World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği

Yazıcıya hazırla

Britanya işçi hareketi Amerika’da köleliğin sona ermesine nasıl yardım etti? - II

Joe Mount
26 Ocak 2015
İngilizce’den çeviri (7 Ocak 2015)

Bu yazı, Britanya işçi sınıfının, Amerikan İç Savaşı’nda Kuzey Birliği güçlerinin zaferindeki ve ABD’de köleliğin kaldırılmasındaki rolü üzerine bir makalenin ikinci bölümüdür. İlk bölüm 20 Ocak’ta yayımlandı.

İşçilerin kapitalizme karşı mücadelesi, köleliğin kaldırılması mücadelesiyle bağlantılıydı. Kölelerin ve emekçilerin ortak kötü durumunun farkında olan Londra’daki bir sendika toplantısı, “emek ve özgürlük davası tüm dünyada tektir” açıklamasını yaptı ve “kölelik üzerine kurulu” bir hükümetin diplomatik olarak tanınmasına karşı çıktı.

Karl Marx, Kapital’de, “Kuzey Amerika Birleşik Devletleri’nde, Cumhuriyet’i çirkinleştiren kölelik var olduğu sürece, işçilerin her bağımsız hareketi felç edildi. İşçi sınıfı, siyahların damgalandığı yerde, beyaz ten altında kendisini kurtaramaz.” diye yazmıştı.

Britanyalı işçiler, Atlantik Okyanusu’nun öbür tarafındaki savaş meydanlarında mücadelesi verilen büyük demokratik devrim ile ortak çıkarlara sahip olduğunun bilincindeydiler. Bir başka toplantı, “tam da şu anda Amerikan cumhuriyetine karşı ayaklanmış ve tüm ülkelerdeki işçi sınıfının toplumsal ve siyasi haklarının yeminli düşmanı olan zorba hizip [Konfederasyon]”i kınadı.

Britanya’da, Birlik’in Amerikan İç Savaşı’ndaki zaferinden iki yıl sonra, İkinci Reform Yasası, bazı işçilere oy kullanma hakkını tanıdı ve seçmen sayısını ikiye katladı. Burjuvazinin devrim korkusunu canlandıran Amerikan İç Savaşı’nın ve onun neden olduğu hareketin etkisi olmaksızın, bu yasanın çıkartılması düşünülemezdi. Troçki, daha sonra, “Amerikan topraklarındaki devrimci zafer, Britanya işçi sınıfının bir bölümüne oy hakkını (1867 Yasası) kazandırdı.” diye yazdı.

İşçilerin İç Savaş’a müdahalesi, işçi sınıfının devrimci potansiyelini göstermişti. Marx, bunun, “egemen sınıfların bilgeliği değil ama İngiltere işçi sınıfının, onların sabıkalı ahmaklığına karşı, Batı Avrupa’yı Atlantik’in diğer tarafında köleliğin devamı ve yayılması uğruna iğrenç bir haçlı seferine saplanmaktan kurtaran kahramanca direnişi” olduğunu açıkladı. O, bu hareketi, “İngiliz halk kitlelerinin yıkılmaz güvenilirliğinin parlak kanıtı” olarak adlandırdı.

Kölelik karşıtı hareket, uluslararası işçi hareketi adına ileriye doğru atılmış tarihsel bir adımdı. Marx, “Avrupa’nın işçileri, nasıl ki Amerikan Bağımsızlık Savaşı orta sınıfın egemenliği adına yeni bir çağı başlattıysa, Amerikan Kölelik Karşıtı Savaş’ın da aynı şeyi işçi sınıfı için yapacağından eminler. Onlar bunu, zincire vurulmuş bir ırkı kurtarmak ve herkesin bir arada yaşadığı bir dünyayı yeniden kurma uğruna verilen eşsiz mücadelede, ülkesine önderlik etmek için işçi sınıfının azimli oğlu Abraham Lincoln’ü çıkartan yaklaşan çağın bir kanıtı sayıyorlar.”demişti.

İşçi sınıfı dünya tarihi sahnesine giriyordu. Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin, geçtiğimiz yıl, Özgürlük Bildirgesi’nin 150. yıldönümü ile ilgili olarak belirttiği gibi: “İşçi sınıfının hem Birlik hem de kölelerle dayanışmasının güçlü kanıtı, aynı zamanda, en ileri İngiliz işçileri arasında gelişen enternasyonalizm ruhunu beslemiş ve bir sonraki yıl, Londra’da, Birinci Enternasyonal’in (Uluslararası İşçiler Birliği-UİB) kurulmasına zemin hazırlanmasına yardımcı olmuştu.” 

Çartizmin ve kölelik karşıtı mücadelenin etkisi dünya çapında yankılandı. İki hareket de, dünya tarihinde yeni bir çağın habercisiydi. Onların gizil gücü, yarım yüz yıl sonra, Rus Devrimi’nin zaferiyle yaşama geçirilecekti.

Lincoln Manchester’da

Bu kahramanca gelenek, bugün, Manchester’da bulunan Abraham Lincoln heykeliyle abideleştirilmiş durumda. Lincoln, bu kente hiç ayak basmadı ama Britanya işçilerinin köleliğin yok edilmesi uğruna savaştaki rolü, onları“Büyük Özgürleştirici” ile bir araya getirdi.

1862 yılında Manchester’daki Serbest Ticaret Salonu’nda düzenlenen bir toplantı, Lincoln’e, bugün kentteki Lincoln Heykeli’nin altındaki kaideye işlenmiş olarak duran bir mesaj gönderdi. Mesajda, “Yirmi aylık kısa süre içinde elde ettiğiniz muazzam ilerleme, hepimizi, özgürlüğünüz üzerindeki her bir lekenin kısa süre içinde ortadan kaldırılacağı ve Başkanlığınız sırasında Uygarlığı ve Hıristiyanlığı lekeleyen bu kölelik lekesinin silinmesinin, Abharam Lincoln adının gelecek kuşaklar tarafından onurlandırılmasına ve büyük bir saygı ile anılmasına neden olacağı umuduyla doldurdu. Bizler, böylesi şanlı bir başarının, Büyük Britanya ile Birleşik Devletler [arasındaki ilişkileri] sıkı ve kalıcı biçimde güçlendireceğine eminiz.” deniyordu.

Amerika, yoksul Britanyalı işçilere bir sempati gösterisi olarak, halkın bağışlarıyla finanse edilmiş yiyecek yüklü üç yardım gemisi göndermişti. Lincoln, ilk yardım gemisi George Griswold’u karşılayan büyük kalabalığa okunan mesajında, işçilere destekleri için teşekkür etti:

“Bu krizde, Manchester’daki ve tüm Avrupa’daki emekçilerin katlandığı acıları biliyor ve bundan derin bir üzüntü duyuyorum. İnsan hakları üzerine kurulmuş bu hükümeti devirme ve onun yerine yalnızca köleliğe dayalı olması gereken bir yönetimi geçirme girişiminin muhtemelen Avrupa’nın desteğini alacağı, sıkça ve titizlikle ifade edildi.

“Avrupa’nın emekçileri, vefasız yurttaşların tavrı vasıtasıyla, onları bu girişime onay vermeye zorlamayı amaçlayan zorlu bir sınava tabi tutulmuş durumda. Bu koşullar altında, elimden, bu konuya ilişkin kararlı sözlerinizi, yüce Hıristiyan kahramanlığının hiçbir dönemde ya da hiçbir ülkede aşılmamış bir örneği olarak kabul etmekten başka bir şey gelmiyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, onlar, gerçekten de, adaletin, insanlığın ve özgürlüğün nihai ve evrensel zaferinin ve özdeki doğruluğun güçlü ve yeniden ilham veren bir güvencesidir.

“Bu yüzden, başka ne olursa olsun, sizin ülkenizin ya da benimkinin başına hangi talihsizlik gelirse gelsin, bugün iki ulus arasında var olan barışı ve kardeşliği olması gerektiği gibi ebedi kılmanın benim arzum olacağının bir işareti olarak, bu duygudaşlığı selamlıyorum.”

Bu metin de, Manchester’daki Lincoln heykelinin altına kazınmıştır.

Heykel, yüz yıldan uzun bir süre önce, Amerikan heykeltıraş George G. Barnard’a (1863-1938) sipariş edilmişti. O, yılların özverili çalışmasının ürünü olan birkaç etkileyici portre yarattı. Sonuçlar, özellikle de bugün Manchester’da bulunan üç buçuk metre boyundaki heykel, etkileyicidir.

“Gelecek nesillere gerçek Lincoln’ü armağan edeceğim.” diyen Barnard, Lincoln’ün kişiliğini yansıtmak için büyük çaba gösterdi. O, Lincoln’ü, göreve başlamadan önce olduğu gibi, yıpranmış, sıradan kıyafetler giyen “halkın Lincoln’ü” olarak yansıtmaya kararlıydı. O, Lincoln’ün bedeni için, onun doğum yerinden çok uzak olmayan Kentucky’de yaşayan, benzer fiziğe sahip işsiz bir demiryolu işçisini model aldı. Barnard, “Avrupa’nın klasik tarzda simetrik ve güzel modellerini (Yunanistan’dan ve İtalya’dan erkekler) görmüştüm ama hiçbiri beni bu Kentuckyli’nin biçimi kadar etkilemedi.” demişti.

Barnard, sanatsal bir başyapıt yaratmak için beş yıl boyunca, uzun saatler çalışmıştı. Üç buçuk metre yüksekliğindeki anıt 1917 yılında tamamlandı ve görenleri derinden etkiledi. Tarihçi Harold E. Dickson şunları söylemişti: “Onun üzerinde özenle çalışılmış ve işlenmiş her bir parçası, çarpıcı karakterleştirmenin bütünlüğüne katkıda bulunuyor: oldukça büyük ayaklar, dizlerde çıkıntı yapmış pantolonun içindeki uzun bacaklar, düz bir karın üzerinde gösterişsizce çapraz kenetlenmiş eller, keskin eğimli omuzlar ve dengeli, uzun bir boyun üzerindeki, etkileyici bir şekilde güç, bilgelik, nezaket ve gösterişsiz gurur nitelikleriyle dolu anlamlı bir baş.

“Yapmacık soyluluğun şıklığından ve gösterişinden uzak, dobra ve sert bir doğallık; Barnard’ın, demokrasinin önderi ve sembolü haline gelmek için ‘yeryüzünün toprağından ve zorluklarından doğmuş kudretli adamı’ budur. Hepsinden önemlisi, o, yaratıcısının, basit ve doğru bir şekilde, ‘Lincoln’ün kalbine yolculuğum’ diye adlandırdığı süreçte bulduklarının görsel bir kaydıdır.”

Barnard, maaşını verenlerle ters düşmüştü. ABD emperyalizmi I. Dünya Savaşı’na katılmaya hazırlanırken, Amerikan burjuvazisinin kendi emperyalist isteklerini parlak renklere boyamaya yönelik kampanyanın bir parçası olarak, Lincoln’ün heykelinin kalıplarının “demokrasi” uğruna kavganın bir sembolü olarak Avrupalı kapitalistlere gönderilmesi yönünde çağrılar yükseldi.

Amerikan sosyetik seçkinler, Barnard’ın “olumsuz yanları gizlemeyen” yaklaşımından hiç hoşlanmıyordu. Onlar, heykelde, yalnızca “eski püskü giysiler içinde radikallik”, itibarsız bir insan, bir “aylak” ve bir “baldırı çıplak”görüyorlardı.

Onlar, basında, Barnard’ın Lincoln’ünü, şiddetli bir tartışmayı kışkırtacak şekilde kınadılar. Barnard sağlamdı. O, bu tartışma sırasında, karısına, “Lincoln heykeli hakkında konuşulanlar üzerine endişelenme. O büyük bir eser ve hiçbir şey bunu değiştiremez.” demişti.

Heykel, kızgınlığın yatışmasının ardından, Londra’daki Parlamento Meydanı’na dikilen donuk ve asık suratlı, daha fazla “devlet adamı gibi” duran bir heykel ile birlikte İngiltere’ye gönderildi.

Barnard’ın heykeli, The Times’ın “karnı ağrıyan bir serseri”ye benzeten tanımlamasına rağmen, 1919’da yerleştirildiği Platt Fileds Park’ta, eskiden “dünyanın fabrikası” olan sanayi kenti Manchester’da bir yuva buldu. Heykel, 1986 yılında, kent merkezindeki Lincoln Meydanı’na yerleştirildi ve yazıların işlendiği bölümü, Britanya’da köleliğin kaldırılmasının 200. yıldönümü olan 2007 yılında onarıldı.

Manchester’daki Lincoln anıtı, güçlü, yaygın kölelik karşıtı duyarlılığın ve Britanyalı işçiler arasında yeni başlamış enternasyonalizmin bir kanıtı olarak duruyor.

 

Kaynakça

• Manchester Art Gallery, “Abraham Lincoln”

• Harold E. Dickson, “George Grey Barnard’s Controversial Lincoln,” Art Journal, Vol. 27, No. 1 (Autumn, 1967), pp. 8-15, 19, 23

• Leon Trotsky, Where is Britain Going?, 1925

• David G. Surdam, “King Cotton: monarch or pretender? The state of the market for raw cotton on the eve of the American Civil War,” The Economic History Review, New Series, Vol. 51, No. 1 (Feb., 1998), pp. 113-132

• BBC Manchester, “Why Stalybridge was put to the sword by the police,” 15 January, 2010

• The Guardian, “Lincoln’s great debt to Manchester,” 4 February, 2013

• Tom Mackaman, “The British working class and the American Civil War: 150 years since London’s St. James’ Hall meeting,” World Socialist Web Site, 26 March, 2013

• James Heartfield, British Workers & the US Civil War: How Karl Marx and the Lancashire Weavers Joined Abraham Lincoln’s Fight Against Slavery, 2012

• Terry Wyke and Harry Cocks, Public Sculpture of Greater Manchester

• The American civil war and the Lancashire cotton famile, revealinghistories.org.uk

• Marx, Capital Vol. 1, 1887

• Karl Marx, “A London Workers’ Meeting,” 1862

• Karl Marx, “Address of the International Working Men’s Association to Abraham Lincoln,” 1865

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır