World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Fransa’nın sürekli olağanüstü hali

Alex Lantier
23 Temmuz 2016
İngilizce’den çeviri (21 Temmuz 2016)

Fransa Ulusal Meclisi, Çarşamba sabahı saat 4.53’te, ezici çoğunlukla, Sosyalist Parti (PS) hükümetinin Paris’teki 13 Kasım terör saldırılarının ardından uygulamaya koyduğu olağanüstü hali dördüncü kez uzatma lehine oy verdi. Meclis, 26’ya karşı 489 oyla, Nazi işbirlikçisi Vichy rejiminin II. Dünya Savaşı’nın sonunda çökmesinden bu yana Fransa’daki en uzun süreli olağanüstü hal haline gelmiş olan durumu uzattı.

Bunun, Fransa'daki son korkunç saldırıya geçici bir yanıt olduğu yönündeki resmi iddiaların, kabul edilebilir bir tarafı bulunmuyor (görünüşe göre dengesiz, borç içinde bir Fransız-Tunuslu bir kamyon sürücüsü, Nice’de Bastille Günü’nü kutlayan kalabalığa dalmış ve 84 kişiyi öldürüp, 100’den fazla kişiyi yaralamıştı). Kaynayan toplumsal gerilimlerle karşı karşıya olan egemen seçkinler, burjuva demokrasisinin Avrupa genelinde derinleşen krizinin ortasında, kalıcı bir olağanüstü hal uygulama ve demokratikten diktatörce egemenlik biçimlerine geçiş yapma yönünde ilerliyorlar.

Çarşamba günü, İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve, Le Monde gazetesiyle uzun bir röportajında, kamuoyuna, olağanüstü halin terörle mücadele için geçici, yasalara uygun bir politika olduğu yönünde güven vermeye çalıştı. O, “Olağanüstü hal, kalıcı bir durum değildir.” dedi ve ekledi: “Bu, kuraldışı bir durum değil, hukuk devletinin parçasıdır. Nice saldırısı, karşı saldırıların olabileceğini gösteriyor ve daha dikkatli olmayı gerektiriyor.”

Cazeneuve’nin güvenceleri bütünüyle saçmadır. Onun tüm argümanları, demokratik hakların kalıcı tasfiyesini meşrulaştırmayı amaçlamaktadır. Başbakan Manuel Valls’in Meclis’te belirttiği gibi, PS, Fransa’nın belirsiz bir süre boyunca 13 Kasım ve Nice saldırıları gibi olayların yakın tehlikesi içinde yaşayacağında ısrar etmektedir. Valls, “Bunları söylemek zor olsa da, bunu yapmak benim görevim. Saldırılar olacak ve başka insanlar ölecek. Alışmamamız gerekiyor, korkuya alışmamalıyız, bu tehditle yaşamayı öğrenmeliyiz.” demişti.

Eğer PS, terör tehdidinin hiç bitmeyeceğini iddia ediyorsa, bunun kaçınılmaz sonucu, PS’nin hiç bitmeyen bir olağanüstü hali desteklemesidir. Nitekim çeşitli medya yorumcuları, olağanüstü halin gelecek kışta, altı ay sonra süresi dolduğunda kaldırılmasının imkansız olacağını yazdılar. Onlar, olağanüstü halin, Nisan-Mayıs 2017'de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayları korumak için, en az altı ay daha uzatılmasının zorunlu olacağını iddia ediyorlar.

Aslında, Cazeneuve'nin iddiaları siyasi bir sahtekarlıktır; çünkü, hükümetin eylemlerinin amacı, terör saldırılarını durdurmak değildir. Olağanüstü hal yasası, 1955’te, Cezayir halkının Fransa’nın sömürgeci egemenliğine karşı 1954 başlayan silahlı ayaklanmasını ezmek ve Cezayirlilere karşı sömürgeci savaşa yönelik Fransız işçi sınıfı içindeki muhalefeti sınırlamak için tasarlanmıştı (ki bu başarısızlığa uğradı).

Bugün, 60 yılı aşkın bir süre sonra, olağanüstü halin ana hedefi terörizm değil; işçi sınıfı içindeki toplumsal ve siyasi muhalefettir.

Nice saldırısının ardından, Valls bile, devletin olağanüstü hal altındaki aşırı sert yetkilerinin (polise toplumsal protestoları yasaklama, sınırsız arama ve el koyma gerçekleştirme, basını sansürleme, mahkeme kararı olmaksızın evde göz hapsi uygulama ve askeri mahkemeler kurma izni), saldırıları durduramayacağını itiraf etmek zorunda kalmıştı. Bu polis devleti önlemlerinin, sözkonusu saldırıların temel nedenlerinin (NATO’nun İslamcı terör ağlarını Suriye’deki rejim değişikliği savaşındaki araçlar olarak kullanması ve Fransa’daki derin toplumsal kriz) üzerine gitmek ile hiçbir ilişkisi yoktur.

Tersine, Avrupa kapitalizmi II. Dünya Savaşı’ndan beri en büyük ekonomik ve siyasi krize sürüklenirken, tüm Avrupa ülkelerindeki egemen sınıflar demokratik haklardan vazgeçmek üzere harekete geçiyorlar. İşçiler demokrasinin keyfi olarak uygulanan bir olağanüstü hal eliyle alaşağı edilebileceğini keşfederken, kapitalist demokrasinin kırılgan ve nihayetinde sürdürülemez karakteri milyonların önünde açığa çıkıyor.

Fransa Ulusal Meclisi’nin olağanüstü hali uzatma lehine oy verdiği gün, Türk hükümeti, geçtiğimiz haftaki başarısız askeri darbenin ardından ordu ve devlet aygıtı içinde gerçekleşen kapsamlı temizliğin ortasında, üç aylık bir olağanüstü hal uygulamaya koydu.

Britanya’da, Avrupa Birliği’nden ayrılma yönündeki referandum sonucu, kapsamlı bir siyasi krizi dizginlerinden boşaltmış durumda. Egemen seçkinlerin çeşitli kesimleri, Brexit sonucunu tanımama çağrısı yapıyor ve İşçi Partisi’nin seçilmiş önderi Jeremy Corbyn’i anti-demokratik bir şekilde yerinden etmek ve partinin sosyal ve dış politikasını daha da sağa kaydırmak amacıyla, onun tabanını temizlemeye çalışıyorlar.

Ezici halk muhalefetine rağmen dış politikasını yeniden askerileştiren Alman hükümeti, orduyu Almanya içinde konuşlandırmanın planlarını yapıyor.

Fransa’daki PS hükümeti, olağanüstü hali, zaten, başta işçilerin ve gençliğin hakları geriletici iş yasasına karşı bahar aylarında düzenlediği kitlesel protestolar olmak üzere, kemer sıkma önlemlerine yönelik patlayıcı toplumsal muhalefeti ezmeye çalışmak için kullanıyor. O, anayasal olarak korunan grev ve protesto haklarını çiğneyecek şekilde, gösterileri tamamen yasaklama tehdidinde bulundu. Hükümet, protestolara çevik kuvvet sürüleriyle sert bir şekilde saldırmış ve polis sendikasının bir karşı gösteri örgütlemesine yardımcı olmuştu.

Fransız devletinin tepkisi, özellikle de 1950’lerin ve 1960’ların olağanüstü halleri ile karşılaştırıldığında, anayasayı altüst etmenin ve demokratik hakları bastırmanın gerekçesi olarak gösterdiği terör tehdidiyle bütünüyle oransız görünmektedir.

Cezayir savaşı sırasında uygulanan üç olağanüstü halden en uzunu sekiz ay sürmüştü. Savaş 1955’te başlarken, 1958 hükümet darbesinin ardından ve Cezayirli generallerin 1961’deki başarısız darbesinden sonra uygulanan bu olağanüstü haller, yüz binlerce yaşama mal olan ve milyonlarca askerin seferberliğini kapsayan bir savaşın ortasında gelmişti. 1958 ve 1961 olağanüstü halleri, işçi sınıfının savaşa muhalefetini bastırmaya hizmet ederken, aynı zamanda, Fransız silahlı kuvvetlerinin başta İspanya’daki faşist Franco rejimi olmak üzere uluslararası desteğe sahip olan ve hükümetin işçi sınıfı içindeki savaş karşıtı duyarlılığa teslim olduğunu hisseden güçlü kesimlerinin başkaldırılarına karşı koymayı amaçlıyordu.

Charlie Hebdo cinayetleri, 13 Kasım saldırıları ve geçtiğimiz hafta Nice’de yaşanan katliam, genellikle çoğu Fransız istihbaratınca tanınan bir avuç terörist eliyle, belirsiz koşullar altında gerçekleştirildi. Bu saldırılar, 200’den fazla cana mal olmuş olsa da, Cezayir savaşının toplu kıyımının yanında sönük kalmaktadır.

Bu histerik, anti-demokratik gericiliği harekete geçiren şey, son tahlilde, işçi sınıfı içinde yükselen toplumsal ve siyasi muhalefettir. Bu muhalefet gelişir ve siyasi olarak her zamankinden daha bilinçli biçim alırken, işçilerin karşı karşıya olduğu merkezi görev, iflas etmiş bir kapitalist düzeni yöneten egemen sınıfın diktatörlük yönelimine karşı demokratik hakların savunusudur.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır