World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği

Yazıcıya hazırla

Türkiye ve Ürdün Suriye’de toprak ele geçirme hamlelerini tartışıyor

Thomas Gaist
9 Temmuz 2015
İngilizce’den çeviri (1 Temmuz 2015)

30 Haziran Salı günü medyada çıkan haberlere göre, Türk ve Ürdün orduları, Suriye’nin kuzeyinde ve güneyinde askeri tampon bölgeler kurmak amacıyla, on binlerce askerle ülkeyi işgale hazırlanıyor.

Ürdün tarafından işgal edilecek bölge, Suriye’nin güneyindeki Deraa ve Suweida vilayetleri ile Deraa kentini kapsayacak. Türk bölgesi, Suriye’nin kuzey sınırında kurulacak. Buna, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından, bölgede bir Kürt devletinin oluşmasını “ne pahasına olursa olsun” engelleme adına açıkça yetki verildi.

Olası Ürdün operasyonu Financial Times ve başka medya kaynakları tarafından haber yapıldı ama herhangi bir resmi açıklama ya da birliklerin sınır ötesine geçtiğine dair bir hareket söz konusu olmadı. ABD’li yetkililer Washington’ın bir Ürdün ya da Türk müdahalesini onayladığını inkar ettiler.

Türk basınında yer alan haberlere göre, Erdoğan’ın başkanlık yaptığı Pazartesi günkü milli güvenlik toplantısının, Türkiye-Suriye sınırındaki bölgenin güvenliğini sağlamak için 18.000 Türk askerinin sevk edilmesini onaylamış.

Türkiye’nin bu hamlesi, ABD destekli Suriyeli Kürt gücü YPG’nin Tel Abyad sınır kasabasını ele geçirdiği son zaferine doğrudan bir yanıt olacaktı. YPG’yi yönlendiren PYD, Türkiye’de ayrı bir Kürt devleti kurmak amacıyla yönetime karşı uzun süreli bir gerilla savaşı yürütmüş olan PKK’ye bağlı.

Tel Abyad’ın YPG tarafından ele geçirilmesi, kuzey ve kuzeybatı Suriye’de, geçtiğimiz kış IŞİD ile Kürt güçleri arasındaki çatışmaların odak noktası olan Kobani’den, Tel Abyad üzerinden Haseki’ye uzanan Kürtlerin egemenliğinde bir sınır bölgesi yaratmaktadır.

Türk hükümeti, Suriye’de, Kuzey Irak’taki özerk Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile bağlantılı böylesi bir bölgeyi, Türkiye’de ve İran’da toprak talep eden bağımsız bir Kürt devletinin oluşmasında bir sonraki adım olarak görüyor. Dört ülkede (Türkiye, Irak, Suriye ve İran) 30 milyon dolayında Kürt azınlık yaşıyor.

Kuzey Suriye’ye yönelik bir Türk müdahalesi, ABD yönetiminin, Amerikan emperyalizminin ve müttefiklerinin başlıca kaygısının IŞİD’in ve İslamcı terörizmin yükselmesi olduğu yönündeki iddialarını yalanlayacaktır. Türk hükümeti, İslamcı radikallerin Türkiye üzerinden Suriye’ye geçişini kolaylaştırarak, IŞİD’e örtülü yardımda bulunmaktadır. Tel Abyad’ın alınmasının ardından, hükümet yanlısı Sabah gazetesi, açıkça, “PYD IŞİD’den daha tehlikeli” başlığını atmıştı.

Haberi yapılan Ürdün müdahalesi, Beşar Esad yönetiminin IŞİD’e ya da El Kaide üyesi El Nusra Cephesi’ne bağlı olmayan tek önemli asi güce karşı savaştığı Suriye’nin güneyindeki Suweida ve Deraa vilayetlerinde bir “tampon bölge”nin oluşturulmasını amaçlıyor.

Ürdün ordusu ile Pentagon arasındaki sıkı bağlar göz önünde bulundurulduğunda, Suriye’ye yönelik bir Ürdün müdahalesi, ABD’nin onayını gerektirecektir. Financial Times, müdahaleye hem Ürdün askerlerinin hem de Ürdün’deki kamplarda CIA tarafından eğitilen Suriyelilerin katılacağını bildirdi. Bu, Washington’daki kongre oturumlarına ilişkin haberlere göre, CIA tarafından şu anda sürdürülen ve onun 15 milyar dolarlık bütçesinin 1 milyar dolarına mal olan en büyük operasyon.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, Türkiye’nin ya da Ürdün’ün Suriye’ye müdahale planlarına ilişkin haberleri doğrulamayacaktı. O, Pazartesi günkü bir basın toplantısında, tampon bölgeler oluşturmaya yönelik operasyonlara ilişkin “hiçbir somut kanıt” olmadığını söyledi. Bununla birlikte, Toner, müdahalenin bölgesel güçlerin Esad yönetiminin yaşayabileceğine artık inanmadıkları anlamına geleceğini söylerken, böylesi eylemlerin gerçek hedefine işaret etti.

O, “Bir insani tampon bölge oluşturduğunuz anda, Suriye’yi farklı oluşumlara bölme konusundaki görüşmelere kapı açarsınız” dedi ve ekledi: “Biz aslında Suriye ulus devletinin parçalanmasına kapı açıyor olacağız. Elbette birçok insan bunun şimdiden bitmiş bir iş olduğunu söylüyor.”

Yeni “güvenli” ve “insani” alanların gerçek amacı, Esad’ı devirmeye yönelik askeri operasyonları tüm Suriye’ye yaymak için konaklama bölgeleri işlevi görmek olacaktır.

Yeni askeri müdahaleler, bir BM kararı kılıfı bile olmaksızın, Suriye’nin egemenliğinin alenen çiğnenmesiyle başlatılacak.

Bu tür hamleler, ABD emperyalizmi ve onun bölgedeki müttefikleri tarafından dört yıl kadar önce kışkırtılmasından bu yana 250.000 cana mal olmuş ve 12 milyon insanı yerinden yurdundan etmiş olan Suriye’deki savaşta, son derece önemli bir tırmanmayı ifade edecektir.

Esad’ı yalnızca vekil güçler kullanarak devirmeyi başaramamış olan Washington, şimdi, Suriye’nin geniş kesimlerini sonradan ABD ve NATO birlikleri tarafından işgal edilecek şekilde biçimlendirmek amacıyla, ülkenin dış askeri güçler eliyle doğrudan istilasını tasarlıyor.

Suriye’nin ve Ortadoğu’nun yeni bir emperyalist paylaşımına yönelik planlar, ABD yönetici seçkinleri tarafından onlarca yıldır hazırlanıyordu.

ABD yönetici seçkinleri, tüm Afrika, Asya ve Ortadoğu’ya sömürgeci egemenlik biçimlerini yeniden dayatmaya yönelik uzun süreli planlarını gerçekleştirmek için Sovyetler Birliği’nin dağılmasından yararlandılar.

Geçtiğimiz hafta içinde, ABD Savunma Bakanlığı’ndan, ordu üst kademesinden ve Dışişleri Bakanlığı’ndan önde gelen yetkililer, Washington’ın Irak ve Suriye’ye, aşiretsel ve mezhepsel güçler tarafından yönetilen yeni küçük devletlerin oluşturulmasını denetleme yoluyla yeniden “istikrar” kazandırma planlarını ifade ettiler.

Savunma Bakanı Ashton Carter’ın ve Genelkurmay Başkanı General Martin Dempsey’in Kongre’de Haziran ayı ortalarındaki ifadeleri, ABD’nin, stratejisini, Irak’ın “birleşik bir devlet olarak” artık var olmadığının kabulü üzerine kurduğuna işaret ediyordu.

Dempsey’in ifadesine göre, Washington, Bağdat’taki merkezi hükümeti atlama ve gelecekteki siyasi düzende ABD’nin vekilleri işlevini görecek Sünni kabile milislerini güçlendirmeye yöneliyor.

Dışişleri Bakanı Yardımcısı Anthony Blinken, geçen hafta, Irak’ın parçalanmasının, tüm Ortadoğu politikasını yeniden düzenleme yönündeki daha kapsamlı ABD gündeminin yalnızca bir yönü olduğunu ortaya koydu.

Blinken, geçen hafta, Center for a New American Security’ye (CNAS) [Yeni Bir Amerikan Güvenliği Merkezi] yaptığı yorumda, “Büyük Ortadoğu, tüm bölgesel düzeni çöküşün eşiğine getiren tektonik bir değişim dönemine tanık oluyor.” dedi.

Blinken, Bölgedeki yeni “tarihsel dönüşüm” koşullarında, ABD’nin “iktidarın ademi merkezileştirilmesi”ni ve ulus-altı unsurlarla “siyasi uzlaşmayı” sahiplenmesi gerektiğini ileri sürdü.

Blinken’in, bölgenin ABD önderliğinde yeniden paylaşımının ve bölünmesinin, Washington’ın iki önemli rakibi üzerinde baskı kurmayı ve nihayetinde onları parçalamayı amaçlayan baskı kampanyasının bir parçası olarak sürdürüldüğünün altını çizen yorumu, ikinci düzey bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin Çin ile Rusya’yı Ukrayna’daki ve Güney Çin Denizi’ndeki “mevcut durumu tek yanlı ve zorlayarak değiştirme” peşinde olmakla suçlamasından saniyeler sonra geldi.

Brookings Institution, Salı günü yayımlanan “Parçalanan Suriye: Amerika’nın en umutsuz savaşı için yeni bir strateji” başlıklı raporunda, bu yeni sömürgeci stratejinin Suriye’ye uygulanmasını ayrıntılı bir şekilde sunuyor.

Bu raporun yayımlanması, Türk ve Ürdün orduları tarafından Suriye’de yeni “güvenli bölgeler” oluşturulması planlarını açıklayan medya haberlerinin yayımlanması ile aynı zamana denk düştü.

Brookings’in raporu, “kapsamlı, ulusal düzeyde çözüm”ün artık mümkün olmadığını iddia ediyor ve “özerk bölgeler”in oluşturulması çağrısı yapıyor.

Raporda, “İleriye giden tek gerçekçi yol, aslında, Suriye’yi parçalayan bir plan olabilir” düşüncesini ileri sürülüyor. [Rapora göre] ABD ve müttefiklerinin, “Suriye içinde daha kalıcı güvenliğe ve yönetime sahip bölgeler oluşturmaya” çalışması gerekiyor.

Rapor, “Strateji, çeşitli yerel girişimleri daha geniş ve daha bütünleşmiş bir çabada birleştirmeye yönelik bir ‘nokta’ savaşı türünde geliştirilebilir.” diyor.

Devamında, bu “konfederatif Suriye”nin “son derece özerk bölgeler”den oluşacağını ve “özel kuvvet birliklerine ve hava savunma yeteneklerine dayanan çok yanlı destek timleri”nin sevki dahil, ABD-NATO güçlerinin yeni oluşturulmuş işgal bölgelerine konuşlandırılmasıyla askeri olarak destekleneceğini belirtiyor.

“Aşırılık yanlısı asi unsurlar ile önceki işbirliği bir utanç sembolü olarak görülmeyecektir” düşüncesini ileri süren Brookings’in raporu, Esad yönetimine karşı ABD’nin vekil güçleri işlevini gören aşırılık yanlısı militanların Suriye’nin yeni paylaşımından dışlanmayacağına açıklık getiriyor.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır