www.wsws.org/tr/2015/aug2015/gree-a15.shtml
Syriza’nın Yunan halkına ihanetinin yıkıcı karakterinin gören herkes için açığa çıkmasıyla birlikte, Avrupa çapındaki sahte sol gruplar, onun Yunan işçi sınıfına karşı ağır kemer sıkma uygulaması ile aralarına mesafe koyarken, Syriza’yı savunmaya çalışıyorlar.
Tüm Avrupa’daki işçiler ve gençlik Syriza’nın on milyarlarca avroluk yeni kemer sıkma önlemlerini ve özelleştirmelerin dayatılmasını kapsayan teslimiyetini değerlendirirken, bunun Avrupa çapındaki siyasi yansımalarından korkan sahte solun tamamı, Syriza’nın gerici politikalarını örtüyor. Özellikle Lutte Ouvrière (LO, İşçi Mücadelesi), uluslararası konular ile ilgili alışıldık katı sessizliğinden sıyrıldı ve Syriza’yı sempatik bir şekilde sunmak üzere ortaya çıktı.
LO, 13 Temmuz’daki yayın kurulu imzalı yazısında, Syriza lideri ve Yunanistan Başbakanı Alexis Tsipras’ı, ne yazık ki -LO’dan farklı olarak- yeterince radikal olmayan “sol” bir politikacı olarak sunarken, Syriza’nın izlediği politikalardan dolayı AB’yi suçluyor.
LO, şöyle yazıyor: “Tsipras hiçbir zaman kapitalist egemenliğe karşı koyma ya da sömürülenlerin sömürenlere karşı siyasi çıkarlarını temsil etme iddiasında bulunmadı. O, Yunanistan’ın bir yarı sömürge olarak görülmemesi ve kendi iç politikalarına daha serbestçe karar verme hakkı için, Yunanistan’ın onuru için savaşıyordu. Büyük güçler ona bunu bile bağışlamadılar; onu kendi sözlerine ihanet etmeye zorladılar.”
Tsipras’ın, Yunanistan’ın onuru uğruna [mücadelede] yenilmiş bir savaşçı olarak sunulması, su katılmadık bir yalandır. Syriza AB’ye karşı herhangi bir şey için savaşmamış; beş aylık görüşmelerde, AB, Almanya, Fransa ve diğer avro bölgesi ülkeleri, her zaman daha da büyük kemer sıkma paketleri talep etmiş ve Tsipras da bunları kabul etmiştir. İşçi sınıfı içinde AB’ye olan muhalefeti asla harekete geçirmeye çalışmayan Tsipras, seçim sözlerini çiğnedi ve Şubat ayında, AB kemer sıkma memorandumunu uzattı.
Tsipras, 5 Temmuz referandumundaki büyük çapta “hayır” oyundan sonra bile, AB ile görüşmelere döndü ve ardından, ağır kemer sıkma önlemlerini Yunan parlamentosu üzerinden bizzat pekiştirdi.
LO, şu sonuca varıyor: “Tavizler için müzakere ya da yalvarma, yararsızdır. Burjuvaziye ve onun iktidarının temellerine (özel mülkiyet ve üretim araçları, piyasa ekonomisi ve rekabet) karşı mücadele etmeye karar vermemiş herhangi bir parti, istediği sözü verebilir; o, [ülkeyi] kaçınılmaz olarak büyük sermayenin çıkarları doğrultusunda yönetecektir.”
Gerçekte mali sermaye ile uzlaşmaktan ve ona teslimiyetten oluşan bir politikayı meşrulaştırmaya yönelik birkaç soyut doğruyu dile getiren bu tür bir boş söylemden daha sinik ve morali bozuk bir şey yoktur. LO, Syriza’nın kapitalizm karşıtı bir eleştiricisiymiş gibi yapmacık bir tavır takınmakla birlikte, bizzat kendisi, onlarca yıldır, Fransa’nın yozlaşmış sendika bürokrasisine ve iktidardaki Sosyalist Parti’nin (PS) çevresine uyarlanmıştır.
Onun serbest piyasa politikacısı Tsipras’a görece dostça yaklaşımı, Tsipras’ın, özünde LO ile aynı sınıfsal çıkarları ifade ettiği gerçeğini yansıtmaktadır.
LO, Fransa’daki orta sınıf tabakaları (parlamenterler, geleceği parlak sendika yöneticileri ve “sol” akademisyenler) temsil etmektedir ki bunlar, Yunanistan’da Syriza’nın adına konuştuğu kesimlerdir. LO’nun yerel seçimlerde PS’nin yöneticileri ile ortak aday listeleri oluşturma kararı ve LO’nun önde gelen üyesi ve sendika yöneticisi Jean-Pierre Mercier’in Aulnay otomobil fabrikasının kapatılmasının yönetilmesindeki rolü, Syriza’nın şimdi Yunan halkına karşı toptan uyguladığı aynı işçi sınıfı karşıtı politikaları ayrıntılarıyla anlatıyordu.
LO’nun, işçi sınıfı içindeki AB kemer sıkma politikalarına yönelik her gerçek siyasi muhalefet ifadesine içgüdüsel olarak düşmanca tepki göstermesinin altında bu yatmaktadır.
LO, Tsipras’ın çağrısını yaptığı AB kemer sıkma programı üzerine 5 Temmuz referandumundaki “hayır” oyu ile birlikte bilhassa sarsıldı ve sersemledi. Tsipras, istifa etmesini ve bir başka hükümetin AB dayatmalarını uygulamasına olanak vermesini meşrulaştıracak bir “evet” oyu elde etmeyi ummuşken, işçi sınıfı ve Yunan halkının yoksul kesimleri, AB’nin kemer sıkma programına karşı yüzde 61’lik ezici bir “hayır” oyu ortaya koyarak medyaya ve AB’ye baş kaldırdı.
LO’nun 6 Temmuz tarihli başyazısı, gizemli bir şekilde, “’Hayır’ın başarısını alkışlayanlar arasında, sadece sömürülen sınıfların dostları yoktu. Onlar, halk sınıflarının dikkatini gerçek düşmanlarından uzaklaştırmak için tuzak yemler uzatan aşırı sağ dahil, herkestir.” uyarısında bulunuyordu.
Yunan işçi sınıfının “gerçek düşmanları”nı açıklamaya çalışan LO, yazısını şöyle sürdürüyordu: “Yunan halkının talihsizliklerinden sorumlu olan, ne avro bölgesi ne de Almanya’nın ya da Avrupa’nın inatçılığı değil ama büyük sermaye ve ona sahip olanlardır.”
Bu, AB’nin ve avro para biriminin rolünü örtbas etmeye yönelik, bizzat LO’nun siyasi sorumluluğunu perdelemeyi amaçlayan bir gizlemedir. AB ve Avro Bölgesi ülkeleri, Berlin’in önderliğinde, mali sermayenin çıkarları doğrultusunda Yunan işçi sınıfına yıkıcı kemer sıkma önlemlerini dayatmak için Syriza’yla birlikte çalıştılar. Berlin’in Yunanistan’daki kemer sıkma önlemelerinin uygulanmasındaki başlıca suç ortağı, LO’nun 2012 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin son turunda desteklediği Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın PS hükümetiydi.
LO, Yunan işçi sınıfının tüm gerçek düşmanlarını “büyük sermaye” dediği bir soyutlama içinde gözden kaybeden daha boş bir söylemin arkasına gizlemeye çalışıyor.
Lutte Ouvrière’in Syriza’nın ihanetine verdiği tepki, işçi sınıfı için bir uyarıdır: bu parti, iktidara geldiğinde, aynı Syriza’nın yaptığı gibi, işçi sınıfına acımasızca saldırmak için harekete geçecektir.