Bugün Yeni Olanlar
Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları
Arşiv
DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım
DİĞER DİLLER
İngilizce
Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce
ANA BAŞLIKLAR
Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi
Bush, Türkiyeye Irakta PKKya saldırması için yeşil ışık yaktı Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar
Asyada tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı
Mehring Bookstan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri
Livio Maitan (1923-2004): eleştirel bir değerlendirme
|
|
DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz
Yazıcıya hazırla
Yunanistan’da Syriza’nın ihanetinin birinci yılı
Bill Van Auken
19 Temmuz 2016
İngilizceden çeviri (15 Temmuz 2016)
Bu hafta, Başbakan Alexis Tsipras önderliğindeki Syriza (“Radikal Sol Koalisyon”) hükümetinin Yunanistan işçi sınıfına karşı gerçekleştirdiği tarihsel ihanetin birinci yılına işaret ediyor.
Ocak 2015’te bir işçi sınıfı militanlığı ve Avrupa Birliği’nin (AB) talep ettiği kemer sıkma politikalarına karşı çıkma sözü üzerinden iktidara gelmesinden yedi ay sonra, Syriza, sağcı öncellerinin girişmiş olduğundan bile çok daha gaddar bir kemer sıkma programını dayattı.
Bu ihanetin tamamlanması, Yunanistan halkının Tsipras hükümetinin çağrıda bulunduğu bir referandumda “troyka”nın (Avrupa Birliği, Uluslararası Para Fonu ve Avrupa Merkez Bankası) talep ettiği bir kemer sıkma paketine ezici bir şekilde karşı oy verdiği 5 Temmuz ile Syriza hükümetinin ezici çoğunlukla daha yeni reddedilmiş olandan bile daha derin kesintiler içeren bir kurtartma anlaşmasını kabul ettiği 13 Temmuz arasındaki haftada gelişti.
Hem Yunanistan’da hem de uluslararası ölçekte bütün sahte sol örgütler topluluğu referandumu Syriza’nın ve Tsipras’ın mücadele etme kararlılığının bir göstergesi olarak selamlarken, Dünya Sosyalist Web Sitesi, 27 Haziran 2015 tarihli bir açıklamada, Tsipras’ın referandumunun, “Yunanistan’ın, işçilerin ve orta sınıfın geniş kesimlerinin zararına, bankalarca yağmalanmasına demokratik bir meşruiyet cilası sürmek için tasarlanmış, gerici bir sahtekarlık”tan ibaret olduğu uyarısında bulunmuştu.
Oysa sonunda, Tsipras’ın sinik manevrası geri tepti. O ve onun Syriza önderi çalışma arkadaşları Yunanistan emekçilerinin Avrupa emperyalizminin tehditleriyle gözünün korkutulacağına ve kemer sıkmaya, kendi teslimiyeti için onları suçlamasına imkan sağlayacak şekilde “evet” oyu vereceklerine bel bağlarken, emekçiler, bunun yerine, kapitalizme karşı gerçek bir mücadeleye hazır olduklarının sinyalini verecek şekilde büyük çoğunlukla “hayır” oyu verdiler. Şoka uğrayan ve dehşete kapılan Tsipras ile kabinesi, “troyka” ile gerici anlaşmalarını mümkün olduğunca çabuk bir şekilde onaylamak üzere harekete geçti.
Bugün, Yunanistanlı emekçiler bunun sonuçlarına katlanıyor. Ülke ekonomisi yaklaşık dörtte bir oranında küçüldü ve dibe dalmaya devam ediyor. Sosyal güvenlik sisteminden geriye kalanlar, 25 yaş altı işçilerin yarısının işsiz olduğu ve emeklilerin gelirlerinde kabaca üçte birlik kesintiye tanık olduğu koşullar altında, lime lime ediliyor. Şimdi, en ağır şekilde işçi sınıfına ve yoksullara düşen hakları geriletici bir vergiler dizisinin yanında, yeni kesintiler uygulanıyor.
Aynı anda, Syriza hükümeti, AB’yle, önümüzdeki on yıllar için 1930’ların Büyük Bunalım’ını hatırlatan koşulları dayatacak şekilde, bu kemer sıkma rejimini kalıcı kılacak mekanizmalar üzerine görüşüyor.
Syriza hükümetine yönelik, kemer sıkma önlemlerine karşı Yunanistan işçi sınıfının geniş kesimlerinin katıldığı Mayıs ayındaki üç günlük grevde dışa vurulan, yükselen bir öfke söz konusu. Bu koşullar altında, yalnızca Yunanistan’daki değil ama uluslararası ölçekte işçiler için en belirleyici sorun, ihanetin nasıl gerçekleştirildiğinin ciddi bir siyasi çözümlemesini yapmak, işçi sınıfının içinden geçtiği son derece önemli stratejik deneyimin bir bilançosunu çıkarmaktadır.
Yalnızca Dünya Sosyalist Web Sitesi (WSWS) ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) böylesi tutarlı ve uyumlu bir çözümleme sağlamıştır. WSWS ve DEUK, bunu yapmak için, ihanetin tamamlanmasını beklememiş, aksine, çok öncesinde (24 Ocak 2015’te), Syriza’nın iktidara gelmesinin “krizden bir çıkış yolu”nu değil, aksine, “devasa bir tehlike”yi temsil ettiği uyarısında bulunmuştu.
WSWS, açıklamayı şöyle sürdürmüştü: “Syriza, solcu görünüşüne rağmen, orta sınıfın hali vakti yerinde kesimlerine dayanan bir burjuva partisidir. Onun politikaları, ayrıcalıklarını toplumsal düzeni koruyarak savunmaya çalışan sendika bürokratları, akademisyenler, uzmanlar ve parlamento görevlileri tarafından belirlenmektedir.”
Biz, Syriza’nın oportünist politikasını ve üst orta sınıf tabanını paylaşan küçük-burjuva sahte solcular tarafından, Syriza’nın seçilmesini işçi sınıfı adına bir zafer olarak göklere çıkarmada onlara katılmadığımız için “sekter” olarak suçlandık. Onlar, işçi sınıfının, onu politik olarak her nasılsa netleştirecek ve sağlamlaştıracak Syriza “deneyimi”nden geçmesini engellemek için hiçbir şey yapılamayacağında ısrar ettiler.
Syriza’ya ilişkin yanılsamaları coşkuya yaymış olan, Fransa’daki Yeni Anti-Kapitalist Parti’den (NPA) ABD’deki Uluslararası Sosyalist Örgüt’e (ISO), Almanya’daki Sol Parti’den Brezilya’daki PSTU’ya kadar aynı unsurlar, şimdi, işçi sınıfı içinde yalnızca ihanete, gerilemelere ve yönelim bozukluğuna yol açmış olan bu “deneyim”den herhangi bir ders çıkarmaya öfkeli bir halde karşı çıkıyorlar.
Bu siyasi grupların Syriza’ya yönelmesi, siyasi bir kafa karışıklığı veya yanlış bir teşhis yapma meselesi değildir. Gerçekte, onun programından emperyalist ajan Tsipras’a bağlı ve onu da kapsayan önderliğinin karakterine kadar, bu partinin gerici, burjuva karakterini görmezden gelmek imkansızdır. Tersine, onlar, aynı türde politikayı benimsedikleri ve iktidara gelmeleri halinde aynı türde acımasız işçi sınıfı karşıtı politikaları uygulayacakları için Syriza’yı desteklediler.
Bu politika, yüzsüz ifadesini, yarım yüzyılı aşkın süre önce Dördüncü Enternasyonal’den tümüyle kopan Troçkizm karşıtlarının sahte sol yayını International Viewpoint’in sayfalarında buluyor. O, Yunanistan’daki devlet kapitalizmi teorisini savunan Enternasyonalist İşçi Solu (DEA) grubunun önderlerinden Antonis Davanellos’un, 13 Temmuz tarihli, büyük kısmı Syriza içindeki Sol Platform’undan gelen bir sahte sol örgütler ittifakı olan Halkın Birliği’nin geçtiğimiz ayki konferansındaki açıklamasını yayınlayarak ihanetin yıldönümünü andı.
Tsipras’ın kabinesindeki eski bakanların ve Syriza’nın eski merkez komite üyelerinin önderlik ettiği bu gruplar, daha önce, kendilerini, Syriza’nın sola itilebileceği yanılsamasını yükseltmeye adamışlardı. Onların gerçek işlevi, Tsipras hükümeti Avrupa bankalarının talep ettiği politikaları uygularken ona sol bir örtü sağlamaktı. Onlar, geçen yılki ihanetten sonra bile parti içinde kaldılar ve ancak partiden atılmak üzere oldukları apaçık hale gelince ayrıldılar.
Davanellos, açıklamasına, etkileyici bir şekilde, “Syriza döneminin siyasi-teorik bir değerlendirmesine özel vurgu” yapanları reddederek başlıyor ve bunun yerine, görevin, “siyasi pozisyonları, zaman zaman, oldukça ayrı olan” bir temelde “yeni bir ittifak” geliştirmek olduğunda ısrar ediyor.
Gerçek şu ki, Halkın Birliği içinde hakim olan şey, avrodan geri çekilecek ve drahmiyi yeniden uygulamaya koyacak şekilde, bir “Grexit” düzenlemeye dayalı keskin şekilde ulusalcı bir gündemdir. Bu, Syriza’nın politikalarından daha kemer sıkma karşıtı bir program değildir ve yalnızca, kemer sıkma uygulamasının AB’den Yunan burjuvazisine aktarılmasını talep etmektedir.
Davanellos “oldukça ayrı” siyasi pozisyonlardan söz ettiğinde, gerçekte kastettiği şey, kendisinin ve benzeri sahte solcuların, son derece gerici bir ulusalcı programa sol bir örtü sağlama yönündeki çabalarıdır.
O, Halkın Birliği üyelerinin, Britanya’da aşırı sağın hakim olduğu ve yabancı düşmanlığıyla boyanmış Brexit kampanyasının başarısından “memnun” olduğunu kabul ediyor ve Yunan sahte sol ittifakı aracılığıyla benzer akımların yayıldığını belirtiyor.
O, konferanstaki, “ulusal egemenliği savunma komiteleri” oluşturma ve Yunanistan’ın “sınırlarını kontrol etme” politikaları yönündeki önerilerden söz ediyor. Bu bakımdan, Halkın Birliği, Syriza hükümetinin uyguladığı göçmen karşıtı alçakça politikayı yalnızca tekrarlamaktadır. Tsipras hükümeti, Nisan ayından itibaren, sığınmacıları toplamaya başladı ve onlara Ortadoğu’nun ölüm tarlalarına geri dönmeyi dayattı.
Davanellos’un üstlendiği görev ve onun türü, böylesi gerici ulusalcı politikalara sahte bir “sosyalist” örtü ödünç vermektir.
Davanellos, açıklamasının sonunda, “Syriza’nın teslimiyetinin ve solun ayrışmasının ardından, Halkın Birliği, Memorandum karşıtı radikal solun yeniden gruplaşması için kritik öneme sahip yerdir.” diye bitiriyor.
Eğer Yunanistan’da “solun ayrışması” söz konusu ise, bu, Syriza’nın ihanetine zemin hazırlamış ve işçi sınıfının bu deneyimin derslerini çıkarmasını engellemek için çalışmış olan bu örgütlerin politikasının doğrudan ürünüdür. Eğer onlar “yeniden gruplaşma”da kararlıysalar, bu yalnızca kendilerini gelecekte daha da kötü suçlar gerçekleştirmeye hazırlamaları içindir.
Uluslararası Komite’nin Syriza’ya ilişkin yaptığı çözümlemenin ve Syriza’nın tüm sahte sol savunucularını teşhir etme yönündeki amansız mücadelesinin doğruluğu bütünüyle kanıtlanmıştır.
DEUK, Kasım 2015’teki “Yunanistan’da Syriza’nın İhanetinin Siyasi Dersleri” başlıklı açıklamasında, şunu vurgulamıştı:
Syriza deneyimi, işçi sınıfının, gençliğin ve sosyalist aydınların köklü bir yeniden yöneliminin gerekliliğine işaret etmektedir. 1930’lardan bu yana görülmedik bir küresel ekonomik krizle ve tüm kapitalist sınıfın azılı saldırısıyla karşı karşıya olan işçi sınıfı, yeni, “sol” kapitalist hükümetleri seçerek kendisini savunamaz.
Bu değerlendirme, sadece Yunanistan’da değil, ama Podemos’la İspanya’da, Jeremy Corbyn’in İşçi Partisi’ndeki itibarıyla Britanya’da ve Bernie Sanders’ın Demokratik Parti kampanyasıyla ABD’de doğrulanmıştır.
İleriye giden tek yol, Syriza gibi sahte sol partilere karşı uzlaşmaz bir mücadeleyle işçi sınıfına siyasi önderlik sağlamak üzere, gerçekten devrimci Marksist partilerin inşasında yatmaktadır. Bu deneyimlerin derslerini çıkarmaya başlamış olanlar için, bu deneyimlere göre hareket etmek üzere DEUK’a katılmanın ve bu mücadeleye girişmenin tam zamanıdır.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|