Bugün Yeni Olanlar
Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları
Arşiv
DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım
DİĞER DİLLER
İngilizce
Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce
ANA BAŞLIKLAR
Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi
Bush, Türkiyeye Irakta PKKya saldırması için yeşil ışık yaktı Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar
Asyada tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı
Mehring Bookstan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri
Livio Maitan (1923-2004): eleştirel bir değerlendirme
|
|
DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz
Yazıcıya hazırla
Demoralize oportünistler üzerine bir değerlendirme
David North
24 Nisan 2016
İngilizceden çeviri (19 Nisan 2016)
Alex Steiner ile Frank Brenner’in Troçkizm karşıtı blog sayfası, 12 Nisan’da New York Brooklyn’de düzenledikleri bir toplantıyı bildiriyor. Habere göre:
“Toplam yaklaşık 30-35 katılımcı organizatörlere memnuniyet verirken, tek hayal kırıklığı, New York’taki Yunan toplumunun temsilcilerinin yokluğuydu. Bu, hiç kuşkusuz, Syriza hükümetinin onların umutlarına ihanetinin bir sonucu olarak, birçok Yunan’ın şimdi hissettiği moral bozukluğuyla ilgili.”
Yukarıdaki paragraf, Steiner ile Brenner’in Ocak-Temmuz 2015 arasında blog sayfaları permanent-revolution.org’da yayınladıkları her şeye yönelik bir suçlamadır. Onlar, o kritik altı ay boyunca, bu siteyi, Syriza’nın sınıf karakterini teşhir eden ve onun işçi sınıfına büyük bir ihanet hazırladığı uyarısında bulunan DEUK’u “sekterler” olarak suçlamaya adamışlardı. Syriza “deneyimi”ni aylarca göklere çıkaran Steiner ile Brenner, şimdi, onun politikalarının neden olduğu “moral bozukluğu”ndan yakınıyor.
Steiner ile Brenner, bu moral bozukluğuna, ellerinden geldiği kadar katkıda bulunmuşlardır.
Onlar, 22 Ocak 2015’te, şunları yazmışlardı:
…SYRIZA’nın önderliğinin uzlaşmacı karakteri, bu seçimlerin temsil ettiği tarihsel değişimin büyüklüğünü azaltmamalıdır. Bir kuşaktan daha uzun bir zaman içinde ilk kez, “Sol”, hatta “aşırı Sol” olduğunu iddia eden bir siyasi parti, Avrupa’da ulusal seçimleri kazanmış durumda ve bir hükümet kuruyor. Ayrıca, seçimin kendisi de Yunanistan’ı heyecanlandırdı. … Sekter gruplar, kitle hareketlerine kayıtsız oldukları için fırsatların farkında değiller. Onlar, kitle hareketi, SYRIZA’nın seçilmesinde olduğu gibi patlak verdiğinde, bu rahatsız edici gerçeği savuşturmak için fazla mesai yapıyorlar.
Steiner ve Brenner, Yunanistanlı bir oportünist tarafından yazılmış, DEUK’un Syriza hükümetine ilişkin değerlendirmesine yönelik uzun bir suçlamayı da yayınlamışlardı:
Bu girişimi, o daha iktidarı bile almadan önce suçlamadan, sabırlı olmak ve bu deneyin ne getireceğini görmek gerekir. Siyasi gerçeklerin yadsınması ve Avrupa’da seçilmiş TEK sol eğilimli hükümetin desteklenmemesi, yalnızca solun düşmanlarına destek verir ki bu, solun yatkın olduğu ve sağ tarafından yıllardır kullanılmış olan; dolayısıyla solun halkın çoğunluğunu devrimin ve işçi sınıfını desteklemenin tek çıkış olduğuna inandıramamasını vurgulayan bir şeydir.
Steiner ile Brenner, Tsipras hükümetini savunurken, WSWS’nin Syriza’yı bir burjuva partisi olarak tanımlamasına karşı çıkacak kadar ileri gitmişlerdi. Onlar, şöyle yazdılar:
Marksistler, “burjuva partisi” gibi bir kategoriyi, siyasi gerçekliği daha derinlemesine anlamak için kullanırlar, ama bu tür bir kategori, bir sekterin ellerinde, içerikten yoksun ve alaycı bir isim takmadan neredeyse farksız hale gelir.
Bu saldırı hattı, 2015 boyunca tüm şiddetiyle devam etmişti. Ama şimdi, onlar, açıklama yapmaksızın, Syriza hükümetinin neden olduğu yaygın moral bozukluğu hakkında yazıyorlar.
Steiner-Brenner toplantısının doruk noktası, toplantıya Atina’dan Skype üzerinden seslenen Yunanistan’daki İşçilerin Devrimci Partisi’nin (EEK) önderi Savas Michael’in konuşmasıydı. Michael, Steiner’in siyasi bir müttefikidir ve onların başlıca bağı, Uluslararası Komite’ye yönelik ortak nefrettir.
Aynı Steiner ve Brenner gibi, Michael de, 2015’te Syriza yönetimini parlak renklere boyamış ve DEUK’un uyarılarını suçlamıştı. Fakat aşırı mutluluk yerini acıya bırakmış durumda. Blogdaki habere göre, Michael, “bu ihaneti, 1944’te, Yunan partizanlarının Stalin, Churchill ve Roosevelt tarafından hazırlanan anlaşma eliyle uğratıldığı tarihsel ihanete ve sonradan Yunan Stalinistlerinin 1945’te, İç Savaş’taki savaşçıları silahlarını Britanya’ya teslim etmeye zorladığı daha da kötü ihanetine benzetti.”
Tarihsel olarak yanlış karşılaştırmalarla geçiştirmek, Syriza’nın ihanetini azaltmaz. Ancak Savas Michael, Yunanistan’da bol miktarda bulunan oportünist bir siyasi türdür. O, ciğerleriyle düşünür ve siyasi çözümleme ile hatiplere özgü süslü sözleri birbirine karıştırır. Michael, 2015’te kendisini Syriza yönetiminin devrimci potansiyelini bıkmadan övmeye adadıktan sonra, şimdi, referandum sonrası durumu, yüz binlerce işçinin yaşamına mal olan Yunan iç savaşının felaket getiren olayları ile karşılaştırıyor. Bu, hoyrat bir abartıdır ve mevcut siyasi durumu açıklamada hiçbir işe yaramaz.
Gerçekte, Michael, kendi abartılarını ciddiye almamaktadır. Temmuz 2015 ihaneti ile Yunan işçi hareketinin 1940’lardaki imhasını karşılaştıran Michael (Steiner-Brenner blog sayfasındaki habere göre), “işçi sınıfı ihanete uğramış olsa da, yenilmemiştir dedi.”
Bu, en kötü türde bir safsatadır. O, işçi sınıfının (kendisinin 1940’ların felaketleriyle karşılaştırdığı) devasa bir “ihanet”e uğradığını ama bir “yenilgi”ye uğramadığını iddia etmektedir.
Savas Michael’in siyasi tarihini iyi bilenler, onun “ihanet” ile “yenilgi” arasındaki sinik ayrımının kaynağını fark edeceklerdir. O, bu oportünist kelime oyununu, Pabloculuğa dönüşü döneminde, işçi sınıfının uğradığı her yenilginin siyasi önemini ve etkisini azaltmak amacıyla “işçi sınıfının yenilmez doğası”ndan söz eden Gerry Healy’den öğrenmiştir. Savas Michael, bu siyasi saçmalığa, yalnızca ahmaklıktan dolayı değil, ama aynı zamanda ona kendi oportünizminin sonuçlarının siyasi sorumluluğundan kurtulma olanağı tanıdığı için de balıklama atlamıştı. Daha kişisel anlamda, işçi sınıfının uğradığı ihanetler, Michael’e zarar vermediği sürece, bir “yenilgi” anlamına gelmemektedir. Katıksız bir ihanet, işçi sınıfının yaşam standartlarının hızla düşmesi anlamına gelir. Bir yenilgi ise, ancak en sevdiği Atina kafelerinden birinde sahte diyalektik zırvalarını yayması Michael için imkansız hale geldiğinde gerçekleşir.
Temmuz 2015’te Yunanistan işçi sınıfının siyasi bir yenilgiye uğramış olduğunu belirttiği için Uluslararası Komite’yi suçlamış olan Steiner ile Brenner’e gelince; onlar, 2015 olayları sırasındaki siyasi rollerinin hesabını vermiş değiller. Onlar, neden bütün siyasi enerjilerini Uluslararası Komite’nin Syriza hükümetinin canice ikiyüzlülüğünü teşhir etmesine saldırmaya adamış olduklarını açıklayamıyorlar.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|