World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

AB referandumu ve Britanyalı milletvekili Jo Cox’un öldürülmesi

Julie Hyland
20 Haziran 2016
İngilizce’den çeviri (18 Haziran 2016)

İşçi Partisi’nin West Yorkshire, Batley and Spen seçim bölgesi milletvekili Jo Cox’un öldürülmesi, Britanya’da ve uluslararası ölçekte milyonlarca insanı şok etti ve üzdü. 41 yaşındaki iki çocuk annesinin kendi seçim bölgesi dışında vahşice katledilmesi, Britanya’da çeyrek yüzyılı aşkın süredir gerçekleşen ilk milletvekili cinayetidir. Cox, bir av bıçağıyla defalarca bıçaklandı ve üç kez vuruldu.

Sıradan insanların bu korkunç olaya yönelik güçlü tepkisi ile siyaset ve medya kurumunun ikiyüzlülüğü arasında bir ayrım yapılmalıdır. İkincilerden gelen organize dehşet açıklamaları, onların bu trajedinin ortaya çıktığı zehirleyici siyasi atmosferin yaratılmasındaki suç ortaklıklarını gizlemeyi amaçlamaktadır.

Cox’a saldıran kişinin, 52 yaşındaki Tommy Mair olduğu açıklandı. Sessiz, “yalnızlığı seven bir kişi” olarak tanımlanan zanlı, eski bir psikiyatrik hasta olarak saptandı. Ancak onun ruhsal sorunları, aşırı sağcı ve şovenist görüşlerle açık bir şekilde bağlantılıdır.

Görgü tanıkları, Mair’in, saldırı sırasında, birkaç kez, bu hafta Britanya’nın Avrupa Birliği üyeliği üzerine yapılacak olan oylamada Ayrılma kampına desteğin göstergesi bir slogan olan “Önce Britanya” diye bağırdığını söylediler. Cox, yalnızca, 23 Haziran referandumunda AB’de Kalma oyunun önde gelen bir destekçisi değildi. O, bir Oxfam üyesi olarak, Britanya’ya kabul edilen Suriyeli sığınmacıları savunma yönünde açıkça kampanya yürütmüştü. Cox, Ocak ayında, Twitter aracılığıyla, kendi seçim bölgesi yakınında neo-faşist ve göçmen karşıtı örgüt Önce Britanya tarafından düzenlenen AB'den ayrılma yanlısı bir gösteriyi kınamıştı.

Dün, soruşturmaya yakın kaynaklar zanlının Cox’a saldırmak için tasarlayarak pusuya yatmış olduğuna inandıklarını söylerken, polis Mair’in evinde Nazi sembolleri ve aşırı sağcı kitaplar buldu.

Mair’in, kitapları, kötü ünlü ırkçı kitapçık Turner Diaries’in yazarı William Pierce tarafından kurulmuş ABD merkezli neo-Nazi grubu Ulusal İttifak’tan (National Alliance) satın aldığı biliniyor. Bunlar arasında, ev yapımı patlayıcıların ve silahların nasıl yapılacağı üzerine kılavuzlar ve Hitler’in Nazi Partisi üyeleri için bir el kitabı olan Ich Kampfe (Kavgam) da bulunuyor. Mair, ayrıca, Güney Afrikalı beyazların üstünlüğü yanlısı S.A. Patriot’un da abonesiydi.

Cox'un öldürülmesi, özellikle Ayrılma kampanyası tarafından beslenen, referanduma doğru hız kazanan milliyetçi ve yabancı düşmanı bir kirlilik kabarmasının ortasında gerçekleşti. Cox’un katledilmesinden sadece saatler önce, aşırı sağcı göçmen karşıtı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin (UKIP) önderi ve Ayrılma kampının sözcüsü Nigel Farage, Ayrılma oyunun, uzun bir sığınmacı kuyruğunun ve “Kırılma noktası. AB hepimizi yüzüstü bıraktı.” sloganının yer aldığı son posterini göstermişti.

Muhafazakar Partili Başbakan David Cameron ile İşçi Partisi'nin önderi Jeremy Corbyn’in başını çektiği resmi Kalma kampanyası ise, son günlerde, AB’den ayrılma yönünde bir çoğunluk oyunu gösteren anketler karşısında, kendi göçmen karşıtı demagojilerini hızlandırarak inisiyatifi yeniden kazanma peşinde koşuyordu. İşçi Partisi’nin Alan Johnson, Ed Balls ve Tom Watson gibi önde gelen üyeleri, göçü durdurmanın en iyi aracının bir Avrupa Kalesi olduğunda ısrar ettiler ve serbest dolaşım hakkına yönelik sınırlamalar getirilmesi çağrısında bulundular.

Daha da sinik olanı, siyaset ve medya kurumunun Cox cinayetine tepkisidir. Onlar, referanduma ilişkin tüm kampanyaları ve açık tartışmaları, parlamentonun Cox’a yönelik saygısını dile getireceği Pazartesi gününe kadar durdular. Cuma günü, Corbyn, Cameron ile birlikte, “hoşgörü” ve “demokrasi” üzerine basmakalıp laflar ettikleri Cox’un Birstall seçim bölgesinde ortaya çıktı.

Muhafazakarlar ve Liberal Demokratlar, bir birlik gösterisi olarak ve sözde referandum konusundaki bölünmüşlüğü gidermek için, Cox’tan boşalan koltuk için yapılacak ara seçime katılmama konusunda anlaştılar.

Cinayete yönelik örgütlü resmi tepki, her şeyden önce, bu suç ile Muhafazakar Parti’nin büyük bir kesimini ve Murdoch’un basınını kapsayan Ayrılma kampına egemen olan aşırı sağcı güçler arasındaki bağı gizlemeyi amaçlamaktadır. Bizzat referandum, Cameron’ın, resmi politikayı daha da sağa itmek için UKIP’in göçmen karşıtı yabancı düşmanlığından yararlanırken, partisinin Farage’a seçmen kaybetmesini önlemeye yönelik bir manevrasının ürünüdür.

Kalma kampanyasının Britanya’nın sürekli AB üyeliğine desteği, Cameron’ın Avrupalı liderlerle, AB göçmenlerinin Britanya’daki haklarını sınırlandırmaya yönelik kirli bir anlaşmasına dayanmaktadır.

Oylamanın sonucu ne olursa olsun, bunun yalın etkisi, işçilerin ve gençliğin sosyal koşullarına ve demokratik haklarına yönelik saldırıları yoğunlaştırmak ve özellikle Rusya ile Çin’e karşı savaş yönelimini hızlandırmak amacıyla, egemen seçkinler içindeki en sağcı grupları güçlendirmek olacaktır.

İşçi sınıfı, temel sınıfsal meselelerle karşı karşıyadır. Aşırı sağcı, şovenist ve ırkçı güçlerin hem sözde “sol” hem de sağ düzen partileri tarafından teşvik edilen yükselişi sadece Britanya'ya özgü bir olgu değildir. Egemen seçkinler, tüm Avrupa'da ve dünya ölçeğinde, yeni bir dünya savaşının zeminini hazırlayan derinleşen ekonomik krize ve jeo-politik gerilimlere yanıt olarak milliyetçi ve faşizan güçleri besliyorlar.

Burjuvazi, Avusturya’daki Özgürlük Partisi’nden, Fransa’daki Ulusal Cephe’ye ve Almanya’daki AfD’ye; ABD’de Donald Trump’ın başkan adaylığından, Filipinler’deki otoriter Rodrigo Duterte yönetimine kadar her yerde, yükselen kapitalizm karşıtı duyarlılığa ve işçi sınıfı direnişine, polis devleti yöntemlerine başvurarak ve toplumsal hoşnutsuzluğu gerici kanallara yönlendirmeye çalışarak karşılık veriyor.

Jo Cox'un öldürülmesi, Britanya’daki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (SEP) AB referandumuna yönelik aktif boykot kampanyasının can alıcı önemini vurgulamaktadır. O, her iki resmi kampanyanın gerici milliyetçi politikasına karşı tek gerçek ve ilerici alternatiftir. Yalnızca SEP, bankerlerin kemer sıkma ve savaş diktatörlüğüne, yani Avrupa Birliği’ne karşı, hem Britanya’da hem de Avrupa genelinde halkın ezici çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfı için bağımsız bir stratejiyi dile getirmektedir.

SEP, bunu, milliyetçiliğin, şovenizmin ve ırkçılığın bütün biçimlerini reddederek ve bütün ülkelerin emekçilerini tek uygulanabilir temelde, devrimci sosyalizm uğruna mücadele temelinde, kendi ortak çıkarlarını savunmak üzere birleştirme mücadelesini geliştirerek yapmaktadır. Bu strateji, Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri perspektifinde özetlenmektedir.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır