World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Obama-Putin görüşmeleri başarısız olurken Suriye savaşı tırmanma tehdidi yaratıyor

Jordan Shilton
12 Eylül 2016
İngilizce’den çeviri (7 Eylül 2016)

ABD Başkanı Barack Obama ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Çin Hangzhou’daki G-20 zirvesi sırasındaki doksan dakikalık görüşmesi, iki ülke arasında Suriye iç savaşı üzerine hiçbir anlaşma doğurmadı.

Görüşme üzerine haberler, iki lider arasındaki gergin atmosferden söz ediyordu. Obama, kendi adına, saçma bir şekilde, Suriye’deki insani duruma ilişkin derin bir endişe pozu takınmaya çalıştı ve süregiden şiddet için Moskova’yı ve müttefiki Esad hükümetini suçladı.

Obama, duygusuz bir sesle, önceki ateşkesin başarısızlığının, Esad’a, “çok tehlikeli bir dinamik” yaratacak şekilde “asi” grupları “fütursuzca” bombalama imkanı vermiş olduğunu söyledi.

Salı günü, Batı medyası, Esad hükümetinin Halep’te klorin gazı saldırısı başlatmış olduğu yönündeki doğrulanmamış iddiaları yaygın bir şekilde gerçek gibi haber yaparak, bu öyküyü körükledi. İddialar, hükümet karşıtlarının kontrol ettikleri bölgelerde faaliyet gösteren bir kurtarma timi olan Suriyeli Sivil Savunma tarafından internette yayınlanan bir videoya dayandırılıyordu. Zehirli gaz içeren dört varil bombasının atıldığı ve 80 kişinin yaralandığı ileri sürüldü.

Geçmişte, ABD, doğrudan askeri müdahaleye zemin hazırlamak için bu tür iddialara defalarca sarılmıştır. Obama’nın Esad rejimi ile topyekün savaştan geri adım attığı 2013’teki en ünlüsü dahil, her bir olayda, iddiaların sahte olduğu ortaya çıkmıştır.

Suçlamalar, hükümetin Halep çevresindeki muhalefet güçleri aleyhine kayda değer ilerlemeler sağlamasının ardından geliyor. Çatışmanın hızla tırmanma potansiyeline işaret eden ve Türk hükümetinin halihazırda Suriye’nin kuzeyindeki sınırı Kürt militanlardan ve IŞİD’den temizleme istilasına önderlik eden Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çatışmalara, Türk askerlerinin Halep için bir insani koridor açabileceğini önererek karşılık verdi. Erdoğan, Avrupalı emperyalist güçleri içeren NATO birliklerinin Suriye’ye konuşlandırılması için gerekçe yaratacak bir hamle olarak, Cerablus ile Azez arasında bir “güvenli bölge” çağrısını yineledi.

Reuters’ın bir haberine göre, Türk yetkililer, doğu ve batıdaki Kürtlerin kontrolündeki iki bölgeyi birbirinden koparmak amacıyla Suriye’de 40 kilometreye kadar uzanan bir bölgede denetim kurmak için uluslararası destek talep ediyor. İsmi açıklanmayan bir Türk yetkili, bu planın sadece ilk aşamalarının başarıyla tamamlanmış olduğunu söyledi ve ekledi: “Şimdi ne olacağı koalisyon güçleri ile uyumlu çalışmaya ve onların sağlayacağı desteğe bağlı olacak.”

Obama’nın ve şirket medyasının Suriye’deki ABD entrikalarını insan hakları propagandası ile gizleme girişimine hiç kimse aldanmamalıdır. Washington, son çeyrek yüzyılda Ortadoğu genelinde, bu süreçte tüm toplumları mahveden ve milyonlarca yaşama mal olan fiilen sonu gelmeyen savaşlar yürütmüş durumda. İnsani yardım ve güvenli bölge yönündeki çağrılar, Suriye’deki emperyalist müdahalenin büyük çaplı bir şiddetlenmesini meşrulaştırmanın apaçık bahaneleridir.

Son iki hafta süresince, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Suriye’yi tartışmak üzere Cenevre’de bir araya gelmesinden bu yana, ABD ve Türk müttefiklerinin Suriye’nin kuzeyinin topyekün istilasıyla şiddette önemli bir tırmanış gerçekleşti. Türk birlikleri ve Sünni İslamcı müttefikleri, Kürt güçlerini hedef alma ve onları Fırat Nehri’nin doğusuna sürme niyetinde oldukları gerçeğini gizlemiyorlar. ABD ise, aynı Kürt güçlerine, Washington’ın IŞİD’e karşı harekatındaki vekilleri olarak işlev görmeleri için silah, para ve eğitim desteği veriyor.

Türk ordusu, Salı günü, IŞİD güçlerinin bir roket saldırısında iki askerin ölmesiyle ilk kayıplarını verdiğini bildirdi. Haberlere göre, Pazar günü, Türk birlikleri, IŞİD savaşçılarını Türk sınırındaki son kalesinden çıkarmıştı.

Washington Ankara’nın açık uçlu müdahalesini hava desteği ve karadaki askeri “danışmanlar” ile destekliyor olmasına rağmen, Obama, Putin’le görüşmesinin ardından Rusya’yı saldırgan olarak sunmaktan vazgeçmedi.

Obama, bir basın toplantısının ardından, “Biz, enerjimizi ortak düşmanlara odaklamamıza imkan verecek gibi görünen, gerçek bir şiddetin durdurulmasının ne olduğuna ilişkin verimli konuşmalar yaptık.” dedi ve ekledi: “Ama mevcut güven uçurumları göz önünde bulundurulduğunda, bu, zorlu bir pazarlık. Henüz uçurumu kapatmış değiliz.”

Daha sonra, ismi açıklanmayan bir Beyaz Saray yetkilisi, Washington Post’a, Obama’nın, Putin’le, ABD’nin Suriye’deki “uzun vadeli hedefleri”ni güvence altına almayan bir anlaşma yapmaya isteksiz olduğunu belirtti.

Washington’ın Suriye’deki “uzun vadeli hedefleri”ne yapılan göndermeler, Şam’da, Esad hükümetini Batı yanlısı bir kukla yönetimle değiştirecek uzun süredir planlanmış bir rejim değişikliği operasyonunu uygulamanın şifresidir. Bu, ABD emperyalizminin, beş yıl önce, El Kaide bağlantılı gruplar dahil İslamcı aşırılıkçı güçleri finanse edip silahlandırarak Suriye iç savaşını kışkırtmaya başlamasından beri hedefi olmuştur. ABD’nin Suriye’deki müdahalesi, onun dünyada petrol üreten en önemli bölge üzerindeki egemenliğini güvence altına alma ve jeo-stratejik rakiplerini, özellikle de Rusya ile Çin’i zayıflatarak Avrasya kara parçası üzerinde meydan okunamaz bir konum tesis etme yönündeki daha kapsamlı bir bölgesel gündemin parçasıdır.

Bu gerçeklik, dün, ABD emperyalizminin kıdemli bir stratejisti olan Anthony Cordesman’ın Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nin web sitesinde yayınladığı bir yorumda özetlendi. Cordesman, Obama yönetiminin Rusya ile bir anlaşmaya varma stratejisini şiddetle eleştirdi: “Rusya, askeri müdahalesini, durmadan, Suriye’deki ve Ortadoğu’daki kendi çıkarlarını geliştirmek, Arap asilere saldırmak ve Esad rejimini desteklemek için kullandı. Rusya, ayrıca, İran ile yeni bağlar kurdu, İran’a gelişmiş S300 karadan havaya füzeler yolladı ve buna rağmen, petrol üretimleri ve ihracatları üzerinde kararlaştırılmış sınırları ciddi şekilde tartışarak, Suudi Arabistan’la temas kurmayı başardı.”

Cordesman, IŞİD’in Suriye ile Irak’taki başlıca sorun olmadığını ilan ederek sürdürdü. O, açıklayıcı bir pasajda, ülkenin etnik bölünmesini ve bunun doğurduğu çatışmaları betimlemesinin ardından, sanki ABD pasif bir seyirciymiş gibi, Obama yönetimi, “hiçbir zaman, Suriye uğruna asıl mücadelenin IŞİD’in olmadığı yerlerde meydana geldiği gerçeğinin üzerine eğilmemiştir.” diye belirtti.

Cordesman’ın yorumu, egemen çevreler arasında, bölgede bir ABD stratejisinin yokluğuna ilişkin artan endişeyi yansıtmaktadır. Siyaset kurumunun önde gelen Cumhuriyetçileri de kapsayan azımsanmayacak kesimleri, Kasım seçimlerinin ardından ABD’nin yurtdışındaki saldırganlığını yoğunlaştırma sözü vermesi nedeniyle başkan adayı Hillary Clinton’ın arkasında toplanmış durumda.

Bununla birlikte, Obama’nın Rusya’ya Suriye’de bir anlaşma için görüşme teklifi, hiçbir şekilde, gerilimleri azaltmanın ve ABD’nin geri çekilmesinin bir işareti değildir. Yeni ateşkes yönündeki doğrudan itici güç, hükümet birliklerinin Halep kenti çevresinde sağladığı ilerlemelerdir. ABD destekli asiler Ağustos ayı başında önemli kazanımlar elde etmiş olsa da, Esad güçleri İslamcıları Rusya’nın hava desteğiyle geri püskürtmüş durumda. Halep’in kuzeyine giden bir ikmal yolu hükümet askerlerince kesildi ve aynı zamanda, Esad birlikleri, kentin güneyine giden bir asi koridorunu yarıp geçti.

NATO ülkelerini Rus kuvvetleri ile yakın bir konuma getiren Suriye’nin kuzeyindeki ABD destekli, Türkiye önderliğindeki müdahale, NATO müttefikleri ile Moskova arasında, hızla daha geniş bir savaş biçiminde kontrolden çıkabilecek bir çatışma potansiyelini yükseltmiş durumda. Bir anlaşmaya varılsa bile, bu, Rusya ile ABD’nin, Suriye’de, karşıt stratejiler izlemesini sona erdirmeyecek ki bu, iki nükleer silahlı güç arasında sürekli artan bir doğrudan askeri çatışma riski yaratıyor.

Bu, Washington’ın Suriye politikasındaki derin çelişkiler göz önünde bulundurulduğunda, artan bir şekilde olası hale gelmiştir. ABD, şu anda Türkiye’nin bombardımanına uğrayan Halk Savunma Birlikleri’ni (YPG) desteklemeye devam ederken, aynı anda, Kürtlerin denetiminde birleşik bir bölgenin ortaya çıkmasını önlemek için açık bir şekilde Suriye’nin kuzeyinde Kürt denetiminden arındırılmış bir bölge kurmaya çalışan Türkiye’nin istilasına tam destek vermeye eğilim göstermiştir.

Obama, ayrıca, G-20 zirvesinde Erdoğan’la ikili bir görüşme gerçekleştirdi. Obama, Washington’ın, yaygın şekilde ABD’nin en azından örtülü destek verdiğine inanılıyor olmasına rağmen, Ankara’nın 15 Temmuz darbesinin arkasındakileri adaletin karşısına çıkarma çabalarını destekleyeceği yönünde yeniden güvence vererek anlaşmazlıkları sümen altı etmeye çalıştı.

Erdoğan, daha sonra, basına, Ankara’nın Suriyeli Kürt örgütlerini terörist olarak gördüğüne atıfta bulunarak, “Teröristlerin hepsi kötüdür, hepsi lanetlidir.” diye konuştu.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır