www.wsws.org/tr/2016/sep2016/syri-s16.shtml
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Rus mevkidaşı Sergey Lavrov, Cumartesi sabahı, Suriye’deki beş yıllık iç savaşta, Washington ile Moskova arasında ortaklaşa çalışmaya dayanan bir anlaşmayı duyurdular.
ABD ile Rusya, Pazar günü gün batımında başlayıp Kurban Bayramı boyunca devam edecek bir ateşkes yaptı. Bazı asi grupların anlaşmanın uygulanmasını kabul etmeyeceği giderek artan oranda muhtemel görünse de, ABD destekli asi grupların hükümetin elindeki bölgelere saldırıyı durdurması bekleniyor. Esad hükümeti de, Halep’e insani ikmale izin vermeyi kabul etmiş durumda.
Anlaşma, savaştan harap edilen ülkeye barış getirme potanisyeline sahipmiş gibi sunuluyor. Ancak, ABD’nin elinden çıkmış bir anlaşmanın Washington’ın örgütlediği rejim savaşı nedeniyle yarım milyon dolayında insanın ölümüne ve yaklaşık 5 milyonluk nüfus kaybına tanık olmuş bir ülke olan Suriye’ye barış getirmeye hizmet edebileceğini ima etmek bile bir saçmalıktır.
Gerçekte, Washington, özellikle hükümet birliklerinin son haftalarda önemli kazanımlar elde ettiği Halep çevresindeki vekil güçlerine bir miktar soluklanma sağlamak için anlaşmaya yanaşmıştır. Bununla beraber, siyaset ve medya kurumunun, kışkırtılmasında ve teşvik edilmesinde merkezi bir rol oynadıkları savaş nedeniyle Suriye halkının karşı karşıya olduğu dehşet verici koşullar üzerine ikiyüzlü tavrı, insan hakları bahanesi altında daha doğrudan bir ABD-Batı müdahalesinin koşullarını yaratma yönünde açık bir girişimdir.
Ateşkesin dayanıp dayanmayacağı bir yana, yürürlüğe girip girmeyeceği bile şüpheli kalmaya devam ediyor. Haberlere göre, Cumartesi günü, Halep ve İdlip çevresinde çatışmalar şiddetle devam ederken 100’den fazla sivil öldürüldüğünde daha anlaşmanın mürekkebi bile kurumamıştı. Muhalefet grupları Halep, Şam, Dera ile Hama’nın hükümet kontrolündeki yerleşim bölgelerini top ateşine tutarken, Esad hükümeti sivil bölgelere hava saldırıları düzenlemekle suçlandı.
Dahası, ABD ile Rusya’nın Şubat ayında aracılık ettiği önceki ateşkesten bu yana sadece altı ay geçti. O ateşkes, Washington’ın beş yıllık rejim değişikliği savaşını yoğunlaştırmak için Suriye’ye özel kuvvetlerini gönderme planlarını duyurmasından yalnızca haftalar sonra çözülmüştü.
ABD siyaset kurumu içinde, anlaşmaya, hiçbir şekilde oybirliğiyle bir destek söz konusu değil. Guardian, Pentagon içindeki belirli güçlerin, Kasım seçimleri sonrasında daha saldırgan bir başkan olarak Clinton’ın yönetime gelme olasılığı nedeniyle Suriye’deki çatışmada herhangi bir gevşemeye isteksiz olduğunu belirtti. Clinton, zaten, Esad rejimini devirmeyi ve batı yanlısı bir kukla hükümet kurmayı (Washington’ın 2011’de çatışmanın başlangıcından beri ana meselesi) başarıya ulaştırmak için Suriye’ye daha doğrudan müdahale etme sözü vermişti.
Anlaşmanın Rusya ile ABD uçaklarının IŞİD’i ve El Nusra Cephesi gibi diğer aşırılıkçı grupları hedef almada işbirliği yapmasını kabul eden bir diğer önemli koşulu da daha az sorun değildir. Burjuva medyadaki haberler bile, ABD’nin, hala, ılımlı grupları, kendilerini Esad’a karşı savaşması için ABD tarafından sistematik olarak güçlendirilen, finanse edilen ve silahlandırılan El Nusra savaşçılarından ayırmaya ikna etmesi gerektiğini itiraf ediyorlar.
Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içindeki ABD’ye bağlı asi gruplar, ABD’nin El Kaide’den biçimsel olarak kopmasından beri Şam’ın Fethi Cephesi olarak bilinen eski El Nusra Cephesi’ni terörist örgüt olarak tanımlarken İran destekli Hizbullah savaşçılarını bunun dışında bırakması gerekçesiyle anlaşmayı bir mektupla kınadılar. Dün Reuters’a konuşan ÖSO sözcüleri anlaşmaya bağlı kalacaklarını söylemiş olsa da, bunu resmi olarak ilan etmediler. Bazı gruplar El Nusra savaşçılarına bağlı kalmaya devam edeceği için, asiler arası çatışmaların patlak verebileceği ileri sürülüyor. Bu, yalnızca, şirket medyasının ve ABD’nin, Washington’ın “ılımlı” asileri destekediği yönündeki aralıksız iddialarının düzmece karakterini vurgulamaktadır. Gerçekte, Suriye muhalefetinin omurgası, İslamcı aşırılıkçı güçlerden oluşmaktadır.
Moskova ile Washington arasında işbirliğine ilişkin sözlü vaat, Suriye üzerine gerilimleri hiçbir şekilde azaltmamıştır. ABD Esad’ı devirip yerine kendi çıkarları yönünden daha uysal bir rejim kurarak Ortadoğu genelindeki egemenliğini kuvvetlendirmeyi umarken, Kremlin, bölgedeki başlıca müttefikini ve eski Sovyetler Birliği dışındaki tek askeri üssünü savunmak için çatışmaya müdahale etti. Nükleer silahlı güçler arasında hızla kontrolden çıkıp daha geniş bir savaşı kışkırtacak bir askeri çatışma potansiyeli, son derece yüksek kalmaya devam ediyor. Geçtiğimiz hafta Türkiye’deki İncirlik hava üssündeki varlığını genişleten Almanya ve haberlere göre Suriye içinde örtülü operasyonlar yürüten Britanya gibi Avrupalı emperyalist güçlerin artan varlığı, durumu daha da patlayıcı hale getiriyor.
Pentagon sözcüsü Peter Cook, Kerry-Lavrov anlaşmasına ilişkin kısa yanıtında buna işaret etti. Açık bir şekilde Esad ile Rusya’nın pazarlığı sonuna kadar götürmeye hazır olup olmadığı sorulduğunda, Cook, “Herhangi bir askeri işbirliğinin gerçekleşebilmesinden önce, bu sözlerin tümüyle yerine getirilmesi gerekmektedir. Önümüzdeki günlerde bu anlayışın uygulanmasını yakından izliyor olacağız.” diye belirtti.
Cook’un açıklamaları, hiç de içi boş tehditler değildir. Bu sözler, ABD ordusunun, bunun Washington’ın jeostratejik çıkarlarını rakiplerine karşı güvence altına almasının en iyi yolu olduğunu belirlemesi halinde anlaşmadan dönmek ve ülkeyi topyekün savaşa sürüklemek için en küçük bir olayı kaçırmayacağını göstermektedir. Bu açıklama, ABD Savunma Bakanı Ashton Carter’ın Britanyalı bir dinleyici topluluğuna, provokatif bir şekilde, Moskova’nın dünya düzenini yeniden biçimlendirmeye çalıştığını söylemesinden sadece günler sonra ve Demokratların, kendilerini, Washington’ın dünya çapındaki çıkarlarını askeri güç kullanarak sürdürmeye en adanmış parti olarak sundukları bir ABD seçim kampanyası bağlamında yapılmıştır.
Anlaşma, ciddi bir şekilde, Suriye hava kuvvetlerinin, ABD ile Rusya’nın IŞİD’i ve diğer aşırılıkçı grupları hedef almakta işbirliği yapmayı kabul ettiği alanlardan men edilmesini öngörüyor. Bu, ABD ile Suriye uçakları arasında, önceden tasarlanmış olsun ya da olmasın, doğrudan çatışmaların temelini atmaktadır ve bir uçuşa yasak bölge kurulmasında önemli bir ilk adımın işareti olabilir. Bu da, dolayısıyla, bunun uygulanması için diğer emperyalist güçlerin hava kuvvetlerini hızla işe karıştırabilir.
Britanya hükümeti de, aynı şekilde, anlaşmaya ikna olmamış görünüyordu. Dışişleri Bakanı Boris Johnson, anlaşma üzerine açıklamasında Rusya’ya pek de örtülü olmayan bir eleştiri yaptı ve “Suriye çatışmasının tüm taraflarını ve onlar üzerinde etkiye sahip tüm ülkeleri, şiddetin sona ermesi ve kuşatmaların kaldırılması için gerekeni yapmaya” çağırdı ve ekledi: “Onlar, yalnızca kendi eylemleri üzerinden değerlendirilecekler.”
Sözde barış anlaşmasına, Suriye’nin kuzeyindeki Türkiye saldırısında bir azalma eşlik etmeyecek. Ankara güney sınırında Kürtlerin kontrolünde bir bölgenin ortaya çıkmasını engellemek için Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) Kürt savaşçılarını yerlerinden çıkarmayı olmazsa olmaz görüyor. Hatta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Pazar günü, müdahalenin genişleyeceğini duyurdu. O, bunu meşrulaştırmak için ülkesinin IŞİD’i yenilgiye uğratma “hedefi”ni ileri sürdü.
Ankara, Suriye topraklarında kendi sınırı boyunca, sığınmacıları ve işbirliği yaptığı kimi Esad karşıtı güçleri toplamak istediği azımsanmayacak bir alan oluşturma yönündeki niyetlerini açıkça ortaya koymuş durumda. Hatta Erdoğan, Türk askerlerinin Halep’i kapsayan ülkenin kuzeyindeki bölgelere yardım tedarik etmek için kullanılabileceğini ileri sürdü. Bunun gerçekleşmesi halinde, bir NATO üyesinin askerilerinin Suriye’nin derinlerine konuşlandırılması, ABD önderliğindeki askeri ittifakın daha geniş bir müdahalesinin başlangıcı olarak işlev görebilir.
Esad rejiminin çöküşünü hızlandırmak için insan haklarını kendi çıkarlarına kullanma yönündeki arttırılmış çabalar, daha Cumartesi günkü anlaşmadan önce gösterime sokulmuştu. New York Times, 73 Suriyeli yardım kuruluşunun Birleşmiş Milletler’in ülkedeki faaliyetlerinin Şam yönetimi ile son derece yakın işbirliği içinde olduğu iddiası temelinde BM ile bağlarını koparma kararı üzerine önemli bir makaleyi sayfalarına taşıdı. Çoğu açıkça muhalefet güçlerini destekleyen gruplar, artık BM’nin bilgi paylaşımı sistemine katılmayacaklarını söylüyordu.
Kerry ve diğerleri de, Esad’ı devirme yönündeki çabaları hızlandırmak için baskı yapmakta zaman kaybetmediler. Kerry, anlaşmanın ardından, sinik bir şekilde, “Bugün, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya, sürdürülmesi halinde bir dönüm noktası, bir değişim anı yeterliğine sahip; şiddeti ve acıyı azaltacağını ve Suriye’de müzakare edilmiş bir barışa ve bir geçişe doğru gidişi sürdüreceğini umut ettiğimiz bir planı duyuruyor.” diye ilan etti.
Avrupa Birliği’nin dış politika temsilcisi Federica Mogherini de, Cumartesi günü, BM, “siyasi geçiş için, BM Güvenlik Konseyi’nin konuyla ilgili kararlarına dayanan bir teklif” hazırlamalı, diyerek, benzer bir çizgide konuştu.