DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
ABD ve Türkiye Suriye müdahalesini tırmandırmaya hazırlanıyor
Jean Shaoul
31 Temmuz 2015
İngilizceden çeviri (30 Temmuz 2015)
Görünüşte Irak ve Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı savaşmak için Suriye içinde bir tampon bölge oluşturmak üzere Türk hükümeti ile bir anlaşmaya varan Washington, ABD askeri kuvvetlerinin Suriye ordusuna müdahale etmeye yönelik angajman kurallarını tartışmaya başladı.
Suriye-Türkiye sınırındaki bir toprak şeridini ele geçirme teklifi (Türkiye’nin resmi haber ajansı, onun 100 kilometre genişliğinde, 40 kilometre derinliğinde olacağını gösteren bir harita yayınladı), Obama yönetimi tarafından, ABD savaş uçaklarının IŞİD hedeflerine karşı hava saldırıları gerçekleştirmek için Türkiye’nin İncirlik Hava Üssü’nü kullanmasına izin veren bir anlaşmanın parçası olarak kabul edildi.
En azından geçtiğimiz dört yıldır Suriye’nin kuzey sınır bölgesini ele geçirmeyi savunan Türk yetkililer, Türk silahlı kuvvetleri tarafından korunacağı söylenen “güvenli bölge” den, etkin bir şekilde uçuşa yasak bölgeden söz ediyorlar. Washington’ın hedefinin yalnızca “IŞİD’den kurtarılmış” bir bölge yaratmak olduğunda ısrar eden ABD’li yetkililer çok daha dikkatli.
Bununla birlikte, anlamsal farklılıkla bir yana, ABD, Suriye’yi 2011’de başlamasından bu yana enkaz haline getirmiş olan Batı destekli rejim değişikliği savaşını tırmandırma açık hedefiyle Türkiye yönetimi tarafından yapılan müdahale teklifini destekliyor.
Obama yönetimi ve Pentagon yetkilileri, önerilen bölgenin kesin niteliğinin ve onu kimin kontrol edeceğinin, Ankara ile Washington arasında hala tartışılan konular olduğunu belirttiler.
Bir yetkili, Salı günü, Türk medyasıyla arka plandaki bir görüşme sırasında, “Onun tam olarak neye benzeyeceği, nasıl görüneceği ve yöntemlerinin ne olacağı ile ilgili olarak [Türkleri kast ederek] onlarla birlikte çözüm üretmek zorundayız” dedi.
Bununla birlikte, resmi çevrelerde, bu tür bir bölgenin oluşturulmasının, Suriye’deki ABD müdahalesinde önemli bir tırmanmaya yol açacağı kabul ediliyor. Obama yönetiminin eski büyükelçisi ve “Suriye geçiş süreci” konusundaki özel danışmanı Frederic Hof, Christian Science Monitor’e, Obama,” Beyaz Saray’da kalacağı takriben 18 aylık sürede Suriye konusunda kesinlikle bazı ilerlemeler görmek istiyor.” dedi.
O, “Washington-Ankara girişimi, IŞİD’e karşı kara savaşındaki bir bölümden çok daha fazlası olabilir.” diye ekledi.
Sorun, iki NATO müttefikinin farklı taktiksel hedefleri eliyle içinden çıkılmaz hale getiriliyor. Hem ABD hem de Türkiye, şimdi IŞİD’e karşı ortak bir mücadelede birleşmiş olduklarını iddia ederken, Türkiye’nin eylemleri, açık bir şekilde, onun ana hedefinin İslamcı milislerin yok edilmesi olmadığını göstermiş durumda.
Türkiye, tümü “terörizm”e karşı yenilenmiş bir mücadele adına, Irak’ta, Suriye’de ve bizzat Türkiye içinde saldırılara başlamasından beri, onları IŞİD değil ama Kuzey Irak sınırının ötesindeki üsleri şiddetli hava bombardımanına uğrayan Türkiye’deki gerilla hareketi PKK ile onun kuvvetleri yoğun topçu ateşine maruz kalan Suriye’deki karşılığı YPG üzerinde yoğunlaşmış durumda.
Bu Kürt hareketleri, Suriye’nin kuzeyinde ve Türkiye sınırının hemen güneyindeki Kobane’nin kuşatılmasında IŞİD’e karşı başlıca silahlı muhalefeti oluşturuyor ve ABD savaş uçaklarının sağladığı hava korumasıyla savaşıyordu. Şimdi, ABD Dışişleri Bakanlığı, YPG’yi öyle görmezken PKK’nin resmen terörist bir örgüt olarak sınıflandırılmasına dayanarak, Türkiye’nin saldırılarına suiistimal edilmiş bir savunma sağlıyor.
NATO, Ankara’nın başlattığı Kürt karşıtı askeri operasyona da üstlü kapalı bir onay verdi. ABD önderliğindeki askeri ittifak, Salı günkü 90 dakikalık acil durum toplantısının ardından, IŞİD ile Kürt grupları arasında ayrım gözetme zahmetine katılmaksızın, “terörizm”e karşı mücadelesinde Ankara ile “dayanışma” içinde olduğunu ilan etti. Bununla birlikte, Almanya ve bazı başka Avrupalı güçler, bunun bölgede sadece daha geniş bir savaşı ateşleyeceği korkusuyla, Türkiye’nin Kürtlere yönelik saldırısını artan bir endişeyle izliyorlar.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yönetimi, Türkiye’nin ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşadığı bölgelerine de yayılabilecek bir özerk Kürt bölgesi haline geleceğinden duyduğu korkuyla, Kürt güçlerinin Suriye’nin kuzeyindeki kontrolünü kırmaya kararlı. Türk hükümeti, sözde tampon bölgeyi korumak için bu güçleri kullanma yönündeki herhangi bir öneriyi kesinlikle reddedecek.
Bölgedeki IŞİD karşıtı diğer tek güç, uzun süre, uzun süredir Türk hükümetinin pek de gizli olmayan desteğiyle faaliyet gösteren ve Türkiye’nin güneyinde [Suriye’ye] silah ve savaşçı akıtmakta kullanılan bir istasyon kurmuş olan CIA’nın arka çıktığı El Kaide’ye bağlı El Nusra Cephesi’nin hakim olduğu bir İslamcı milisler topluluğudur.
Ayrıca, ABD’nin silahlandırdığı ve eğittiği Suriyeli “ılımlı” savaşçılar var. Obama yönetimi, yaklaşık bir yıl önce, 15.000 kişilik bir gücün sahaya çıkarılmasıyla amacıyla 500 milyon dolar ayırmışken, ABD Savunma Bakanı Ashton Carter, bu ayın başında, Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’ne, şimdiye kadar 60’tan da az savaşçıyı yetiştirebildiklerini itiraf etmek zorunda kaldı. Bir habere göre, kamyonlara doldurulan bu yetersiz grup Suriye’ye geri gönderilmiş ve onlardan bir daha haber alınamamış.
Bu durum, Suriye’de daha sağlam bir ABD müdahalesinin savunucularının, ABD ordusunun bu paralı askerleri desteklemek için ne yapmaya hazırlanması gerektiği üzerine hararetli bir tartışma açmasını engellemedi.
Salı günü, Pentagon sözcüsü Yarbay Joe Sowers, “ABD kendisini, eğiteceğimiz personelin başarısına adamıştır. Biz, [bu] güçlere sağlayabileceğimiz donanım desteği değerlendiriyoruz.” itirafında bulundu.
Defense1 web sitesi, Savunma Bakanı Carter’ın, [Kongre’deki] son ifadesi sırasında, ABD ordusunun eğitmiş olduğu paralı askerleri korumak için Suriye hükümet güçlerine karşı müdahalesinin “yasallığı” hakkındaki kuşkusunu dile getirdiğini bildirdi.
Bu, Demokratların ve Cumhuriyetçilerin, “terörle küresel mücadele”yi ve Afganistan ve Irak işgallerini başlatmak için 2001 ve 2002’de geçirilmiş olan Askeri Güç Kullanımı İçin Yetkiler’in (AUMFs) Suriye’ye genişletilmesi amacıyla değişiklik için yapılması çağrılarına yol açtı.
Bu koşullar altında, Pentagon tarafından eğitilmiş küçük paralı “isyancılar” grubu, yalnızca, Devlet Başkanı Beşar Esad yönetimini devirmeye yönelik doğrudan ABD askeri mücadelesine bahane sağlayan bir maşa işlevi görecektir.
Türkiye’nin Kürtlere yönelik cezalandırıcı davranışı, Washington tarafından onaylanırken, hem Türkiye’de hem de Ortadoğu’da kınanıyor.
Irak hükümeti Kuzey Irak’taki PKK kamplarına yönelik hava saldırılarını, “tehlikeli bir tırmanma ve Irak’ın egemenliğine yönelik bir saldırı” olarak kınadı.
Türkiye’de, Erdoğan’ın iktidardaki AKP’sini parlamento çoğunluğundan mahrum edecek şekilde, son seçimlerde yüzde 13 oy alan Kürt yanlısı HDP’nin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “güvenli bölge” hazırlığını bir hile olarak suçladı. Demirtaş, “Türkiye bu güvenli bölge ile IŞİD’i hedefleme niyetinde değil.” dedi ve ekledi: “Hükümet, Kürtlerin Suriye’de özerk bir bölge oluşturmaya çalışmasından ciddi şekilde rahatsız olmuştur.”
Suriye haber ajansı SANA, Demirtaş’ın bir HDP toplantısında, Suriye sınırındaki Suruç’ta, çoğunluğu solcu bir gençlik hareketinin üyesi 32 insanın katledildiği ve IŞİD’e atfedilen terörist saldırının, aslında, askeri harekat için bir bahane sağlama peşinde koşan hükümet ajanlarının işi olduğunu söylediğini aktardı.
SANA, Demirtaş’ın, terörist bombalamanın arkasında Türkiye cumhurbaşkanlığı sarayına bağlı bir “Özel Gladyo” örgütünün olduğu suçlamasını aktardı. Demirtaş, NATO ve CIA’in himayesi altında II. Dünya Savaşı sonrası dönemde oluşturulmuş komünizm karşıtı gizli birimleri ima ediyordu. Gladyo’nun Türkiye kolu, sonradan Özel Kuvvetler Komutanlığı’na (ÖKK) dönüştü.
Bu arada, Suriye Dışişleri Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne ve BM Genel Sekreteri’ne, yeni Türk askeri harekatlarını kınayan; Türk hükümetini, Suriye içindeki terörist gruplara maddi destek verme ve binlerce “yabancı savaşçı”nın Türk topraklarından Suriye’ye girmesine olanak sağlama yoluyla “Suriye’de akan kandan ve Suriye içinde ve dışındaki milyonlarca kişinin çektiği insani acıdan doğrudan sorumlu” olmakla suçlayan mektuplar gönderdi.
Suriye’deki Batı destekli rejim değişikliği savaşının neden olduğu bu insani felaketin çapı, Salı günü, BM Güvenlik Konseyi önündeki ifadesinde, BM İnsani İlişkiler Koordinasyonu Genel Sekreter Yardımcısı Stephen O’Brien tarafından ayrıntılarıyla açıklandı. O’Brien, çatışmalarda öldürülen tahminen 220.000 kişiye ek olarak, 12,2 milyon dolayında Suriyelinin insani yardıma muhtaç olduğunu bildirdi. O’Brien, 2014’ün sonuna kadar ülke içinde yerinden edilmiş 7,6 milyon insana ek olarak, bu yıl içinde, şimdiye kadar bir milyon Suriyeli’nin (çoğu ikinci ya da üçüncü kez) evini terk etmeye zorlanmış olduğunu bildirdi.
BM’nin insani yardım planına sadece yüzde 27 fon sağlandığını belirten O’Brien, Suriye’yi, “dünyanın insanlık vicdanı üzerindeki en ağır, en acımasız ve en utanç verici lekesi” olarak adlandırdı.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|