World Socialist Web Site


Bugün Yeni
Olanlar

Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları

Arşiv

DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım

DİĞER DİLLER
İngilizce

Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce


ANA BAŞLIKLAR

Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği
SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi

Bush, Türkiye’ye Irak’ta PKK’ya saldırması için yeşil ışık yaktı
Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar

Asya’da tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı

Mehring Books’tan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri

Livio Maitan (1923-2004):
eleştirel bir değerlendirme

  DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz

Yazıcıya hazırla

Küresel ekonomik krizde yeni bir taşma noktası

Nick Beams
14 Aralık 2015
İngilizce’den çeviri (10 Aralık 2015)

Küresel madencilik devi Anglo American’ın, dünya çapında 85.000 işçiyi işten atacağı, varlıklarının yüzde 60’ını satışa çıkaracağı ve maden alanlarını 55’ten 20’ye indireceği duyurusu, dünya kapitalist ekonomisinin krizinin yeni bir taşma noktasına doğru yol almakta olduğunu göstermektedir. Dünya ekonomisi, 2007-2008’de patlak verenden çok daha yıkıcı bir mali krizin eşlik ettiği, derin bir iktisadi durgunluğa sürüklenmekle tehdit ediliyor.

Anglo American’ın kararına doğrudan yol açan neden, bütün önemli sanayi emtialarının (demir cevheri, kömür, bakır, nikel ve manganez) fiyatlarının dibe vurmasıdır. 2009’dan beri en düşük seviyelerine ulaşmış olan bu emtiaların fiyatları, son yedi yılda dünyadaki merkez bankaları tarafından mali piyasalara trilyonlarca dolar akıtılmış olmasına rağmen, dünya ekonomisindeki ağır basan eğilimin durgunluk yönünde olduğuna işaret eder şekilde düşmeye devam ediyor.

Bu, hiçbir yerde, küresel mal üretiminin merkezi olan Çin’de olduğundan daha keskin bir şekilde dışa vurulmamaktadır. Bu haftanın başında açıklanan resmi veriler, Çin’in ihracatının, para birimi yuanın değeri dört yıldaki en düşük seviyesine ulaştığı halde, küresel talep azalması nedeniyle Kasım ayında önemli derecede yavaşladığını gösterdi. Beklenti, yuanın, Çin mali yetkililerinin desteği geri çekmesi halinde, küresel ekonomiye başka bir deflasyonist dalga gönderecek şekilde, hızla değer kaybedeceği yönünde.

Üst düzey mali sektör ve ekonomi kademelerinde ülke ekonomisinin büyümesine ilişkin beklentilere olan güvensizlik, döviz rezervlerinin Kasım ayında aylık bazda en büyük üçüncü düşüşü kaydettiği sermaye çıkışıyla örnekleniyor.

2008 mali krizinin hemen sonrasındaki yıllarda, yaygın inanç, gelişmekte olan piyasalarla birlikte BRICS ülkelerinin, dünya kapitalizmi için yeni bir istikrar temeli sağlayacağı yönündeydi. Bu tozpembe senaryo, paramparça olmuştur.

Çin’deki gerileme, dünya piyasalarını kasıp kavuruyor. Brezilya, 1930’ların Büyük Bunalım’ından bu yana görülmemiş ölçekte bir daralma yaşıyor. Rusya, durgunluk içinde; Hindistan, artan şirket borçları sorunlarıyla karşı karşıya ve Güney Afrika, kıta çapındaki ekonomilerle birlikte, emtia fiyatlarındaki düşüş eliyle sarsılıyor. Gelişmekte olan piyasaların geleceği, ekonominin bu yıl yüzde 10 küçülmeye göre ayarlandığı, dünyadaki en büyük petrol rezervlerinden bazılarına sahip olan Venezuela’da örneklenmektedir.

Uluslararası Ödemeler Bankası, bu haftanın başında yayınlanan üç aylık dünya ekonomisi değerlendirmesinde, küresel mali piyasaları karakterize etmiş olan “rahatsız edici sakinlik”in, yakında, “gerçekten önemli derin ekonomik güçlerin” devinimi eliyle altüst edilebileceği uyarısında bulundu.

Geçtiğimiz dönemde, merkez bankalarından gelen ucuz para akışı eliyle ayakta tutulan mali piyasalar, görünüşte, derinleşen küresel durgunluk eğilimlerine meydan okuyarak durmadan yukarı doğru devam edebildiler. Bununla birlikte, daha “önemli güçler” kendilerini gösterirken, bu iskambil kulelerin çöküşünün koşulları yaratılmış durumda.

Ucuz paranın akıtıldığı en önemli alanlardan biri, sıklıkla enerji şirketleri tarafından piyasaya çıkarılan, yüksek getirili para kaynağı “ıskarta” tahvillerdir. Bu, daha 2014’ün ilk aylarında varil başına petrol fiyatının 100 doların üstüne çıkmasıyla, uygulanabilir bir strateji gibi görünüyordu. Ancak bu strateji, petrol fiyatının şimdi 40 doların altında işlem görmesi ve daha da (muhtemelen 30 doların altına) düşmekle tehdit etmesi ile birlikte, hızla çöküyor.

Enerji bağlantılı borç temerrütlerinin artışı, yalnızca, daha genel bir sürecin bir belirtisidir.

Financial Times, geçtiğimiz Cuma günü, bu yıl içinde, şimdiye kadar, temerrütler 2008 mali krizinden bu yana en yüksek seviyelere tırmanırken, ABD’deki şirket borçlarının 1 trilyon dolardan fazla gerilemiş olduğunu bildirdi. Üç büyük kredi derecelendirme kuruluşundan (Standard & Poor’s, Moody’s ve Fitch) uzmanlar, temerrüt oranlarının önümüzdeki 12 ay boyunca artmasını bekliyorlar ki bu, Fed’in gelecek hafta gösterge faiz oranlarını yükseltmeye karar vermesi halinde hızlandırılabilecek bir süreçtir.

Deutsche Bank’ın, bu hafta Financial Times ’ın web sitesinde kimi bölümleri yayımlanan bir analizi, mali piyasalarda hızlı bir kayma potansiyeline dikkat çekti.

Analiz, “Her kredi çevriminin son aşamaları… bu kez neden farklı olduğuna ilişkin teori üzerine inşa edilir. Bunun yalıtılmış bir konu olduğuna ve öyle kalacağına inanmayı seçen bu tür bir tutum, kredi piyasalarının petrol sektöründeki sıkıntıyı büyük ölçüde gözardı ettiği 2015’e girerken yaygındı.” diye belirtti.

Bununla birlikte, değerlendirmenin ayrıntılı bir şekilde ele aldığı gibi, “sıkıntılı” olarak tanımlanan şirket tahvilleri sürekli artarken, durumun böyle olmadığı kanıtlanmış durumda.

“Bu, bir yıl önce enerjideki başlangıç noktasından itibaren, artık, taşımacılık, malzemeler, sermaye malları ve ticari hizmetler gibi emtiaya duyarlı diğer alanlara ulaştı. Ancak o, burada durmadı ve perakende, kumar, medya, temel tüketim malları ve teknoloji gibi, düşük petrol fiyatlarından büyük ölçüde yalıtılmış olduğu, hatta onlardan yararlanmadığı düşünülen tüm alanlarda görünebiliyor.”

Artan yeni bir mali kriz olasılığı, ABD yatırım bankası Goldman Sachs tarafından geçtiğimiz ay yayımlanan bir raporda da vurgulandı. Rapor, ABD’deki şirket borcunun öz sermayeye oranının, son on yıl içindeki en üst seviyesinde olduğunu belirtti.

Hisse geri alımlarını, kar payı artışlarını ve bir dizi birleşme ile satın alma anlaşmasını finanse eden düşük faiz oranları ve spekülatörlerin aralıksız kar talepleri, şirketler Amerika’sını, tahvillerin piyasaya çıkarılması yoluyla finanse edilen bir alışveriş çılgınlığına teşvik etmişti. Ama nakit akışı tahvil çıkarılmasına ayak uyduramadı ve sonuçta, bilançolardaki toplam borç miktarı “kriz öncesi seviyelerin iki katından fazla” oldu.

Goldman, enerji sektörü çıkarıldıktan sonra bile, net borcun gelirlere oranının mali krizden beri en yüksek noktasında olduğunu bildirdi. Rapor, “Yükselen kurlar, olası küresel enflasyonsuzluk (‘para darlığı’ demeye cesaret edebilir miyiz?), gerileyen faaliyet karları ve geniş kredi marjları hayaleti, zayıf bilanço mevcutları için kısa vadede korku yaratmaya devam ediyor.” sonucuna varıyordu.

Avrupa Merkez Bankası ve Bank of England [Britanya’nın Merkez Bankası] gevşek bir para politikasını sürdürdüğü sırada Fed sıkılaştırma yönünde ilerlerken, mali piyasaların istikrarı konusunda kaygılarını dile getirilenlere, merkez bankalarının politikaları arasındaki ayrışmanın sonuçları hakkında uyarıda bulunan Bank of England da katıldı.

Bankanın Mali Politika Komitesi, piyasaların Fed’in [faiz] oranında yapacağı bir artışa nasıl tepki vereceğini öngörmenin zor olduğunu söyledi. Geçtiğimiz ayın sonunda düzenlenen ve Çarşamba günü yayımlanan bir toplantı tutanağında, “Sermaye akışları, dünya çapındaki ayrışan para politikalarına duyarlı olmuştu ve bu politika ayrışması ilerledikçe daha ileri bir dalgalanma riski söz konusuydu.” deniyor.

Derinleşen küresel ekonomik kriz, özellikle geçtiğimiz ay boyunca patlama yapan militarizmin itici güçlerinden birisidir. Bununla beraber, savaş yöneliminin tırmanması, ekonomik ve mali durumu yalnızca ağırlaştırabilir. Bu, artan dünya ekonomik ve siyasi düzensizliğinin, bir tür geçici ya da tesadüfi dengesizliğin sonucu değil ama küresel kapitalist sistemin süregiden ve derinleşen çöküşünün ifadesi olduğu gerçeğini vurgulamaktadır.

 

Sayfanın başı

Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.



Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır