DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
Moskova’da daha yakın Çin-Rusya ilişkileri gösterimde
Peter Symonds
23 Mayıs 2015
İngilizceden çeviri (15 Mayıs 2015)
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in geçtiğimiz hafta sonu Moskova’da düzenlenen II. Dünya Savaşı’nın Avrupa’da sona ermesinin 70. yıldönümü anma törenlerine katılması, Rusya ile Çin arasında artan ekonomik ve stratejik ilişkilere dikkat çekti. Washington’ın Moskova’ya ve Pekin’e yönelik saldırgan duruşu, onları, çözülmemiş karşılıklı sorunlara rağmen birbirine itmektedir.
Xi’ye, Kızıl Meydan’daki askeri geçit töreni sırasında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yanına oturtularak, en yüksek mevki verildi. Xi, Putin’i, “sıcak bir şekilde”, Japonya’nın yenilgiye uğramasının ve II. Dünya Savaşı’nın Pasifik’te sona ermesinin yetmişinci yılını anmak için Çin’de düzenlenecek olan törenlere katılmak üzere Eylül’de Pekin’e davet etti.
Xi, Çin’in devlet haber ajansı Xinhua tarafından yayımlanan açıklamalarında, “Birleştiğimizde güçlü; yalıtıldığımızda zayıfız.” dedi. O, 1969’daki sınır çatışmalarını da kapsayan 1960 Çin-Sovyet kopuşunu takip eden on yılların açık düşmanlığını görmezden gelerek, iki ülkenin yakınlığını, II. Dünya Savaşı sırasındaki ortak fedakarlıklarına atfetti.
[İki ülke arasındaki] ilişkiler ancak Sovyetler Birliği’nin 1991’de çöküşünün ardından onarılmaya başlanmıştı. Çin ile Rusya, özellikle, her iki ülkenin de kendi çıkarlarına tehdit olarak kabul ettiği, ABD’nin Afganistan’ı istilasından sonra daha sıkı bağlar kurdular. Şanghay İşbirliği Örgütü, ABD’nin ve NATO’nun, her iki ülkenin de stratejik ve ekonomik çıkarları için kritik olarak gördüğü Orta Asya’daki işgaline ve müdahalesine karşı koymak için, 2001 yılında kuruldu.
ABD ve müttefikleri, geçtiğimiz yıl boyunca, Ukrayna üzerinden Moskova ile karşı karşıya gelmiş ve ona yaptırımlar dayatmışlardı. Onlar, şimdi, pervasızca, Güney Çin Denizi’ndeki tartışmalı bölge üzerinden Pekin’le gerilimleri besliyorlar (Bkz: Çin’e karşı artan ABD savaşı tehlikesi). Washington’ın arzusu, ABD eski ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski gibi stratejistlerin küresel hegemonyanın merkezi olduğunu savunduğu geniş Avrasya kara parçası üzerinde kendi egemenliğini sağlamaktır.
Rusya devlet televizyonu, geçtiğimiz Cuma günü, anlamlı bir şekilde, iki ülke arasındaki ortaklığın stratejik önemini vurgulayan ve aynı Xi gibi, 1960’ların ve 1970’lerin uzlaşmazlıklarının büyük ölçüde geçmişte kaldığını öne süren, “Rusya ve Çin: Avrasya’nın Kalbi” başlıklı bir belgesel yayınladı.
Xi ve Putin, hafta sonundaki törenler öncesinde, altyapı projelerine tahminen 6 milyar dolarlık bir Çin yatırımını ve siber savaş dünyasında saldırmazlık güvencesini içeren 32 anlaşma imzaladı. Senelik karşılıklı ticaretin önümüzdeki birkaç yıl içinde ikiye katlanarak 200 milyar dolara çıkacağı tahmin ediliyor.
Bununla birlikte, en önemli konulardaki farklılıklar devam ediyor.
İki ülke, görüşmelerle geçen yılların ardından, geçtiğimiz yıl, Çin’e önümüzdeki otuz yıl boyunca doğal gaz sağlayacak Sibirya gaz sahalarının ve boru hatlarının imarını kapsayan 400 milyar dolarlık bir anlaşma imzaladılar. Ancak anlaşma, fiyatlar ve diğer ayrıntılar üzerine devam eden pazarlığın ortasında henüz kesinleştirilmiş değil.
Aynı zamanda, görüşmeler devam etmekle birlikte, Rusya, Çin’in, yirmi dolayında Su-35 savaş uçağını ve ortak geliştirilmiş Mi-26 helikopterini kapsayan gelişmiş silah satın alma taleplerini henüz kabul etmiş değil. Rusya’nın Çin karşısındaki askeri üstünlüğünden vazgeçmedeki isteksizliği, devam eden kuşkulara ve gerilimlere işaret etmektedir.
İki devlet başkanı, Avrasya’nın ekonomik bütünleşmesi için potansiyel olarak rakip planları destekliyor. Putin, şu anda Rusya’yı, Beyaz Rusya’yı, Ermenistan’ı ve Kazakistan’ı kapsayan bir Avrasya Ekonomik Birliği’nin geliştirilmesi için bastırıyor. Xi, 2013’te, kara taşımacılığını geniş ölçüde geliştirmek ve diğer altyapı tesislerini Avrupa’ya ve Doğu Asya’ya bağlamak için bir 21. Yüzyıl Denizcilik İpek Yolu ile birlikte, kendi İpek Yolu Ekonomik Kuşağı’nı öne sürmüştü.
Yine de, geçtiğimiz hafta Kızıl Meydan’da sergilenen dayanışma görüntüsü, ABD’nin yarattığı tehditlerin ve her iki ülkeyi de askeri olarak kuşatmasının, Moskova ve Pekin’deki egemen sınıflar içinde [yarattığı] gerçek korkuları yansıtmaktadır. Putin, Almanya’nın ve Japonya’nın yeniden askerileşmesine yönelik iğneleyici bir gönderme yaparak, iki ülke [Rusya ve Çin], “Nazizmin ve [Japon] militarizminin itibarlarının iade edilmesine ya da tarihin çarpıtılmasına tutarlı bir şekilde karşı çıkıyorlar.” dedi. Hem Almanya’da hem de Japonya’da yaşanan askeri güçlenmeye, egemen çevreler içinde savaş dönemi suçlarını aklama girişimleri eşlik ediyor.
Moskova’daki törenlere, Akdeniz’de, bugüne kadarki ilk Çin-Rusya ortak deniz kuvvetleri tatbikatları eşlik etti. Görece küçük ölçekte olmakla birlikte bir hafta sürecek olan tatbikatlar, açık bir şekilde, Rusya ile Çin arasındaki daha yakın askeri ilişkilerin işaretini vermeyi hedefliyordu.
[Tatbikatta] bir tedarik gemisinin (Weishanhu) yanı sıra, iki Çin 054A/Jiangkai II sınıfı füze fırkateyni, altı Rus savaş gemisine katıldı. Tatbikatlar güvenlik eğitimlerini, koruma görevlerini, denizde ikmal ve bazı gerçek mermi atışlarını içeriyordu. Çin gemileri, bundan önce, II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi kutlamalarının parçası olarak, Rusya’nın Karadeniz’deki Novorossiysk üssünü ziyaret etmişlerdi.
Los Angeles Times’da yayımlanan bir makale, “Ne Rusya’nın ne de Çin’in Akdeniz’de bir inçlik kıyı şeridine sahip olmaması, burayı, onların ilk ortak deniz savaşı oyunları için alışılmadık ve kışkırtıcı bir yer haline getiriyor.” diye yakınmıştı.
Doğu Asya’da daha önce yürütülen ortak deniz kuvvetleri tatbikatlarını arka plana atan Akdeniz’deki son Çin-Rusya tatbikatları, açık bir şekilde, ABD’nin Libya’da ve Suriye’de düzenlediği ve Rusya ile Çin’in Ortadoğu’da ve Kuzey Afrika’daki çıkarlarına ciddi bir şekilde zarar vermiş olan rejim değişikliği operasyonlarına karşı koymaya yöneliktir.
2011’de NATO önderliğinde girişilen Libya savaşı, bir gecede, milyarlarca dolarlık Çin yatırımını tehdit etmiş ve Çin’i, 30.000’den fazla yurttaşını bu ülkeden tahliye etmeye zorlamıştı. Savaş, Çin yönetimi içinde, kendi çıkarlarını savunacak araçlara sahip olma gereği üzerine bir tartışmayı kışkırtmıştı.
İlk deneme amaçlı adım olarak, Çin savaş gemileri Aden Körfezi’ndeki korsanlık karşıtı uluslararası operasyonlara katıldılar. Cibuti, bu ayın başlarında, Çin’in bu ülkede, ABD, Fransa ve Japonya tarafından kullanılan tesislerin yanında küçük bir üs kurmak istediğini açıkladı.
Çin ve Rusya, ABD’nin yarattığı büyüyen tehdidin yanı sıra, bizzat içeride derinleşen ekonomik ve toplumsal kriz eliyle de bir araya getiriliyor. Her iki rejim de, kapitalist restorasyon süreçlerinin bir sonucu olarak, işçi sınıfının zararına devasa servet biriktirmiş çok küçük bir yozlaşmış oligarklar tabakasının çıkarlarını temsil ediyor.
Ne Pekin ne de Moskova, ABD’nin savaş yönelişine karşı bir çözüme sahiptir. Onların Washington’ı yatıştırma girişimleri, Amerikan askeri egemenliğine karşı koymak için, yalnızca gerilimleri ve çatışma tehlikesini daha fazla arttıran çılgınca silahlanmalarıyla yan yana gerçekleşmektedir.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|