World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Türkiye’yi eleştiren Almanya raporu NATO içinde artan gerilimleri gösteriyor

Johannes Stern
23 Ağustos 2016
İngilizce’den çeviri (19 Ağustos 2016)

Ankara ile Batılı güçler –özellikle de Berlin– arasındaki ilişkiler, Washington’ın ve Alman egemen seçkinlerinin bir kesiminin en azından örtülü desteğine sahip olduğu yönündeki tüm belirtileriyle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı gerçekleşen başarısız askeri darbeden bir ay sonra, daha da düşük seviyelere ulaşmış durumda.

Çarşamba günü, Almanya İçişleri Bakanı Thomas De Maizière, Alman bölgesel televizyonu RBB’ye, bakanlığının hazırladığı bir raporun yayınlanmasına ilişkin pişman olup olmadığı sorulduğunda, “Pişman olunacak bir şey yok” diye konuştu. İçişleri Bakanlığı belgesi, Türkiye’yi, 2011’den beri İslamcı gruplar için “Ortadoğu’da merkezi bir platform” olmakla suçluyor ve Erdoğan’ı, Gazze’deki Hamas, Mısır’daki Müslüman Kardeşler ve Suriye’deki silahlı İslamcı güçler ile “ideolojik yakınlığa” sahip olmakla eleştiriyor.

Büyük ölçüde Almanya Federal İstihbarat Servisi (BND) tarafından hazırlanmış olan rapor, Sol Parti’nin (Die Linke) bir parlamento soru önergesine gizli bir yanıt olarak gelmişti. O, Alman devlet televizyonu ARD tarafından bu haftanın başında açıklanmasının ardından, Türkiye hükümeti içinde bir öfke patlamasına yol açtı.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı, resmi bir açıklamayla, “Almanya Federal İstihbarat Servisinin bir raporuna atıfla yer alan iddialar, Sayın Cumhurbaşkanımızı ve Hükümetimizi hedef almak suretiyle bir süredir ülkemizi yıpratmaya çalışan çarpık zihniyetin yeni bir göstergesidir.” diye belirtti. Açıklama, ayrıca, Alman hükümetinin Kürdistan İşçi Partisi’ne (PKK) karşı Türkiye’ye daha fazla destek sunmasını isteyecek şekilde, Berlin’i çifte standartlı olmakla suçladı.

Açıklama, “Bu iddiaların arkasında, Türkiye'yi hedef almayı sürdüren PKK terör örgütünün kanlı eylemleri dahil, terörle mücadelede çifte standartlı tutumları bilinen Almanya'daki bazı siyasi çevrelerin de bulunduğu aşikardır. Türkiye, kökeni ne olursa olsun terörün her türü ile samimiyetle mücadele eden bir ülke olarak, diğer ortak ve müttefiklerinden de aynı şekilde hareket etmelerini beklemektedir.” diye devam ediyordu.

Almanya içişleri bakanlığı ile Türkiye dışişleri bakanlığı arasındaki düşmanca atışma (her biri bir diğerini açıkça terörü desteklemekle suçluyor), Batılı güçler ile Ankara arasındaki ilişkilerde, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde zaten artmış olan şiddetli kötüleşmeyi vurgulamaktadır.

Almanya Parlamentosu’nun (Bundestag), daha Haziran ayında, Osmanlığı İmparatorluğu’nda 1,5 milyon kadar Ermeni’nin toplu ölümünü “soykırım” olarak tanımlayan bir yasa tasarısını kabul etmesi, Ankara’da sert bir tepkiye yol açmıştı. Erdoğan, Berlin’in hamlesine, “Böyle bir oyuna gelecek olursa bu bizim geleceğimize yönelik askeri, ekonomik - ki biz NATO’da olan iki ülkeyiz - Bütün bunlar zedelenir.” uyarısında bulunmuştu.

Bunu, birkaç hafta sonra, Türkiye Alman milletvekillerinin Türkiye’nin güneyindeki İncirlik hava üssünde bulunan 250 Alman askerini ziyaretini engellediğinde, başka bir ağız dalaşı izledi. İncirlik yalnızca Suriye’ye ve Irak’a karşı ABD önderliğindeki bombardıman harekatının ana üssü olarak işlev görmüyor; onun, Erdoğan’a karşı başarısız darbenin merkezi olduğu ortaya çıkmıştı.

Darbe girişimi, Erdoğan’ın Suriye’deki Batı destekli rejim değişikliği operasyonunun ABD’nin ve Almanya’nın desteklediği ayrılıkçı Kürt güçlerini kuvvetlendirdiğine ilişkin giderek daha endişeli hale gelmesinin ardından Türk dış politikasında Rusya’ya doğru sert bir kaymanın ortasında meydana gelmişti.

Başarısız darbeden bu yana Washington ve Berlin ile onların ismen NATO müttefiki Türkiye arasındaki gerilimlerin artmaya devam etmesi, Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin (WSWS) çözümlemesini doğrulamaktadır. WSWS, başından itibaren, darbenin, Rusya ile Türkiye ve muhtemelen Türkiye ile İran ve Çin arasında, Batı’nın Ortadoğu’daki dış politikasını (özellikle de, Rusya’nın geriye kalan tek Arap müttefiki Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı devirme planlarını) kesecek olası bir ittifakı önlemek için düzenlenmiş olduğunu açıklamıştı.

Son günlerde, Batılı yetkililer ve dış politika stratejistleri, Ankara’ya, Türk ordusu içinde Batılı yanlısı darbecileri temizleme gerekçesiyle sert bir şekilde saldırdı ve Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile geçtiğimiz hafta St. Petersburg’da gerçekleşen görüşmesinin ardından Ankara’nın Moskova ile uzlaşması üzerine endişelerini dile getirdi.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nde Türkiye uzmanı olan Aaron Stein, “Darbeden korunma önlemleri, silahlı kuvvetleri kırmaktan ve bölmekten başka bir şey yapmıyor.” diye yakındı.

Washington’daki Yakın Doğu Politikası Enstitüsü’nde Türk güvenlik konuları üzerine uzman olan Soner Çağaptay, “Son zamanlarda ilk kez, Ankara’daki bazı kişiler, Türkiye’nin NATO üyeliğini sorguluyor ve bunun yerine, Rusya’nın ‘dostu’ haline gelme yönünde ilerleyip ilerlememeleri gerektiğini tartışıyorlar.” uyarısında bulundu.

NBC’nin dış haberler muhabiri Matt Bradley, “yeni terfi ettirilen bir grup subay arasında, genellikle ABD’ye ve NATO’ya kuşkulu yaklaşan ve Rusya’yla ve daha doğudaki askeri güçlerle daha yakın ilişki isteyenler bulunuyor.” diye bildirdi.

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, 12 Ağustos’ta Ankara’yı ziyaret etti. O, Batılı liderlerin aksine, “Türk ulusunu darbe komplocularına karşı gösterdikleri direniş için” tebrik etti. Zarif, Rusya-Türkiye ilişkilerinin gelişmesini ve onların Suriye’deki çatışmayı durdurma yönündeki yeni çabalarını övdü. O, “Biz de, [Suriye’deki] sorun üzerine Rusya ile büyük bağlara sahibiz ve tüm tarafların güvenliği ve barışı sağlamak ve [bölgedeki] çatışmayı durdurmak için işbirliği yapması gerektiğine inanıyoruz. Biz, bu konu üzerine hem Türkiye hem Suriye ile işbirliği yapmaya hazırız.” dedi.

Türkiye Savunma Bakanı Fikri Işık, bu hafta Hurriyet Daily News gazetesi ile yaptığı röportajda, Türkiye’nin, Rusya ve Çin ile daha yakın bir stratejik ve askeri ittifakı ciddi olarak düşündüğünü belirtti: “Bizim önceliğimiz müttefiklerimiz, fakat bu bizim gerektiğinde Rusya’yla veya Çin’le işbirliği yapmamızı engellemez. Eğer müttefiklerimiz Türkiye ile mesafeli durmaya devam ederlerse, bu bizi kendi kapasitemizi diğer işbirliği türleriyle geliştirmeye zorlayacak. Rusya ve Çin gibi NATO üyesi olmayan ülkelere kapıyı kapatamayız.”

Ortadoğu’da Rusya, İran, Çin ve Türkiye arasındaki ilişkiler ısınır ve ABD destekli güçler Suriye’nin kuzeyindeki Halep kentinde geri çekilirken, Batılı güçler, giderek artan oranda, Kürt milisleri bölgedeki emperyalist çıkarlarını ilerletmenin vekilleri olarak güçlendiriyorlar.

12 Ağustos’ta, Türkiye sınırına yakın, stratejik olarak önemli Suriye kasabası Menbic, Irak ve Şam İslam Devleti’nden (IŞİD), ABD Merkez Komutanlığı’nın koordinasyonu altındaki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından geri alındı. Kürt Halk Savunma Birlikleri (YPG), SDG içindeki en güçlü oluşum. Aynı zamanda, Almanya, Irak’ın kuzeyindeki Kürt Peşmerge savaşçılarına yeniden ikmal sağlamaya başladı.

Süddeutsche Zeitung gazetesine göre, 1.500 G36 saldırı tüfeği, 100 tank savar füzesi ve üç zırhlı araç içeren 70 ton civarındaki Alman silahları, Salı günü, özerk Kürt bölgesinin başkenti Erbil’e vardı.

Türk medyası, Perşembe günü, Türkiye’de, güvenlik güçlerini hedef alan, Kürt militanların (PKK) suçlandığı, en az 11 kişinin öldüğü, 226 kişinin de yaralandığı bir dizi bombalı saldırı bildirdi. Saldırılardan ikisi Türkiye’nin doğusunda emniyet müdürlüklerini hedef alan bombalı saldırılar iken, üçüncü saldırıda yola döşenmiş bir bomba ülkenin güneydoğusuna asker taşıyan bir askeri aracı vurdu.

Bağımsız Avrupa medya platformu EurActiv, dün, ABD-Türkiye ittifakının gerçek çöküşü anlamına gelecek bir hamle olarak, Washington’ın Türkiye’deki İncirlik hava üssünde bulunan nükleer silahlarını Romanya’da Deveselu hava üssüne aktarmaya başladığını bildirdi. Kimliği belirsiz bir kaynağa göre, aktarma işlemi teknik ve siyasi açılardan oldukça güç: “20’den fazla nükleer silahın taşınması kolay değil.”

Ortadoğu’da büyük güçler arasında doğrudan çatışma tehlikesi artarken, gerilimler yalnızca NATO üyesi devletler arasında değil, ama aynı zamanda bizzat Batılı hükümetler içinde de patlak veriyor.

Frank-Walter Steinmeier’in (SPD) başkanlık ettiği Almanya dışişleri bakanlığı, görülmedik bir hamleyle, Almanya içişleri bakanlığının Ankara’ya saldıran raporunu reddetti. Steinmeier, Erdoğan ile Putin arasındaki görüşmenin ardından, “Moskova, İran, Suudi Arabistan ya da Türkiye olmaksızın, Suriye’deki iç savaşın bir çözümü söz konusu olmayacak.” diye ilan etmişti.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır