Bugün Yeni Olanlar
Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları
Arşiv
DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım
DİĞER DİLLER
İngilizce
Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce
ANA BAŞLIKLAR
Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi
Bush, Türkiyeye Irakta PKKya saldırması için yeşil ışık yaktı Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar
Asyada tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı
Mehring Bookstan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri
Livio Maitan (1923-2004): eleştirel bir değerlendirme
|
|
DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz
Yazıcıya hazırla
Yıldız Savaşları: Güç Uyanıyor: Gerçek uyanış yok
Matthew MacEgan ve David Walsh
5 Ocak 2016
İngilizceden çeviri (22 Aralık 2015)
Yönetmen: J. J. Abrams; Senaryo: Lawrence Kasdan, J. J. Abrams ve Michael Arndt
Jedi’nin Dönüşü’nün (1983) devamı, popüler bilim kurgu filmlerinin özgün üçlemesindeki son film Yıldız Savaşları: Güç Uyanıyor, 18 Aralık’ta gösterime girdi. İlk film, 1977’de yayımlanmıştı. Güç Uyanıyor’un gösterimi, büyük bir halkla ilişkiler kampanyası ve yaygın medya tantanası ile çevrelenmiş durumda. Halka, sinemaya gidip filmi izlemenin neredeyse vatandaşlık görevi olduğu bildirildi.
J.J. Abrams (Star Trek, 2009; Star Trek - Bilinmeze Doğru, 2013) tarafından yönetilen yeni film, Yıldız Savaşları’nın “son” bölümü olduğu varsayılan Sith’in İntikamı’ndan 10 yıl sonra geliyor. Sith’in İntikamı, nasıl Anakin Skywalker’ın Darth Vader’a ve “demokratik” Galaksi Cumhuriyeti’nin birinci Galaksi İmparatorluğu haline geldiğini anlatan üçlemesinin tanıtıcı filmiydi. Bu yeni sunum, bir sonraki kuşağın hikayesini ve onların, atalarının çalkantılı eserleriyle nasıl uğraştıklarını anlatan bir üçlemenin ilk bölümünü oluşturuyor.
Hikaye, Jedi’nin Dönüşü’nde anlatılan olaylardan 30 yıl sonra gerçekleşiyor. “İsyancı” ittifak görevini yerine getirmiş ve bir “Yeni Cumhuriyet” kurmuştur. Ancak, eski Galaksi İmparatorluğu’nun En İlk Düzen olarak bilinen bir kalıntısı, güç sergilemeye başlamıştır. General Leia Organa (Carrie Fisher) önderliğindeki savaşçılar İlk Düzen’in yükselişine karşı koyar ve kendilerini “Direniş” olarak adlandırırlar.
Hem İlk Düzen hem de Direniş, inzivaya çekilmiş olan “son Jedi” Luke Skywalker’ı (Mark Hamill) aramaktadır. Dev bir hologram olarak görünen İlk Düzen’in lideri kötü karakter Snoke (Andy Serkis), Skywalker’ın yerini bulması için, adamlarından biri olan Kylo Ren’i (Adam Driver) gönderir.
Ren’in araştırması, onu, bir Direniş pilotu olan Poe Dameron’un (Oscar Isaac) Skywalker’ın yerini gösteren bir haritayı ele etmiş olduğu Jakku gezegenine getirir. Dameron, yakalanmadan önce, verileri BB-8 adlı küçük bir robotun içine yerleştirir. Bu arada, Ren’in tarafındaki Fırtına Birlikleri’nden biri, FN-2187, daha sonra Finn (John Boyega), Ren bir grup köylüyü öldürme emri verdiğinde emre uymaz ve İlk Düzen’i terk eder. Finn, Dameron’a Ren’in kuvvetlerinden kaçmasında yardım eder fakat küçük uzay gemileri Jakku üzerinde vurularak düşürülür.
Kendisini çöl gezegende tek başına bulan Finn, kısa süre sonra, BB-8’e arkadaşça davranmış olan Rey adlı (Daisy Ridley) genç bir hurdacı ile karşılaşır. Finn, diğer saldırılardan, Rey ve BB-8 ile birlikte, Han Solo’ya ait olan, yıllar önce çalınmış uzay gemisi Millennium Falcon’un içinde gezegenden ayrılarak kurtulur. Rey ve Finn, haritayla birlikte Direniş’e dönmesi için BB-8’e yardım etmeye karar verirler ve sonunda, önceki gemisini arayan Solo ile Chewbacca’nın (Peter Mayhew) yardımıyla başarıya ulaşırlar.
İlk Düzen, yıldızları tüketen ve onların enerjilerini, özgün üçlemedeki Ölüm Yıldızları’na benzer şekilde, tüm gezegenleri atomlarına ayırabilen ışınlara odaklayan bir süper silah geliştirmiştir. İlk Düzen’in önderleri, Direniş’in bulunduğu gezegene bir saldırı hazırlamaktadır ki bu, Direniş’in önderleri Rey ile Finn’in korkunç silahı imha etmek üzere tehlikeli bir girişiminde bulunmasına neden olur…
Sonuçta, Güç Uyanıyor’un vasat bir aksiyon filmi olduğunu söylemek gerek. O, George Lucas tarafından yönetilen son “ön bölümler” gibi katlanılmaz değil ama hafif bir eğlence parçasıyken bile, hala sıradan.
Eğer Güç Uyanıyor, önceki filmler gibi bir tür rüştünü ispatlayan hikaye olarak tasarlanmışsa, o sürece ya da bir başkasına dair yeterince akla yatkın kavrayış sunmaması nedeniyle yetersiz kalmaktadır. Buradaki karakterler büyük ölçüde tek boyutlu. Rey, her durumda “girişken” ve “ateşli”; Poe, “fazlasıyla istekli” ve “kahraman”; Finn “iyi kalpli” ve bir kez bağlandığında “sonuna kadar sadık”. Bunun yanısıra, birçok şey hakkında küçümseyen ve atıp tutan birçok kötü adamlar var. Bu “çok, çok uzak” galakside, görünüşe göre, psikolojik karmaşıklık bilinmiyor.
Tüm Yıldız Savaşları filmleri, “iyi” ile “kötü” arasındaki bu basit ikiliğe dayanmaktadır. Komik bir şekilde, “galaksinin yazgısı”, her kesimden bir avuç bireyin, kısmen kalıtsal, kısmen mistik biçimde oluşmuş duygusal ve zihinsel durumlarını kontrol etme yeteneğine bağlıdır.
1977’deki orijinal film, bir tür alaya alma gibiydi ya da öyle görünüyordu (onu, yalnızca takıntılılar ciddiye aldılar). Carrie Fisher, gerçekte, biraz son yıllardaki tek kişilik şovlarının hammaddesi olan ilk üç filmdeki performansını küçük düşürmüştür. Yine de, o burada, malzemeyi son derece ciddi bir şekilde işlemek üzere ortaya çıkıyor. Para ve şöhret, hala çekiciliğe sahip. Ford ile Fisher arasındaki sahneler oldukça beceriksiz ve insan her ikisine de acıyor.
Bu filmin ortaya çıkması, büyük bir kültürel ve toplumsal olay gibi ele alınıyor. Amerika’nın ya da onun film endüstrisinin geçmişini zerre kadar idealize etmeden [söyleyebiliriz ki], “çok konuşulan film”in, dünya hakkında, belki acemice, belki aşırı duygusal bir şekilde, belki de üstün körü bir biçimde bir şeyler söyleme çabası içinde olduğu bir dönem vardı. Elli yıl önce, Elmer Gantry, Batı Yakası Hikayesi, Nuremberg Duruşması, Bülbülü Öldürmek, Dr. Strangelove, Doctor Jivago, Bonnie ve Clyde ve The Graduate gibi filmler dikkatleri üzerine çekiyordu. Bir kez daha belirtelim; bunların hepsi kusurluydu, bazıları oldukça ciddi kusurluydu ama onlar, her şeye rağmen, bir şey hakkındaki filmlerdi. Süper kahramanların maceraları ve benzerleri gülünç muamelesi görüyor ya da çocuklar için Cumartesi sabah kuşağı olarak yapılıyordu.
Güç Uyanıyor, kuşkusuz, yapılmış olduğu yıllara da tanıklık etmektedir. Başka türlü olması mümkün mü? Son 15-20 yıl, özellikle 11 Eylül 2001’den bu yana, aralıksız savaşın ve militarist saldırganlığın bir etkisi olmuştur. Bu film oldukça şiddet dolu ve Ren ile onun Fırtına Birlikleri’nin bir köyü yakıp kül ettiği ve Nazi “Görev Güçleri”nin ölüm mangalarına benzer bir şekilde köyün sakinlerinin tamamını öldürdüğü açılış sahnesi, belirli bir gönderme içeriyor.
Öte yandan, James Cameron’ın Avatar filmi de, açıkça, yeni-sömürgeci istilaların vahşetine gönderme yapıyordu ama hiç de emperyalist savaşa indirilmiş bir darbe değildi. Acımasız nesnel gerçekliklerin Güç Uyanıyor’un içine neredeyse kaçınılmaz “sızma”sını, savaşa karşı bilinçli veya tutarlı bir ifadeyle karıştırmak bir hata olur. Filmin çoğu, acısız, kan içermeyen öldürmeye ve sakatlamaya yönelik coşkulu bir övgüdür; yeter ki iyi amaçlar uğruna yapılsın. Toplumsal ve siyasi eleştiriler, olduğu kadarıyla, ciddi bir etki yaratmak için fazlasıyla biçimsiz ve cansız. İlk Düzen, Nazileri andıran faşist bir rejim olarak sunuluyor ama bu örgütün kökeninde, nedeni anlaşılmaz biçimde “karanlık” bir dizi manevi inanca sahip “şeytani” liderler vardır.
Yıldız Savaşları serisi, tarihteki en rağbet gören film. Online bilet satıcısı Fandango, Güç Uyanıyor’un, biletlerinin satışa çıktığı günden gösterime girmesinden önceki geceye kadar, şirketin tüm zamanlar boyunca herhangi bir film için en fazla satılan bilet rekorunu kırmış olduğunu bildirdi. Perşembe gecesinin sonunda, Güç Uyanıyor’un ön satışlarının 100 milyon dolara ulaşmış olduğu tahmin ediliyordu. Satışlar, Pazar gecesi, onu, sadece bir hafta içinde en yüksek kar eden ikinci film yapacak şekilde, 517 milyon dolara ulaşmıştı. Film, henüz, dünyanın en büyük ikinci film piyasası olan Çin’de gösterime girmedi.
Belirtildiği üzere, Abraham’ın filmi, özünde, devasa bir pazarlama bombardımanıyla halka empoze ediliyor. Hem Barack Obama hem de Hillary Clinton, kamuoyu önünde filmden bahsettiler.
Örneğin, Variety dergisi şunları yazdı: “Beyaz Saray, Yıldız Savaşları - Güç Uyanıyor’un, Cuma günü, askeri çatışmalarda akrabalarını yitirmiş aile üyelerinin bir kuruluşu olan Gold Star’ın üyeleri için gösterileceğini söyledi… Bir basın toplantısının sonunda, medyaya, ‘Evet millet, Yıldız Savaşları bileti almam gerekiyor.’ diyen başkan, ayrıca, gösterime katılacağını belirtti.”
Clinton, Cumartesi gecesi Demokratik Parti toplantısının kapanış konuşmasında, sözlerini, “Teşekkürler, iyi geceler ve Güç sizinle olsun.” diye bitirdi.
Yeni filmin yapımına katılanların birçoğu, röportajlarda, Yıldız Savaşları’nın 40 yıl sonra hala insanları cezbetmesinin nedeninin, serilerin olumlu bir mesaja sahip olması ve insanlara “umut” vermesi olduğunu belirttiler. Sorun şu ki, bu “umut”, gerçek sorunlara yönelik herhangi bir gerçek yanıt ya da bu sorunların ortaya konması üzerine bile kurulu değildir. “İyi” ve “kötü” kişiliklere saplanma, toplumsal gerçekliğe yaklaşımda, magazin gazetelerinin ve TV’deki pembe dizilerin ya da seçmenlerin medya tarafından yaratılmış imajlar temelinde, toplumsal konumlarının ve programın bütünüyle dışında bir erkeği ya da kadını seçmeye teşvik edildiği (“dürüst bir yüzü var”, “önderlik kapasitesine sahip”) ipe sapa gelmez Amerikan siyasi kampanyalarının pek ötesine geçmemektedir.
Aynı zamanda, Amerikan egemen seçkinlerinin görünür bir şekilde bir üçüncü dünya savaşını kışkırtmaya kararlı olduğu, daha önce tanık olunmamış bir istikrarsızlık ve belirsizlik döneminde, halkın, genel olarak tedirgin edici durumdan kurtulma yönünde açık bir arzusu söz konusu.
Güç Uyanıyor’un sıradanlığı izleyicilerin kabahati değil ama halkın daha fazlasını talep etmesi gerekiyor. Bu, basitçe, aksiyon türünde bile olsa ciddi veya meydan okuyan film yapmak değildir. Bu, tekrarlanıp duran, sıkıcı bir hal alıyor. Ridley’in ve Boyega’nın performansları sempatik karakterlere doğru ilerliyor ve film, kötücül ya da sinik değil ama nihayetinde, zaman öldürmekten başka bir işlev görmüyor.
Disney ve Lucasfilm, Yıldız Savaşları’nın VIII. ve IX. bölümlerini, sırasıyla, 2017’de ve 2019’da gösterime sokmayı planlıyorlar ve bölümlerden oluşan dizilerin dışında da filmler yapacaklar. Bölüm IV: Yeni Bir Umut’tan hemen önce, Aralık 2016’da, isyancıların Ölüm Yıldızı planlarını nasıl ele geçirdiğini gösteren Hile Bir gösterime sokulacak. O, ahlaklılıkla söz konusu olduğunda daha “gri” ve Güç ya da “iyi” ve “kötü” üzerine daha az odaklanmış olarak betimlendi.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|