Bugün Yeni Olanlar
Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları
Arşiv
DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım
DİĞER DİLLER
İngilizce
Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce
ANA BAŞLIKLAR
Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi
Bush, Türkiyeye Irakta PKKya saldırması için yeşil ışık yaktı Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar
Asyada tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı
Mehring Bookstan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri
Livio Maitan (1923-2004): eleştirel bir değerlendirme
|
|
DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
Charlie Hebdo’nun Paris’teki bürosundaki terörist saldırıda 12 ölü
Alex Lantier ve Bill Van Auken
10 Ocak 2015
İngilizceden çeviri (8 Ocak 2015)
Dün sabah saldırı tüfekleri, roket güdümlü el bombaları ve kurşun geçirmez yeleklerle donanmış kişilerin, haftalık mizah dergisi Charlie Hebdo’nun Paris’teki bürolarında gerçekleştirdiği katliamın ardından 12 kişi öldü, dördü ağır olmak üzere sekiz kişi yaralandı. Ölenler arasında, karikatürist Charb, Cabu, Tignous ve Wolinski de var.
Cinayetlere karşı Paris, Toulouse, Strasbourg ve Fransa’nın diğer kentlerinin yanı sıra, Londra, Berlin ve Roma dahil Avrupa’nın dört bir yanındaki kentlerde protestolar düzenlendi.
Paris polisi, Çarşamba gecesi, saldırıdaki üç şüpheliyi tespit etmiş olduğunu açıkladı. Şüphelilerin, her ikisi de Fransız ve 30’lu yaşların başlarında olan Said Kouachi ve Şerif Kouachi adlı iki kardeş ile 18 yaşındaki Hamid Mourad olduğu belirtildi. Mourad, sonradan Paris’in yaklaşık 145 kilometre uzağındaki bir polis karakoluna gitmiş ve halen gözaltında.
Saldırı şüphelilerinin kimliğinin saptanması, yanıtlardan daha fazla soruyu gündeme getiriyor. Özellikle Şerif Kouachi, Fransız ve Amerikan istihbarat örgütleri tarafından çok iyi tanınıyor. 2005’te, New York Times, onun ABD işgaline karşı ayaklanmaya katılmak için Irak’a yolculuk etmeyi tasarlama suçlamasıyla Fransa’da tutuklandığını bildirmişti. O, 2008’de, Fransız mahkemeleri tarafından terörizm suçlamasıyla tutuklandı ve iddiaya göre Fransız Müslümanları Irak’a göndermeye kalkışmaktan üç yıl hapis cezasına çarptırıldı. Şerif Kouachi, o zamanlar, Associated Press’e, kendisini harekete geçmeye iten şeyin ABD cezaevi Ebu Garib’deki işkence fotoğrafları olduğunu söylemişti.
Kouachi, cezasının 18 ayını tamamladı ve Fransız istihbarat örgütlerinin sıkı gözetimi altında olmaya devam etti. Eğer polisin, silahlı saldırganın o olduğu iddiası doğruysa, Fransız hükümeti, böyle birinin nasıl olup da roket güdümlü el bombaları ve otomatik silahlar elde edebildiğini ve Paris’in ortasında önlenmeksizin ya da saptanmaksızın son derece profesyonel ve öldürücü bir saldırı örgütleyebildiğini açıklamak zorunda kalacaktır.
Dahası, saldırının gerçekleştiği yerin bir hedef olduğu, Fransız polisi tarafından çok iyi bilinmektedir. Derginin merkezi, Muhammed peygamberin karikatürlerinin yayımlanmasının ardından 2011’de yangın bombalı saldırıya uğradığı zaman polis koruması altına alınmıştı. Charb, dediklerine göre, adı El Kaide tarafından hazırlanmış bir ölüm listesinde olduğu için polis koruması altındaydı. Bununla birlikte, silahlı kişiler, öğleye doğru 11’den biraz önce, çalışanlardan birini silahla tehdit ederek binaya girmeyi başarıyor.
Paris’teki vahşet, 11 Eylül 2001 saldırılarından bu güne kadar uzanan neredeyse her önemli uluslararası terörizm olayının modeline uymaktadır. Bunlar, kolluk servislerinin radarının dışındaki insanlar tarafından değil ama çok iyi bilinen ve incelendiği söylenen kişilerce gerçekleştirilmişlerdir. Yetkililer, değişmez bir şekilde, bu vahşetlerin “istihbarat başarısızlıkları” nedeniyle önlenemediğini iddia ettiler.
Uzun deneyimler, bu tür operasyonları harekete geçiren siyasi güçlerin, kaçınılmaz biçimde, başlangıçta göründüklerinden daha karmaşık ve daha şeytani olduklarını gösteriyor. Bununla birlikte, bu son vahşetin ifade edeceği siyasi amaçlar, birileri onun faillerini tespit ettiği iddiasında bulunmadan çok önce ortadaydı. O, Avrupa’da ve uluslararası düzeyde en gerici siyasi güçleri güçlendirecek bir eylem olarak değerlendirildi.
Örneğin, toplu öldürmenin “kesinlikle, Fransa’daki Ulusal Cephe gibi aşırı sağcı milliyetçi partileri besleyen, Avrupa’daki İslam karşıtı duyguların artmasını hızlandıracak” iddiasında bulunan New York Times’ın anında verdiği tepki buydu.
Paris’teki saldırı, Almanya’da “Batı’nın İslamlaştırılmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar” bayrağı altında düzenlenen kitlesel yürüyüşlerden Britanya’daki UKIP [Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi] gibi milliyetçi partilerin büyümesine kadar, kıtanın her yerinde artan sağcı, yabancı düşmanı, göçmen karşıtı ve Müslüman karşıtı ajitasyon bağlamında gerçekleşmiştir. Medyanın tepkisinin ortaya koyduğu gibi, Paris’teki katliam, bu gerici eğilimleri güçlendirmek için kullanılacaktır.
Neo-faşist Ulusal Cephe’nin önderi Marine Le Pen, saldırıdan, partisinin zehirli şovenist politikalarını meşrulaştırmanın aracı olarak yararlandı. O, “Korkunun üstesinden gelinmesi gerektiğini söylemek benim görevim. Bu saldırının, tam tersine, İslamcı köktencilik hakkında nasıl konuşacağımız konusunda bizi özgürleştirmesi gerektiğini söylememiz gerekiyor.” dedi. Başka sözcüklerle ifade edersek, göçmen karşıtı ve Müslüman karşıtı histeriyi kışkırtma açısından kılıçlar çekildi.
Bu katliamı kim gerçekleştirmiş olursa olsun, böylesi terörist saldırılar, yalnızca devlet içindeki en gerici güçlerin ve egemen seçkinler içinde dışarıda askeri müdahaleyi içeride ise polis devleti önlemlerini pekiştirme yanlılarının ekmeğine yağ sürmektedir. 11 Eylül sonrasında kesin olarak görüldüğü gibi, bu eylemler halkı korkutup şaşırtır ve devlete, terörist eylemlerin olmaması durumunda geniş kitlesel destek bulamayacak olan politikaları uygulama fırsatı sağlar.
Yaygın şekilde küçümsenen Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, tahmin edildiği gibi, öğlen saat 12:30’da, kapsamlı bir polis operasyonunu açıklamak ve ulusal birlik çağrısı yapmak için olay yerinde göründü. Fransa’nın II. Dünya Savaşı sonrasındaki devlet başkanlarının en tutulmayanı olan ve hükümeti Fransız halkının ezici karşıtlığına rağmen Ortadoğu’daki savaşlara daha fazla dahil olan Hollande, siyasi olarak kullanılabilirliğinden dolayı bu saldırıya sıkıca sarıldı.
Çarşamba günkü saldırının bütün hesapları, onun son derece organize ve acımasız şekilde gerçekleştirildiğini gösteriyor.
Derginin karikatüristlerinden Corinne Rey, L’Humanité’ye şunları söyledi: “Kreşteki çocuğumu almaya gitmiştim. Derginin merkezinin önüne geldiğimizde, maskeli ve silahlı adamlar bizi vahşice tehdit etti. İçeriye girip yukarı çıkmak istiyorlardı. Ben [kapıyı açan] şifreyi girdim. Wolinski’yi, Cabu’yu vurdular… Beş dakika sürdü. Ben bir masanın altına saklandım… Onlar mükemmel Fransızca konuşuyorlardı, El Kaide ile birlikte olduklarını söylediler.”
Saldırganlar, anlamlı bir şekilde, Charlie Hebdo’nun çalışmaları konusunda ayrıntılı istihbarata sahip görünüyordu. Charlie Hebdo’da çalışan bir başka gazeteci, Le Monde’a, “Saldırganlar, oldukça bilgiliydi ve haftalık yayın kurulu toplantısının Çarşamba günü sabah saat 10’da olduğunu biliyordu. Tersi durumda, haftanın geri kalan günlerinde, etrafta bu kadar fazla insan olmaz” dedi.
Tanıklar, silahlı adamların sakin ve düzenli şekilde hareket ettiğini söylediler. Onlar, ateş açmaya başlarken “Allahu Ekber” diye haykırmışlar. Gazetecileri vururken tespit etmişler ve anlaşılan, kadınları öldürmeyeceklerini de söylemişler. Onlar, binayı terk ederken polisle uzun süre silahlı çatışmaya girdiler. O zamana kadar, ikisi polis, içeride on, dışarıda ise iki kişi öldürüldü.
Onlar, “Allahu Ekber” diye bağırarak kaçarken çeşitli polis araçlarına saldırmış, yaralı bir polisi kafasından vurarak öldürmek için durmuşlar. Ardından, polisi atlatmak için trafikten yararlanmış ve araçlarını Porte de Pantin yakınlarında terk etmişler. Silah tehdidiyle bir aracı gasp etmişler ve Paris’in kuzeyindeki kenar mahallelere doğru kaçmışlar.
BFM-TV’nin haber sunucuları, saldırıyı New York kentine yönelik 11 Eylül 2001 saldırıları ile karşılaştırdılar ve Irak ve Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) sorumlu olduğu yorumunda bulundular. Charlie Hebdo saldırıları “öncesi ve sonrası dönem” arasında büyük bir değişiklik öngörüsünde bulunan sunucular, “7 Ocak, yazık ki, 21. yüzyılın bu başlangıcında Fransa’ya damgasını vuracak” dediler.
Gün boyunca, silahlı insanların ortadan kaybolduğu Paris’in kuzeyindeki kenar mahallelerde bir insan avı için 3.000’in üzerinde polis seferber oldu. Paris’teki ve tüm Fransa’daki tren istasyonlarına, kamu binalarına ve anıtlara ağır silahlı polisler konuşlandırıldı.
Fransa’nın Dış Güvenlik Genel Müdürlüğü’nde (DGSE) önceden güvenlik müdürlüğü yapmış olan Alain Chouet, Atlantico’ya, “Bunlar, tanınmamak için siyah kar maskesi takmış profesyoneller. Onlar, üst düzey eğitimli suçlular tarzında davranmışlar.” dedi.
Chouet, bunun, IŞİD gibi İslamcı grupların artık Fransız organize suç örgütleriyle birlikte çalıştığı anlamına gelip gelmediği sorusuna şu yanıtı verdi: “ Saldırganların yabancı bağlantılara sahip olup olmadığı görülecek… Onlar, eylemi şu ya da bu nedenden dolayı gerçekleştirmiş suçlular ya da dışarıda eğitilip bu amaçla Fransa’ya gönderilmiş profesyoneller biçimindeki iki tür profesyonel tipinden biri olabilirler. Bununla birlikte, eğer İslam Devleti operasyonu baştan sona kontrol etmiş olsaydı, muhtemelen, Fransız devletini daha doğrudan temsil eden daha simgesel bir hedef seçerdi.”
Bu aşamada, medya ve Fransız devleti tarafından, saldırı ve onu kimin gerçekleştirdiği hakkında hiçbir iddia olduğu gibi kabul edilemez.
Saldırının, Fransa’daki içler acısı koşullar, Müslüman karşıtı ayrımcılık, yetkililerin onlara yönelik davranışları ve ABD ile Avrupa’nın Ortadoğu’da yıllardır süren askeri operasyonlarının kanlı sonuçlarının bileşimi eliyle hayata küstürülmüş; yolunu kaybetmiş ve toplumsal olarak yabancılaşmış Fransız Müslümanları tarafından gerçekleştirilmiş olması mümkün. Yine de bu durum, onların eylemlerinin, suçu fiilen işleyenlerin farkında olmadığı kuruluşlar ve çıkar çevreleri tarafından kolaylaştırılmış hatta teşvik edilmiş olması olasılığını dışlamıyor.
Durum ne olursa olsun, saldırının siyasi maksadı ve etkisi ortada: Toplumu ulusal, etnik ve dinsel eksende kutuplaştırmak, işçi sınıfını bölmek ve savaş, toplumsal gericilik ve baskı yönelimini güçlendirmek.
Bu korkunç saldırıdan kaynaklanan başlıca tehlike, onun hizmet edeceği siyasi amaçtır. Bu anlamda, medyanın Charlie Hebdo saldırısını 11 Eylül saldırıları ile karşılaştırması, işçi sınıfına yönelik keskin bir uyarıdır. O trajedi, Amerikan halkını, başta Irak ve Afganistan olmak üzere Ortadoğu’daki tutulmayan savaşlara bulaştırmak ve ABD istihbarat servislerini hesaplanamaz bir küresel işkence ve insansız hava araçları cinayetleri ağını yöneten paramiliter güçlerle birleşmiş kapsamlı iç casusluk aygıtları olarak güçlendirmek için kullanılmıştı.
Sınıf bilinçli işçiler, devletin Irak, Suriye ve Ortadoğu’daki tırmanan savaşları ve demokratik haklara yönelik yeni saldırıları haklı göstermek için Charlie Hebdo cinayetlerini kullanmasına karşı çıkacaklardır.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|