Bugün Yeni Olanlar
Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları
Arşiv
DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım
DİĞER DİLLER
İngilizce
Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce
ANA BAŞLIKLAR
Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi
Bush, Türkiyeye Irakta PKKya saldırması için yeşil ışık yaktı Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar
Asyada tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı
Mehring Bookstan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri
Livio Maitan (1923-2004): eleştirel bir değerlendirme
|
|
DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
Sahte sol, Syriza’nın ihanetini örtbas etmeye çalışıyor
Alex Lantier
27 Temmuz 2015
İngilizceden çeviri (24 Temmuz 2015)
Yunanistan parlamentosunda Çarşamba günü yapılan ve Başbakan Alexis Tsipras’ın Berlin tarafından dayatılan 900 sayfanın üzerindeki Avrupa Birliği (AB) kemer sıkma önlemlerini geçirdiği oylama, Tsipras’ın partisi Syriza’nın (“Radikal Sol Koalisyon”) Yunan halkına yıkıcı ihanetini tamamlıyor.
Syriza, AB memorandumunu sona erdirme yönündeki seçim sözünü ve 5 Temmuz referandumundaki AB kemer sıkma programı karşıtı yüzde 61’lik “hayır” oyunu ayaklar altına alarak, kemer sıkmayı, sanki dünyadaki en doğal politikaymış gibi, neredeyse bir gecede sahiplendi. Onun sosyal kesintiler, gerici yasal “reformlar” ve toplamda on milyarlarca avroluk özelleştirme gündemi, Yunanistan’ı harabeye çevirecek. Sonuçlar, zaten açlık, işsizlik ve tıbbi bakım yoksunluğuna katlanan Yunan işçileri için korkunç olacak.
Ocak seçimleri sırasında solcu bir meşale olarak pazarlanan Tsipras’ın, sıradan, piyasa yanlısı bir gerici olduğu kanıtlandı. Basın analizleri, halihazırda, onu, 1981’de bir ulusal reform programı üzerine Fransa’nın cumhurbaşkanı seçilen ve ardından, iki yıldan kısa bir süre içinde, işçi sınıfına saldırmak için bir “kemer sıkmaya dönüş” başlatan Sosyalist Parti lideri François Mitterrand ile kıyaslıyor. Politikalarının katılığı açısından Tsipras için daha doğru bir kıyaslama, Mitterand’ın rolü kadar kirli olan bir başka Fransız politikacıdır: ismen bir sosyalistlikten, Nazi işgali altında Mareşal Philippe Pétain’in sağ kolu işlevi gören biri olmaya dönüşen Pierre Laval.
Syriza’nın bir kolu, Yunanistan’daki işçiler ve gençlik arasında kaynayan öfkeyi frenleme, siyasi olarak yeniden gruplaşma ve onların ihanetinden herhangi bir ders çıkarmayı önleme çabası içinde, bahaneler uydurmak için sol muhalif numarası yapıyor. Bu hainlerin açıklamalarından biri, “Syriza Gençliği’nin memorandum anlaşması ve Syriza’nın geleceği üzerine bildirisi”dir. Açıklama, İspanya’daki Podemos ve Fransa’daki Yeni Anti-Kapitalist Parti gibi onların uluslararası çapta destekledikleri benzer örgütleri etkilemesi yüzünden Syriza’nın teşhir edilmesini önlemek için her şeyi göz almış sahte sol bir dergi olan International Viewpoint’te yayımlandı.
Syriza Gençliği (SG) adlı örgütlenme, açıklamasına, Tsipras’ın AB’nin düzenlediği darbe konusundaki politikalarını suçlayarak başlıyor. SG, Syriza’nın AB’yle 13 Temmuz anlaşması, “hiç şüphesiz, Yunanistan’daki radikal Sol güçlerin büyük bir yenilgisidir. Alacaklılarının gerçekleştirdiği eşi görülmemiş hükümet darbesi, hükümetin bunaltıcı bir siyasi çıkmaza girmesine yol açan bir dizi açık şantaj eyleminin yalnızca son bölümüydü.” diye yazıyor.
Yunanistan’da Syriza’ya karşı herhangi bir “hükümet darbesi” söz konusu değildi. AB ile görüşen ve acımasız kemer sıkma programının planlanmasını, müzakere edilmesini ve geçmesini yöneten Tsipras, baştan sona iktidardaydı. AB, tahmin edildiği üzere kemer sıkma (Syriza’nın karşı çıkarak seçildiği program) üzerinde ısrar ederken, Syriza, ilk olarak, Şubat’ta AB kemer sıkma memorandumunun uzatılmasını kabul ederek ve daha sonra, Temmuz’da, yeni kemer sıkma önlemlerini dayatarak, defalarca teslim oldu.
SG, gerici politikalarını, sahte solun açıklamalarında her zaman olduğu gibi, bir derinlik havası vermek için tasarlanmış anlaşılmaz bir dilin arkasına gizlemeye çalışıyor. O, “Müzakerelerin sonucunu, sadece alacaklıların tercihleriyle belirlenmiş olarak yorumlamak oldukça eksiltili olacaktır. Biz, avro bölgesi içindeki güçler ilişkisinin küçümsenmesini, akılcı argümanların ‘kurumlar’ı ‘karşılıklı olarak yararlı’ bir anlaşma lehinde ikna edebileceğine ama bir Grexist [Yunanistan’ın avrodan çıkması] tehdidinin bizim baskın çıkma önerimiz için kolaylaştırıcı bir rol oynayabileceğine olan sarsılmaz inancı olumsuz şekilde değerlendirmeye mecburuz. Tüm bu noktalar, kesinlikle, alternatif bir kopma planının olmayışına katkıda bulundu… bunların tamamı, bizim siyasi olarak rehine olmamızda belirleyici bir faktördü.” diyor.
Açıkçası, SG, Tsipras hükümetinin politikasının, hatalı düşüncelerin ve temelsiz olduğu kanıtlanmış boş umutların sonucu olduğunu iddia ediyor. Gerçekte, Syriza’nın politikaları, örgütün doğasından kaynaklanan kasıtlı aldatmaların ürünüydü. O, iktidara, işçi sınıfı karşıtı önlemleri uygulamaya ve Yunanistan’da ve Avrupa’da kapitalizmi savunmaya bütünüyle hazırlanmış olarak gelmişti. SG ve Sol Platfrom gibi güçlerin Yunanistan’daki rolü, bu planları örtbas etmek ve Syriza’nın sınıf karakterini gizlemekti.
SG, belki de en açıklayıcı ifadesinde, Syriza’nın, “görüşmelerin teknik yanına ilişkin uzun süreli hoşgörüsü ve kesin olduğu düşünülen ‘onurlu bir uzlaşma’ bekleyişinin, teknokratların egemenliğine karşı toplumsal katılımın oluşturulmuş olduğuna ilişkin coşkuya ve dinamizme yer bırakmadığını…” yazıyor.
Bu ne anlama geliyor? Tsipras ve Syriza, müzakereleri zamana yaydı, zamana oynadı ve halk muhalefetinin kafasını karıştırmak için elinden geleni yaptı.
Hiç kimse, ezici “hayır” oyundan sonra, işçi sınıfının ve Yunan halkının yoksul kesimlerinin savaşmak istemediğini iddia edemez. “Hayır” oyu, tüm Avrupa’daki işçi sınıfı içinde geniş destek ve coşku uyandırdı. Ancak ortaya çıkan başlıca engel, bizzat Syriza’nın, işçi sınıfının AB’ye ve kemer sıkmaya karşı mücadelede harekete geçmesine kesin olarak karşı çıkmasıydı.
Yunan burjuvazisinin ve varlıklı orta sınıf kesimlerin çıkarlarını yansıtan Syriza, AB ile bir kopuşu önlemek ve avro para birimini korumak için her şeyi göze almıştı. O, AB ile bir anlaşmayı fiilen her koşulda kabul etmeye ve onu işçi sınıfına dayatmaya hazırdı.
Bununla birlikte, SG, Syriza’nın, AB’yi ve Yunan teknokratları işçi sınıfına yönelik saldırıları gerçekleştirmek için neden rahat bıraktığı konusunda sessiz kalıyor. O, Syriza’nın “beceriksiz” parlamento grubuna, “partinin önderliğinin yetersiz siyasi beslenmesi”ne ve hatta “partinin (ve onun gençlik örgütünün) işleyişinin yetersizliği”ne çıkışıyor. Her şeye rağmen, o, Syriza’nın siyasi çizgisinde kökten değişmesi gereken hiçbir şey olmadığında ısrar ediyor.
Syriza, çok sayıda sahte sol ve küçük-burjuva örgüte özgü bir siyasi modele; karizmatik medyatik bir kişilik, çaresiz sağcı bir hain etrafında bir parti kurma modeli üzerine kuruludur. “Seksi Alexi”, Syriza içinde, İspanya’daki Podemos partisinde Pablo Iglesias, Fransa’daki Yeni Anti-Kapitalist Parti’de Olivier Besancenot ya da İtalya’daki Beş Yıldız Hareketi’ndeki Beppe Grillo tarafından oynanan rolü oynamaktadır. Bunlar, politikaları, gereksinim duyulduğunda mali sermaye tarafından yönlendirilebilen ve altüst edilebilen örgütlerdir.
SG, Syriza içinde, onun iktidara gelmesinin temsil ettiği “tarihsel zafer”in yeni bir AB kemer sıkma memorandumunun uygulanmasının yansımalarından nasıl korunacağını tartışmak için, derhal acil durum toplantılarının düzenlenmesi çağrısı yapıyor.
Onlar, Syriza’nın, düzenlenen toplantılarda, “tüm üyelerini, Sol’un ilkelerine ve değerlerine ilişkin yönteme yabancı kişisel saldırılara karşı korumalıdır. Bu bağlamda, referandum sonucunun büyük önemini bir kenara bırakmak, kesinlikle düşünülemez. Bu konuda, hükümet, olağanüstü şantaja, mali boğulmaya, kapalı bankalara, medya taşkınlığına karşı sözü halka vermeyi seçerek, insanları ana karakter yapmayı başarmıştır… O, kendi içinde, zafer kazanmış bir dinamik taşımaktadır.” diye yazıyor.
Syriza’nın iktidara gelmesi tarihsel bir zafer değil; tarihsel bir sahtekarlıktır ve SG, bu sahtekarlığı basitçe örtbas ediyor. O, Syriza’nın siciline hiçbir eleştiri yapılmaması gerektiğinde ısrar ederken bile, Tsipras’ın (ardından hızla Yunan halkına yönelik kapsamlı kemer sıkma programını uyguladığı) referandumunu, bir diğer zafer olarak sunmaktadır.
SG’nin argümanları, siyasi olarak bağımsız bir işçi sınıfı hareketinin ortaya çıkmasını engellemek, kitleler üzerindeki etkisini mümkün olduğunca sürdürmek ve İspanya’da, Fransa’da ve başka yerlerde benzer hükümetler kurmak için her şeyi göze almış olan sahte sol açısından tipiktir. Onların Yunan halkına ihaneti, İspanya’daki Podemos’un, Fransa’daki Sol Cephe’nin veya bir dizi benzer sahte sol gruplaşmanın, iktidara gelmeleri durumunda ne yapacakları konusunda uluslararası işçi sınıfına yönelik bir uyarıdır.
Yunanistan’daki ihanetin etkisinden kurtulmak, yalnızca, mali sermayenin küçük-burjuva, Marksizm karşıtı ajanları olarak sahte solun sınıfsal ve siyasi rolünün acımasızca teşhiriyle mümkündür.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|