www.wsws.org/tr/2015/jun2015/pers-j08.shtml
“Harika oyun”un zedelenen itibarına ilişkin içten kaygıları ifade eden resmi abartılardan günler sonra, Amerika Birleşik Devletleri’nin, dünya futbolunun başındaki kuruluş olan FİFA’ya yönelik bir cezai soruşturma başlatmasının asıl amacı ortaya çıktı.
Çarşamba günü, FBI, soruşturmasının, artık, yolsuzluk ve rüşvet iddialarını ve FİFA’nın 2018 ve 2022 Dünya Kupalarını Rusya’ya ve Katar’a vermesi ile ilgili oy yolsuzluğunu kapsadığını açıkladı. Bu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yönetimine karşı siyasi bir hamledir ve ABD önderliğinde Rusya’ya yönelik sürmekte olan NATO kuşatmasının yaşamsal öneme sahip bir propaganda tamamlayıcısı olarak tasarlanmıştır.
27 Mayıs’a giden süreçte dokuz üst düzey yetkilisinin ve beş şirket yöneticisinin ABD Adalet Bakanlığı tarafından RICO Yasası’na göre, şantaj, para transferi sahtekarlığı ve kara para temizleme iddialarıyla 47 suçlamadan tutuklanması olağanüstüdür. Bu suçlamalar, yaşamın hiçbir yanının artan ekonomik, siyasi ve askeri karşıtlıkların etkisinden muaf olmadığı ve Washington’ın kendi iradesini dayatmak için her şeyi yapmaya hazır olduğu gerçeğini gösteriyor.
Futbol ABD’de pek önemli bir spor kurumu değildir ve ona dahil olduğu iddia edilen para (24 yıllık dönem boyunca 150 milyon dolar), en azından ABD mali sistemindeki günlük yolsuzlukla karşılaştırıldığında devede kulaktır. Yine de FBI, büyük kaynakları bu işe ayırmış ve yetkisini yasal olarak gerekçelendirilebilecek olanın çok ötesinde genişletmiş durumda.
Resmi açıklamalara göre, FİFA’ya yönelik bir soruşturma ilk olarak 2009’da başlatılmış ama öncelikli olarak, FİFA’nın pazarlama ortağı International Sports Leisure’ın çökmesinin ardından ortaya çıkan yolsuzluk iddiaları üzerine yoğunlaşmış ve CONMEBOL (Güney Amerika) ve CONCACAF (Karayipler, Orta ve Kuzey Amerika) futbol federasyonları birliğini kapsamıştı. Geçen ay İsviçre’de tutuklananların çoğu, aynı zamanda, 1998 ve 2010 Dünya Kupaları öncesinde rüşvet almakla suçlanan bu iki kurum ile ilişkiliydi.
Bununla birlikte, İsviçre’deki Baur au Lac otelindeki tutuklamalar, FBI’ın peşinde olduğu ganimet değildi. FBI, aslında, 2010’da, FİFA’nın 2018 ve 2022 Dünya Kupalarını nasıl verdiğine ilişkin sözde ayrı bir cezai soruşturma başlatmış olan İsviçreli yetkililer ile birlikte çalışmıştı. Tutuklananlar, Moskova ve Katar kararları ile en yakından ilişkili kişi olan Sepp Blatter’ın beşinci kez yeniden seçileceği 65. FİFA Kongresi’ne katılmak için İsviçre’de bulunuyordu.
Blatter ve Dünya Kupası’nın Rusya’da yapılması karşıtı kampanya, tutuklamalardan önce başlamıştı. İsviçre’deki baskınlardan bir gün önce, 26 Mayıs’ta, Nisan ayında federal yolsuzluk ile suçlanmış olan Senatör Robert Menendez ve Senatör John McCain, FİFA’ya ortak bir mektup yazdılar. Onlar, bu mektupta, Blatter’ın “Rusya’nın Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü çiğnemeye ve II. Dünya Savaşı sonrası güvenlik yapısına yönelik diğer meydan okumalara devam etmesine rağmen, 2018 FIFA Dünya Kupası’na Rusya’nın ev sahipliği yapmasına sürekli desteğinden” dolayı başkanlıktan uzaklaştırılmasını istiyorlardı.
Bu kampanya, FBI’ın eyleminden sonra yoğunlaştı. Britanya’da, Prens William, Futbol Birliği’nin önderleri, Muhafazakar Partili Başbakan David Cameron ve İşçi Partisi’nin önderliği yarışında önde giden Andy Burnham, Blatter’a ve/veya Moskova ile Katar’ın Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmasına karşı tavır aldılar.
Bizzat Blatter, giderek daha fazla ilgi odağı haline geldi. 1 Haziran günü, New York Times, şimdiye kadar adı bilinmeyen ve 10 milyon dolarlık bir rüşvete bulaşmış olan bir “üst düzey FİFA yetkilisi”nin, Blatter’ın başlıca yardımcısı, FİFA Genel Sekreteri Jérôme Valcke olduğunun tespit edildiğini bildirdi.
Sony, Emirates, Castrol, Continental ve Johnson & Johnson, FİFA’nın sponsorluğundan çekildiler.
Ardından, 2 Haziran günü, Blatter, Aralık ayında FIFA başkanlığından istifa edeceğini açıkladı. Ama bu, FBI’ın onun da soruşturulduğunu açıklamasını engellemedi. Bu arada, adı bilinmeyen bir kaynak, Reuters’e, soruşturmanın 2018 ve 2022 turnuvalarının teklif süreçlerini kapsayacak şekilde genişletilmiş olduğunu anlattı.
Tam o sırada, Britanya Kültür Bakanı John Whittingdale, parlamentoda, İngiltere’nin 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmaya hazır olduğunu söyledi. Bu öneriyi Rusya ile ilişkilendiren Whittingdale, “bu ülkede [Britanya] tesislerimiz var ve 2018 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmak için, başarısız da olsak, elbette, son derece etkileyici bir teklifte bulunduk.” dedi.
Moskova’daki Putin yönetimi, FIFA’ya yönelik FBI operasyonunun başlıca hedefinin Katar değil ama kendisi olduğunu çok iyi anlamaktadır. Putin, “[ABD’nin] kendi yargısını diğer ülkelere genişletme yönündeki bir diğer kaba girişimini” açıkça kınadı.
Rus yetkililer, Blatter’ın istifasının kupaya ev sahipliği yapma yönündeki hazırlıklarını etkilemeyeceğini söylerken, Başbakan Yardımcısı Arkadiy Dvorkoviç, Guardian’a, “Futbola yönelik her türlü siyasi müdahale hukuk dışıdır” dedi.
Hukuk dışı ya da değil; 2018 turnuvasının, ABD yönetiminin onu önlemeye yönelik son derece kararlı çabaları olmaksızın gerçekleşeceğini düşünmek saflık olacaktır.
Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko, kısa süre önce, Blatter’ın istifasının, FIFA’nın “kimi yolsuzlukla güdülenmiş kararları”nın iptal edileceği umudu yarattığını yazdı.
Britanya’da, 1 Haziran günü, hem Muhafazakar Parti hem de İşçi Partisi, 2018 ve 2022 Dünya Kupalarına “alternatif” oluşturma olasılığını ortaya koydu ve İngiltere Futbol Birliği’nin, bu planı Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) ile tartışıyor olduğunu açığa vurdu. UEFA dün Berlin’de toplandı ve en azından Blatter’ın istifasından önce, FIFA’dan ayrılmayı ve 2018 turnuvasından çekilmeyi tartışmaya hazırdı.
Blatter’ın istifası göz önünde bulundurulursa, FIFA Moskova’daki turnuvaya ev sahipliği yapma planlarından vazgeçebileceği için, bu “nükleer seçenek” gerekmeyebilir. 4 Haziran günü Daily Telegraph’da yayımlanan bir makale, bunun gerçekleşmesi durumunda, “en güçlü rakibin ABD olacağı söylentisinin çıktığını” belirtti.
Bütün bu gelişmeler boyunca, ABD’nin hamleleri, basında, onun FIFA’nın pisliğini temizlemeyi amaçladığı iddiasını nereyse hiç sorgulamayan al gülüm-ver gülüm tarzı destekleyici bir şekilde yer aldı. Hiçbir önemli gazeteci şu açık soruları sormadı: ABD sporuna bulaşan yolsuzluk ve Amerikan mali sistemini kapsayan ve bugüne kadar hiç kimsenin sorumlu tutulmadığı trilyonlarca dolarlık skandallar söz konusu iken, hangi ABD’li yetkili FIFA’daki yolsuzluğu ortadan kaldıracak? Amerikan egemen sınıfı, hangi yetkiyle, onun yasaları çerçevesinde ya da onun ülkesinde faaliyet göstermeyen bireyleri tutuklama hakkını kendisinde buluyor?
ABD’li savcıların aniden FIFA yolsuzluğuna ilgi duymasının ardında yatan açık jeopolitik etkenlerden neredeyse hiç söz edilmiyor. Az sayıda istisnadan biri, Guardian’da “çok kutuplu dünya düşüncesi burnundan soluyor… Bu, küresel gelişmelerdeki nüfuzunu yitiren Amerika’nın bildik hikayesinin çarpıcı ve açık bir şekilde tersine çevrilmesidir. Amerika sonrası bir dünya üzerine ani konuşmalar daha az inandırıcı görünüyor.” diye yazan Natalie Nougayrède idi.
Sonuçlar, Nougayrède’in varsayabildiğinden çok daha kapsamlıdır. ABD, bir propaganda zaferi elde etmek ve Moskova’yı daha fazla yalıtmak için, kurulu yasal normları zorlamaya, onları sindirmeye ve onlardan vazgeçmeye hazırdır. Ama bu, bizzat Washington’ın diğer daha yaşamsal alanlarda işlediği suçlarla; dünya halklarını gözetleme, yasadışı gözaltılar, işkence, insansız hava aracı saldırıları, yasadışı savaşlar başlatma, hatta Rusya ve Çin gibi nükleer silah sahibi güçlere karşı dünyayı hayal edilemez bir felaketle tehdit eden savaş niyeti ile karşılaştırılamaz.