World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Trump’ın Müslümanlara ülkeye giriş yasağı karşıtı protestolar ve devlet içindeki çatışma

Barry Grey
5 Şubat 2017
İngilizce’den çeviri (31 Ocak 2017)

Tüm ABD’de ve uluslararası düzeyde yüz binlerce insan, Trump yönetimi tarafından hafta sonu uygulamaya konan acımasız ve gayrimeşru Müslüman karşıtı politikaları mahkum eden protestolara katılıyor. Protestolar, Pazartesi günü, çok sayıda kentte ve kasabada binlerce insanın hem Trump’ı hem de Britanya Başbakanı Theresa May’i protesto etmek için yürüdüğü Britanya’ya yayıldı. Meksika’da ve Kanada’da da gösteriler düzenlendi.

Trump’a karşı yürüyenleri harekete geçiren dürtü, Washington’ın göçmen karşıtı ağına karşı gerçek öfke ve o ağa yakalanmış erkeklere, kadınlara ve çocuklara duyulan sempatidir.

Trump’ın, halklarının çoğunluğu Müslümanlardan oluşan yedi ülkeden gelen ziyaretçilere ve tüm ülkelerden gelen sığınmacılara uyguladığı yasak, aynı zamanda, ABD devleti içinde de sert bir siyasi çatışmaya yol açtı. Bu iç mücadele, Trump, Obama döneminden kalma Başsavcı Vekili Sally Yates’i kendisinin göçmen karşıtı başkanlık kararnamesini mahkemede savunmayacağını açıklamasının ardından görevden aldığı Pazartesi günü kızıştı.

Amerikan devleti içindeki muhalefet, Trump’ın Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC) üyelerinin görevlerini daha önce tanık olunmadık biçimde değiştirmesiyle, daha da tırmandı. Trump, Cumartesi günü, baş stratejisti ve “beyaz milliyetçisi” internet haber sitesi Breitbart News’ün önceki şefi faşist Stephen K. Bannon’ı NSC’nin Asli Faaliyetler Komitesi’ne atayan bir başkanlık kararnamesi imzalamış; eşzamanlı olarak, ulusal istihbaratın başkanının ve ABD Genelkurmay Başkanı’nın NSC’deki rolünü azaltmıştı.

Onlarca ABD diplomatı, Trump’ın göçmen yasağını kınayan bir açıklama yayınladı. Pazartesi günkü basın toplantısında kendisine bu muhalefet hakkında soru sorulan Trump’ın basın sekreteri Sean Spicer, yönetimin geri adım atmayacağını vurguladı ve “Onlar ya bu programa uyacaklar ya da gidebilirler.” dedi.

ABD siyaset ve medya kurumu içindekileri ve onların emperyalist müttefiklerini harekete geçiren dürtüler, ABD’deki ve uluslararası ölçekteki protestocuların derinden hissettikleri demokratik duyarlılıklardan son derece farklıdır.

Senato Azınlık Önderi Charles Schume ve bizzat Obama gibi Demokratik Partili politikacılar ile onların senatörler John McCain ve Lindsey Graham gibi Cumhuriyetçi benzerleri, Trump’ın eylemlerini, göçmenlerin demokratik ya da başka haklarından kaygılandıkları için kınamıyorlar. Onların hepsi, II. Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanmış en büyük sığınmacı krizinin yaratılmasında suç ortaklığı yapmış ve Trump hizbinin göreve gelmesine zemin hazırlamışlardır.

Onların ikiyüzlü itirazlarının arkasında, Trump’ın alenen ırkçı ve haydutça yasağının, ABD emperyalizminin küresel egemenlik mücadelesini baltalayacağı; onun Ortadoğu’daki, Kuzey Afrika’daki ve Orta Asya’daki askeri operasyonlarına ve Rusya ile Çin’e karşı savaş hazırlıklarına zarar vereceği korkusu yatmaktadır.

Bombaladıkları ülkelerden gelen sığınmacılara sığınma hakkı tanımamaya ve kabul edilenlere katı bir aşağılamayla davranmaya devam ederken, Trump’ın önlemlerine ilişkin şaşkınlık ve itiraz ifade etmiş olan Britanya’daki, Almanya’daki ve Fransa’daki emperyalist hükümetleri harekete geçiren de yine benzeri kaygılardır. Onların ellerine, Trump’ın yolculuk yasağı koyduğu ülkelerden gelen, Avrupa kalesi kıyılarına ulaşmak için Akdeniz’i geçmeye çalışırken boğulan binlerce sığınmacının kanı bulaşmıştır.

Hem Demokratik Parti bağlantılı New York Times hem de Cumhuriyetçi Parti yanlısı Wall Street Journal (WSJ), Pazartesi günü, Trump’ın başkanlık kararnamesine saldıran başyazılar yayınladı. Rupert Murdoch’un WSJ’si, “[Trump’ın] sığınmacılara dair başkanlık kararnamesine ilişkin şenlik ateşi, hükümetin kasıtlı karışıklıklar eliyle zarar verici biçimde patlayabileceğini gösteriyor… Siyasi karmaşa işe yarar ama eğer sürmekte olan Başkanlığınızı tüketmezse.” diye yazdı.

WSJ, siyaset kurumu içindeki karşıtların konumunu açıkça dile getirdi ve şu uyarıda bulundu: “ABD gelecekte yabancı ülkelerde savaşlar yapacak ve bizim Iraklılara, Kürtlere ve diğer savaş arkadaşlarımıza şimdi nasıl davrandığımıza bakacak olan yerel müttefiklere ihtiyacımız olacak.”

Beyaz Saray’dan daha bir hafta önce çıkmış olan Barack Obama, Pazartesi günü, Trump’ın göçmen karşıtı önlemlerine karşı patlayan protestolara gönderme yaparak, “ülkenin dört bir yanındaki topluluklar içindeki katılım düzeyi eliyle cesaretlenmiş” olduğunu belirten bir açıklama yaptığında, siniklik ödülü aldı.

Obama, Trump’ın seçim zaferi ile göreve başlaması arasındaki 10 haftayı, o toplam oyların yarısından yaklaşık üç milyon az oy almış olmasına rağmen, seçilmiş milyarder başkanı meşrulaştırmaya çalışarak geçirmişti. Obama, yeni yönetimin aşırı sağcı anti-demokratik karakterini önemsemedi. O, Trump’ın göreve başlamasından iki gün önceki son basın toplantısında, “Bildiğiniz gibi, benim tavrım, onun seçimi kazanmış biri olarak kendi görüşleri ve değerleri ile devam etmesidir.” demişti.

Trump yönetiminin faşizan politikaları, ABD’deki iki büyük şirket partisi ve tüm dünyadaki emperyalist hükümetler tarafından uzun süredir uygulanan politikalardan ayrılamaz. Çeyrek yüzyıldan uzun süredir, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana, ABD emperyalizmi, ekonomik gerilemesini, özellikle petrol zengini Ortadoğu’daki, Kuzey Afrika’daki ve Orta Asya’daki bir dizi savunmasız ülkeyi bombalamak, istila ve işgal etmek için rakipsiz askeri aygıtını kullanarak dengelemeye çalışmaktadır.

ABD tarafından 1991’de Irak’a karşı Körfez Savaşı’ndan başlayarak verilen vahşi yeni-sömürgeci savaşlarda milyonlarca insan öldürüldü, bir o kadarı da sığınmacı haline getirildi. Demokratik Parti yönetiminde, en az Cumhuriyetçilerinki kadar ülke imha edildi, önderler devrildi ya da öldürüldü. Bu liste, Irak’ı, Afganistan’ı, Sırbistan’ı, Libya’yı, Suriye’yi ve Yemen’i kapsıyor ve Obama, bunlardan yalnızca Sırbistan savaşını başlatmış ya da sürdürmüş değil.

Obama yönetiminde geçen yıllar, Trump yönetiminde cisimleşen milyarder oligarkların çıplak egemenliğine bir geçişti. Obama, yalnızca Bush’un Ortadoğu’daki savaşlarını yaymakla kalmamış, Trump’ın defalarca belirtmiş olduğu gibi, rekor sayıda göçmeni sınır dışı etmiş ve yurttaşlarının şimdi ABD’ye girmesinin yasaklandığı 7 ülke için derinleştirilmiş vize güvenlik incelemesini hedeflemişti.

Trump’ın politikaları, bu tarihsel sürecin devamıdır. Onun çok tehlikeli bir şekilde milliyetçi, militarist ve otoriter hükümeti, Amerikan kapitalizminin gerçek yüzüdür.

Onun başkanlık kararnameleri eliyle ve Kongre ile mahkemeleri açıkça aşağılayarak uygulanan göçmen karşıtı saldırıları yalnızca başlangıçtır. Bu çeteci hükümet, yurttaşların ve yabancıların temel demokratik haklarına saldırıda elinden geleni ardına koymayacaktır.

Trump, Pazartesi günü, gazetecilere, Senatör Schumer’in önceki günkü basın toplantısı ile ilgili olarak, “Dün sahte gözyaşlarıyla Chuck Schumer’i izledim. Ona antrenörünün kim olduğunu soracağım.” derken, yönetimine karşı olanlara yönelik aşağılamasını gösteriyordu.

Trump’ın avantajı, onun siyaset kurumu içindeki karşıtlarının kendisinden çok kapitalizme karşı toplumsal bir hareketten korktuklarını çok iyi biliyor olmasıdır.

Trump yönetimine karşı ortaya çıkan hareket, gelişmek için, Trump ile onun şimdi yönettiği kapitalist sistem arasındaki bağlantıyı kavramak zorundadır. O, son tahlilde, yalnızca bir birey değil; bir sınıfın temsilcisidir.

Göçmenlerin ve bir bütün olarak halkın haklarını savunan bir hareket, işçi sınıfına dayanan ve sosyalist-enternasyonalist bir programla donanmış bir hareket haline gelmek zorundadır. Bu hareketin, Amerikan emperyalizminin iki partisi ile ilişkileri kesip, milyarder oligarkların hükümetinin yerine bir işçi hükümetini geçirmeyi hedefleyen bir strateji benimsemesi gerekiyor.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır