DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz
Yazıcıya hazırla
Rusya Suriye’den kısmi olarak çekileceğini açıkladı
Bill Van Auken
18 Mart 2016
İngilizceden çeviri (16 Mart 2016)
Rusya’nın Suriye’deki yaklaşık altı aylık müdahalesinde konuşlandırılmış savaş uçaklarının bazıları, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, ülkesinin güçlerinin “ana bölümünün” çatışmalardan çekiliyor olduğunu açıklamasından bir gün sonra, Salı günü Rusya’ya geri döndü.
Putin, Rus silahlı kuvvetleri tarafından üstlenilmiş olan asıl görevin “genel olarak yerine getirilmiş” olduğunu belirtti ve “Suriye silahlı kuvvetleri, Rus ordusunun katılımıyla… uluslararası terörizme karşı mücadelede önemli bir toparlanma elde etmiş ve inisiyatifi ele geçirmiştir.” dedi.
Rusya devlet başkanı, ülkesinin müdahalesinin “barış süreci”nin başlamasının koşullarını yaratmış olduğunu ve güçlerini çekmesinin her iki tarafa da (Beşar Esad yönetimine ve ABD ile onun bölgesel müttefikleri tarafından desteklenip silahlandırılan sözde asilere) “iyi bir işaret” göndereceğini söyledi.
Putin’in açıklaması, ABD ile Rusya’nın aracılık yaptığı ve asıl olarak ülkedeki silahlı çatışmanın düzeyini düşürmüş olan bir “düşmanlıkların sona erdirilmesi”nin başlamasından yaklaşık üç hafta sonra yapıldı.
Rusya, Suriye’de iki üsse sahip. Bunlardan biri, ülkenin kuzeybatısındaki Lazkiye’de bulunan Hmeimim komuta merkezi ve hava üssü; diğeri ise Akdeniz kıyısında bir liman olan Tartus’taki, Sovyetler Birliği’nden miras kalmış olan deniz üssü. Rusya’da, Suriye’ye konuşlandırılmış olan kabaca 4.000 Rus askerinden 1.000’inin ülkede kalmaya devam edeceği belirtildi. Rusya’nın gelişkin S-400 hava savunma sistemi de Suriye’de kalacak.
Putin, Rus müdahalesinin “terörizm”e karşı bir mücadele olduğunu belirtirken, Salı günü Suriye’deki Rush ava üssünde düzenlenen törende konuşan Rusya Savunma Bakanı Yardımcısı Nikolai Pankov, Suriye’de kalan güçler, “terörist hedefleri vurmakla görevli” dedi.
Salı günü, Rus savaş uçaklarının Palmira’ya doğru ilerleyen Suriye birliklerini desteklemek amacıyla hava saldırıları düzenlediği bildirildi. Roma harabeleriyle tanınan şehir, geçtiğimiz yıl Mayıs ayında IŞİD’in eline geçmişti.
Hem Moskova hem de Washington Suriye’ye müdahale perspektiflerinin terörizm ile savaşı amaçladığını iddia ederken, farklı ve taban tabana zıt hedefler peşinde koşuyorlardı. Obama yönetiminin amacı rejim değişikliğiydi. O, Esad yönetimini alaşağı etmeye ve yerine Batı kuklası daha uysal bir yönetimi geçirmeye çalışıyordu. Obama yönetimi, bu hedef doğrultusunda, Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye ile birlikte, El Kaide’nin Suriye’deki kolu El Nusra Cephesi’nin ve onunla bağlantılı İslamcı militanların baskın olduğu bir “asi” güce milyarlarca dolarlık yardım ve silah akıttı.
Moskova’ya gelince, onun hedefi, Ortadoğu’da kalan tek Arap müttefikini korumaktı. Suriye’de Batı kuklası bir yönetimin, Katar’ın Batı Avrupa’ya giden bir doğalgaz hattı için topraklarını açma yönündeki taleplerine (bu talepler Esad tarafından reddedilmişti) boyun eğeceği beklentisi de oldukça önemliydi. Böylesi bir gelişme, Rusya’nın en büyük şirketi olan Gazprom’un ve Putin’in temsil ettiği kapitalist oligarklardan oluşan egemen sınıfın kar çıkarlarına zarar verecekti.
Rusya hükümeti, Rusya’nın Kafkasya gölgesinden binlerce İslamcı savaşçının El Nusra ve benzeri grupların saflarına katılmasından da kaygılanıyordu. Moskova, Şam’da kurulacak ABD kuklası bir yönetimin, bu ayrılıkçı güçleri, Rusya Federasyonu’nu istikrarsızlaştırmaya ve nihayetinde parçalamaya yönelik bir harekatta Batı’nın vekilleri işlevini görmek üzere Rusya’ya geri gönderilmesine yardımcı olacağından korkmaktadır.
Moskova’nın müdahalesinde, ABD’nin ve NATO’lu müttefiklerinin Rusya’yı askeri olarak kuşatıp ona boyun eğdirmeyi amaçlayan ortak bir harekatına karşı koymaya yönelik savunmacı bir unsur olmakla birlikte, Suriye’deki krizin bu ülkedeki işçi sınıfının ve ezilenlerin yararına çözülmesi açısından ilerici hiçbir şey yoktu.
Bizzat Rusya açısından bile, Putin’in askeri maceralar ile Washington’a yönelik diplomatik ricalar arasında sallanmasında, ABD emperyalizminin küresel savaşa doğru yürüyüşünü engelleyen bir yan bulunmamaktadır.
Putin’in aşamalı çekilmeyi ilan etmesi ve bunun her iki tarafa da bir “işaret” anlamına geldiğini belirtmesi, askeri çekilmenin, Esad yönetimini Washington ile Moskova tarafından aracılık edilen “barış süreci”ne tabi olmaya zorlamayı amaçladığı spekülasyonuna yol açtı.
Cenevre’de başlayan görüşmeler, BM’nin Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın, Suriye hükümetinin temsilcileri ile Suudi monarşisi tarafından bir araya getirilmiş bir “asi” görüşme heyeti arasında mekik dokumasıyla sürdürülüyor.
Cenevre’deki görüşmeler konusunda Putin ile Esad yönetimi arasında farklılıklar ortaya çıkmaya başladı. Suriye Dışişleri Bakanı Velid el Muallim, toplantıların hemen öncesinde, Esad’ın devlet başkanı olarak konumunun hükümet için bir “kırmızı çizgi” olduğunu ve onun, kendi konumunu görüşmeyeceğini açıkladı ama Moskova’nın hemfikir olup olmadığı hiç belli değil. Şam’da kurulacak yeni bir yönetim Rusya’nın bölgesel çıkarlarını desteklediği takdirde, Putin hükümeti Esad’ın ayrılmasını kabul etmeye hazırdır.
Esad’ın geçtiğimiz ay yaptığı, hükümet güçlerinin ateşkese aldırmaksızın “teröristler” ile savaşmaya devam edeceğini ve tüm Suriye topraklarının yeniden ele geçirilmesinin “tereddütsüz ulaşmaya çalıştığımız bir hedef” olduğunu belirten açıklaması üzerine anlaşmazlık zaten ortadaydı.
O açıklama, bir Rus gazetesine verdiği röportajda Esad’ın açıklamasının, “Rusya’nın diplomatik çabalarıyla açıkça çelişiyor” olduğunu söyleyen Rusya’nın BM temsilcisi Vitaly Churkin’in bir tür azarlamasına yol açmıştı. Churkin, Şam’ın politikalarını bu çabalarla aynı çizgiye getirememesi durumunda “onların da dahil olacağı zor bir durum ortaya çıkacak” uyarısında bulunmuştu.
Suriye hükümeti, Putin’in Rus güçlerini çekme kararının tek yanlı ya da Şam’a Batı destekli güçler ile uzlaşma baskısı yapma yönünde bir çaba olarak alınmış olduğuna ilişkin her türlü kanının ortadan kaldırılması konusunda çok istekliydi. Suriye’nin resmi haber ajansı SANA, çekilmenin Putin ile Esad arasında “koordine” edilmiş olduğunu iddia eden birçok makale yayımladı.
Putin’in askeri çekilmeyi emretme kararındaki olası bir diğer etmen, Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi tarafından yaratılmış giderek gerginleşen durumdur. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Salı günü, bir televizyon röportajında, “Türkiye, Suriye topraklarında bazı güvenli bölgeler oluşturma yönünde egemenlik hakkına sahip olduğunu açıklamaya başladı” suçlamasında bulundu. Lavrov, Türk birliklerinin, “bir tür sürünerek yayılma” anlamına gelecek şekilde, “sınırın birkaç yüz metre Suriye tarafına yerleşiyor” olduğunu söyledi.
Esad karşıtı ayaklanmanın bel kemiğini oluşturan El Kaide bağlantılı milislerin çoktandır destekleyicisi olan Türkiye, Suriyeli Kürt güçlerinin Türk sınırının hemen güneyinde özerk bir alan üzerindeki denetimlerini sağlamlaştırmasını önlemek amacıyla müdahale etmiş durumda.
Geçtiğimiz Kasım ayında, Ankara, kasıtlı olarak, Türk sınırının güneyindeki İslamcı milislere karşı hava saldırıları gerçekleştiren bir Rus savaş uçağının düşürülmesini örgütlemişti. Bu, pilotun ölmesine ve Rus ordusu ile bir NATO üyesi arasında silahlı çatışma çıkması tehlikesine yol açmıştı. Türk güçlerinin Suriye’yi istilası, bu tehlikeyi yalnızca arttırır.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|