www.wsws.org/tr/2016/jan2016/good-j21.shtml
Kuzey Fransa'daki Amiens Fransız ceza mahkemesi, Salı günü [12 Ocak], sekiz eski Goodyear lastik işçisini, şartlı tahliye olasılığı olmaksızın dokuz aylık süre de dahil olmak üzere iki yıl hapis cezasına çarptırdı. İşçiler, planlı olarak fabrikanın kapatılmasına ve 1.173 işçinin işini kaybetmesine karşı 2014 Ocak ayındaki grev sırasında iki Goodyear yöneticisini rehin almakla suçlanmıştı. Daha sonra işçi sendikaları, grevin sona ermesi ve fabrikanın kapatılmasının kabul edilmesi için yönetim ile bir anlaşma yapmıştı.
Yöneticilerin kısa süreliğine rehin alınması nedeniyle işçilere dava açma kararının, Fransa'da bir benzeri görülmemiştir. İşçilerin avukatı Stéphanie Stein, hükmün "çok ender" olduğunu söyledi ve ekledi: “Ciddi bir eylem olan patron kaçırma son yıllarda arttığı için açıkça onlara bir ibret olsun diye cezalandırma niyeti vardı.”
2008 ekonomik krizinin patlak vermesinden bu yana, 2009 (Caterpillar, Molex, Scapa, 3M Healthcare, Sony), 2010 (La Poste), 2011 (Constellium, Still), 2012 (PSA Aulnay) ve 2013 (Forgital) yıllarında kitlesel işten çıkarmalara karşı protestolar sırasında patron kaçırmalar meydana gelmişti. Bu eylemlerin sonucunda herhangi bir dava açılmamıştı.
Bizzat Goodyear yöneticileri, “fiziksel güvenliğimizi tehdit eden bir davranış” olmadığını belirterek kendilerini rehin alan işçiler aleyhinde dava açmamayı tercih etiği için Goodyear davasını takip eden savcıların bu kararı çok daha fazla dikkate değerdir.
Sosyolog Jean-François Amadou, genellikle, bu tip durumlarda, “yönetim olayları sakinleştirmek için suçlamaları düşürüyor” diye belirtti. Amadou, “İşte Goodyear’ın da yaptığı buydu. İnsanlar işlerini kaybetmiş olmasına karşın bakanlığın daha sonra davayı sürdürmeye karar vermesi ne kadar çarpıcı.” diye sürdürdü.
Bu provokatif ve gerici hüküm, Paris'teki 13 Kasım terör saldırılarından sonra Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Sosyalist Parti (PS) hükümeti tarafından ilan edilen 3 aylık olağanüstü halin ortasında geldi. Bu, devletin geniş olağanüstü hal yetkilerinin doğrudan işçi sınıfını hedeflediğini açıkça gösteren bilinçli bir sindirme eylemdir.
Olağanüstü hal yetkileri, hukuksal açıdan Fransa'yı etkin biçimde bir polis devleti haline getiriyor. Sosyalist Parti hükümeti, protestoları yasaklayabilir veya son vermek için zor kullanabilir, keyfi aramalar ve gözaltılar sürdürebilir ve toplu tutuklamalar başlatabilir. Hollande, olağanüstü hal durumunu süresiz olarak genişletebilecek ve kamu düzenine karşı potansiyel bir tehdit olarak görülen herkesi polisin arayıp gözaltına alabileceği bir anayasa değişikliği hazırlıyor.
Beşi Genel İşçi Konfederasyonu (CGT) üyesi olan Goodyear işçileri, mahkeme kararını alenen suçladılar. Hassan Bourki, “Beklediğim bir karardı, ama yine de karar son derece haksız. İtiraz edeceğiz. Uzun bir süredir adalet sistemine olan güvenimiz kırılmıştır.” dedi.
Bir diğer işçi, Reynald Jurek, kararı, “tamamen siyasi” olarak niteledi.
Devletin Goodyear işçilerini cezalandırmaya yönelik kararı, Fransa'da ve uluslararası ölçekte sınıfsal ilişkilerde derin bir değişikliğe işaret etmektedir. Avrupa çapında on milyonlarca işçinin işini kaybettiği; süper zenginler için banka kurtarmalarının ve işçiler için toplumsal kemer sıkmanın yaklaşık on yılının ardından, patlamaya hazır bir toplumsal öfke söz konusu. 1968 Fransa genel grevi gibi, sendika bürokrasisinin denetimi dışında sınıf mücadelesinin ani bir patlamasından korkan egemen sınıf, her türlü protestoyu acımasızca cezalandırma niyetinde olduğunun sinyalini veriyor.
PS, “terörle mücadele” adına olağanüstü hali dayatılırken, eşzamanlı olarak, Fransız Anayasası'nda koruma altında olan grev hakkı gibi işçi sınıfın temel sosyal haklarına karşı bir saldırı başlatıyor.
Goodyear işçilerine verilen hapis cezası, geçtiğimiz Ekim ayında Air France işçilerinin tutuklanmasını takip etmektedir. Air France işçileri, Air France iş konseyi toplantısına zorla girme ve kendilerini toplu işten çıkarmalarla tehdit eden yöneticilere saldırma ile suçlanmıştı. PS, “mahcup edildiği”ni söyleyen Başbakan Manual Valls aracılığıyla grevdeki işçileri ağır yaptırımlarla tehdit etmişti. Ardından, dört işçi Air France şirketi tarafında işten çıkarıldı.
Çok uluslu gıda ve tesis yönetimi şirketi Sodexo, Kasım ayında, işçilerin greve çıkmasının ardından, Marsilya bölgesindeki 19 işçiyi işten çıkardı.
Grev hakkına yönelik bu saldırı, Fransız egemen sınıfının aşırı sağcı Ulusal Cephe'yi (FN) normalleştirmesinin ve PS'nin, terörle bağlantılı suçlardan hüküm giyenlerin Fransız vatandaşlığından çıkarılması gibi uzun süredir FN ile ilişkilendirilmiş politikalara dönüşünün önemine işaret etmektedir. Vatandaşlıktan çıkarma, II. Dünya Savaşı'nda Fransa'nın Almanya işgali sırasında Naziler ile işbirliği yapan faşist Vichy diktatörlüğü tarafından binlerce Fransız Musevi’sine rezilce uygulanmıştı. Ardından, Vichy, Musevileri Avrupa boyunca Nazi ölüm kamplarına sürmüştü.
Fransız kapitalist sınıfı, Vichy tarafından işlenen suçlara asla dönmemenin bir taahhüdü olarak, II. Dünya Savaşı sonrası anayasasına grev yapma hakkı gibi temel sosyal hakları yazmak zorunda kalmıştı. Çetin mali ve ekonomik çelişkiler eliyle yönlendirilen Fransız egemen sınıfı, temel sosyal hakları sürdürme taahhüdünü paramparça eder ve otoriter yönetim biçimlerine dönerken, FN'yi meşrulaştırmaya ve 20.yüzyıl faşizminin yasal cephaneliğinden alınan politikaları benimsemeye yöneliyor.
PS'ye yönelik nadir ve pısırık eleştirilerine rağmen, sendikalar ve onların Yeni Anti-Kapitalist Parti (NPA) ve Stalinist Fransız Komünist Partisi (FKP) gibi siyasi müttefikleri, işçilere, diktatörlüğe ve sosyal hakların yok edilmesine karşı mücadele etmek için ileriye giden hiçbir yol sunmamaktadır. İşçi sınıfına yönelik mevcut saldırılar, bu partilerin mali sermayenin gerici bir partisi olan PS'ye on yıllardır verdikleri desteğin tarihsel iflasını göstermektedir.
CGT lideri Philippe Martinez, etkisiz bir şekilde, “Bu kararın net etkisi, bir kez daha, sendikal faaliyeti bir suç haline getiriyor. Bu, her zamankinden daha gergin bir toplumsal iklimin parçasıdır.” dedi.
FKP milletvekili ve Ulusal Meclis'te Sol Cephe'nin meclis grubu lideri André Chassaigne, kendi adına, “Bu kararı öğrendiğimde, kendi kendime, gerçekten, sendikal faaliyetin suçlanmasının hiç kimsenin asla tahmin edemeyeceği bir boyuta ulaştığını söyledim.” dedi.
Hem CGT'nin hem de Sol Cephe'nin tutumu kötü niyet kokmaktadır. Onların her ikisi de, 2012 yılında Hollande'ın cumhurbaşkanı olarak seçilmesi kampanyasında sıraya girdiler ve onun seçilmesinden bu yana, PS'nin gerici kemer sıkma önlemelerine ve otoriter politikalarına karşı işçi sınıfının seferberliğini engellemek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.
Sol Cephe, olağanüstü hali getiren PS tasarısı lehine oy verirken, sendikalar, Goodyear, PSA ve Air France'de grevleri yalıtıp sattılar ve Hollande’ın dayattığı on milyarlarca avroluk sosyal kesintilere olan işçi sınıfı muhalefetini bastırdılar.
Goodyear işçilerine karşı karar, sadece işçilere gözdağı vermeyi değil ama aynı zamanda, sendika bürokrasisine, düşüncesizce yapılan herhangi bir sembolik protestoyu egemen sınıfın hoş görmeyeceğinin sinyalini vermeyi hedeflemektedir. CGT'nin Hollande'ın cumhurbaşkanlığının yaklaşık dört yıllık dönemindeki siciline bakılacak olursa, sendika bürokrasisini hizada tutmak PS için zor olmayacaktır.
Ne var ki, işçi sınıfı içindeki muhalefeti süresiz olarak bastırılmış tutmaya çalışmak farklı bir meseledir. Gerici politikalarını dayatma çabası içinde toplumsal protestoyu yasadışılaştırmaya yönelen PS hükümeti, işçi sınıfına, mücadelelerini olağan sendikal kanalların dışında ve PS ile onun siyasi uydularından bağımsız bir şekilde geliştirecek şekilde devrimci yolu tutmaktan başka seçenek bırakmıyor.