World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Amerika’daki yoksulluk gerçeği: Obama’nın toplumsal hoşnutsuzluk hakkındaki “hüsran”ına yanıt

Niles Niemuth
9 Mayıs 2016
İngilizce’den çeviri (30 Nisan 2016)

Niles Niemuth, 2016 ABD seçimlerinde Sosyalist Eşitlik Partisi’nin başkan yardımcısı adayıdır. SEP’in kampanyası hakkında daha fazla bilgi için sep2016.com’u ziyaret edin. Ayrıca Niles’i Facebook’ta da takip edebilirsiniz.

Başkan Barack Obama, bu hafta New York Times’ta yayımlanan bir röportaja göre, Amerikalıların, kendi yönetiminin “ekonomik bir toparlanma” yönündeki açıklamalarına ikna olmaması nedeniyle hüsrana uğramış. New York Times’taki yazıya göre, Obama, Amerikan halkı tarafından, onlar için yaptığı bütün çalışma karşılığında “büyük ölçüde yeterince takdir edilmemiş” hissediyor.

Başkanın oldukça saf olduğundan kuşkulanıyorum, fakat o, Amerikan nüfusunun ezici çoğunluğuna sıkıntı veren eşitsizliğin, yoksulluğun ve genel ekonomik-toplumsal sıkıntının aşırı düzeylerini belgeleyen son dönemdeki çok sayıda rapora başvurabilirdi.

O, dikkatini, artan sayıda insanın son derece yoksul mahallelerde yaşadığını ayrıntılandıran Brookings Enstitüsü’nün son günlerdeki bir raporuna vererek başlayabilirdi. 2000 yılı ile 2010-14’ü kapsayan dönem arasında, yüzde 40’tan fazla bir yoksulluk oranına sahip mahallelerde yaşayan insanların sayısı, 6,5 milyondan yaklaşık 14 milyona çıkarak yüzde 110 dolayında arttı.

Yoksulluk içinde yaşayan 45 milyon Amerikalının dışında, yaklaşık yüzde 14’lük bir kesim ya da 6,3 milyon insan, aşırı yoksulluk eliyle mahvedilmiş mahallelerde yaşıyor. Ülkenin en büyük kentleri arasında yoğunlaşmış yoksulluktaki en büyük artışlar, California ile Arizona gibi güneybatı eyaletlerinde ve sanayisizleştirilen Indiana, Michigan, Ohio ve New York eyaletlerinde meydana geldi.

Yüksek seviyede yoğunlaşmış yoksulluk alanları, ülke genelinde bulunabilir. Brookings’in listesinde, yoksul insanların yarısından fazlasının aşırı yoksulluk içinde yaşadığı Texas McAllen başı çekiyor; onu, California’daki Fresno, Ohio’daki Toledo, New York’taki Syracuse ve Michigan’daki Detroit izliyor.

Bu tür rakamlarda belgelenmiş olan şey, kentlerin büyük kısmının işsizliğin, düşük ücretli işlerin ve ev hacizlerinin yoğunlaşma noktaları haline gelmekte olduğu süreçlerdir. Detroit’te, bu eğilim, kentin Obama yönetiminin desteğiyle iflası eliyle aşırı derecede hızlandırılmıştır. Emeklilik maaşları, ücretler ve kamu eğitimi kesilirken, şehir merkezinin küçük bir kısmı, ona fiilen bütünüyle sahip olan bir avuç milyarderin alt kuruluşuna dönüştürüldü.

Bununla birlikte, bu konuda kent merkezleri tek değildir. Yoksulluk, aynı zamanda kenar mahallelerde de, kent merkezleri dışındaki 1 milyondan fazla insanın şu anda yoğunlaşmış yoksulluk içinde yaşıyor olması ile birlikte, son 15 yıl içinde önemli ölçüde artmış durumdadır. Siyah ve beyaz, göçmen ve yerli, her ırktan ve etnik kimlikten işçiler, bundan etkilenmiştir.

Kapitalist sistemin dünyadaki en zengin ülkedeki topyekün başarısızlığını ifşa eden bu tür olgular, anaakım medya tarafından görmezden gelinmekte ya da hızla halının altına süpürülmektedir. Şirketler rekor karlar yapar ve trilyonlarını offshore ve onshore vergi cennetlerinde saklarken, işçi sınıfına tekrar tekrar daha iyi ücretler, yan ödemeler, okullar, yollar ve sosyal programlar için hiç para olmadığı söyleniyor.

Çok sayıda çalışan Amerikalının mevcut durumdan memnun olmaması şaşılacak bir şey mi?

Son 15 yılda yoksulluktaki ve onunla ilişkili sosyal sorunlardaki çarpıcı büyüme, Obama’nın iddia etmeye alıştığı gibi basitçe soyut ekonomik süreçlerin sonucu değildir. Aksine bu, Bill Clinton’ın refahı sona erdirmesinden, George W. Bush’un büyük çaplı vergi kesintilerine, Obamacare’den 2009 yeniden yapılanması üzerinden otomotiv işçilerinin ücretlerinin yarıya indirilmesine, Demokratların ve Cumhuriyetçilerin aynı şekilde gerçekleştirdiği iki partili politika kararlarının kasıtlı sonucudur. Milyonlarca kişi yoksulluğa sürüklenirken bile, trilyonlarca dolar Ortadoğu’daki ve Orta Asya’daki saldırganlık ve yağma savaşlarında heba edilmiştir.

Bu politikalar, toplumsal eşitsizliği tarihteki en üst seviyelerine taşımıştır. ABD’deki en zengin 20 milyarderin toplam serveti, en alttaki 150 milyon kişinin toplam servetine eşittir. Toplumsal eşitsizlikte büyüme, uyuşturucu aşırı dozlarının ve intiharların sayısındaki dudak uçuklatan artışın yanı sıra, zenginler ve yoksullar arasındaki yaşam beklentisi uçurumunda ifade edilmektedir.

Obama, geçtiğimiz ay, ekonomik durumun “lanet olası, oldukça iyi” olduğunu açıkladı. Bu, onun başkanlığına uygun bir mezar yazıtı. Bu tür açıklamalar, mali sermayenin çıkarlarını temsil eden ve Obama’da cisimleşen bir siyaset kurumu ile ABD’deki ve dünya çapındaki işçi sınıfı arasındaki devasa uçurumu gözler önüne sermektedir.

Jerry White ve ben, bu seçimlerde işçi sınıfının çıkarlarını temsil eden tek adaylarız. Demokratlar, “sosyalist” Bernie Sanders’ın destek sözü verdiği Hillary Clinton’ı aday göstermeye hazırlanıyorlar. Wall Street’in denenmiş ve sadık bir temsilcisi olan Clinton, son derece sağcı bir kampanya yürütecek. Her iki aday da Obama yönetiminin mirasını üstlenmiştir. Cumhuriyetçi aday, ister Trump isterse aynı derecede sağcı bir rakibi olsun, kapitalizmin iflasının ve bunu yöneten egemen sınıfın para çılgınlığının bedelini işçi sınıfına ödetmeye aynı ölçüde kararlıdır.

Sosyalist Eşitlik Partisi, yoksulluğu ve toplumsal eşitsizliği ortadan kaldırmak için bankaların ulusallaştırılması ve değeri 10 milyar dolardan büyük bütün şirketlerin işçi sınıfının demokratik denetimi altında kamu kuruluşlarına dönüştürülmesi çağrısı yapıyor. Bizler, ayrıca, herkese kabul edilebilir ücretli bir iş sağlamak ve ülkenin yıkık dökük altyapısını yeniden inşa etmek için trilyonlarca dolarlık bir kamu çalışmaları programı çağrısında bulunuyoruz.

Böylesi bir program, yalnızca, küresel kapitalizmin tümüyle yıkılması ve işçi sınıfının ekonomiyi demokratik olarak kontrol ettiği uluslararası sosyalist bir sistemin kurulması yoluyla başarıya ulaşabilir. Ben, kapitalist statükodan rahatsız ve bıkmış olan herkesi, seçim kampanyamıza katılmaya ve bugün bu mücadeleye girişmeye çağırıyorum.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır