World Socialist Web Site (www.wsws.org)

www.wsws.org/tr/2016/aug2016/pers-a25.shtml

Biden’dan Baltık devletlerine açık çek: ABD sizi savunmak için Rusya’ya savaş açacak

Andre Damon
25 Ağustos 2016
İngilizce’den çeviri (24 Ağustos 2016)

Salı günü, ABD Başkan Yardımcısı Joseph Biden, Moskova ile Baltık devletleri arasında bir çatışma olması durumunda ABD’nin Rusya ile savaşa gireceği taahhüdünü yeniden doğrulamak için Letonya’yı ziyaret etti.

Biden, Litvanya Devlet Başkanı Dalia Grybauskaite ve diğer Baltık liderleriyle görüşmesinin ardından, “Baltık devletlerinde yaşayan tüm insanlara, şunu, tamamen açık hale getirmek istiyorum: Biz, Amerika Birleşik Devletleri, NATO antlaşmasına ve 5. Madde’ye kutsal şeref sözü verdik.” diye konuştu.

Biden’in sözlerinin anlaşılır biçimi şudur: Fanatik bir biçimde Rusya karşıtı rejimlerce yönetilen bu küçük devletlerden herhangi birinin Rusya’ya karşı bir sınır çatışmasına yol açacak şekilde bir provokasyon gerçekleştirmesi halinde, ABD’nin “kutsal şerefi”, Amerikan halkını dünyanın ikinci büyük nükleer gücüyle savaşa sokmayı gerektirecek.

Biden’in başvurduğu şu “kutsal şeref” nedir? ABD’nin Irak’ı ve Afganistan’ı gayri meşru biçimde istila etmesine ve o ülkeleri ölüm ve yıkım cehennemine dönüştürmesine yol açan, bu aynı “şeref” değil mi? O, Libya’yı ve Suriye’yi mahveden vekil savaşlarını kışkırtarak gösterilen yüce fikirlilik mi? Yoksa başkan yardımcısı Kunduz’daki bir Sınır Tanımayan Doktorlar hastanesinin yakılmasını, insansız hava aracı saldırılarında kadınların ve çocukların öldürülmesini, CIA’in gizli yerlerde yürüttüğü sadistçe işkenceleri ve Ebu Garip ile Guantanamo Körfezi’nin çalışma kamplarını mı kastediyor?

Savaş suçlusu Biden, tüm savaş suçlarının en büyüğünü (dünya nüfusunu, insan uygarlığını defalarca yok etme kapasitesine sahip nükleer cephanelikleri bulunan ülkeler arasında bir savaşın içine savurmayı) hazırlamayı, “şeref” meselesi diye adlandırmaktadır.

Medyada veya siyaset kurumunda Rusya ile bir askeri çatışmaya ilişkin herhangi bir tartışmanın söz konusu olması durumunda, o, “insan hakları”nı savunma ya da ABD’nin müttefiklerinin egemenliğini destekleme yönündeki sahte bakış açısından sunulmaktadır. Savaşın gerçek nedenlerine ya da onun sonuçlarına ilişkin hiçbir değerlendirmeye izin verilmemektedir.

Amerika Birleşik Devletleri ile Rusya arasında bir savaş neye benzeyecek? ABD’nin nükleer silahların kullanılmasında “ilk vuruş” hakkına sahip olduğunu iddia ettiği ve Rusya’nın, topraklarına yönelik saldırılara, nükleer cephaneliğinin kullanımı dahil elinin altındaki tüm araçlarla karşılık vereceğini belirttiği göz önünde bulundurulduğunda, bu tür bir çatışmanın nükleer silahların kullanımına yol açma olasılığı nedir? Böylesi bir çatışmada, Rusya, ABD, Avrupa ve ötesinde kaç milyon insan ölecek?

2016 seçim kampanyasında, bunların hiçbirinin sözü bile edilmemektedir. Amerikan ordusunun ve mali oligarşisinin ABD’deki basın ve siyasi yaşam üzerindeki kontrolünün derecesi ve seçim sürecinde gerçek demokratik içeriğin yokluğu, bu seviyededir.

NATO tüzüğünün kolektif savunma koşuluna (5. Madde) gelince, Baltık devletleri, yalnızca, Rusya’yı kuşatma yönündeki özel amaçla gerçekleştirilen, NATO’nun sınırlarını Sovyetler Birliği’nin dağılmasından beri doğuya doğru pervasızca genişletmesinden dolayı askeri ittifakın parçalarıdır. Söz konusu üç devlet (Letonya, Litvanya ve Estonya), kabaca ABD’nin Missouri eyalatininkine denk olan, toplam altı milyonluk nüfusa sahiptir. Bu ülkeler, 1917 Rus Devrimi öncesinde Rusya imparatorluğunun parçasıydılar ve 1990’da Sovyetler Birliği’nden bağımsızlıklarını ilan etmeden önce, 1939 Stalin-Hitler Antlaşması ile SSCB’ye dahil edilmişlerdi.

NATO, 1999’da Çek Cumhuriyeti’ni, Macaristan’ı ve Polonya’yı; 2004’te Baltık devletlerini, Bulgaristan’ı, Romanya’yı, Slovenya’yı ve Slovakya’yı; 2009’da ise Arnavutluk’u ve Hırvatistan’ı kapsayacak şekilde genişletildi. Bu ülkelerin çoğu, Sovyetler Birliği öncülük ettiği Varşova Paktı’nın üyeleri idi.

Bu genişlemeler, NATO’nun sınırlarını, askeri güçlerini St. Petersburg’un 160 kilometre yakınına getirecek şekilde (bir süpersonik jetle beş dakikadan kısa bir mesafe), 1.250 kilometreden fazla kaydırdı.

ABD tarafından desteklenen Baltık devletleri, kendilerini aşırı bir tempoda silahlandırıyorlar. 2014-2015 arasında, Estonya, savunma bütçesini yüzde 6,6; Letonya, yüzde 13,7 ve Litvanya ise yüzde 32,7 arttırdı. Litvanya, Biden’in ziyaretinden önceki gün, yarım milyar dolar karşılığında 88 zırhlı savaş aracı satın alarak, tarihindeki en büyük silah alımını yaptı.

Toplumsal ve etnik gerilimlerle parçalanmış bu son derece istikrarsız ülkelerin ABD yanlısı kukla hükümetleri, Rusya karşıtı aşırı milliyetçiliğe ve militarizme sarılmalarıyla karakterize ediliyorlar.

“Litvanyalı Demir Leydi” olarak tanınan Litvanya Devlet Başkanı Dalia Grybauskaitė, Rusya’yı “terörist devlet” olarak adlandırmış ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i Hitler’le kıyaslamıştı. Grybauskaitė, Washington DC’de okumuş ve Litvanya’nın buradaki elçiliğinde tam yetkili bakan olarak görev yapmıştı.

Önceden savunma bakanı olan Letonya Devlet Başkanı Raimonds Vejonis, Rusya sınırının askerileştirilmesinin gürültücü bir savunucusu olmuştur. O, geçtiğimiz yıl, “Eğer bir şey olursa, daha fazla donanım için günler ya da haftalarca bekleyemeyiz. Hemen tepki vermemiz gerekiyor.” diye ilan etmişti.

Biden, Salı günü yaptığı konuşmanın belki de en önemli bölümünde, 2016 başkanlık seçimlerinin sonucunun ABD’nin Baltık devletlerine ilişkin politikasını etkilemeyeceğini bildirdi.

Biden, Washington’ın Baltık devletlerini savunmak için savaşa girme taahhüdünü sorgulayan Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ın açıklamalarına gönderme yapıyordu. Bu, Biden ve sözcülüğünü yaptığı ordu-istihbarat aygıtı için kabul edilemezdir. Başkan yardımcısı, Salı günü, Trump’ın yorumlarının “ciddiye alınması gereken bir şey olmadığını” ilan etti. Biden, Cumhuriyetçi aday “ne konuştuğunu bilmiyor” dedi ve ekledi: “Onun 5. Madde’yi anladığını bile sanmıyorum.”

Biden’in açıklamaları ismen Trump’a yöneltilmiş olsa da, onların asıl içeriği, seçim sonucu ne olursa olsun, politikayı dikte edecek olanın istihbarat örgütleri olduğunun teyit edilmesidir.

Bu açıklamalar, medyanın ve siyaset kurumunun Trump’ı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “Sibiryalı adayı” olarak sunma çabalarına daha fazla açıklık getirmektedir. Amaç, faşizan aday Trump’a yönelik halk muhalefetini, bir savaş yetkisi olarak şekillendirmektir. Bu, Washington’ın Moskova ile çatışmasında büyük bir tırmanmaya zemin hazırlıyor.



Telif Hakkı 1998-2015, Dünya Sosyalist Web Sitesi, Bütün hakları saklıdır