World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Sendikalar protestoları etkisizleştirmeye çalışırken Fransa cumhurbaşkanı iş yasası için bastırıyor

Stéphane Hugues ve Alex Lantier
5 Temmuz 2016
İngilizce’den çeviri (1 Temmuz 2016)

Çalışma Bakanı Myriam El Khomri'nin iş yasası 30 Haziran’da Fransız parlamentosunun iki organı tarafından geçirilen versiyonları uzlaştırmak üzere Senato’dan Ulusal Meclis’e iade edilirken, Sosyalist Parti (PS), kitlesel halk muhalefeti karşısında yasayı dayatmak için her şeyi göze almış durumda. Daha önce olağanüstü hal altında yasaya karşı protestoları yasaklama tehdidinde bulunmuş olan Cumhurbaşkanı François Hollande’ın PS hükümeti, muhalefeti yatıştırmak için sendikalarla birlikte çalışıyor.

Sağcı Cumhuriyetçiler’in (LR) hakim olduğu Senato’nun yasa tasarısında yapmış olduğu değişiklikler, onu işçiler için daha da olumsuz kıldı. Senato, PS’nin yasaya koyduğu işsiz gençler için sembolik programları çıkardı ve hakimlerin mevcut iş yasasını ihlal eden toplu işten çıkarmaları gerçekleştiren patronlara uygulayabildiği para cezalarına yeniden kısıtlamalar koydu. PS’nin başlangıçta sendikalara bir rüşvet olarak yasadan çıkarmış olduğu bu önlem, bir kez daha, patronlara, toplu işten çıkarmalara ilişkin yasalardan kurtulma imkanı sağlayacak. Şirketler karşılaşacakları para cezalarını hesaplayacak ve onu işyeri kapatma maliyetlerinin parçası olarak ekleyecekler.

En önemlisi, Senato, yasanın, şirketlere ve sendikalara, sektör düzeyindeki anlaşmaları ve ayrıca İş Kanunu’nun ulusal düzeydeki korumalarını ihlal ederek şirket düzeyinde toplu sözleşmeleri pazarlık etme izni veren 2. Maddesi’ni onayladı.

Hollande, günlük iş dünyası gazetesi Les Echos’ta Çarşamba günü yayınlanan bir röportajda, yasayı, gerekirse anayasanın 49.3 Maddesi’ndeki olağanüstü hal yetkileri doğrultusunda, bir oylama olmaksızın dayatarak uygulama sözü verdi. O, “Yasa oylanacak ve belirlenen tarihte yürürlüğe konacak. [Ulusal Meclis’te] bir çoğunluğun bulunabileceğini umuyorum. Bulunamazsa, 49.3 Maddesi yeniden kullanılacak.” dedi ve El Khomri yasasının 2. Maddesi’nin “mevcut biçimiyle” korunacağını ekledi.

Bununla beraber, sendikalar, protestoları yatıştırmaya ve El Khomri yasasına ve yasanın şartları doğrultusunda pazarlık edilmekte olan -demiryolu ve otomotiv sektörlerindekiler dahil- çeşitli toplu sözleşmelere yönelik muhalefeti sınırlandırmaya hazırlandıklarının sinyalini veriyorlar.

Dün, İşçi Gücü (FO) sendikasının lideri Jean-Claude Mailly, şimdiye kadar El Khomri yasasına karşı protestolara katılmış olan sendikasının, protestolardan çıkmaya hazırlandığına işaret etti. O, yasanın, hala, patronların işçilere acımasız şartları zorla kabul ettirmesine izin verdiğini belirtti: “Olumsuz olan şey, fazla mesai, gece çalışma ve yarı zamanlı çalışma üzerine kararların hala tek tek şirketlere kalmış olmasıdır.”

O, PS’nin, El Khomri yasasıyla, işçilerin yaşam standartlarını düşürmeye koyulduğunu netleştirecek şekilde, Manuel Valls ile görüşmelere değindi: “2. Madde onlar için bir saplantı haline gelmiş durumda. Başbakan tamamen buna takmış, şöyle ki, ona, işçilerin alım gücünün kesilmesini destekleyip desteklemediğini sordum. Yanıt vermedi.”

Bununla beraber, FO’nun, 5 Temmuz için ayarlanan, gelecek protestolar serisine katılımı sorulduğunda, Mailly, “Şimdilik, protestoları sürdürme düşüncesi içinde değiliz.” dedi.

Şu anda devamlı protesto çağrısında bulunan Stalinist Genel İşçi Konfederasyonu (CGT), demiryolu sektörü için -El Khomri yasasına bağlı- “temel kararname”nin geçmesine imkan verilmesinde son derece önemli bir rol oynamıştır. Kararname, El Khomri yasasıyla aynı zamanda sunuldu; gelecek yıl başlayacak ve 2023’te tamamlanacak kararnamenin amacı, Fransız Ulusal Demiryolları’nın (SNCF) parçalanmasını ve sektörün özelleştirilmesini kolaylaştırmaktır. Kararname, toplu sözleşmelerin, SNCF içinde tesis bazında görüşülmesine imkan veriyor.

CGT ve küçük-burjuva Yeni Anti-Kapitalist Parti’ye (NPA) yakın sendika federasyonu Dayanışma Birlik Demokrasi (SUD), birlikte, son sendika seçimlerinde SNCF işçilerinin yüzde 51’inin oyunu aldılar ve dolayısıyla, kararnamenin kabul edilmesini engelleyecek bir konumdaydılar. Ama yine de, bunu yapmadılar.

CGT imzalamayı reddetti, ancak kararnamenin kabul edilmesine karşı oy vermedi ve böylece geçmesine izin verdi. Bu, SUD’a, PS hükümetiyle ya da Fransız Demokratik İşçi Federasyonu (CFDT) gibi açıkça PS yanlısı olan sendikalarla karşı karşıya gelme riski olmaksızın, demiryolu kararnamesine karşı oy kullanma lüksünü verdi. CGT, kararnamenin geçmesine izin vererek, aynı zamanda, kendisini, PS’nin reformlarının kabul edilmesinin ardından ortaya çıkmaya başlayan patlayıcı durumla başa çıkmaya hazırlıyor.

CGT anlaşmayı imzalamamış olduğu için, artık, SCNF şirketi genelindeki anlaşmada tesis bazında tavizler üzerine gelecekteki görüşmelerden dışlanacak. Bu görüşmelere, şimdi, açık bir biçimde El Khomri yasasını destekleyen CFDT gibi PS yanlısı sendikalar yön verecek. Bu, CGT bürokrasisine, gerçekte bu durumun düzenlenmesinde son derece önemli bir rol oynamış olsa da, her yeni tavizde sorumluluktan kurtularak ve hatta birkaç sembolik eleştiri yaparak Pontius Pilate rolü oynama imkanı veriyor. [Pontius Pilate: İsa’yı yargılayan mahkemenin başkanı. Pontius’un daha sonra yargılamadan çekildiğine inanılır –çev.]

Bu gelişmeler, işçiler ve gençlik için, PS’nin –Avrupa Birliği (AB) genelindeki hükümetlerle aynı doğrultuda– dayattığı kemer sıkma gündemine ve sosyal gerilemeye karşı çıkmak üzere, siyasi perspektif ve stratejiye ilişkin son derece önemli konuları gündeme getiriyor. AB, Britanya’nın AB’den çıkma oyunun etkisiyle çöküyor ve Belçika ile Yunanistan’daki kitlesel gösteriler, işçi sınıfı içinde, AB kemer sıkma gündemine ve ordunun ve polis devleti yetkilerinin güçlendirilmesine yönelik kitlesel muhalefeti vurguluyor.

Bununla beraber, işçi sınıfı içindeki bu muhalefet, işçi sınıfı içinde yeni bir devrimci siyasi önderlik inşa edilmeksizin seferber edilemez. Fransa’da on yıllardır PS’nin “sol”unda olduğu sanılan küçük-burjuva partiler, Sol Cephe ve NPA, El Khomri yasasına karşı mücadele sürecinde, iflas ettiklerini kesin olarak göstermişlerdir. 2012’de Hollande’a oy çağrısı yapan ve PS’nin iktidara gelmesine yardım eden bu gruplar, etkin bir şekilde, El Khomri yasasına yönelik muhalefetin kontrolünü sendikalara teslim ettiler.

Bu yıldan önce PS’nin kemer sıkma önlemlerine karşı muhalefeti harekete geçirmemiş olan CGT, SUD ve FO, yasaya karşı başlangıçta gençlik arasında yoğunlaşan patlayıcı halk öfkesi koşulları altında azımsanmayacak protestolar örgütlediler. Ancak onlar, kendilerinin de 2012 seçimlerinde desteklemiş olduğu PS hükümetine ya da Avrupa kapitalizminin daha kapsamlı krizine karşı siyasi bir mücadele örgütlemek niyetinde değillerdi. FO lideri Mailly ve CGT Genel Sekreteri Philippe Martinez, sadece, PS’den elde edilebilecek herhangi bir taviz peşinde koşuyordu.

Ne var ki, protestolara saldırması için çevik kuvvet orduları gönderen ve daha sonra, Cezayir savaşından beri -60 yılı aşkın süredir- eşi görülmemiş bir kararla onları bütünüyle yasaklama tehdidinde bulunan PS, protestolara şiddetle düşmandı. Paris’teki 12 Kasım saldırılarının ardından uygulamaya konan olağanüstü halin, doğrudan işçi sınıfının sosyal haklarını hedef aldığı kanıtlandı.

Artık, PS’nin herhangi bir tavizi pazarlık etmeyeceği ve daha fazla muhalefetin devletle doğrudan bir çatışmaya yol açtığı iyice belli olduğunda, Mailly ve Martinez, kendi örgütledikleri protesto hareketini yavaş yavaş sona erdirmek üzere harekete geçiyorlar.

İşçiler arasında hala patlayıcı bir muhalefet söz konusu. Mailly ile Martinez’in moral bozukluğunu PS’ye yönelik toplumsal muhalefet durumunun temsili olarak daha genel biçimde ele alan medya haberleri, PS yanlısı resmi propagandanın ve yasayı geçirmeye can atan gazeteciler ile politikacıların hüsnükuruntusunun bir karışımıdır. Bununla birlikte, CGT ile FO’nun tutumu, bir uyarı teşkil etmektedir: muhalefet, yalnızca, sendikalar ile devlet arasında resmi “sosyal diyalog” kanallarının dışında, PS hükümetine ve onun küçük-burjuva müttefiklerine karşı siyasi olarak bağımsız bir mücadele biçimini alabilir.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır