World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Tunus genelinde işsizliğe karşı kitlesel protestolar patlak verdi

Alex Lantier
25 Ocak 2016
İngilizce’den çeviri (23 Ocak 2016)

Üniversite mezunu sebze satıcısı Mohamed Bouazizi’nin, Tunus Devlet Başkanı Zeynel Abidin Bin Ali’yi deviren devrimci mücadelelere dönüşen işsizliğe karşı kitlesel protestoları tetiklemiş olan kendini yakma eyleminden beş yıl sonra, Tunus’un dört bir yanında, yeniden, işçilerin ve öğrencilerin işsizliğe karşı kitlesel protestoları patladı.

Tunus’un güneyindeki Kassarin kentinde öğretmen olarak iş arayan Ridha Yahyaoui adlı gencin geçtiğimiz Cumartesi günü bir protestoda ölmesinin ardından, protestolar güney ve batı Tunus geneline, başkent Tunus’a, Perşembe günü de tüm ülkeye yayıldı. Aracının devrilmesi sonucunda bir polis ölürken, Tunus güvenlik güçlerinin 2011 ayaklanması sırasında onlarca protestocuyu öldürdüğü Kassarin’de Perşembe günü çıkan çatışmalar sırasında çok sayıda protestocu yaralandı.

Elektrik teknisyeni Mohamed Mdini, Kassarin’deki bir protestoda, Reuters’a, “13 yıldır işsizim ve vasıflı bir teknisyenim. Bizler sadaka değil, sadece çalışma hakkımızı arıyoruz.” dedi.

Perşembe günü iş isteyen ve rejimin devrilmesi çağrısı yapan işsiz üniversite mezunlarının başkent Tunus’ta düzenlediği bir mitingin ardından, dün, devlet, Tunus genelinde akşam 8 ile sabah 5 saatleri arasında sokağa çıkma yasağı ilan etti. Tunus içişleri bakanlığı, protestoların, “kamu mülkiyetinde ve özel mülkiyette zarara” yol açtığı uyarısında bulundu. Bakanlık sokağa çıkma yasağına karşı çıkan herkes aleyhine dava açma tehdidinde bulundu. Bununla birlikte, Kassarin’deki protestocular kendi bölgelerinde hafta başı ilan edilmiş yerel sokağa çıkma yasağına çoktan başkaldırmış durumda.

Tunus’ta kitlesel protestoların patlak vermesi, işçi sınıfını beş yıl önce ilk olarak Tunus’taki Bin Ali diktatörlüğüne, ardından da Mısır’daki Mübarek diktatörlüğüne karşı devrimci mücadeleye sokan sorunların hiçbirinin çözülmemiş olduğunu göstermektedir. Amerika Birleşik Devletleri ve büyük Avrupa devletleri, Libya’dan Mali’ye kadar bölgeyi perişan eden savaşlara milyarlarca dolar harcadılar. Aynı anda, NATO güçleri ve Tunus kapitalist sınıfı, emekçilerin temel toplumsal ihtiyaçlarını karşılamayı ya da temel demokratik haklara saygı göstermeyi başaramadılar.

İslamcı Ennahda partisinin iktidarda olduğu bir ara dönemin ardından, Bin Ali’nin partisi Anayasal Demokratik Birlik (RCD), yenilenen adıyla Nidaa Tunus, ülkenin yozlaşmış sendika bürokrasisinden ve orta sınıf “sol” gruplarından gelen destekle, 2014’te iktidara döndü.

Protestolar, bir hafta önce, Ridha Yahyaoui, Milli Eğitim Bakanlığı’nın iş için geri çevirdiği işsiz işçilerin bir mitinginde konuşmak üzere bir direğe tırmanmasının ardından elektrik çarpması sonucu öldüğünde başladı. Yahyaoui, geçtiğimiz yıl bir oturma eylemi düzenlemelerinin ve bu yılın başında taleplerini sunmak üzere yerel yetkililerle bir araya gelmelerinin ardından işe alınmaları reddedilmiş olan yedi işsiz üniversite mezunundan biriydi.

İşsiz Üniversite Mezunları Sendikası’nın genel sekreteri Salem Ayari, Huffington Post-Maghreb’e, Yahyaoui ile ilgili olarak, “kısa süre önce, isminin, durumlarını düzenlemek üzere başbakana teslim edilecek dosya listesinden çıkarılmış olduğunu fark etmişti. … Liste, konuyla ilgilenen belediye başkanına veya milletvekiline danışmaksızın değiştirilmiş ve manipüle edilmiş.” dedi.

Yahyaoui’nin, aynı Bouazizi’ninki gibi trajik ölümü, Kassarin ile Sidi Bu Zeyd’in bulunduğu Tunus’un güneyindeki durgunluk içindeki sanayi ve madencilik merkezleri genelinde protestoları tetikledi.

Protestolara, belge ve düzgün çalışma koşulları talep eden Beja’daki inşaat işçileri ve gündelikçi işçiler katıldı. Protestocular yürüyüş düzenlediler, yolları kapattılar ve Meknassi ile Susa dahil, tüm güney ve orta Tunus’taki kentlerde belediye binalarını işgal etmeye çalıştılar. Hükümet, Çarşamba günü, Kassarin’e ödünler verme ve birkaç bin iş yaratmayı vaat etme yoluyla hareketi sona erdirmeye çalıştığında, Tunus’un diğer kentlerindeki işçiler de harekete katıldı. Sidi Bu Zeyd, Beja, Kabili, Meknassi, Mazouna, Gabes, Safakes ve Susa kentlerinin hepsi protestolarla sarsıldı.

Cendube ile Tuzer’dekiler dahil olmak üzere çeşitli hükümet binaları, öğrenciler ve iş isteyen işsiz işçiler tarafından işgal edildi. Protestolar, haberlere göre, başkentin, protestocuların yolları kapattığı ve bir polis karakolunu ateşe verdiği işçi sınıfı semtlerini de vurdu.

Hafta sonunda protestoların yayılması üzerine hükümet alarm durumuna geçerken, Bin Ali rejiminin eski bir yetkilisi olan Devlet Başkanı Béji Caïd Essebsi, geçtiğimiz akşam bir televizyon konuşmasında Tunus halkına seslendi. “İşsizlik sonsuza kadar bekleyemez” itirafıyla bir anlığına kitlelerin halinden anlıyormuş gibi yapan Essebsi, “yangınlar çıkarılmasına yardım etme; kundaklama ve yağma emri verme” gerekçesiyle protestolarda faal olan, kimliği tespit edilemeyen insanlara saldırdı. 

Devletin, “ihtiyaç durumunda diğer projelerden alma yoluyla gerekli para kaynaklarını bulabileceği”ne emin olduğunu söyleyen Essebsi, sinik bir şekilde, herhangi bir ek para harcamaksızın iş yaratacağını söyledi. Bununla birlikte, Essebsi, hükümeti her ne yapmışsa, “yabancı ortaklarına”, yani, Avrupa ile Amerika’daki emperyalist ülkelerdeki büyük bankalara ve hükümetlere, “mali ve diğer, bütün yükümlülüklerine” uyma sözü verdi.

Essebsi’nin söylemsel vaatlerine karşın, geçtiğimiz beş yıl, emekçi kitlelerin temel toplumsal ve demokratik taleplerinin, Kuzey Afrika’daki kapitalist egemenlikle ve özellikle emperyalist güçlerin artan askeri operasyonlarıyla kesinlikle bağdaşmadığını göstermiştir. Tunus, yatırımdan ve işten mahrum edilmiş ve NATO ile onun İslamcı müttefiklerinin Albay Muammer Kaddafi rejimini kanlı bir savaşta devirmesinin ardından komşu Libya’dan yayılan katliamlarla vurulmuştur.

Tuniscope, Tunus’ta işsizliğin yüzde 15’in üstünde (gençliğin üçte birinden fazlası dahil) olduğunu, kayıt dışı ekonominin gayrisafi yurtiçi hasılanın yüzde 54’ünü bulduğunu ve alım gücünün devrimin başlangıcından bu yana yüzde 40 düştüğünü bildirdi.

En önemlisi, Bin Ali’nin düşüşünden sonraki beş yıl, ne kadar güçlü olursa olsun, hiçbir toplumsal protestonun, başında devrimci bir parti olmaksızın işçi sınıfı için bir zafer üretemeyeceğini sergilemiştir. Tunus ve Mısır’daki 2011 ayaklanmaları, işçi kitlelerini seferber eden güçlü devrimci mücadelelerdi. İşçi kitleleri, daha önce yenilmezmiş gibi görünen, korkulan diktatörlüklerin güvenlik güçlerinin direnişini hızla paramparça etmişti.

Tunus ve Mısır’da işçi sınıfına önderlik etmek ve ardından iktidarı ele geçirip sosyalist bir toplum yaratmak için mücadele eden devrimci bir partinin yokluğunda, her iki rejim de, en sonunda, kendilerini istikrara kavuşturabildiler. İktidarın kısa bir süreliğine İslamcıların eline geçmesinin ardından, eski otokratların çevresindeki kişiler (Tunus’ta Essebsi ve Mısır’da General Abdülfettah el-Sisi), sonunda, çeşitli küçük-burjuva “sol” örgütlerin desteğiyle iktidara dönmeyi başardılar.

Uluslararası ölçekte burjuvazi, bu “sol” güçler tarafından oynanan rolün tamamen bilincindedir ve onları cömertçe ödüllendirmiştir. Tunus Genel İşçi Sendikası (UGTT) ve Tunus İnsan Hakları Birliği (LTDH), 2015 Nobel Barış Ödülü’nü, çeşitli iş dünyası ve uzman grupları ile paylaştı. Nobel komitesi, onların “Tunus’ta çoğulcu demokrasinin kurulmasına yaptıkları belirleyici katkı”yı göklere çıkardı.

Tunus’taki protestoların şimdi gösterdiği gibi, UGTT ve LTDH, bir demokrasi değil, yoğun ekonomik baskı ve işçi sınıfı içindeki kitlesel muhalefetin bastırılması üzerine inşa edilen eski diktatörlüğün dönüşü için yeni bir görünüm oluşturmuştu. Onlar, demokratik iddialarına karşın, şimdi, Libya’dan gelen teröristlerin protestolara sızdığı yönünde korkutucu hikayeler yayarak protestoları boğmaya ve polis baskısını meşrulaştırmaya çalışıyorlar.

Bin Ali rejiminin önemli bir destekçisi olan UGTT, göstericilerin taleplerini kısaca “meşru” olarak adlandıran, ardından da UGTT üyelerini devlet binalarını protestoculardan korumak üzere binaların çevresine yerleştirmeyi öneren bir açıklama yayınladı. Açıklamada, sendika, “toplumsal protestoyu manipüle etmeye çalışan suç çetelerinin yağmasını ve hırsızlığını kınar… ve kamunun ve özel kuruluşların binalarını korumak üzere üyelerini genel bir seferberliğe çağırır.” deniyordu.

2014 seçimleri öncesinde Nidaa Tunus ile ittifak kuran ortak sınıf “sol” bir gruplaşma olan Halk Cephesi’nin asli unsuru Tunus Emekçileri Partisi’nin lideri Hamma Hammami de, partisinin Tunus’ta bir devrimi bir kez daha engellemek istediğini netleştiriyor. Mosaïque FM’e konuşan Hammami, Halk Cephesi üyeleri “protestolara kuşkusuz katılmakla birlikte”, bu, “yalnızca uzlaştırıcı bir karakteri korumak için onlara biçim verme amacıyladır. Başka bir şey için değil.” dedi.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır