World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Türkiye'de olağanüstü hal ilan edildi

Jean Shaoul
22 Temmuz 2016
İngilizce’den çeviri (21 Temmuz 2016)

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çarşamba günü, üç aylık bir olağanüstü hal ilan etti.

Bu hamleden önce, Milli Güvenlik Konseyi'nin beş saatlik bir toplantısı ve bir bakanlar kurulu toplantısı gerçekleşti. Tüm devlet kurumlarını, başarısız 15 Temmuz darbesinden sorumlu olan “virüs”ten temizlemeye yemin eden cumhurbaşkanı, olağanüstü hal ilanının “amacı, ülkemizde demokrasiye, hukuk devletine, vatandaşlarımızın hak ve özgürlüklerine yönelik bu tehdidi ortadan kaldırmak için gereken adımları en etkin ve hızlı şekilde atabilmektir.” dedi.

Bu tür güvencelere karşın, olağanüstü hal altında, cumhurbaşkanı ve bakanları, yasa çıkarmada meclisi atlatma yetkisi ile donanıyor. Hükümet, yasal hakları ve özgürlükleri kısıtlama kararı da alabiliyor.

Sağcı Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümeti, şimdiden, 100’den fazla generali ve amirali -ki bu ülkedeki 356 üst düzey subayın yaklaşık üçte birini oluşturuyor- Cuma günkü darbe girişimi ile bağlantılı olarak gözaltına almış durumda. Onlara yönelik suçlamalar, ihaneti, silahlı terör örgütü kurmayı, ona üye olmayı ve darbe girişiminde bulunmayı kapsıyor.

Erdoğan hükümeti, kamu çalışanları içinde, başarısız darbe ile bağlantılı olmakla suçlanan kolluk güçlerini, polisleri, askeri yargıçları ve savcıları, memurları ve akademisyenleri kapsayan kapsamlı bir temizlik gerçekleştiriyor. Yaklaşık 60.000 kişi gözaltına alınmış, işten atılmış ya da görevden alınmış durumda. Hükümet, Çarşamba günü, tüm akademisyenler için yurtdışına çıkma yasağı getirdi.

Tutuklanan 100'den fazla yargı görevlisi arasında, Anayasa Mahkemesi'nin iki üyesi de bulunuyor. Türkiye'nin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı, Milli Eğitim Bakanlığı'nın da 626 özel okulu kapattığını duyurdu.

Bu resmi operasyonlar, olağanüstü hal ilanıyla birlikte, büyük ihtimalle yoğunlaşacaktır.

Darbe girişimi etrafında dönen olaylara ilişkin, büyük bir operasyon görünümü sergileyen haberler ortaya çıkmaya devam ediyor. Haberlere göre, bizzat Erdoğan, tatilde olduğu Marmaris'te, öldürülmekten kıl payı kurtulmuş. Üst düzey bir ordu komutanının onun güvenliğini sağlayabileceği başkent Ankara'ya değil de İstanbul'a gitmek üzere ayrılmasından kısa süre sonra, helikopter destekli askerler Erdoğan'ın kaldığı otele saldırdı. Erdoğan'ı saf dışı etmek üzere gönderilen askerler iki polis memurunu öldürüp yedisini yaraladı. Söylentilere göre, Cumhurbaşkanı'nın uçağı, İstanbul'a giderken, iki F-16 savaş uçağındaki asi pilotların görüş alanındaymış.

Her zamankinden fazla sayıda önde gelen kişinin dahil olmakla suçlanması ile birlikte, hükümetin olası bir ikinci darbeden korktuğuna ilişkin belirtiler söz konusu. Erdoğan, Çarşamba günü Al Jazeera ile yaptığı bir röportajda, “Şu an bitti mi bu iş? Henüz daha sonuna gelmedik.” dedi. O, belirli bir hükümetin adını anmadı ama 15 Temmuz darbe girişimine dış ülkelerin dahil olduğuna ilişkin kuşkularını yineledi.

Bununla birlikte, en az bir önde gelen hükümet yetkilisi doğrudan Washington'ı [darbeye] dahil olmakla suçlamış; Erdoğan da ABD'de yaşayan ve yaygın olarak CIA varlığı olduğuna inanılan rakibi Fethullah Gülen'i darbenin beyni olmakla itham etmiş durumda. Ankara, Gülen'in sınır dışı edilmesi için ABD hükümetine resmen talepte bulunmaya hazırlanıyor.

Washington ile Berlin'in darbe girişimcilerini desteklediğine ilişkin çok sayıda belirti söz konusu. Başarısız darbenin ardından, Amerikalı ve Avrupalı yetkililer ile Batı'daki büyük medya organları, neredeyse bütünüyle, saldırılarını, darbeyi tezgahlayanlara değil ama Erdoğan'a yönlendirmiş durumdalar. Hem ABD hem de Alman hükümeti, Türkiye'nin NATO üyesi konumuna ve Türk ordusu ile diğer NATO güçleri arasında sıkı ilişkiler olmasına rağmen, Cuma günkü olayların ilk aşamalarında çekimser davrandı. Onlar, yalnızca darbenin başarısız olacağı ortaya çıktıktan sonra, seçilmiş hükümeti destekleyen açıklamalar yaptılar.

Görünen o ki, ABD'nin nükleer silah depoladığı ve Suriye ile Irak'a yönelik bombardıman saldırılarını başlattığı İncirlik üssü, bir darbe operasyon merkeziydi.

Darbeyi önceleyen haftalarda, Türk cumhurbaşkanı Rusya ile ilişkileri düzeltmeye çalışırken, Erdoğan ile onun ABD'deki ve NATO'daki sözde müttefikleri arasındaki gerilimler artmıştı.

Obama yönetimi ve Avrupalı liderler, ABD önderliğindeki koalisyonun Suriye'de ve Irak'ta savaştığını iddia ettiği İslam Devleti (IŞİD) ve Suriye'deki El Kaide üyesi El Nusra gibi İslamcı gruplara verdiği destekten dolayı Erdoğan ile çatışıyordu. Erdoğan, resmi olmayan yollarla, bu güçlere, Suriyeli Kürtlere karşı dalgakıran olarak destek verdi.

Washington, başarısız darbeden bu yana, Türkiye'yi, baskıyı gevşetmemesi durumunda NATO üyeliğinden mahrum bırakmakla tehdit ediyor. CIA yöneticisi John Brennan, kendisine ABD'nin bir darbe olasılığı hakkında bilgi sahibi olup olmadığı sorulduğunda, yalnızca, kendisinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik büyük bir iç muhalefet olduğunun farkında olduğunu söyleyerek, yanıt vermekten kaçındı.

Bizzat darbe sonrası temizliğin hızı ve çapı, 2008 küresel mali krizinin ardından, Ortadoğu'da ABD önderliğinde başlatılan savaşlarla, ABD politikasında Erdoğan'ı Washington ile çatışmaya sokan sürekli değişikliklerle ve Ankara'nın ülkenin güneydoğusunda Kürdistan İşçi Partisi'ne (PKK) karşı savaşıyla geçen yıllarda Türkiye'yi harap eden siyasi, ekonomik ve toplumsal gerilimlerin göstergesidir.

Türk Donanması'nın bağlılığı ve nerede olduğu hala belirsiz. Salı günü, Londra'da yayımlanan Times gazetesi, Türk donanmasının başındaki amiral Veysel Kösele ile darbenin başlangıcından bu yana bağlantı kurulamadığını ve 14 geminin ve 25 Özel Kuvvetler askerinin olduğu iki helikopterin kayıp olduğuna inanıldığını bildirmişti. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, “her şey yolunda” dedi ama “az sayıda asi hala firarda” idi.

Türk ordu kaynakları, Ankara'nın, Çarşamba günü, kayıp sahil koruma gemilerinin Ege Denizi'nde Yunanistan'a ait sularda göründüğüne ilişkin haberlerin doğruluğunu denetlemek için F-16 savaş uçaklarını havalandırdığını bildirdi.

Tutuklanan ya da görevden alınanlar arasında, Başbakan Binali Yıldırım'ın ofisinden, TBMM'den ve çeşitli bakanlıklardan yüzlerce kişi var. Bunlar arasında, Erdoğan'ın emir subayı Ali Yazıcı da bulunuyor.

Eski Hava Kuvvetleri Komutanı ve Yüksek Askeri Şura üyesi Akın Öztürk, darbeyi planlamakla suçlanıyor. İddialara göre, Erdoğan'ın baş askeri danışmanı, İncirlik hava üssünün komutanı ve 2. Ordu komutanı onun grubunda yer alıyor. Tutukluyken yüzünde yaralar olduğu görülen Öztürk, darbe ile herhangi bir bağlantısı olduğunu reddetti.

Eğer bu kişilerin [darbe girişimine] dahil olduğu doğrulanırsa, bu, darbe girişiminin egemen siyaset kurumunun merkezindeki insanlarca gerçekleştirildiği anlamına gelir.

Erdoğan, geçtiğimiz aylarda, eski cumhurbaşkanı ve AKP'nin kurucularından Abdullah Gül ile eski dışişleri bakanı ve özenle seçilmiş önceki başbakanı, yerini Binali Yıldırım'a bırakan Ahmet Davutoğlu dahil, siyasi rakiplerini gözden düşürmeye çalışmıştı. Özellikle Davutoğlu'nun istifaya zorlanması, hem ABD'de hem de Avrupalı büyük güçlerde kızgınlığa yol açmıştı.

Erdoğan, başarısız darbenin sağladığı fırsatı, eski hesapları görmek ve geniş yetkilerle donatılmış bir başkanlık kisvesi altında diktatörlük rejimi kurmaya yönelik eskiden beri var olan çabalarını meşrulaştırmak için kullanıyor. Türk yetkililer, şimdiden, darbeye dahil olma iddialarına dayanarak, hükümetin önceden kayyuma devretmiş olduğu birçok televizyon kanalını içeren çok sayıda medya kuruluşunun lisansını iptal etmiş durumda. Onlar, darbe sonrası temizliklere yanıt olarak 2010 yılından bu yılın 6 Temmuz gününe kadar gönderilmiş 300.000 AKP mailini sızdırmasının ardından WikiLeaks'e ulaşımı engellediler.

Erdoğan, şimdiye kadar, dikkatini muhalif Gülenci hareketin destekleyicileri üzerine odaklamış durumda. Başbakan Yıldırım, Salı günü, TBMM'ye, Ankara'nın, Gülen'in sınır dışı edilmesine yönelik talebini desteklemek için, dosyaları ABD'ye göndermiş olduğunu açıkladı.

Açıklamalara bakılırsa, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar'ın emir subayı ve tutuklananlardan biri olan Yarbay Levent Türkkan, Gülen'in, geçtiğimiz Mayıs ayında Milli Güvenlik Kurulu tarafından resmen Fethullah Terör Örgütü (FETÖ) olarak kayıtlara geçirilmiş olan örgütüne üye olduğunu kabul etmiş. O, kendisinin ve başkalarının, üst düzey ordu komutanlarını gözetlediğini kabullenmiş ve “1990'lardan bu yana orduya kabul edilenlerin yüzde 60-70'inin Gülen bağlantılı” olduğunu iddia etmiş.

Türkkan, darbe konusunda 14 Temmuz günü, genelkurmay başkanı danışmanlarından Kurmay Albay Orhan Yıkılkan tarafından bilgilendirildiğini söylemiş. Yıkılkan ona, 16 Temmuz Cumartesi günü erken saatlerde başlatılacak olan darbeyle birlikte, cumhurbaşkanının, başbakanın, genelkurmay başkanının ve kuvvet komutanlarının tutuklanacağını anlatmış.

Gülen, darbeye dahil olduğunu reddetti ve onda -eğer varsa- nasıl bir rol oynadığı açık değil. Erdoğan yönetimini devirmeye yönelik komplonun arkasında hangi siyasi güçlerin olduğu ya da onların dürtüleri ve amaçları da belli değil. Üç muhalefet partisi (Kemalistler, sağcı milliyetçiler ve Kürt yanlısı parti) darbe girişimini kınamada AKP'ye katıldı.

Devletin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı'na göre, yargıç Mehmet Sel'in İstanbul adliyesindeki ofisinde bir dosya bulunmuş. Dosya, görünüşe göre, Erdoğan'ı, eski Başbakan Davutoğlu'nu, İçişleri Bakanı Efkan Ala'yı ve istihbaratın başındaki Hakan Fidan'ı 2009 ile 2015 yılları arasında (Kürt barış sürecinin sürdürüldüğü dönem) terörist bir örgüte yardımcı olmakla suçlamakta kullanılacak bir belge içeriyormuş.

Geçtiğimiz Cuma ve Cumartesi günleri, milyonlarca insan darbeye karşı sokaklara çıkartılmıştı. Ama Erdoğan, bunun canlandırdığı her türlü halk desteğini, kaçınılmaz şekilde, işçi sınıfına karşı kendi elini güçlendirmekte kullanacaktır. O, darbe sırasında ve hemen ardından, milliyetçilerin yanı sıra, asıl olarak AKP yanlısı Osmanlı Ocakları'ndan olmak üzere, cihatçı ve dinci sloganlar atarak AKP muhaliflerine saldıran binlerce İslamcı milis üyesini harekete geçirdi

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır