World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Trump’ın başkanlığının üçüncü haftası: Burjuva egemenliğin krizi ve diktatörlüğe yönelim

Joseph Kishore
10 Şubat 2017
İngilizce’den çeviri (9 Şubat 2017)

Geçtiğimiz birkaç gün içinde yaşanan üç olağandışı gelişme, ABD’deki demokratik yönetim biçimlerinin çöküşünü açığa çıkardı.

Pazartesi günü, Trump, Florida Tampa’daki MacDill Hava Üssü’nde, basına saldırdığı ve onun terörist saldırıları haber yapmayarak düşmana yardımcı olduğunu ifade ettiği bir konuşma yaptı. Ordunun desteğini isteyen Trump, “Onların kendi gerekçeleri var ve siz bunu anlıyorsunuz” dedi. Müslüman karşıtı yasağı savunan Trump, konuşmasını, “bizi ortadan kaldırmak ve ülkemizi yıkmak isteyenleri” dışarıda tutmak için “güçlü programlara ihtiyacımız var” diyerek sürdürdü.

Trump, iki gün sonra, Çarşamba günü, bir polis örgütü olan Büyük Kentler Emniyet Amirleri Birliği’nde, polislerin önünde, yargıya sert bir şekilde saldırdığı bir konuşma yaptı. Bu, Yargıtay 9. Dairesi’ndeki üç kişilik yargıç heyetinin Trump’ın [7 ülkenin yurttaşlarına yönelik] seyahat yasağına ilişkin kararının hemen öncesinde gerçekleşti.

Trump polise, “Ülkemizde güvenliğe ihtiyacımız var ve size gereksinim duyduğunuz silahları vermek zorundayız. Bu [göçmenlere yönelik kararname], sizin gereksinim duyduğunuz bir silah. Onlar [mahkemeler], belki siyasi oyunlardan belki de siyasi görüşlerden dolayı, onu sizden almaya çalışıyorlar. Bunun olmasına izin veremeyiz.” dedi.

Bu, ABD başkanından polise yapılmış, hoşa gitmeyen bir mahkeme kararına karşı çıkmaları ya da meydan okumaları yönünde bir çağrıdan başka bir şey değildir. Trump bunu, “Benim seçilmemin nedenlerinden biri yasa ve düzen ile güvenliktir… ve onlar, silahlarımızı birer birer elimizden alıyorlar. Onların yaptıkları şey budur.” diyerek vurguladı.

Bu iki konuşmanın arasında, Salı gecesi, ABD Senatosu’ndaki Cumhuriyetçiler, Senatör Jeff Sessions’ın ülkede yasaların uygulanmasında başlıca yetkili olan başsavcılığa atanmasına karşı Demokratik Partili Senatör Elisabeth Warren tarafından yapılan bir konuşmayı engellemek için olağandışı bir adım attılar.

Warren, Dr. Martin Luther King Jr.‘ın dul eşi Coretta Scott King’in 1986’da Senato Hukuk Komitesi’ne gönderdiği ve Sessions’ın federal yargıçlığa atanmasına karşı çıkan bir mektubunu okuyordu. Senatörlerin diğer senatörlere “bir senatöre uygun olmayan bir davranış ya da saik” atfetmesini engelleyen muğlak bir kurala başvuran Cumhuriyetçi Senatörler, Warren’ın konuşmasını kestiler. Warren’a konuşmasını kesmesi ve yerine oturması emredildi.

Mecliste konuşmayı sınırlayan bu kuralın yürürlüğe girmesi, özünde, her iki meclisin [Temsilciler Meclisi ve Senato] üyelerinin yasama organlarında kölelik hakkında konuşmalarını engellemek için, Kongre’de İç Savaş öncesinde konmuş bir kuralı anımsatmaktadır. Kölelik konusundaki tartışmalara ilişkin yasak, bu konu son derece şiddetli tartışmalara yol açabileceği için uygulanmıştı.

Bu olayların her biri, burjuva demokrasisinin en temel biçimlerinden şiddetli bir kopuşun belirtisidir. Birincisi, ABD Anayasası’nın Birinci Düzenlemesi eliyle korunan basını hedefliyordu; ikincisi, Anayasa’ya göre yönetimin üç “eşit”inden biri olan yargıya yönelik bir saldırıydı; üçüncüsü ise Kongre’deki tartışmayı susturma yönünde bir girişimdi.

Bu bağlamda, Demokratik Parti’nin yanıtı anlamlıdır. Warren’a yerine oturması söylendiğinde o buna uydu ve hiçbir Demokrat Partili konuşma yasağını engellemek için ciddi bir şey yapmadı. Sessions’ın bir sonraki başsavcı olmasının 52’ye karşı 47 oyla onaylanmasıyla sonuçlanan tartışma, Çarşamba günü boyunca devam etti.

Trump’ın ordu ve polis önünde yaptığı konuşmalara gelince; onlar, önemsiz gösterildiler ya da görmezden gelindiler ve onların uğursuz sonuçlarının üstü örtüldü.

Egemen sınıf içinde önemli siyasi bölünmeler var ama bunlar dış politika konuları üzerine yoğunlaşıyor. Warren dahil Demokratlar, Trump’ın çeşitli bakanlık görevlerine aşırı sağcıları ataması konusunda içi boş bir duruş sergilerken, atamaların gerçekleşmesini engellemek için hiçbir şey yapmıyorlar.

Bununla birlikte, onlar, inatla, Rusya’yı şeytanlaştırmaya ve Trump’ı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e fazlasıyla yakın olmakla suçlamaya yönelik bir kampanya sürdürüyorlar. Onların yeni başkana yönelik saldırısının ana konusu budur.

Onlar, ordu-istihbarat aygıtının, büyük ölçüde Trump’ın saldırgan Rusya karşıtı politikadan uzaklaşacağı kaygısıyla Hillary Clinton’ın kampanyasını desteklemiş olan hizipleri adına konuşmaktadırlar. Yeni yönetim, şimdilik, Çin’e ve İran’a karşı savaş kışkırtıcılığı üzerine odaklanıyor.

Trump’ın sert eleştirilerinin doğrudan hedefi egemen çevreler içindeki karşıtları olmakla birlikte, asıl hedef işçi sınıfıdır ve işçi sınıfı muhalefetine karşı hazırlanmakta olan yöntemler çok daha serttir. Onun Çarşamba günü yaptığı konuşma, polisin güç kullanımının önündeki bütün sınırlamaların ortadan kaldırılacağına ilişkin bir vaatti. O, “Bugünkü mesajım, sizin Beyaz Saray’da gerçek, hakiki bir dosta sahip olduğunuzdur.” demiş ve eklemişti: “Polisimizi destekliyorum. Polis şeflerimi destekliyorum. Biz, yasaların uygulanmasında görev yapan kadınları ve erkekleri destekliyoruz.”

Trump yönetimi, Amerikan oligarşisinin diktatörlüğünü, en zalim biçimde ifade etmektedir. Onun milyarderlerle ve generallerle doldurulmuş olan yönetimi, ABD içindeki toplumsal karşı-devrimi tırmandırırken, büyük bir savaş hazırlığı içinde, orduyu büyük ölçüde genişletmeye kararlıdır. Bu, sağlık hizmetlerinde kapsamlı kesintileri, kamu eğitiminin imhasını ve şirket karları üzerindeki tüm sınırlamaların kaldırılmasını kapsamaktadır. Bu politikayı uygulamak için, en temel demokratik biçimlerin bir yana bırakılması gerekiyor.

Trump yönetimi, tersi durumda sağlıklı olacak bir toplumda ortaya çıkan bir sapma değildir. O, Amerikan demokrasisinin uzun süreli krizinin doruk noktasıdır. 2000 yılında, Yüksek Mahkeme Florida’daki oyların yeniden sayımını durdurmak üzere seçimlere müdahale ettiğinde, Dünya Sosyalist Web Sitesi, mahkemenin kararının ve Demokratik Parti’den hiçbir ciddi karşı çıkışın olmamasının, egemen sınıf içinde demokratik haklara yönelik kayda değer bir desteğin olmayışını gösterdiğini belirtmişti.

Geçtiğimiz 16 yıl, bu çözümlemeyi doğrulamıştır. Bush yönetiminde, 11 Eylül 2001 saldırıları, “terörle mücadele”yi ilan etmek; dışarıdaki bitmek bilmez savaşı ve ABD içinde demokratik haklara yönelik en kapsamlı saldırıları gerekçelendirmek için kullanıldı. Obama, bu süreçleri tersine çevirmek şöyle dursun, onları, başkanın ABD yurttaşlarının yargısız öldürülmesi emri vermesini kapsayacak şekilde genişletti.

Şimdi, Trump’ın iktidara gelmesiyle birlikte, açık diktatörlük önlemleri hazırlanıyor.

Her devrimci durum, geleneksel egemenlik biçimlerinin şiddetli biçimde çökmesinden doğar. Egemen sınıf için, eskisi gibi yönetmek; işçi sınıfı için de eskisi gibi yaşamak mümkün değil. Bu iki koşul, yalnızca var olmakla kalmayıp, son derece gelişmiştir.

Asıl stratejik sorun, işçi sınıfı içinde, egemen sınıfın tüm siyasi temsilcilerine karşı, demokratik hakların savunusunu savaşa, eşitsizliğe ve kapitalist sisteme karşı mücadeleyle birleştiren bağımsız bir devrimci önderliğin inşasıdır.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır