World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Brezilya’daki İşçi Partisi hükümetinin görevden alınması

Bill Van Auken
10 Eylül 2016
İngilizce’den çeviri (3 Eylül 2016)

31 Ağustos Çarşamba günü, Brezilya Senatosu’nda yapılan oylama, 20’ye karşı 61 oyla, İşçi Partili (PT) Devlet Başkanı Dilma Rousseff’e yönelik uzun süredir devam eden suçlama kampanyasının, onun iktidardan uzaklaştırılmasıyla ve Brezilya Demokratik Hareket Partisi’nden (PMDB) Michel Temer’in seçilmemiş devlet başkanı olarak atanmasıyla sonuçlandı. PMDP, ülkede, ABD destekli askeri diktatörlüğün otuz yıl önce sona ermesinden bu yana kurulan en sağcı hükümet.

Daha önce Rousseff’in başkan yardımcısı ve yakın siyasi müttefiki olan Temer, yemin etmesinin ardından yaptığı ilk açıklamada, bir golpista (darbeci) olarak adlandırılmasını artık hoş görmeyeceğini ilan etti ve hükümetin, eleştirilere karşı “çok sağlam” durmak zorunda olduğunu vurguladı.

Bu yönerge, hızla, askeri polisin ve hücum kıtalarının görevi kötüye kullanma suçlamasını tanımayanların düzenlendiği dağınık protestoları ezmeye yönelik faaliyetlerinde dizginlerin serbest bırakılmasında uygulamaya kondu. Sao Paulo’da, 19 yaşındaki bir üniversite öğrencisinin gözünün bir patlamayla kör edilmesi dahil çok sayıda insanı yaralayan göz yaşartıcı gaz ve ses bombası kullanan polis, göstericilere şiddetle saldırdı.

Ülkenin başlıca günlük gazetesi Folha de S.P., bu olaylara, daha da sert bir bastırılma talep eden başyazısında, şu uyarıda bulunarak karşılık verdi: “Fanatiklerin şiddetini bastırmaktan aciz olan demokrasiler, o zamana kadarki en kötü diktatörlüğe zemin hazırlayana kadar sokak şiddetine kapılmış olan 1930’ların Almanya’sındaki Weimar Cumhuriyeti [deneyimini] tekrarlamaya adaydır.”

Bu, hükümet değişikliğinden, Brezilya’nın son yüzyıldaki en derin krizinin bedelini işçi sınıfının sırtına yüklemeyi hedefleyen kapsamlı bir kemer sıkma programını dayatmak için yararlanmaya kararlı olan bir kapitalist egemen sınıfın dilidir. Gazete, hem Brezilya’nın hem de uluslararası sermayenin karlarını arttırmak için, geniş halk kitlelerinin gelirinden ve yaşamsal sosyal hizmet harcamalarından büyük bir servet aktarımını talep ediyor.

Brezilya mali oligarşisi, Folha’nın başyazısının işaret ettiği gibi, bu hedeflere ulaşmak için, CIA destekli 1964 darbesinin ardından ülkeyi yönetmiş olan askeri cuntaların işlediği suçların çok daha ötesine geçmeye hazırlanmaktadır.

Temer, sosyal güvenlik emeklilik gelirlerinde şiddetli kesintileri; sağlık, eğitim ve diğer yaşamsal sosyal hizmetlere yönelik harcamaların 20 yıl dondurulmasını; iş yasalarının içinin boşaltılmasını ve devlet işletmeleri ile altyapının topyekün özelleştirilmesini içeren gerici gündemindeki ilk adımları daha şimdiden ayrıntılı biçim açıklamış durumda. İlk kez, yabancı şirketlere Brezilya’da toprak satın alma ve yabancı petrol şirketlerine ülkenin güneydoğu sahilleri açıklarındaki geniş petrol sahalarını doğrudan işletmeye başlama izni verilmesi yönünde teklifler hazırlık aşamasında.

Rousseff, PT ve onların destekçileri, Temer’in atanmasını bir “darbe” olarak mahkum ediyorlar. Hiç kuşku yok ki, hükümet değişiminin işçi sınıfı için sonuçları açısından, bu tür çarpıcı terimlerin kullanılması haklıdır. Ancak bu bir darbe olarak adlandırılırsa, PT’nin onun doğrudan ve öncelikli işbirlikçisi olduğunu eklemek gerekir.

Rousseff’in halk desteği, görevden alınmasından önce tek haneli rakamlara düşmüştü. Onun büyük ölçüde tutulmamasının nesnel temeli, Brezilya kapitalizminin, yaklaşık 12 milyon işsiz, azalan reel ücretler ve bir kez daha yükselişe geçen yoksulluk ve toplumsal eşitsizlikle, şimdi 1930’lardakinden daha derin olan krizidir.

İşçi sınıfı içinde Rousseff’e yönelik öfke, 2014’teki devlet başkanlığı kampanyasının ardından sürekli artmıştı. O, iş sağlama ve çalışanların koşullarını iyileştirme yönünde önlemler alma sözü veren kampanyasını, yalnızca, yeniden seçilir seçilmez, karşı çıktığını iddia ettiği ve şimdi Temer yönetimi altında hızlandırılan bir tür “mali düzenleme” programına girişmek için yürütmüştü.

Rousseff’e olan öfke, orta sınıfın daha ayrıcalıklı kesimleri içinde, İşçi Partisi’nin, Brezilya’nın “birinci dünya”ya [gelişmiş kapitalist ülkelere] yükselmesini engellemenin sorumlusu olduğu ve bu bencil kesimlerin kendilerine ait olduğuna inandıkları serveti asgari sosyal yardım programlarıyla yoksullara dağıttı düşüncesi temelinde, sağcı bir kudurganlığa yol açtı.

Halkın tüm kesimleri arasında bütün bir siyasi düzene yönelik bıkkınlık, Oto Yıkama Operasyonu (Lava Jato) soruşturmasının devlete ait enerji devi Petrobras’taki milyarlarca dolarlık sözleşme skandalında ortaya çıkmakta olan gerçekler eliyle körüklenmiştir. Gerçekte ona tüm siyasi partiler bulaşmış olmakla birlikte, skandal, firmaya başkanlık etmiş olan Rousseff ile onun önceli olan, komisyon skandalı konusunda adaleti engellemekle suçlanan eski metal işçileri sendikası önderi Luiz Inacio Lula da Silva’nın devlet başkanlıkları altında ortaya çıktı.

Rousseff ve PT, görevi kötüye kullanma suçlamasına karşı, ne işçi sınıfının yardımına başvuracak durumdadır ne de buna isteklidir. İşçi Partisi, adına karşın, işçi sınıfına dayanmamaktadır. O, başlıca tabanı akademisyenler, sendika bürokratları, politikacılar ve devlet görevlileri dahil üst orta sınıf unsurlar arasında olan bir burjuva partisidir.

PT, görevi kötüye kullanma suçlamasını organize etmiş olan yozlaşmış ve sağcı burjuva politikacılar yığını eski siyasi müttefiklerine başvurarak iktidarda kalmaya çalışmıştır. Parti, kendisine bağlı sendika federasyonu CUT ve devlet destekli “sosyal hareketler” ile bağlantıları sayesinde, sert kemer sıkma önlemleri dayatılırken sınıf mücadelesini zapt etmek için daha iyi bir konumda olacağını savunuyordu. Sonunda, hem Brezilya egemen çevreleri hem de Wall Street, daha çarpıcı bir yönetim değişikliği gerektiği kararına vardı.

PT mevcut duruma zemin hazırlamış olduğuna göre, PT’nin kurulmasında ve yükseltilmesinde çok önemli bir rol oynamış olan sahte sol örgütler topluluğunun Brezilya işçi sınıfının bugün karşı karşıya olduğu büyük tehlikelerin siyasi sorumluluğunu taşıdığını da söylemek gerekir.

Bu siyasi projedeki başrol, Troçkist hareket Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi ile (DEUK) ilişkisini kesmiş olan örgütler tarafından oynanmıştır. 1960’larda, bu gruplar, kendilerini, Castroculuğun ve küçük-burjuva gerillacılığının -işçi sınıfı içinde devrimci Marksist partilerin inşası mücadelesini gereksiz hale getiren- sosyalizme giden yeni bir yol sunduğu teorisine dayandırdılar. Bu teori, Latin Amerika genelinde, işçi sınıfının, onlarca yıllık askeri diktatörlüklerle doruk noktasına çıkan yıkıcı yenilgilerine katkıda bulundu.

Aynı gruplar, Brezilya’daki askeri yönetimin, büyük çaplı grevler ve militan öğrenci mücadelelerinin gerçekleştiği koşullarda zayıfladığı günlerde, İşçi Partisi’ni kurmak için, sendika önderlikleri, Katolik kilisesi ve sol akademisyenleri ile bir araya geldiler. Onlar, bir kez daha, devrimci bir partinin inşasının ve işçi sınıfı içinde sosyalist bilinç uğruna mücadelenin yerine koyacak bir şey bulmuşlardı. PT, sosyalizme doğru Brezilya’ya özgü benzersiz bir parlamenter yol sağlayacaktı. Artık bu yolun çıkmazına ulaşılmıştır.

Günümüzde, bu örgütler, devrimci bir alternatif önermek şöyle dursun, bu stratejik siyasi deneyimin derslerini çıkarmaya bile çalışmıyorlar. Bunun yerine, onların tamamı, PT’nin karaya oturmasıyla, sağa ve krize sürükleniyor.

Morenocu PSTU (Birleşik Sosyalist İşçi Partisi), etkin bir şekilde suçlama kampanyasını destekleyen ve sağcı orta sınıf protestolarına uyarlanan “hepsini kovun” gerici siyasi çizgisi üzerinde bir ayrışmada, üyelerinin yarısını kaybetti. Ayrılanlar ise, işçi sınıfını PT’ye ve müttefiklerine tabi kılma temelinde “solun birliği” peşinde koşuyor.

Pablocu revizyonistler de, PT içinde kalanlar ile PT’nin “özgün” ilkelerine dönme biçimindeki iflas etmiş perspektif temelinde PSOL’yi (Sosyalizm ve Özgürlük Partisi) oluşturan bir parlamento grubunu izleyenler arasında bölünüyor. Arjantin’deki PTS’li (Sosyalist İşçi Partisi) Morenocuların Brezilyalı izleyicileri de bu partiye katılıyor. Darbenin sonuçlarını önemsemeyen bu unsurlar, kendilerini, gelecek ay yapılacak olan belediye seçimlerinde, PSOL’nin, adaylığı kabul etmeden önce bir dizi sağcı burjuva partisinden geçmiş olan önde gelen adayı Luiza Erundina için kampanya yürütmeye adıyorlar. 

Bu grupların tamamı, İşçi Partisi’nin bütünüyle gözden düşmesiyle birlikte, işçi sınıfı için, Yunanistan’daki Syriza ya da İspanya’daki Podemos gibi “sol” burjuva partilere benzer yeni bir siyasi tuzak kurmaya adanmış durumdalar.

Onların çabalarına rağmen, sınıf mücadelesinin patlayıcı bir gelişmesi gündemde. Ortaya çıkmakta olan çatışma, mali sermayeyi, yalnızca Brezilya’da değil ama tüm Latin Amerika’da işçi sınıfı ile karşı karşıya getiriyor. Kapsamlı yatırımlara ve her bir komşu ülke ile ticari bağlara sahip, bölgenin en büyük ekonomisi olarak Brezilya’da izlenen politikalar, hızla bu ülkenin sınırlarını aşacak ve süregiden sağa kayışı ve işçi sınıfına yönelik saldırıyı kıta genelinde hızlandıracaktır.

Nasıl ki Brezilyalı işçilere yönelik saldırı kıta çapında ve özünde küresel bir saldırının parçası ise, buna karşı mücadele de işçi sınıfının Latin Amerika genelinde ve uluslararası ölçekte bağımsız siyasi seferberliğini gerektirmektedir.

Brezilya işçi sınıfı, kendisini, yalnızca, mali sermayeye ve ulusötesi şirketlere karşı ortak mücadele içinde, Latin Amerika işçi sınıfının Kuzey Amerikalı işçiler ile birleşik kitlesel hareketini inşa etme uğruna mücadele ederek savunabilir.

Böylesi bir program uğruna mücadele, Brezilya’da ve Latin Amerika genelinde burjuva egemenliği destekleyen İşçi Partisi’nden ve onun tüm sahte sol uydularından koşulsuz bir siyasi kopuşu zorunlu kılmaktadır. Acil sorun, devrimci önderliğin ve siyasi perspektifin geliştirilmesi olmaya devam etmektedir. Bu, Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nde cisimleşen Troçkizmin uzun mücadele tarihinin özümsenmesini gerektirmektedir.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır