusya’nın faaliyetlerinin farkında ve durumu izliyor.” diye konuşan, Anastasiades’e “yakın” bir kaynağın sözlerini aktarıyordu. Rusya karşıtı gündemini sürdüren makale, “Bu kaygı, Kremlin’in ABD’deki ve Avrupa’daki seçimlere siber saldırılarla, ‘sahte haber’ propagandasıyla ve popülist ve düzen karşıtı hareketleri destekleyerek müdahale ettiğine ilişkin haberlerin ortasında yaşanıyor.” diyordu.
Makale, bir uzlaşmaya varılmasında, AB ve ABD için, “birleşik bir Kıbrıs’a NATO’ya katılma baskısı yapılması olasılığı; Türkiye ve belki AB için Kıbrıs’tan ve İsrail’den [şu anda durdurulmuş] boru hattıyla yeni gaz ithal etme potansiyeli ve yeniden birleşmenin hem AB’ye hem de ABD’ye sağlayacağı diplomatik başarı” söz konusu diye yazıyor. Makale şöyle devam ediyor: “Kıbrıs bölünmüş olarak kaldığı sürece Türkiye ve Anastasiades hükümetleri birbirlerini tanımaz. Sonuç olarak, Türkiye, NATO’nun AB ile işbirliği çabalarına köstek olur, NATO içinde Yunanistan ile Türkiye ilişkileri gergin kalır ve Türkiye, Rus Gazprom’dan doğalgaz sağlanmasına bağımlı olmaya devam eder. AB ile Türkiye, Gazprom’un en büyük iki müşterisi.”
Çijov, bu makaleye, şu karşılığı verdi: “Rusya karşıtı histeri bulaşıcı hale geliyor. (Dez)enformasyon cephesinin aşırı ateşli savaşçıları, Rusya’yı, başkalarının uzağı göremeyen ve kibirli politikalarının doğrudan sonucu olanlar da dahil, bin bir türlü soruna bulaştırmak için gece gündüz çalışıyorlar.”
Kapitalizm altında, Kıbrıs’ın bölünmüşlüğüne yönelik kalıcı bir çözüm söz konusu değildir. Kıbrıs görüşmeleri sonucunda herhangi bir uzlaşmaya varılması, bölgedeki gerilimleri azaltmayacak; aksine, Rusya’ya karşı ABD önderliğindeki savaş yönelimine bir başka olası parlama noktası daha sağlayarak, bu gerilimleri arttıracaktır. Barışçıl bir çözüme, yalnızca, Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri’nin parçası sosyalist bir Kıbrıs uğruna mücadelede tüm dinsel ve etnik engellerin üstesinden gelen ada emekçilerine dayanarak ulaşılabilir.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|