Bugün Yeni Olanlar
Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları
Arşiv
DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım
DİĞER DİLLER
İngilizce
Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce
ANA BAŞLIKLAR
Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi
Bush, Türkiyeye Irakta PKKya saldırması için yeşil ışık yaktı Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar
Asyada tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı
Mehring Bookstan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri
Livio Maitan (1923-2004): eleştirel bir değerlendirme
|
|
DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz
Yazıcıya hazırla
ABD’nin Suriye için “B Planı” ve dünya savaşı tehdidi
Bill Van Auken
15 Şubat 2016
İngilizceden çeviri (12 Şubat 2016)
Suriye’deki kanlı askeri çatışma üzerine müzakereler, Perşembe günü, Halep’in büyük ölçüde harap olmuş doğu bölümü üzerindeki Batı destekli “asiler”in kontrolünü kırmak üzere Rus hava saldırılarıyla desteklenen bir hükümet saldırısı ortamında, Münih’te düzenlendi.
Görüşmeler, Devlet Başkanı Beşar Esad hükümetinin müttefikleri olan ve aktif bir şekilde ona yardım eden Rusya ile İran’ın yanı sıra, Suriye’de rejim değişikliği savaşında olan ABD’yi ve bölgesel müttefiklerini -Suudi Arabistan, Türkiye, Katar- kapsayan 17 üyeli Uluslararası Suriye Destek Grubunun himayesi altında yapıldı.
Washington, acil bir ateşkes ve Suriye’deki Rus hava saldırılarının durmasını talep etti. ABD, gerici Arap monarşileri ve Türkiye’deki rejimle birlikte, savaşta bir duraklama olmaması halinde, yaklaşık beş yıldır destekledikleri, finanse ettikleri ve silahlandırdıkları İslamcı milislerin telafisi olanaksız bir yenilgiyle karşılaşabileceğinden korkuyor.
Rusya, söylendiğine göre, kendi adına, Suriye hükümetine Halep üzerindeki kontrolünü yeniden kurmaya yetecek zaman tanıyacak şekilde, 1 Mart’ta başlayacak bir ateşkes teklif etti.
Cuma sabahı erken saatlerde, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, hızlandırılmış insani yardımla birlikte “bir hafta içinde” bir ateşkesin eşlik edeceği geçici bir anlaşmaya vardıklarını açıkladılar. Kerry, anlaşmanın “kağıt üstünde” iyi görünüyor olsa da, onun yine de test edileceğini kabul etti. Esas anlaşmazlıkların tümü çözülmeden kaldı ve hem ABD’nin hem de Rusya’nın askeri operasyonları, Irak ve Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı mücadele adına devam edecek.
Münih görüşmeleri arifesinde, Kerry, Washington Post köşe yazarı David Ignatius’la bir röportajda, Münih’teki ABD müzakere stratejisiyle bağlantılı olarak açık bir tehditte bulundu: “Yapmakta olduğumuz şey, [Rusya’nın ve İran’ın] ciddiyetini test etmektir. Ve eğer onlar ciddi değillerse, o zaman B Planı’nı değerlendirmek zorunlu olacak… Orada öylece oturamazsınız.”
IŞİD’le mücadele örtüsü altında yürütülecek ancak Esad hükümetini devirmeye yönelecek olan “B Planı”, Suriye’de ABD askeri müdahalesinin keskin bir tırmanmasından ibaret olacaktır.
Suudi Arabistan ve Katar da, bildirildiğine göre, son birkaç günü, destekledikleri “asiler”i kurtarmak için doğrudan askeri müdahaleye katılmalarını içerecek bir “B Planı”nı tartışarak geçirdiler. Suudilerin sahip olduğu haber grubu al-Arabiya, Riyad’daki yetkililerin, Suudi Hanedanı’nın provokatif bir biçimde düşmanca bir istila meydana getirecek şekilde Suriye’ye asker gönderme kararını doğrulayan sözlerine yer verdi.
Böylesi bir kızışmanın kaygı verici sonuçlarına tepki gösteren Rusya Başbakanı Dimitri Medvedev, Perşembe günü, Alman günlük Handelsblatt gazetesine şunları söyledi: “Amerikalılar ve Arap ortaklarımız kalıcı bir savaş mı istedikleri hakkında kafa yormalılar. Tüm tarafların, yeni bir dünya savaşını tetiklemek yerine müzakere masasına zorlanması gerekiyor.”
Medvedev’in sözcük seçimi, basit bir abartı değildi. Halep vilayetinde karadaki ana güç olan El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra Cephesi’ni kurtarmak için bir savaş anlamına gelen “asiler”i kurtarmak üzere bir askeri müdahale, ABD ve müttefiklerini, hızla, Rusya’yla savaşa -dünyanın en büyük iki nükleer gücü arasında bir silahlı çatışmaya- sokabilir.
ABD yetkilileri, son günlerde, Halep’e ve hükümet güçleri tarafından kuşatılan diğer asi bölgelerine bir “insani koridor” oluşturmaktan söz ettiler. Bu “koridor”, büyük ihtimalle, hükümet saldırısıyla kesilen, Türkiye’den “asiler”e giden ana tedarik yolunun yerini değiştirmek anlamına geliyor. CIA tarafından organize edilen, “asiler”in Libya’dan, Körfez petrol krallıklarından ve başka yerlerden akıtılan silah stoklarıyla silahlandırılması sekteye uğramış durumda. Bu tür bir koridor, yalnızca Suriye hükümet güçleriyle değil ama Rus savaş uçaklarıyla da bir karşı karşıya gelme anlamına gelecek şekilde, koridoru korumak için bir askeri güç ve “uçuşa yasak bölge” uygulaması gerektirecektir.
Bu arada, Washington’ın NATO müttefiki Türkiye, kendi stratejik amaçlarının peşini bırakmamak için mümkün olan en üst seviyede kriz yaratmak amacıyla Suriyeli sığınmacılara sınırı kapatıyor. Bu amaçlar, yalnızca Şam’da rejim değişikliğini değil, aynı zamanda sınırın her iki tarafındaki Kürt azınlığını kanla bastırmayı kapsamaktadır.
Obama yönetimi, Suriye’de giriştiği, ABD’yi Rus ordusuyla karşı karşıya getirebilecek ve potansiyel olarak küresel bir felaketi tetikleyebilecek politika hakkında Amerikan halkına hiçbir uyarıda bulunmamıştır.
CIA destekli İslamcı milislerin kanlı mezhepsel seferberliğini “Suriye devrimi” olarak resmetmekte uzmanlaşmış bütün bir sahte sol örgütler zümresi tarafından yardımcı olunan, düzmece “insan hakları” bayrağı altına tanıtılan ABD’nin Suriye’de askeri müdahalesi için kayda değer bir halk desteği söz konusu değildir.
Bu müdahale aracılığıyla Suriye üzerinden dizginlerinden boşaltılan felaketin boyutu, Suriye içindeki nüfusun tam yüzde 11,5’inin silahlı çatışmanın sonucunda ya öldürülmüş ya da yaralanmış olduğunu gösteren, Suriye Politika Araştırmaları Merkezi tarafından yayınlanan yeni bir çalışmada sarsıcı ifadelerle ayrıntılı bir şekilde açıklandı. Ülkenin sosyal altyapısının ve sağlık sisteminin sistematik imhası ile yaşam standartlarında çarpıcı bir düşüşün eşlik ettiği savaştan ölenlerin sayısı, 2010 yılında 70,5 olan yaşam beklentisinin, 2015’te tahminen 55,4’e düşmesi sonucunu doğurdu.
Çalışma, ülkedeki işsizlik oranının, 2015’te, 2011’deki yüzde 14,9’dan yüzde 52,9’a sıçradığını ve toplam yoksulluk oranının tahminen yüzde 85,2 olduğunu gösteriyordu.
Kısacası, Obama yönetimi, Suriye’yi, tam olarak Bush yönetiminin Irak’a karşı yürüttüğü savaş kadar canice ve öldürücü olan bir savaşa sürüklemiştir.
Suriye halkı, ABD’nin organize ettiği bir savaşın kurbanıdır. Bu savaş, Amerikan emperyalizminin ekonomik gerilemesini askeri güç kullanımı ya da tehdidi yoluyla tersine çevirme yönündeki küresel stratejisi eliyle yönlendirilmektedir. Washington, şu amaçların bir aracı olarak Suriye’de rejim değişikliği peşinde koştu: Şam’ın başlıca müttefikleri Rusya ile İran’ı zayıflatmak ve Ortadoğu’nun engin enerji kaynakları üzerinde Batının mutlak gücünü ileri sürmek.
Dünya savaşı tehdidi, sadece ABD ve Rus savaş uçaklarının Suriye semalarında karşı karşıya gelmesi olasılığından değil, Suriye’deki rejim değişikliği savaşının ve onun hizmet ettiği daha kapsamlı stratejik amaçların bütün mantığından doğmaktadır. Bu, ifadesini, NATO’nun Rusya’yı askeri olarak kuşatmasının tırmanmasında ve Pentagon’un Güney Çin Denizi’nde yürüttüğü artan oranda provokatif Çin karşıtı politikada bulmaktadır.
ABD’nin küresel egemenlik yönelimi, Washington’ın Amerikan kapitalizminin hakimiyetine küresel, hatta bölgesel ölçekte meydan okuma kapasitesine sahip herhangi bir gücün ortaya çıkmasını önlemesi gerektiği yönündeki yaklaşık çeyrek yüzyıl önce Pentagon tarafından ilan edilen stratejik ilkede dile getirilmişti. Bu “büyük strateji”, o zamandan beri ABD’nin aralıksız saldırganlık savaşlarını beraberinde getirdi ve şimdi, üçüncü, nükleer bir dünya savaşının gerçek tehdidini yaratıyor.
Amerikan ve uluslararası işçi sınıfı, ABD egemen çevrelerinin bu barbarca stratejisine karşı, ABD’nin ve bütün yabancı askeri güçlerin Suriye’den, Irak’tan ve tüm Ortadoğu’dan çekilmesi ve işçi sınıfının bütün ulusal, bölgesel ve etnik sınırların üstünde, militarizmin ve savaşın kaynağı olan kapitalizme son vermek için ortak bir kavgada birliği uğruna mücadele edecek şekilde, kendi bağımsız stratejisini geliştirmelidir.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|