www.wsws.org/tr/2014/sep2014/syri-s29.shtml
Obama yönetimi, bu haftaki BM Genel Kurul toplantısı öncesinde, Irak’taki savaşı Suriye’ye yaymayı haklı göstermek ve destek aramak için saldırgan bir siyasi kampanyayla meşgul. ABD, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) milislerini “geriletme ve yok etme” bahanesiyle, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı devirmeyi amaçlayan hukuk dışı bir saldırı savaşına bağlanmış durumda.
Amerikalı yetkililerinin, Washington’un 40 ülkenin desteğine sahip olduğu iddiaları, bunun yalanlara ve uluslararası kuralların açık bir ihlaline dayalı bir başka ABD savaşı olduğu gerçeğini gizleyemiyor. ABD savaş uçakları, Bağdat’taki kukla rejimin davet etmesinden sonra Irak içine 160’dan fazla hava saldırısı gerçekleştirdi ve onun uçakları ve insansız hava araçları, zaten Suriye içinde de keşif uçuşları sürdürüyordu. Washington, Suriye hükümetinin karşı çıktığını açıklamasına rağmen, Suriye içinde hava saldırıları düzenleme hakkı olduğunu iddia ediyor.
Geçtiğimiz akşam ABC kanalının “This Week” programına konuşan ABD’nin BM büyükelçisi Samantha Power, ABD’nin Suriye’de hava savaşı sürdürmesi için “yasal zemin”e sahip olduğunu ve IŞİD’e saldırmak için uluslararası toplumun “yaygın desteği”nin var olduğunu açıkladı. Gerçekte Washington, yeni savaşını meşrulaştırmak için BM kararı kılıfından bile yoksun. Obama’nın, Çarşamba günü BM Güvenlik Konseyi özel oturumuna başkanlık ederken Suriye’ye hava saldırılarını destekleyen bir karar çıkartabilmesi, Rusya onu veto edeceği için pek olası değil.
Power, Suriye’ye karşı askeri saldırının, Irak istediği için meşru olduğu biçiminde saçma bir iddiada bulundu. Power, “Iraklılar, sadece Irak’ta değil; aynı zamanda dış ülkelerde de sığınacak liman peşinde oldukları için, savunmalarına gelmesi için uluslararası topluma başvurdular. Onların kastettiği, elbette ki Suriye’dir. Onlar bu konuda oldukça netler.” dedi. Bu tür “istekler”, dünyada herhangi bir ülkeye karşı saldırgan bir savaşı haklı göstermek için yapılabilir.
Power, ABD’nin Suriye üzerinde hava savaşına katılma yönünde müttefiklerden taahhüt aldığını vurguladı ama isim vermedi. Yalnızca iki ülke (Fransa ile Avustralya) savaş uçakları göndermiş durumda. Fransa, Cuma günü Irak içindeki IŞİD mevzilerine hava saldırıları gerçekleştirdi ama bunu Suriye’de yapmayı reddetti. Avustralya hükümeti, Ortadoğu’ya savaş uçakları ve yüzlerce asker gönderdi ama Suriye’ye saldırma konusunda açık bir taahhütte bulunmuş değil.
Obama yönetimi, kendi savaşına destek toplama çabasında IŞİD’in zulmü üzerinde odaklanırken, Esad’a karşı harekat için zemin hazırlıyor. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, dün, biz kez daha, Suriye yönetimini sivillere karşı kimyasal silah kullanmakla suçladı. Kerry, Kimyasal Silahların Önlenmesi Örgütü’nün bir raporunun, klor gazı kullanımında “Suriye yönetiminin suçluluğuna kuvvetle işaret ettiğini” öne sürdüğü bir raporuna sarıldı. Rapor, gerçekte suçlama ifade yöneltmiyordu. Herhangi bir şekilde isminin karıştırılmasını reddeden Esad hükümetinin, bu saldırılar gerçekleştirmekte, ABD’nin desteğini almaya çabalayan çeşitli hükümet karşıtı güçlerden çok daha fazla zararı bulunuyor.
Benzer şekilde, ABD’nin, Suriye içinde IŞİD de dahil hükümet karşıtı sağcı milislere silah ve mali yardım sağlayan müttefikleri Türkiye ile Suudi Arabistan, şimdi yaratılmasına yardım ettikleri aşırı İslamcılar’ı, Esad’ı devirmek için çarpıtılmış bir kanıt olarak kullanıyor. Geçtiğimiz Cuma günü, Suudi büyükelçisi, BM’de, “IŞİD ve Suriye yönetimi aynı madalyonun farklı yanlarıdır” açıklamasını yaparken, Türkiye, Suriye yönetimini, “aşırılığın koruyucusu” olarak yaftaladı.
Beyaz Saray, Esad’ı şu anda açıkça hedef göstermiyor olabilir ama diğer yanda Amerikalı yorumcular bunu yapıyor. Stratejik ve Uluslararası Araştırmalar Merkezi’nin (CSIS) meşhur strateji uzmanı Anthony Cordesman, geçtiğimiz Cuma günkü yorumunda, savaşın “Suriye’de sadece İslam Devleti’ne (IŞİD) yönelik bir mücadele olmadığı” konusunda kuşkuya yer bırakmadı. IŞİD’in yenilgisi, “Suriye’yi, İslam Devleti’nden daha fazla felaket, insani acı ve baskı yaratmayı başarmış olan Esad yönetimi ile Doğuda savaşan bazı isyancı kesimler arasında bölünmüş halde” bırakacak.
ABD dış politikasındaki ve askeri kurumlarındaki diğer şahsiyetler çok daha açık sözlüydü. CBS’e konuşan CIA’in eski başkan yardımcısı Mike Morell şunları söyledi: “İran ve Rusya tarafından desteklenen Esad burada kilit problemdir. Ben onun ve onun yönetici ekibinin saldırgan bir şekilde kovalanmasını desteklerim. Ama bunun, Suriye ordusunu, Suriye güvenlik güçlerinin ve istihbarat örgütünü parçalayacak şekilde yapılmasını istemiyorum. Çünkü Esad gittikten sonra ülkeye istikrar kazandırabilmek için onlara ihtiyaç var.”
Morell’in yorumları, Esad’a karşı canlandırılan rejim değişikliği operasyonunun, aynı zamanda onun destekçileri İran’ı ve Rusya’yı da hedeflediği gerçeğinin altını çiziyor. Obama yönetimi, yaygın halk muhalefeti, egemen çevreler içindeki anlaşmazlıklar ve Rusya’nın savaşa karşı muhalefeti karşısında, geçtiğimiz Eylül ayında Suriye’ye karşı havadan yıldırma savaşı planlarını rafa kaldırdı. ABD, bunun ardından, Almanya ile birlik içinde, Doğu Avrupa’nın NATO ittifakıyla daha fazla bütünleşmesi ve Moskova’yı zayıflatmak için, Şubat ayında, Ukrayna’da, başını faşistlerin çektiği darbe düzenledi ve Rusya ile bir karşılıklı meydan okumaya yöneldi.
Obama yönetimi, şimdi, Ortadoğu’da, Rusya’nın tek bölgesel müttefikini devirmeyi ve kendi hegemonyasını sağlamlaştırmayı hedefleyen yeni bir savaş başlatmış durumda. Böylesi bir çatışma, sadece Suriye’yi ve Irak’ı değil daha geniş bir bölgeyi içine çekmekle ve çıkarları tehdit altında olan Rusya gibi diğer güçleri de çatışmaya sürüklemekle tehdit ediyor. Bununla birlikte, Obama’nın, Amerikan birliklerinin çatışmaya katılacağını reddetmesine karşın, savaş ABD’nin çok daha büyük askeri taahhüdünü gerektirecektir.
Cordesman’ın yorumunun merkezinde, ABD birliklerini Irak güçlerinin ve Suriye’deki Esad karşıtı milislerin “danışmanları ve kolaylaştırıcıları” olarak cephe hattına yerleştirme ihtiyacı vardı. Cordesman, halihazırda “büyük savaş birliklerinin” kullanımı savunmamakla birlikte, “karada, fark yaratmak için çatışmalara etkili bir şekilde katılacak sınırlı sayıda ABD ‘kara birlikleri’”ne ihtiyaç duyulacağında ısrar ediyor. Bu “sınırlı sayı”, “nerdeyse kesin olarak, şu anda bu görevlere atanmış olan 1.400 küsur ABD askerinden daha fazlasına ihtiyaç duyacak.”