Bugün Yeni Olanlar
Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları
Arşiv
DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım
DİĞER DİLLER
İngilizce
Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce
ANA BAŞLIKLAR
Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi
Bush, Türkiyeye Irakta PKKya saldırması için yeşil ışık yaktı Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar
Asyada tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı
Mehring Bookstan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri
Livio Maitan (1923-2004): eleştirel bir değerlendirme
|
|
DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz
Yazıcıya hazırla
“Siyasi devrim”den işbirliğine: Sanders ve Warren Trump ile çalışma sözü verdi
Patrick Martin ve Joseph Kishore
15 Kasım 2016
İngilizceden çeviri (14 Kasım 2016)
Amerika Birleşik Devletleri’nde iki siyasi süreç eşzamanlı olarak gerçekleşiyor.
Bunlardan birincisi, seçilmiş [ancak henüz göreve başlamamış] başkan Trump’ın, hızla, aşırı sağcı bir hükümeti yönetecek bir kadroyu bir araya getiriyor olmasıdır. En çarpıcı ifadesini Breitbart News’ün başındaki Stephen Bannon’ın baş stratejist olarak çalışacağının açıklanmasında bulan bu durum, ırkçı ve faşist örgütlerle çok iyi bilinen bağlantılara sahip birini, gelecekteki Trump yönetiminde büyük güce sahip bir konuma yerleştirmektedir.
Trump’ın Pazar gecesi “60 Minutes” [60 Dakika] adlı programda yayımlanan bir röportajda yalnızca üç milyon belgesiz göçmenin sınırdışı edilmesi işlemini başlatma niyetini açıklamakla kalmayıp, aynı zamanda, mahkemeleri kürtaj hakkının açık karşıtlarıyla dolduracağını ve seçimlerdeki rakibi Hillary Clinton hakkında kovuşturma açılmasına çalışabileceğini ilan ettiğini düşünürsek, bu adım daha da uğursuzdur.
İkincisi, bu gelişmeleri yok sayan Demokratik Parti’nin ve medyanın, kaygısızca, sanki olağan dışı bir şeyler olmuyormuş gibi davranmasıdır. Onlar, Amerikan tarihinde benzeri görülmemiş bir hükümeti normalleştirmeye çabalıyorlar. Başkan Obama, Salı günkü seçimlerin ardından, Trump’a, “başarınız için elimizden gelen her şeyi yapacağız” demişti. Trump’ın “bütün Amerikalılar için başarılı bir başkan” olacağını umduğunu söyleyen Hillary Clinton da benzeri bir vaatte bulunmuştu.
Bu aşırı sağa siyasi teslimiyet alıştırması, en içler acısı ve rezil ifadesini, Bernie Sanders’in Pazar günü New York Times’da (NYT) yayımlanan bir makalesinde ve CBS’in “Face the Nation” programındaki röportajında buldu. Sanders, “milyarder sınıf”a karşı bir “siyasi devrim”e önderlik ettiğini ilan etmekten, Clinton’a aşağılayıcı bir şekilde teslimiyete, Donald Trump ile birlikte çalışmayı taahhüt etmeye geçmiş durumda.
Sanders, NYT’deki yazısında şunları belirtiyor: “Seçilmiş [ancak henüz göreve başlamamış] başkan Trump haklı. Amerikan halkı değişim istiyor. İyi de o, onlara ne tür bir değişim sunacak? O, bu ülkedeki, çok sayıda işçi sınıfı ailesinin hissettiği ekonomik acıdan sorumlu olan en güçlülere karşı duracak cesarete sahip mi olacak yoksa çoğunluğun öfkesini azınlıklara, göçmenlere, yoksullara ve çaresizlere mi yönlendirecek?
Sanders, “Face to Nation” programında, Trump “çalışanlar için daha iyi bir yaşam yaratmaya” çalıştığı ölçüde “konu konu, onunla birlikte çalışacağız” dedi. Doğrudan Trump’a seslenen Sanders, “Çalışan ailelerin savunucusu olduğunu söylüyordun; tamam, şimdi bunu göster. Söylemin harikaydı; şimdi bir şeyler yap.” dedi.
Sanders’in tüm düşüncesi saçmadır. Trump’ın neyi temsil ettiği ve yöneteceği hükümetin türü konusunda hiçbir kuşku söz konusu değildir. O, kendisini, [şirket] kurumlar vergisinde indirim yapmaya, kısıtlamaları kaldırmaya, sosyal yardım programlarını kesmeye, işçi sınıfına yönelik saldırıyı yoğunlaştırmaya, orduyu güçlendirmeye ve demokratik haklardan geride kalanları imha etmeye adamıştır. Trump’ın ““çalışanlar için daha iyi bir yaşam yaratmaya” yönelik politikalar uygulayıp uygulamayacağına ilişkin sorular ortaya atmak, Trump’a gerici hükümetini hazırlamak için zaman verirken hayaller yaymaktır.
Sanders’in Trump önünde yerlere kapanması, onun Demokratik Parti başkanlık adaylığı kampanyasının sınırsız oportünizmini ve gerçek amacını açığa çıkarmaktadır. Eğer Sanders biraz ciddi olsaydı, karşı karşıya olduğu tehlikeler konusunda işçi sınıfını uyarır; gelecek yönetimi kabul etmeyeceğini ve onunla işbirliği yapmayacağını açıkça ortaya koyardı. O, Trump’ın, hazırlamakta olduğu politikaların herhangi birini uygulamaya yetkisi olmadığının kanıtı olarak, oyların çoğunluğunu alamamış olmasına dikkat çekerdi.
Sanders’in Trump ile ittifak önerisi, siyasi yere kapanmanın ötesinde, ortak bir ekonomik gündem ile bağlantılıdır. Sanders, adaylık kampanyası sırasında, Demokratik Parti’nin, Trump’ın ulusalcı ve korumacı politikalarını benimsemesini talep etmişti. O, işçilerin yaşam standartlarının çökmesinden, kapitalist sistemin her türlü eleştirisinden kopuk biçimde, küreselleşmeyi ve ticaret anlaşmalarını suçladı. Bu, ABD’deki işçilerin öfkesini, işçileri her ülkede sömüren dev şirketler yerine Çin’deki, Meksika’daki ve diğer ülkelerdeki işçilere yönlendirmeyi amaçlıyordu.
Bu konular, Demokratik Parti’nin diğer “sol” hizbinin önderi Massachusetts Senatörü Elizabeth Warren tarafından yinelendi. Warren, Çarşamba günü yaptığı bir açıklamada, Trump’ın “ekonomiyi çalışanlar için yeniden inşa etme sözü vermiş” olduğunu ilan etti ve ekledi: “Ben, farklılıklarımızı bir kenara bırakıp bu görevde onunla birlikte çalışmayı öneriyorum.”
Warren, Cuma günü AFL-CIO’nun Washington’da toplanan yürütme kurulunda yaptığı konuşmada, yeni Cumhuriyetçi yönetim ile olası anlaşma noktalarını, özellikle de ticaret anlaşmalarına karşı çıkan ve ekonomik ulusalcılığı teşvik edenleri, ayrıntılı olarak ortaya koydu. Onun açıklamalarını, AFL-CIO’nun Başkanı Richard Trumka’nın ve Birleşik Otomobil İşçileri [sendikası] Başkanı Dennis Williams’ın, sendikaların Trump ile -Williams’ın sözleriyle- “kimi ortak zeminler bulma yönünde büyük bir fırsat” gördüğünü belirten açıklamaları izledi.
Bu siyasi yeniden konumlanma yaşanırken, üçüncü bir süreç işliyor. Ülkenin dört bir yanında on binlerce gösterici, sokaklarda, Trump’ın neyi temsil ettiği konusunda hiçbir kuşkuları olmadığını ortaya koyuyor. Bununla birlikte, onların öfkesi ve kızgınlığı, üst düzey Demokratların gösteriler karşısında sessiz kaldığı, onlarla arasına mesafe koyduğu ya da onlara karşı çıktığı siyaset kurumu içinde ifade bulmuyor.
Demokratik Parti, en az Cumhuriyetçiler kadar, Wall Street’in partisidir. O, Cumhuriyeçiler’le ve Trump ile olan taktiksel farklılıklardan çok, muhalefetin körüklenmesinin sonuçlarından kaygılı.
Gösterilerdeki temel sorunlardan biri, katılımcıların çoğunun, hala, Demokratik Parti’nin rolüne ilişkin hayaller ifade etmesidir. Gerçekte, Trump’ın seçilmesinin siyasi sorumlusu, Demokratik Parti’dir (Obama’dan ve Clinton’dan Sanders’e ve Warren’a kadar) ve o, şimdi, dışarıda savaş, içeride ise gerici bir politika uygulamada onunla birlikte çalışmaya istekli olduğunu ortaya koyuyor.
Önümüzdeki aylarda, Trump’a oy vermiş olanlar dahil, işçiler karşı karşıya oldukları şeyin farkına vardıklarında, yaygın öfke artacaktır. Trump’a yönelik muhalefet, Demokratik Parti dolayımıyla ya da onunla ittifak içinde değil; onunla, onun siyasi ajanlarıyla ve onların savunduğu kapitalist sistem ile amansız ve uzlaşmaz bir kopuş içinde örgütlenebilir.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|