World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Türkiye ile Arap devletleri Suriye ve Filistinlilerin bastırılması konusunda İsrail’in yanında

Jean Shaoul
12 Ocak 2016
İngilizce’den çeviri (8 Ocak 2015)

İsrail’in konut bakanlığı, Batı Şeria’nın bir bölgesinde 55.000 yeni ev inşa etmeyi ve Beytüllahim ile Ürdün Vadisi yakınında iki yeni yerleşim yeri oluşturmayı planlıyor.

İsrail’in bilgi özgürlüğü yasaları yoluyla devlet belgelerini edinen Barış Şimdi’nin bir raporuna göre, konut bakanlığı, uluslararası hukukun bir başka ihlaline örnek olarak, Batı Şeria’nın E1 bölgesinde, Kudüs yakınlarındaki Ma’ale Adumim yerleşim yeri civarında konutlar planlamak üzere gizlice mimarlar istihdam etmiş. E1’de 8.000’den fazla konutun yapılmasına ilişkin planlar, 2013’te, Washington’dan gelen baskının ardından iptal edilmişti.

İsrail’in E1’deki inşaatları, Doğu Kudüs’ü tamamen çevreleyen Ma’ale Adumim ile Pisgat Ze’ev’i birleştirecek ve Batı Şeria’nın coğrafi bütünlüğünü ortadan kaldıracaktı.

Bu planın açığa vurulması, İsrail’in Filistinlilere yönelik vahşi baskısı sürerken gerçekleşiyor. İsrail güvenlik güçleri, 1 Ekim’den bu yana 140’tan fazla Filistinliyi öldürdü, yüzlercesini yaraladı. Bu karşılık 21 İsrailli öldürüldü. İsrail kuvvetleri, geçtiğimiz iki hafta içinde, Batı Şeria’daki Filistinlilere yönelik 185 askeri baskın gerçekleştirdi ve bunların 8’i işgal altındaki Doğu Kudüs’teydi. Bu baskınlarda, çoğu Doğu Kudüs’te olmak üzere, 28’i çocuk, 4’ü kadın en az 130 Filistinli sivil tutuklandı.

Başbakan Benyamin Netanyahu’nun Likud Partisi önderliğindeki koalisyonun çoğunluğu Filistin Yönetimi’nin (FY) çöküşüne yol açmak ve Filistinlilere, gerçekte ırk ayrımcı bir devlet içinde hükmetmek isterken, güvenlik güçleri ve ordu buna karşı çıkıyor.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin, FY’nin tasfiye edilmesine karşı çıkan uyarısına uyan Netanyahu, İsrail’in güvenliğine zarar verebilecek daha kötü alternatifler karşısındaki korkudan dolayı, FY’nin çökmesini istemediğini söyledi. Kerry, FY’nin çöküşünün, sözde iki devletli çözümün su katılmadık sahtekarlığını açığa çıkaracağından ve ABD’nin jeo-stratejik çıkarları doğrultusunda bölgede gerçekleştireceği yeni askeri müdahale planlarını bozacağından korkuyor.

Ekim ayında baskının başlaması, Rusya’nın Suriye’deki doğrudan askeri müdahalesiyle çakışmıştı. Bunun üzerine, Washington’ın bölgesel müttefikleri İsrail ile ilişkilerini sağlamlaştırdılar.

İsrail’in Gazze’deki 1,8 milyon Filistinliye yönelik ablukasını dört yıldır takviye eden Mısır, 1 Kasım’da, tarihinde ilk kez, Birleşmiş Milletler’de, İsrail’in BM Dış Uzay’ın Barışçıl Kullanımı Komitesi’ne üyeliğini destekleme yönünde oy kullanırken, [Filistinlilere yönelik] ablukayı sıkılaştırdı.

Kısa süre sonra, Kuveytli yorumcu Saleh al-Shayeji, İsrail “bizim düşmanımız değil” açıklamasında bulunduğu bir makale yayınladı; Birleşik Arap Emirlikleri de, İsrail’in Abu Dabi’de bir diplomatik temsilcilik açmasını onayladı.

Suudi Arabistan, Tel Aviv’in İran’a karşı Sünni Arap ekseni içinde bir “gizli ortak” haline gelmesi girişimi içinde İsrail’in “Sünni Arap müttefikler”iyle sıcak ilişkileri hakkında açıklamalar yapan İsrailli yetkililer ile hem gizli hem de açık toplantılar düzenledi. İsrail’in Sünni müttefikleri, şimdi, bir kez daha, Riyad ile sıkı ilişkilere sahip olan Türkiye’yi de kapsıyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, birkaç gün önce, Tel Aviv ile ilişkileri normalleştirme yönünde bir ilk adım olarak diplomatik ilişkileri yeniden kurmaya yönelik bir anlaşmanın imzalanmasından sadece iki hafta sonra, Riyad’a resmi bir ziyarette bulundu. Cumartesi günü Türk medyasına yorumda bulunan Erdoğan, “İsrail, bölgede Türkiye gibi bir ülkeye muhtaçtır. Bizim de İsrail'e ihtiyacımızın olduğunu kabul etmemiz lazım. Bu, bölgenin bir gerçeği. Karşılıklı samimiyet çerçevesinde bu adımları atmayı başarabilirsek, normalleşme beraberinde gelir.” dedi.

Bu diplomatik hamleler, dönemin başbakanı Erdoğan’ın, 2009’da, Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda İsrail’in Gazze’ye yönelik 2008-2009 saldırısı üzerine bir açık toplantıyı kendisine Filistinlilerin dostu süsü vererek hışımla terk ettiğinde İsrail ile kamuoyu önünde yaşanan ağız dalaşının ardından geçen gergin yıllardan sonra gerçekleşiyor.

Erdoğan, 2010’da, İsrail’in Gazze ablukasını kırmaya çalışan Mavi Marmara yolcu gemisini ele geçirmesinin ve dokuz Türk vatandaşını öldürmesinin ardından, bu ülke ile olan ilişkileri koparmıştı. Ancak [iki ülke arasındaki] ticaret, kamuoyu önündeki tartışmanın arkasında, 2010’daki 3,44 milyar dolardan 2014’te 5,83 milyar dolara çıktı ve artmaya devam ediyor.

Her iki ülke de, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a karşı İslamcı asi grupları el altından destekledi. Her ikisi de, Suudi Arabistan, Katar ve Ürdün ile bir ittifak içinde, Suriye’de güçlü bir ABD askeri müdahalesi elde etmeyi denedi ve başarısız oldu. ABD’nin İran ile, bu ülkeye yönelik bazı yaptırımların 2016 başlarında kaldırılmasını gerektiren her türlü olası uzlaşmasına karşı çıkan Türkiye ve İsrail, [Suriye’deki] vekillerinin Rus kuvvetleri tarafından kırılıp geçirilmesinden ve muhtemelen “terörist gruplar” olarak adlandırılmalarından korkuyorlar (bu gruplar, Suriye’de ileride kendi çıkarlarına karşı işleyebilecek BM destekli “barış anlaşması”na dahil edilmediler). Türkiye’yi en çok kızdıran şey, PKK’nin, ABD Irak ile Suriye’de kendisiyle bağlantılı ayrılıkçı Kürt güçleriyle ittifak kurduğu için, bir terörist grup olarak tanımlanmamış olması.

Esad’ı alaşağı etmek ve Suriyeli Kürtler için Türkiye’deki Kürtlerin ayrılmasını cesaretlendirecek ayrı bir özerk bölgenin kurulmasını önlemek için İslamcı güçleri destekleyen Ankara, Suriye’deki savaşa giderek daha fazla bulaşıyor. Bu, çoğu korkunç koşullarda yaşayan yaklaşık 2 milyon Suriyeli sığınmacının akınına tanık olan Türkiye’de, PKK’ye karşı, ülkeyi istikrarsızlaştıran iç savaşını yeniden ateşlemiş durumda.

Tel Aviv, kendi adına, Rusya ile birlikte çalışma ve Suriye içinde, Golan Tepeleri yakınlarındaki vekil grupların kontrolü altında bir tampon bölge oluşturma peşinde koşmuştu. Bu, onun 1967’de Suriye’den ele geçirilmiş toprakları elde tutmasına ve yeni keşfedilen enerji kaynaklarından yararlanmasına olanak sağlayacaktı. Bununla birlikte, İsrail, Moskova’nın müdahalesinin, vahşi mezhep savaşında Suriye hükümet güçlerini destekleyen Lübnanlı militan grup Hizbullah’ı güçlendirdiğinden, giderek daha fazla kaygılanır hale geldi.

Hem İsrail’de hem de Türkiye’de, ekonomik büyüme, Avrupa’daki durgunluğun bir sonucu olarak yavaşladı. İsrail ekonomisi, 2014’teki Gazze savaşından beri ve süregiden Filistin huzursuzluğunun ortasında hız kaybetmiş durumda. Türkiye, Irak ile Suriye’deki savaşların ve Türk limanı Mersin ile Mısır’daki Port Said arasında bir taşımacılık anlaşmasını onaylamış olan Müslüman Kardeşler’den cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi koltuğundan eden askeri darbenin sonucunda, bölgesel ticaretinin bozulmasından zarar gördü.

Her iki ülke de, İsrail’e kendi iç kullanımı ve ihracatı için yeterli doğalgaz sağlayacağı tahmin edilen, Doğu Akdeniz açıklarında yakın dönemde keşfedilmiş doğalgazdan faydalanma peşinde koşuyor. Bu, Rusya’dan doğalgaz ithalatına bağımlılığını azaltmaya çalışan Avrupa’daki başlıca pazarıyla ve potansiyel olarak Türkiye ile birlikte, büyük ihtimalle Türkiye üzerinden bir doğalgaz boru hattını içerebilir. Buna ek olarak, Türkiye, 2012’de açıldıktan bu yana, iki ülke arasındaki ilişkilerde daha önce yaşanan kopma nedeniyle çok az kullanılmış olan İskenderun limanı ile İsrail’deki Hayfa limanı arasındaki Ro-Ro feribot hattını yeniden açmayı umuyor.

Netanyahu hükümeti, kısa süre önce, kendi tekel karşıtı yasalarını çiğneyecek şekilde, bir Amerikan-İsrail konsorsiyumunun büyük bir açık deniz doğalgaz sahası geliştirmesine izin verecek uzun süredir ertelenmiş bir anlaşmaya izin verdi.

İsrail, kendi kara sularını ve 2000 yılında önemli doğalgaz rezervlerinin keşfedildiği Gazze kara sularını askerileştirmiş ve Gazzeli balıkçılara daha fazla sıkıntı çektirecek şekilde, Gazze’nin denizcilik alanını kıyıdan üç ile altı deniz mili ötesine kısıtlamış durumda. 2014 yılından bu yana, sondaj platformlarının çevresindeki yedi millik alan içinde seyreden bütün Filistinli balıkçı tekneleri, İsrail’in balıkçılara sık sık ateş açmasına yol açacak şekilde engelleniyor.

İsrail’in Mısır ile ilişkilerindeki başlıca etmen, Mısır doğalgazının, 2015’te Gazze kara sularının altında inşa edilen ve İsrail’e kullandığı doğalgazın yüzde 40’ını piyasa fiyatının çok altında sağlayan bir boru hattı aracılığıyla İsrail’e satılmasıdır.

Açık deniz doğalgaz platformlarını korumak için geçtiğimiz Mayıs ayında Almanya ile dört silahlı devriye gemisi için 470 milyon dolarlık bir sözleşme imzalayan İsrail, donanmasını ek silahlarla donatıyor. İsrail, ayrıca, devletler arasında sınırlar üzerine sayısız anlaşmazlıkla karşılaşılan Doğu Akdeniz’deki “deniz güvenliği”ni sağlama almak için, Yunanistan’daki Syriza hükümeti ile bir savunma ve işbirliği anlaşması imzaladı. O, sondaj platformlarını korumak üzere, savaş gemilerine Demir Kubbe füze savunma sistemleri kurmayı planlıyor.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır