DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz
Yazıcıya hazırla
Musul saldırısında sivil ölü sayısı artıyor
Bill Van Auken
28 Ekim 2016
İngilizceden çeviri (26 Ekim 2016)
ABD önderliğinde Musul’u IŞİD’den geri alma saldırısıyla birlikte, savaştan etkilenen ve hem IŞİD’in hem de Bağdat’a sadık askerlerin ve milislerin cezalandırmalarıyla karşı karşıya olan Iraklı sivillerin ölümüne ve çektiği acılara ilişkin çok sayıda haber söz konusu.
Irak ordusunun terörle mücadele birliğinin komutanı Abdul-Ghani Asadi, Pazartesi günü, Irak topçu birliğinin, Musul’u sistematik olarak bombalamaya başlayacak kadar ilerlediğini bildirdi. Musul, bir zamanlar Irak’ın en büyük ikinci kentiydi ve hala 1 milyondan fazla bir nüfusa sahip. Kent, 2014’te, ABD’nin eğittiği çok daha üstün durumdaki Irak hükümet birlikleri Sünni İslamcı savaşçılar karşısında kaçtığında, IŞİD’in eline geçmişti.
Eğer bu acımasız ve gerici İslamcı milis gücü kenti bu kadar uzun süre elinde tutabildiyse, bunda, Musul halkı içinde, Şiilerin hakimiyetindeki güvenlik güçleri Sünnileri Irak genelinde ezip suistimal eden Bağdat’taki merkezi hükümete yönelik düşmanlığın önemli bir payı bulunmaktadır.
ABD’nin 2003’te başlayan saldırı savaşının yol açtığı topyekün yıkımının ürünü olan bu mezhepsel çatlaklar ve sekiz yıllık Amerikan işgalinin böl-yönet yöntemleri, şimdi, kentteki sivillerin bedel ödediği Musul saldırısı eliyle derinleşiyor.
Şimdiden, IŞİD tarafından öldürülme riski altında Musul’dan kaçan Sünni sivillerin, kaçar kaçmaz Irak güvenlik güçleri tarafından hapsedildikleri ve kendilerine gaddarca davranıldığı yönünde haberler söz konusu.
Washington Post, altı çocuğuyla birlikte Musul’dan güneye, yaklaşan Irak güvenlik güçlerine doğru kaçan bir kadın ile ilgili olarak şunları yazdı:
“Kadının, Musul’un güneyinde son dönemde yerinden edilmiş insanlar için yapılmış, silahlı adamlarca izlenen, çadırında elektriğin ya da gıdanın olmadığı ve çocuklarının pislik içinde oynadığı bir kampta anlattıklarına göre, onun kaçışı, bir başka acınası çilenin başlangıcı gibi görünüyordu.”
Aynı kampta, bir grup çoban, “İslam Devleti’nden kaçtıktan sonra askerler tarafından dövüldüklerini” söyledi.
Washington Post, Musul’un doğusundaki başka bir kampla ilgili olarak şunları bildirdi: “Kentteki ve kent çevresindeki bölgelerden kaçmış olan onlarca genç erkek, asma kilitli bir kapının arkasında tutuluyordu ve kampın diğer bölümlerinde serbestçe dolaşan ailelerinden ayrılmışlardı. Onların bazıları, gitmelerine ne zaman izin verileceğine ilişkin herhangi bir belirti olmaksızın, 40 gündür orada olduklarını söylediler. Bir çadırda bir grupla genç erkekle birlikte oturan Mohamed Asad, ‘Bir hapisten, bir diğerine kaçtık’ dedi.”
Anbar vilayetindeki Felluce ve Ramadi kentlerinden IŞİD’i çıkarma yönündeki önceki saldırılarda, yüzlerce Sünni erkek, Irak hükümeti askerleri ve Şii milisler tarafından katledilmiş ve birçoğu işkence görmüştü.
Bu arada, haberlere göre, Musul’un güneyindeki petrol zengini Kerkük kentinde, Kürt Peşmerge milislerinin, geçtiğimiz hafta kuvvetleri Musul’dan uzaklaştırmak için orada saldırılar başlatmış olan IŞİD savaşçılarını yenilgiye uğratma çabaları, Kerkük’ün geniş Sünni Arap nüfusuna karşı toplu cezalandırma eylemlerine yol açmış durumda.
New York Times (NYT), BM yetkililerinin ve kent sakinlerinin, Kerkük’teki Kürt yetkililerin, “orada güvenlik arayan yüzlerce Arap aileyi dışarı çıkmaya zorlayarak karşılık vermiş” olduğunu bildiren sözlerini aktardı.
“Salı günü röportaj yapılan Kerkük’ün Arap sakinleri, silahlı Kürt güvenlik birimlerinin, aileleri evlerinden çıkardığını ve onları kamplara gitmeye zorladığını anlattılar. Onlar, ayrıca, birçok evin yıkıldığını söylediler ki bu, mümkün olduğunca çok Arap’ı çıkmaya zorlama yönünde sistemli bir çaba gibi görünüyor.”
ABD destekli saldırı, Musul’da olduğu gibi, Kerkük’te de, Türkiye ve İran dahil bölgesel güçleri içine çekme potansiyeli taşıyan sonraki mezhepsel savaşların tohumlarını atıyor.
Musul’dan, IŞİD’in, egemenliğine karşı çıktığından şüphelendiği insanlara karşı acımasız misillemeler yaptığına ilişkin haberler de sızmaya başladı.
BM insan hakları sözcüsü Rupert Colville, Cenevre’deki bir BM toplantısında, Irak güvenlik güçlerinin, 20 Ekim’de, Musul yakınındaki Tuloul Naser köyünde kurşuna dizilmiş 70 sivil bulduklarını söyledi. Ayrıca, kentin dışında tutulan 50 eski polis memurunun da öldürüldüğü bildirildi.
Safina köyünden bildirilen bir başka olayda, altı erkek, yerel nüfusu yıldırmak için bir araca bağlanıp köy içinde sürüklenirken, 15 sivil katledilmiş ve cesetleri nehre atılmış.
Colville, ayrıca, IŞİD savaşçılarının, bir zorla yer değiştirme sırasında geride kalmalarının ardından dört çocuğu yaralarken, üç kadını ve üç kız çocuğunu vurduğuna ilişkin bir haberi aktardı.
IŞİD’in sicili göz önünde bulundurulduğunda, bu haberler, İslamcı milislerin sivil halkı “canlı kalkan” olarak kullanmayı tasarladığı iddialarında olduğu gibi, son derece güvenilirdir. Batı medyasında yer alan bu olgulara ilişkin çok sayıda haberde çarpıcı olan şey, onların, sınırın Suriye tarafında, ABD destekli, IŞİD benzeri El Kaide bağlantılı milisler (“asiler”) tarafından gerçekleştirilen benzer vahşetler karşısındaki genel sessizlik ile çelişkisidir.
Bu apaçık çifte standart, uzun bir geçmişe sahiptir. IŞİD, Irak devleti ve onun ABD tarafından eğitilmiş güvenlik güçleri içindeki mutlak çürümeyi açığa vuracak şekilde Irak sınırlarına saldırıp ülkenin büyük bir kısmını istila edene kadar, Washington tarafından bir sorun olarak görülmüyordu.
Musul’a karşı mevcut saldırı ile birlikte, ABD müdahalesinin amaçlarından birinin, IŞİD savaşçılarını ortadan kaldırmaktan çok, ileride savaşmak üzere Suriye’ye geri göndermek olduğu yönünde haberler var.
CNN, Irak’ın Suriye sınırında bulunan Rabia kasabasındaki bir aşiret lideri olan Şeyh Abdullah Alyawer’in, yüzlerce IŞİD savaşçısının ve ailelerinin, Sincar’ın güneyindeki Ba’aaj’da IŞİD’in kontrolündeki bir geçiş noktası üzerinden sınırı geçtiğini söylediğini aktardı.
Haber, hem Suriye hükümetinin hem de Moskova’nın, ABD ile müttefiklerinin Musul’un batısında bir koridoru (İslamcı savaşçıların, Washington’ın beş yıl önce başlattığı “rejim değişikliği” yönündeki gevşek savaşı güçlendirmek amacıyla Suriye’ye aktarılmasını kolaylaştıracak bir kaçış hattını) kasten açık bıraktığına ilişkin önceki suçlamalarını doğruluyor görünüyordu.
Paris’te 13 ülkenin savunma bakanlarının bir toplantısında konuşan Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, IŞİD savaşçılarının kuşatılmış Musul’dan Suriye’deki Rakka’ya aktarılması konusunda uyarıda bulundu. Hollande, “Musul’dan ayrılan bu insan kuyruklarının içinde, ileriye, özellikle de Rakka’ya gitmeye çalışmak üzere saklanmış teröristler olacaktır.” dedi.
Rusya ordu komutanlığı, Salı günü, Irak-Suriye sınırını izlediğini ve savaş uçaklarının kaçmaya kalkışan IŞİD savaşçılarına karşı hava saldırıları gerçekleştirmeye hazır olduğuna ilişkin bir açıklama yaptı. Bu tür bir müdahale, ABD’nin hedeflerinin önüne kesecek ve bir kez daha, iki büyük nükleer güç arasında bir askeri çatışma tehlikesini arttıracaktır.
Wall Street Journal, Salı günü, Musul saldırısı üzerine bir başyazıda, Washington’ın, harekatı desteklemek için binlerce ABD askeri konuşlandırarak peşinde olduğu başlıca hedeflerden birine dikkat çekti.
Başyazı, “Musul’da İslam Devleti’ni yenilgiye uğratmak ABD’nin çıkarları için yaşamsal öneme sahip. Ancak bir sonraki yönetiminin bir İslam Devleti ayaklanmasını ya da bölgedeki İran egemenliğini önleyebilmesinin tek yolu, hem Irak’a ve diğer bölgesel güçlere siyasi baskı için hem de bölgesel bir ani müdahale gücü olarak, ABD’nin birkaç bin askerle Irak’ta uzun vadeli konuşlanmasıdır.” diye belirtiyor. Başka bir ifadeyle, Musul savaşı, yalnızca, Ortadoğu’daki ve başka yerlerdeki çok daha geniş ABD savaşlarına yönelik hazırlıkların bir parçasıdır.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|