www.wsws.org/tr/2015/apr2015/syri-a09.shtml
Syriza (Radikal Sol Koalisyon), seçim zaferinden önce, Yunanistan sınır dışı gözaltı merkezlerini kapatma ve göçmenlere insanca davranma sözü vermişti. Fakat hükümetin devralınmasından yaklaşık sekiz hafta sonra, bunun boş bir vaat olduğu ortaya çıkmış durumda. Syriza ve onun sağcı koalisyon ortağı Bağımsız Yunanlılar (Anel), önceki hükümetin insanlık dışı göçmen politikasını neredeyse sorunsuz bir biçimde sürdürüyor.
Göçmenlik Bakan Vekili Anastasia Christodoulopoulou’nun ve İçişleri Bakanı Vekili Giannis Panousis’in gözaltında tutulan göçmenlerin yüz gün içinde serbest bırakılacağı sözüne rağmen, gözaltı merkezleri açık kalmaya devam ediyor. Christodoulopoulou, aynı zamanda, yeni Yunan hükümetinin, AB’nin sığınmacı politikasına ilişkin tüm kurallara uyacağına söz verdi.
Ülkenin barbar sığınmacı politikalarından dolayı, yanlızca Şubat ayında dört sığınmacı gözaltında öldü. 23 yaşındaki Afgan Sayed Mehdi Ahbari, 10 Şubat günü, tıbbi tedavi yetersizliği sonucunda kötü şöhretiyle bilinen Amygdaleza gözaltı merkezinde hayatını kaybetti. Birkaç gün sonra, 28 yaşındaki Pakistanlı Mohammed Nadim, 25 aydır gözaltında tutulduğu hücresinde kendisini astı. Bundan kısa bir süre sonra, gözaltı merkezi olarak kullanılan hücrelerin bulunduğu Selanik polis karakolunda bir başka intihar gerçekleşti.
Gineli 21 yaşındaki Mohammed Camara'nın ölümü, Yunanistan'daki sığınmacılara yönelik insanlık dışı davranışı gün yüzüne çıkardı. Camara 2012'de Yunanistan'a kaçmıştı. Ardından gözaltına alındı ve Korint sınırdışı merkezinde sekiz ay geçirdi. Onun sığınma talebi Ocak 2015'te reddedildi. Camara, 7 Şubat'ta tekrar tutuklandı ve Atina'da bulunan Kifissia polis karakolundaki sınırdışı merkezine gönderildi. Diabet hastası olan Camara, oldukça kötü olan sağlığından şikayet etmesine rağmen, kendisine tıbbi destek ve ilaçlar sağlanmadı. Kaldırıldıktan kısa bir süre sonra öleceği hastahaneye, 20 Şubat'ta bilincini kaybedene kadar gönderilmedi.
Amygdaleza'daki sınırdışı merkezinde, Mohammed Nadim'in intihar haberinin açığa çıkmasının hemen ardından isyanlar patlak verdi. Orada tutulan sığınmacılar, dayanılmaz koşulları ve gardiyanların tacizlerini protesto ettiler. Yurttaşları Koruma Bakan Yardımcısı Giannis Panoudis gözaltı merkezini ancak bunun ardından ziyaret etti ve İçişleri Bakanı’na rapor sundu. Panousis, gözaltındaki sığınmacıların yüz gün içerisinde serbest bırakılacağına, Amygdaleza ve diğer dört büyük sınırdışı merkezi ile polis karakolları içindeki onlarca sığınmacı tesisinin kapatılacağı konusunda söz verdi.
Panousis, Amygdaleza'daki korkunç düzeni gördükten sonra "utanç içindeyim" dedi ve ekledi: "Sığınmacı merkezlerini kapatıyoruz. Sadece birkaç güne ihtiyacımız var. Seçimlerden önce ve parlamentoda ne söylediysek onu yapacağız."
Oysa, Başbakan Alexis Tsipras hükümeti gözaltı merkezlerini tamamen kapatmaya niyetli değil. Son dört hafta içerisinde sığınmacıların kademeli olarak serbest bırakıldığı doğru ama bu, esas olarak çocukları, yaşlıları, hastaları ve altı aydan fazla hücrelerde kalan sığınmacıları ilgilendiriyor.
Serbest bırakılan sığınmacılara altı aylık ikamet izni dışında hiçbir şey verilmedi. Onlar otobüsle gözaltı merkezlerinden alınıp Atina'nın merkezine bırakıldılar. Onlara evsizler için yapılmış barınakların ve aşevlerinin adresleri verildi, ardından kendi kaderlerine terk edildiler. Herhangi bir ek yardım veya tıbbi tedavi olasılığı bile elde edemediler. Çoğu, kendilerine çalışma izni verilmediği için, evsiz ve sefil durumda.
Sığınmacılar, polis karakoluna haftalık olarak rapor vermedikleri ve oturdukları yeri kanıtlamadıkları takdirde yeniden hapsedilmekle karşı karşıyalar. İlk kez Yunanistan'da yakalanan göçmenler tutuklanmaya ve kapalı sığınmacı kamplarına götürülmeye devam ediyor.
Göçmen polisinden Tümgeneral Giorgios Nitsthe'nin bir evrakı kargaşaya yol açmış durumda. Bu belgeye göre, sınırda yakalanan sığınmacılar artık tutuklanmayacak; onlara, bir ay içerisinde Yunanistan'ı terk etmelerini isteyen bir belge verilecek. Yurttaşları Koruma Bakanı Panousis, "hayal ürünü" olarak adlandırdığı bu yönergeye hemen karşı çıktı ve sığınmacıları gözaltına almaya devam edilmesi emrini verdi.
Sınırdışı merkezleri, 2012 yılında Antonis Samaras başkanlığındaki muhafazakar hükümet tarafından kuruldu. Başlangıçta planlanan 30 merkezden sadece beş tanesi kuruldu ki bunların ilki Amygdaleza. Tel örgülerle çevrili olan bu kamp, aslında afet yardımı için oluşturulmuş 250 nakliye konteynırından meydana geliyor. Konteynırlar 30 metrekareden daha küçük ve onlarda sekiz sığınmacı kalıyor. Öngörülen sığınmacı sayısı 1000 olmasına rağmen, burada, 2000 den fazla insan geçici olarak tutuluyor.
Sığınmacıların merkezden ayrılmasına izin verilmiyor. Onlar, yanlızca günde bir saat egzersiz için avluya çıkma hakkına sahipler ve bütün günlerini kilitli bir konteynırda geçiriyorlar. Umumi tuvaletler ne yazıkki yetersiz ve bazı tutuklular çişlerini şişelere yapmak zorunda kalıyor. Tüm sığınmacılar için uyuyacak yeterli alan bile yok. Sınır Tanımayan Doktorlar’ın bir çalışanı, merkezi, "yeryüzündeki cehennem" olarak tanımladı.
Yunanistan gözaltı merkezlerindeki bu dayanılmaz koşullar, sığınmacı örgütleri tarafından defalarca kınandı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin diğer Avrupa ülkelerinden Yunanistan'a sığınmacı gönderilmesini yasaklamasına yol açtı. Geçmişte, sığınmacıların, Dublin II Anlaşması’na göre AB’ye ilk giriş yaptıkları ve onların AB düzenlemelerine uygun olarak sığınma başvurularından sorumlu olan ülkeye geri gönderilmesi yaygın bir uygulamaydı.
Samaras hükümeti sınırda yakalanan sığınmacıların gözaltı süresini 6 aydan 18 aya yükseltmişti. Bu süreyi altı aya indiren Tsipras hükümeti, böylece, durumu 2012 öncesine geri çevirdi. Bununla birlikte, o zamanlar, gözaltı merkezleri yoktu ve AB’nin dış sınırlarında gözaltına alınan sığınmacıların tutuklanması kuraldan çok istisnaydı.
Syriza hükümeti, sığınmacıların daha insani koşullarda yaşamasına ilişkin boş sözlerine rağmen, onların sürekli reddedilmesi ve zulme uğratılması konusunda Avrupa Komisyonu ile yakın çalışma içinde. Syriza, Türkiye sınırında AB fonlarıyla inşa edilmiş olan 12 km uzunluğundaki tel örgüyü korumaktadır. Bakan Yardımcısı Panousis, bu tel örgünün fırtına nedeniyle zarar gören 300 metrelik kısmın yeniden inşa edileceğini açıkladı ve "yasadışı göçmenlerin sınırı geçmelerine izin vermeyeceğiz" diye vurguladı.
Syriza hükümeti, Avrupa Birliği’nin dış sınırlardaki sığınmacıları engellemek için son yıllarda geliştirdiği tüm araçları destekliyor. Hükümet, AB’nin sınır kuruluşu Frontex ile işbirliği yapmaya devam ediyor.
Kendisini radikal aktivist olarak tanımlayan Christodoulopoulou, kendisini "Avrupa'nın sığınmacı politikası kurallarına bağlı" hissettiğini vurguladı. O, Yunan hükümetinin, Schengen Antlaşması'na, Dublin III Anlaşması'na veya Eurodac Yönergesi'ne aykırı olabilecek en ufak bir tek taraflı adım atma niyeti olmadığını söyledi.