DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz
Yazıcıya hazırla
Flynn’in istifası ve Trump krizi: Emperyalist politika üzerine şiddetli bir çatışma
Patrick Martin
19 Şubat 2017
İngilizceden çeviri (15 Şubat 2017)
Trump yönetimi, Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’in Pazartesi akşamı istifasının ardından tırmanan bir siyasi krizle karşı karşıya. Medyadan ve siyaset kurumunun kimi kesimlerinden, Flynn’in Trump’ın göreve başlamasından önce Rusya ile bağlantılarına ilişkin kongre soruşturması yapılması yönünde giderek artan çağrılar geliyor. Yine, Trump’ın bu bağlantılar hakkında ne bildiğine ve Flynn’in onun bilgisi ve onayıyla mı faaliyet gösterdiğine ilişkin açıklama yapması yönünde talepler söz konusu.
Salı günü, FBI’ın, Trump’ın göreve başlamasından kısa süre sonra, 29 Aralık 2016’da Rusya’nın Washington büyükelçisi Sergey Kislyak ile telefon görüşmesi hakkında Flynn ile görüştüğü bildirildi. Telefon görüşmesi Ulusal Güvenlik Kurumu (NSA) tarafından gizlice izlenmiş ve kaydedilmiş.
Washington Post, Adalet Bakanlığı yetkililerinin, birkaç hafta önce, Beyaz Saray’a, Flynn’in büyükelçi ile Rusya’ya yönelik ABD yaptırımlarını tartışmış olduğu ve onun bu gerçeği defalarca inkar etmesinin doğru olmadığı bilgisini verdiğini ortaya çıkardı. Söylendiğine göre, Flynn-Kislyak görüşmesinin bir dökümü Washington’daki üst düzey resmi yetkililer arasında dolaşıyor.
Şirketlerin kontrolündeki medyada CIA’in ve NSA’in sağladığı malzemeler için kanal işlevi gören bir dizi yorumcu, görevi kötüye kullanma ya da Nixon tarzı bir zoraki istifa hayaletini gündeme getirmeye başladı.
ABD egemen seçkinleri içindeki şiddetli çatışma, Amerikan siyasi yaşamında açığa çıkmış durumda. Çarpışma, hem Demokratik ve Cumhuriyetçi parti önderliklerini hem de kapitalist devletin başlıca kurumlarını (Beyaz Saray, CIA, NSA, FBI ve Pentagon) kapsıyor. Bu çatışmanın merkezinde, ordu-istihbarat aygıtı içindeki dış politika üzerine bölünmeler ve Trump yönetiminin Rusya’ya karşı yeteri kadar saldırgan bir tavır almıyor olmasına ilişkin kaygılar bulunuyor.
Trump’a karşı kampanya, yeni yönetimden daha az gerici ve militarist değildir. Bu kampanyanın, Rusya ile siyasi ve askeri cepheleşmenin, potansiyel olarak tüm dünya için yıkıcı sonuçlarıyla birlikte tırmanmasına yol açan belirli bir mantığı var.
Bu kampanya, Demokratik Parti’nin başlıca uğraşıdır. Hillary Clinton, 2016 seçimlerinin son ayları boyunca, Trump’a, defalarca, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in siyasi maşası diye saldırmış; kendisini ise Amerikan emperyalizminin daha güvenilir savunucusu olarak sunmuştu.
Konu, seçim sonrası geçiş sürecinde, Trump’ın sürpriz zaferinden “Rus heklemeleri”nin sorumlu olduğu iddialarıyla yeniden gündeme getirildi. Trump’ın göreve başlamasının ardından, CIA’in ve Pentagon’un siyasi mızrak başları olarak hareket eden Kongre’deki Demokratlar ve Senato’daki bir grup Cumhuriyetçi ile birlikte, bir kez daha gündeme getirildi.
Kongre’deki Demokratlar, Flynn’in istifasına, Watergate döneminin “Başkan neyi ve ne zaman biliyordu?” sorusunu gündeme getirmek için sarıldılar. Onların tezi, Flynn’in Kislyak’a Başkan Obama’nın Rusya’ya yeni yaptırımlar uyguladığı 29 Aralık’ta telefon ettiği; Trump’ın Beyaz Saray’a girer girmez bu yaptırımların gevşetileceği ya da kaldırılacağı yönündeki güvencelerini ilettiğidir.
En cırlak yorumlar, Temsilciler Meclisi İstihbarat Seçilmişler Komitesi üyesi olan California’dan Eric Swalwell’dan geldi. O, Trump’ın yardımcılarının “Rusya ile uygun olmayan ilişkilere sahip olduğu”nu ve bizzat Trump’ın da buna bulaştırıldığını ilan etti. Swalwell, “Cumhuriyetçiler Kongre’de çoğunluğa sahip olabilirler ve adayları Beyaz Saray’ı elde etmiş olabilir ama [Demokratlar] aciz değil… Bizim Amerikan halkımız var ve Amerika halkı, başkanın bizimle mi yoksa Rusya ile mi olduğunu öğrenene kadar tatmin olmayacak.” dedi.
Swalwell, Demokratların, devlet aygıtının Rusya ile savaşa hazırlanmaya devasa bir stratejik yatırım yapmış olan güçlü kesimlerinin, CIA’in, NSA’in ve Pentagon’un büyük kısmının desteğine sahip oldukları için “aciz olmadığı”nı söylemiş olsaydı, daha dürüst olurdu.
Trump’ın bakanlar kurulu atamaları ve anti-demokratik ve anayasaya aykırı başkanlık kararnameleri söz konusu olduğunda, Demokratik Parti’den rehavet ve dinginlik akıyor. Bunun nedeni, Trump’ın politikasının bu unsurlarına yönelik taktiksel eleştirileri ne olursa olsun, bunların her iki partinin de temsil ettiği şirket ve finans aristokrasisinin çıkarları doğrultusunda olmasıdır. Ama Trump’ın bir Rus maşası olduğunu iddia eden McCharthy tarzı bir kampanya yürütme fırsatı söz konusu olduğunda, ağızlarından köpük saçarak savaşa koşuyorlar.
Kongre’deki Demokratların yanı sıra Cumhuriyetçilerin de bu konuda kendileri ile Trump arasına mesafe koyması önemlidir. Bunlar, sadece John McCain ve Lindsey Graham gibi savaş çığırtkanlarıyla da sınırlı değil. Senato’nun Cumhuriyetçi önderliği, ABD seçimlerine Rusya’nın iddia edilen müdahalesinin soruşturulmasını ve Flynn’in Rusya ile bağlantılarının soruşturma kapsamına dahil edilmesini kabul etmiş durumda.
ABD emperyalizmi, dünyadaki gerileyen ekonomik konumunu, tartışmasız küresel askeri üstünlüğünü kullanarak dengelemeye çalışıyor. ABD, Çin’in artan ekonomik ve askeri gücünü ve dünyanın en büyük ikinci nükleer cephaneliğine, en büyük doğalgaz ve petrol rezervlerine ve Avrasya kara parçasının merkezinde son derece önemli bir jeopolitik konuma sahip olan Rusya’nın hala hatırı sayılır derecede olan gücünü, kendi hegemonyacı hedeflerinin önündeki başlıca engeller olarak görüyor.
Trump’ın egemen sınıf içindeki karşıtları, ABD dış politikasının, Putin yönetimini zayıflatma ya da devirme amacıyla, Rusya’yı hedef alması gerektiği konusunda ısrar ediyorlar. Bu, Çin’in sergilediği meydan okumanın üstesinden gelmenin önkoşulu sayılıyor.
Washington’daki çok sayıda düşünce kuruluşu, Rus kuvvetleri ile Ortadoğu’da, Ukrayna’da, Baltık devletlerinde ve siber uzayda askeri çatışmalar için senaryolar geliştirmiş durumda. Ulusal güvenlik seçkinleri, önce Çin’e odaklanmak için şimdilik Rusya ile gerilimleri düşürmeyi tercih eden Trump tarafından önerilen, Rusya ile doğrudan cepheleşme politikasından uzaklaşma yönünde bir değişikliği kabul etmeye hazır değil.
Tam da egemen sınıf ve kapitalist devlet içindeki mücadeleler şiddetlenirken, Trump yönetiminin demokratik haklara yönelik saldırıları, halk muhalefetinin görülmemiş bir dışavurumunu kışkırtıyor. Yeni yönetime karşı protestolara yerli ve göçmen milyonlarca emekçi ve genç katılıyor. Ancak bu geniş toplumsal hareket, henüz, ne işçi sınıfının bağımsız çıkarlarını ifade eden net bir siyasi programa ne de devrimci sosyalist bir önderliğe sahip.
Bu durum, ciddi tehlikeler oluşturmaktadır. Asıl olarak, sözde dış düşmanları artan toplumsal ve ekonomik sıkıntıların günah keçileri olarak kullanan Demokratik Parti doğrultusunda hareket eden istihbarat kurumları, Trump’a yönelik kitlesel muhalefeti kendi denetimlerine almaya ve onu Rusya’yı ya da Çin’i hedefleyen kendi savaş planlarına yedeklemeye çalışıyorlar.
İşçiler ve gençler, egemen seçkinlerin her iki hizbinden herhangi birinin arkasında hizaya geçmemelidir. Her iki hizip de, Amerikan şirketlerinin karlarını güvence altına almak için yeni askeri kıyımlar hazırlıyor. Onlar, Amerikan gençliğinin emperyalist savaşlarda öldürmeye veya ölmeye gönderilmesi üzerine değil; taktikler ve hedeflerin sırası konusunda kavga ediyorlar.
Trump yönetimine karşı mücadele, büyük şirketlerin ikiz partileri Demokratlardan ve Cumhuriyetçilerden topyekün bir kopuş ve emekçilerin sosyalist-enternasyonalist bir programa dayanan bağımsız kitlesel bir siyasi hareketinin inşası ihtiyacını ortaya koyuyor.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|