DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz
Yazıcıya hazırla
Çatışmalar sürerken Astana’daki Suriye görüşmeleri yeniden başladı
Jordan Shilton
17 Şubat 2017
İngilizceden çeviri (15 Şubat 2017)
Suriye çatışmasını çözüme kavuşturmak için Rusya, Türkiye ve İran tarafından organize edilen görüşmeler, bugün [15 Şubat] Kazakistan başkenti Astana’da başlıyor. Görüşmelerin ikinci turu, Rusya ile Türkiye arasında yeni gerilimler ve muhalefet heyetinin katılmayı reddetme olasılığı ile gölgelenmiş durumda.
Salı günü, Kazak hükümeti, görüşmelerin kapalı kapılar ardında yapılacağını duyurdu.
İç savaşı sona erdirecek bir barış anlaşmasına ulaşma girişimi, ABD destekli asilerin geçtiğimiz yılın sonunda doğu Halep’te yıkıcı bir yenilgiye uğramalarının ardından, Rusya ve Türkiye tarafından yapılmıştı. Ülkenin ikinci büyük kentinin Devlet Başkanı Beşar Esad’a bağlı güçler tarafından geri alınması, Washington’ın altı yıllık rejim değişikliği savaşı için sert bir yenilgi idi. Her ne kadar Moskova ve Ankara ABD’ye gözlemci olarak katılması yönünde bir resmi bir davetiye göndermiş olsa da, Washington Astana görüşmelerinden dışlandı.
ABD Başkanı Donald Trump, 28 Ocak’ta üst düzey askeri personele bir ay süre vererek, Suriye’deki ABD müdahalesi için planlar hazırlama talimatı vermişti. Yönetim, uluslararası koalisyonla işbirliği içinde, görünüşte IŞİD mevzilerini hedef alan şiddetli hava savaşına devam etti. Son istatistiklere göre, ABD hava saldırıları Ocak ayında 250’den fazla sivili öldürdü.
Çatışmanın patlak vermesinden bu yana 400.000’i aşkın Suriyeli hayatını kaybetti ve ülke nüfusunun yaklaşık yarısı, en az 11 milyon insan evlerini terk etmek zorunda bırakıldı.
Aralık ayında Halep’in düşmesiyle bozguna uğrayan El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi hakimiyetindeki İslamcı asileri destekleme doğrultusunda bir Suriye stratejisine sahip olan Obama yönetiminin aksine, Trump, ülkenin kuzeyinde “güvenli bölgeler” üzerine düşünmeye hazır olduğunu belirtti. Bu politika, ülke içinde evlerini terk etmek zorunda bırakılan milyonlarca kişiyi alıkoymayı amaçlayacak ve aynı zamanda, ülkedeki ABD askeri personeli sayısının büyük bir artışının bahanesi olarak işlev görecek. Çeşitli yorumcular tarafından, daha şimdiden, bu tür bölgeleri savunmanın çok daha geniş bir ABD varlığını gerektireceğine dikkat çekilmiş durumda.
Barış görüşmelerinin önümüzdeki günlerde bölgedeki gerilimlerin daha fazla tırmanmasını engelleyebileceği yönünde çok az beklenti var. Taraflar, Astana’daki iki günlük görüşmelerin ardından, önümüzdeki hafta, ABD ile diğer Batılı güçlerin katılmasının beklendiği Birleşmiş Milletler gözetiminde Cenevre’de yapılacak toplantıda yeniden bir araya gelecekler.
Hafta sonu, Türkiye, IŞİD’in kontrolündeki El Bab kasabasında ilerlemeye devam etti ve şu anda kasabanın yaklaşık yüzde 40’ını kontrolü altına aldı. Türkiye’nin saldırısı, Trump ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında geçtiğimiz haftaki telefon görüşmesinin ve yeni CIA başkanı Mike Pompeo’nun Ankara ziyaretinin ardından geldi.
El Bab’ın ele geçirilmesi, Türkiye ile Kürt güçlerinin örgütlü olduğu Halk Savunma Birlikleri (YPG) arasında yeni çatışmalar riskini yükseltiyor. YPG şu anda IŞİD topraklarının fiili başkenti olan Rakka’yı geri alma operasyonlarında yer alıyor, ancak El Bab’ın denetimi, Türkiye’nin askeri saldırıdaki etkisini arttıracaktır. Hatta Erdoğan, geçtiğimiz hafta, Türk askerlerinin IŞİD kalesine [Rakka] saldırmak için doğuya yönelebileceğini belirtti. Başlangıçta Türk ve Kürt kuvvetlerinin IŞİD’le savaşta işbirliği yapmaya ikna edilebileceği umudunu dile getirmiş olan Trump, Erdoğan’dan gelen sert muhalefet karşısında bu görüşten vazgeçmiş görünüyor. Erdoğan, Türkiye’nin güneydoğusundaki Kürt çoğunluklu bölgede ayrılıkçı düşünceleri cesaretlendireceği korkusuyla, Suriye’nin kuzeyindeki Kürt özerkliğinin herhangi bir şekilde genişlemesine karşı çıkıyor.
Türkiye ile Kürt güçleri arasındaki silahlı çatışmalar, Ankara ile Moskova arasında sürtüşmelere yol açabilir. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, YPG’nin siyasi kolu Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) temsilcilerini Astana’daki görüşmelerin son turu üzerine bir bilgilendirme için Moskova’ya davet etti. Türkiye şimdiye dek bu hamleyi eleştirmedi, ancak terörist olarak gördüğü ve ayrılıkçı Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) bağlı olmakla suçladığı PYD ile herhangi bir işbirliğini reddediyor. Moskova Suriye için federal bir çözümden yana konuşsa da, bu, Türkiye tarafından reddediliyor.
Türkiye’nin Suriye topraklarına daha fazla girmesi, aynı zamanda, Türkiye güdümlü Suriyeli milisler (ÖSO) ile Rusya’nın desteğiyle güneyden El Bab’a doğru ilerlemekte olan Esad güçleri arasında çatışmaları tetikleme tehdidi yaratıyor.
Uluslararası Af Örgütü’nün geçtiğimiz hafta yayınladığı “İnsan Mezbahası: Saydnaya hapishanesinde toplu idamlar ve imhalar” başlıklı bir rapor, Esad rejiminin siyasi tutuklulara karşı vahşi baskısını belgeledi. Bir yıl süren soruşturma, hapishane bodrumundan alınan ve yasal muameleler şöyle dursun, önceden haber vermeksizin idam edilen 50 kişilik mahkum gruplarına yönelik sistematik yargısız infaz programını ortaya çıkardı. Bu uygulama 2011 ile 2015 arasında devam etmiş ve Af Örgütü, bunun hala devam ettiği izlenimi uyandıran güçlü kanıtlar olduğunu belirtti.
Rapor, tutukluların, sıklıkla dayaklar ve hapishane gardiyanları tarafından düzenlenen “partiler”le, Saydnaya hapishanesine girdikleri andan itibaren nasıl sistematik olarak kötü muamele gördüklerini ayrıntılandırarak devam ediyor.
Tahmin edileceği üzere, New York Times’ın başını çektiği ABD medyası, Af Örgütü raporunun bulgularına, Rusya’yla Suriye üzerine çatışma kampanyasını yenilemek ve ABD’nin 2011’de kışkırttığı rejim değişikliği savaşının yoğunlaştırılması için sarıldı. New York Times’ın rapora ilişkin haberini, ABD hükümetinin finanse ettiği Britanya’daki Bellingcat araştırma grubunun Atlantik Konseyi için yaptığı araştırmadan yararlanan Pazar günkü uzun bir makale izledi. Rapor, Halep’teki sivilleri ve hastaneleri hedef alan Rus hava saldırıları üzerine bilgi sağlıyordu.
Esad rejiminin barbarlığına veya Şam’ın ve Moskova’nın Halep’i geri almak için aylarca sürdürdüğü bombardıman harekatının birçok sivilin yaşamına mal olduğu gerçeğine ilişkin şüpheye yer yoktur.
Bununla birlikte, bu tür diktatörlükleri devirme ve Suriye’yi ve tüm bölgeyi mahveden emperyalist savaş felaketine son verme görevinin yerine getirilmesi, ABD’den ve Avrupalı büyük güçlerden beklenemez. ABD emperyalizmi ve müttefikleri, Irak’taki müdahale eliyle öldürülen bir milyon sivilin, NATO’nun 2011’de Libya’daki acımasız hava savaşında öldürülen on binlerce kişinin ve ABD’nin kışkırttığı Suriye çatışmasında ölen yüz binlerce insanın trajik bir şekilde doğruladığı üzere, çok daha büyük bir ölçekteki ölümlerden ve yıkımından sorumludur. Bölgeyi kırıp geçiren savaşlara ve diktatörlüklere, yalnızca, gelişmiş kapitalist ülkelerdeki işçileri Suriye’deki ve tüm Ortadoğu genelindeki kardeşleriyle birleştirecek sosyalist bir programa dayanan uluslararası savaş karşıtı bir hareketin inşa edilmesi son verebilir.
Suriye’de gerçekleştirilen katliamların başlıca sorumluluğu, doğrudan Washington’a aittir. Suriye’nin ve tüm Ortadoğu bölgesinin mezhepsel şiddetin kışkırtılması dahil istikrarsızlaştırılması, ABD’nin ve Avrupalı emperyalist müttefiklerinin önderlik ettiği, ilki 1990’daki Körfez Savaşı’yla başlayan ve 25 yılı aşkın süredir neredeyse kesintisiz devam eden askeri çatışmaların ürünüdür.
Esad, geçtiğimiz Cuma günü, Yahoo News ile yaptığı röportajı, hükümetinin IŞİD’in elinde olan toprakların kontrolünü geri alma çabalarına destek vermesi için Trump hükümetine başvurmak üzere kullandı.
Trump’ın “terörizm” ile mücadeleye ve IŞİD’i yok etmeye odaklanma yönünde yinelenen vaatlerine değinen Esad, “Biz, bu öncelik ile hemfikiriz. Bizim görüşümüz bu. Bu, Suriye’de, terörle mücadele etmektir.” diye konuştu.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|