World Socialist Web Site (www.wsws.org)

www.wsws.org/tr/2015/jul2015/pers-j09.shtml

Yunanistan AB kemer sıkma programına “hayır” dedi

Alex Lantier
9 Temmuz 2015
İngilizce’den çeviri (6 Temmuz 2015)

Yunanistan’da kemer sıkma programı üzerine dünkü referandumda “hayır” oylarının zafer elde etmesi, Avrupa Birliği’ne ve onun 2008 ekonomik krizinden beri Avrupa çapında izlediği kemer sıkma gündemine yönelik güçlü bir karşı çıkıştır.

Avrupa Birliği’nden, ABD hükümetinden ve Yunan egemen sınıfından gelen tehditlere ve gözdağına kafa tutan referandum sonucu, olağanüstü bir siyasi cesaret eylemidir. Pazar günkü ezici “hayır” oyu, Atina’da Cuma günü düzenlenen AB kemer sıkma programı karşıtı kitlesel gösteri ile birlikte, kemer sıkmaya ve siyasi gericiliğe son verebilecek toplumsal gücü bir kez daha gözler önüne sermiştir: işçi sınıfı.

Berlin, AB’nin kemer sıkma talepleri lehine bir “evet” oyu çıkmasına yönelik kampanyaya önderlik etti. Alman hükümet yetkilileri, niyetlerinin, bu tür bir sonucu Syriza önderliğindeki hükümeti gitmeye zorlamak için kullanmak olduğunu açıkça ortaya koymuşlardı.

Referandum öncesinde, Berlin, AB’nin, “hayır” sonucu çıkması durumunda Yunanistan’ın mali sistemine kredi akışını keserek ve ülkeyi iflas ettirerek karşılık vereceği uyarısında bulunmuştu. Bunu, Yunanistan’ın Avro Bölgesi’nden çıkartılması izleyecekti.

Yunan medyası aralıksız bir “evet” oyu kampanyası yürüttü. Yunan ordusunun emekli subayları, referandum öngününde, Başbakan Alexis Tsipras’a saldırmak ve Yunan halkının AB’nin kemer sıkma taleplerini desteklemesini istemek için açıkça müdahale ettiler. Bu, yedi yıllık albaylar diktatörlüğünün travmasını hala yaşayan bir ülkede örtülü bir askeri darbe tehdidi taşıyan açık bir siyasi yıldırma eylemiydi.

Yunan halkının, büyük ölçüde işçi sınıfından ve daha yoksul kesimlerden oluşan tam yüzde 61,3’ü, buna “hayır” oyu kullanarak karşılık verdi. Medya anketlerinin [“evet” ve “hayır”da] yakın bir oy oranı öngörüsünün ardından gelen bu ezici zafer, Yunanistan’daki, Avrupa’daki ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki egemen siyasi çevrelerde şok etkisi yarattı.

İçişleri Bakanlığı rakamlarına göre, “hayır” kampı Yunanistan’ın 13 idari bölgesinin tamamında kesin bir şekilde kazandı. AB politikalarının etkisi altında ekonominin çökmesi nedeniyle yarısından çoğu işsiz olan Yunan gençliğinin üçte ikisi “hayır” oyu verdi.

“Hayır” sonucu, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in önderlik ettiği AB politikalarının halk desteğine ve demokratik meşruiyete sahip olmadığı gerçeğini ortaya koydu.

Büyük güçler, 2009’dan beri, Avrupa halkının milyarlarca avrosuna (sadece Yunanistan’da 65 milyar avroya ya da Yunanistan’ın 3,7 milyon hane halkının her birinden 17.000 avroya) etkin bir şekilde el koyarak, Avrupa kapitalizmini küresel ekonomik krizin etkisinden kurtarma peşinde koşuyor.

Avrupa genelinde işçi sınıfının AB kemer sıkma programına yönelik muhalefetini açık bir şekilde dile getiren Pazar günkü oylama ile birlikte, Yunan kitleleri, kemer sıkma gündeminde ufak değişiklikler yapılmasını değil, onun kaldırılmasını talep ediyorlar.

Yunan halkı tarafından bir değil iki kez (ilk olarak Ocak’ta, Syriza AB kemer sıkma programını sona erdirme vaatlerine dayanarak seçildiğinde ve dünkü referandumda) reddedilen Avrupa Birliği, mali sermayenin Yunan halkına aman vermemek ve bir ekonomik yıkım politikasını dayatmak için Yunanistan’ın egemen seçkinleriyle birlikte çalışan acımasız bir aracı olarak açığa çıkmıştır.

“Hayır” oyu, Syriza’nın korkaklığını ve iflasını daha fazla ortaya çıkarmış durumda. Başbakan Tsipras, Pazar akşamı, Yunan görüşmecilerin AB ile kemer sıkma görüşmelerine döneceğini vurgulamak üzere ulusal televizyonda yer aldı; o, “bana verdiğiniz emir Avrupa’dan kopmak demek değildir” düşüncesinde diretti.

AB’nin kemer sıkma programına yönelik halk muhalefetinin önce Atina’da Cuma günü düzenlenen “hayır” gösterisinde ve ardından Pazar günkü oylamada görünen dışavurumundan en fazla dehşete kapılan Tsipras’tı. O ve hükümeti, geçtiğimiz Ocak ayında iktidara geldiğinden beri, Avrupa Birliği’ne yönelik toplumsal muhalefeti zapt etmeye ve dağıtmaya ve işçi sınıfını kemer sıkmaya ve kapitalizme bağlamaya çalışıyor.

Syriza önderliğindeki hükümetin referandum kampanyası boyunca yaptıkları korkakça ve ikiyüzlüydü. Tsipras ve Maliye Bakanı Yanis Varoufakis dahil olmak üzere üst düzey hükümet yetkilileri, bir “evet” sonucu karşısında istifa edeceklerini ve AB’nin kemer sıkma önlemlerini uygulamada haleflerine yardım edeceklerini belirtmişlerdi. Referandumdan bir “hayır” sonucu çıkması durumunda ne olacağına gelince; Tsipras, geçtiğimiz Çarşamba günü, AB ile Brüksel tarafından talep edilen neredeyse tüm sosyal kesintileri kabul eden bir Yunan önerisi temelinde bir çözümü görüşmeyi amaçlayacağını söylemişti.

Syriza’nın, bizzat kendi hükümeti içinde bir güvensizlik oyu yönetmek için pek de gizlenmemiş bir girişimi olan referandum manevrası, kendi yüzünde patladı. Tsipras ve beraberindekiler, “hayır” sonucundan Merkel kadar şok oldular. Onların müzakerecileri olabildiğince hızlı bir şekilde Brüksel’e gittiler. Varoufakis ve Syriza’nın sözcüsü Gabriel Sakellaridis, daha ileri kemer sıkma önlemleri karşılığında yeni bir mali yardım paketi anlaşmasına 24 ya da 48 saat içinde varılabileceğini öngörmüşlerdi.

Referandumun ardından, Yunanistan işçi sınıfının karşı karşıya olduğu soru şu: sırada ne var? Kemer sıkmaya karşı mücadele nasıl ilerletilecek? Syriza’nın ya da AB’nin “Hayır” sonucuna yanıt olarak politikalarını değiştireceğine dair hiçbir yanılsama olmamalıdır.

Referandumda uğranılan yenilgiye nasıl karşılık verileceği üzerine AB içinde ne tür bölünmeler ortaya çıkarsa çıksın (bazı hizipler Yunanistan’ı ezme ve onu avro bölgesinden çıkarma çağrısı yaparken, diğerleri bir anlaşmaya varmak için Syriza ile çalışma çağrısı yapıyor), onların işçilere karşı acımasız kemer sıkma sınıf politikası değişmeyecek. AB Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, bu hafta sonu, avronun Yunanistan’a ödeme şekli olarak artık mevcut olmadığını ve Yunanistan’ın bağımsız bir “paralel para birimi”ni uygulamaya koyması gerektiğini belirtmişti.

Bu deneyimin siyasi derslerini çıkarmak son derece önemlidir. Yunanistan’da ve uluslararası çapta işçi sınıfı içinde kemer sıkmaya yönelik devasa bir muhalefet var. Bununla birlikte bu muhalefet, yalnızca, işçi sınıfının Syriza’dan kopması ve AB’ye, emperyalist güçlere ve onların bizzat Yunanistan içindeki destek üssü olan Yunan kapitalist sınıfına karşı bir devrimci mücadeleye girişmesi halinde harekete geçirilebilir.

Geçtiğimiz Cuma günü Atina’da yüz binlerce kişilik bir kalabalığa hitap ederken, sarsılmış bir Tsipras, bu kitle gösterisinin bir “protesto” olmadığını iddia etti. O, “Pazar günkü sonuç ne olursa olsun, Yunan halkı Pazartesi günü kesinlikle bölünmüş olmayacaktır.” dedi.

Bu, tescilli bir yalandır. Bizzat “Hayır” oyu, işçi sınıfını Yunanistan, Avrupa ve Amerikan egemen seçkinlerinden ayıran toplumsal uçurumu açıkça ortaya koymuştur. Referandum sonucu, Avrupa içindeki ve öncelikle de bizzat Yunanistan içindeki muazzam sınıfsal gerilimleri ön plana çıkartmıştır.

Syriza halkın iradesini reddeder ve AB ile görüşmelerini sürdürmeye çalışırken, iç muhalefet ile başa çıkmak için her zamankinden daha doğrudan bir şekilde güvenlik güçlerine bel bağlayacaktır. Syrizalı İçişleri Bakanı Nikos Voutsis, toplumsal çalkantıları ezmek için çevik kuvvetin ve ordu birimlerinin yoğun konuşlanmasını amaçlayan Nemesis Operasyonu kod adlı planlamayı yönetiyor.

Bu tür hazırlıklar, Yunanistan’da kemer sıkmaya karşı mücadelenin tüm toplumsal düzene karşı bir mücadele olduğu yönünde en açık uyarıdır. Bu, uluslararası işçi sınıfını hem emperyalist güçlere hem de uluslararası mali sermayenin Yunanistan içindeki yerel ajanlarına (Yunan burjuvazisine ve onun siyasi temsilcilerine) karşı devrimci, sosyalist bir perspektif üzerinde seferber etmek için kararlı bir mücadeleyi gerektirmektedir.



Telif Hakkı 1998-2015, Dünya Sosyalist Web Sitesi, Bütün hakları saklıdır