Bugün Yeni Olanlar
Haber ve Analiz
Tarih
Sanat Eleştirisi
Polemikler
Bilim
Bildiriler
Röportajlar
Okur Mektupları
Arşiv
DSWS Hakkında
DEUK Hakkında
Yardım
DİĞER DİLLER
İngilizce
Almanca
Fransızca
İtalyanca
İspanyolca
Portekizce
Lehçe
Çekce
Rusça
Sırp-Hırvat dili
Endonezyaca
Singalaca
Tamilce
ANA BAŞLIKLAR
Dünya ekonomik krizi, kapitalizmin başarısızlığı ve sosyalizmin gerekliliği SEP/DSWS/TEUÖ bölgesel konferanslarında kabul edilen karar önergesi
Bush, Türkiyeye Irakta PKKya saldırması için yeşil ışık yaktı Türk-Kürt çatışmasındaki tarihsel ve siyasi sorunlar
Asyada tsunami: neden hiçbir uyarı yapılmadı
Mehring Bookstan yeni bir kitap: Amerikan Demokrasisinin Krizi: 2000 ve 2004 Başkanlık seçimleri
Livio Maitan (1923-2004): eleştirel bir değerlendirme
|
|
DSWS : DSWS/TR : Haber ve Analiz : Bölgesel haberler : Avrupa Birliği
Yazıcıya hazırla
Yeni Zelanda’daki Anzak Günü emperyalizmi yüceltiyor
Bill Van Auken
1 Mayıs 2014
İngilizceden çeviri (28 Nisan 2014)
Geçen Cuma günü Yeni Zelanda’da düzenlenen Anzak Günü anma törenleri, hükümetin, ülkenin I. Dünya Savaşı’ndan Afganistan’ın işgaline kadar, geçtiğimiz 100 yıl boyunca emperyalist savaşlara katılımını övme kampanyasında bir tırmanmaya işaret etti.
Her yıl yapılan bu militarizm kutlaması, bu yıl, ABD’nin Ukrayna’ya yönelik provokatif emperyalist müdahalesinin ve Obama’nın Japon hükümetinin Çin’e karşı saldırgan konumunu desteklemesinin yolaçtığı artan küresel gerilimlerin ortasında gerçekleşti. Yeni Zelanda’daki Ulusal Parti hükümeti, Ukrayna’daki sağcı yönetime ve Washington’ın Rusya’ya yönelik yaptırımlarına tam olarak arka çıkmış; ABD’nin Çin’i kuşatmayı ve ona karşı savaş hazırlığını amaçlayan Hint-Pasifik bölgesindeki askeri yığınağını desteklediğini açıklamıştı.
25 Nisan, resmi olarak, Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerin, felaketle sonuçlanan Müttefik saldırısının bir parçası olarak Türkiye’deki Gelibolu Yarımadası’na çıkmasının yıldönümü. Bu savaşta, 80.000’den fazla Türk’ün yanı sıra, 2.000 dolayında Yeni Zelandalı, 8.000 kadar Avustralyalı ile 34.000’den fazla Britanyalı ve 10.000’e yakın Fransız asker ölmüştü.
I. Dünya Savaşı’nda, yalnızca 1 milyon nüfusa sahip olan Yeni Zelanda’dan 18.500 kişi ölmüş, 40.000 kişi yaralanmıştı. Yeni Zelanda egemen sınıfının amacı, Britanya emperyalizminin küçük ortağı olarak kendi servetini arttırmak ve Almanların elindeki Samoa da dahil, daha fazla Pasifik adasını ele geçirmekti.
Bu yıl ülkenin dört bir yanında ve Gelibolu’da düzenlenen gündoğumu dinsel törenleri, hükümetin gelecek yılki 100. yıldönümü anmaları için bir “kostümlü prova” olarak değerlendiriliyor. Bu kutlamalar, Yeni Zelanda’nın I. Dünya Savaşı’na katılmasını yüceltmeye yönelik beş yıllık bir programın parçasıdır. Bu program, halkı gelecekteki emperyalist savaşlara katılmayı kabul etmeye koşullandırmayı amaçlamaktadır.
Hükümet, Wellington’daki yeni bir savaş anısı parkı için 120 milyon dolar, 100. yıldönümü ile bağlantılı diğer projeler için de 19 milyon dolardan fazla para harcıyor.
Anma törenlerini canlandırmak için tanınmış kişilerin katkısına başvuruldu. Yurda Dönen Askerler Derneği, ödüllü tasarımcı Bayan Trelise Cooper tarafından hazırlanmış Anzak konulu iPhone kılıfları, zeytinyağı, şemsiyeler, tişörtler ve çantalar satıyorlar. Wellington’daki gündoğumu dinsel töreninde, askerler, 1914’teki üniformaların, Yüzüklerin Efendisi’nin yönetmeni Peter Jackson tarafından tasarlanmış kopyalarını giyiyorlardı. Jackson, şimdi, Te Papa Ulusal Müzesi’nde, bir I. Dünya Savaşı “siper yaşamı” modeli tasarlıyor.
Anzak Günü anmalarına, I. ve II. Dünya Savaşları ile diğer savaşlarda ölmüş yakınlarına saygı göstermek için, binlerce sıradan insan katıldı. Bununla birlikte, egemen sınıf açısından bu törenlerin amacı, insanların kafasına, onun ordusuna ve operasyonlarına sorgusuz itaati yerleştirmektir. TV3’ün bir sunucusunun belirttiği gibi, 25 Nisan, “geçmiş ile değil, daha çok bugünle ilgilidir.”
Bu, en açık şekilde, neredeyse 10.000 kişilik bir topluluğa hitap etmek için Onbaşı Willie Apiata’nın seçildiği Auckland’daki törende görüldü. Apiata, Afganistan’daki seçkin SAS komandolarında savaştığı için kahramanlık madalyası almıştı. Yeni Zelanda’nın SAS birlikleri, Afganistan’ın ABD önderliğindeki istilasında yer almış ve tutukluları işkence görmek üzere ABD ve Afgan güçlerine teslim etmek gibi savaş suçlarına karışmışlardı. Afganistan’da, geçtiğimiz yıla kadar 100’den fazla Yeni Zelandalı asker bulunuyordu.
Apiata, konuşmasında, geçtiğimiz 13 yıl boyunca hava saldırılarında, gece baskınlarında ve ABD önderliğindeki güçlerin diğer kanlı operasyonlarında öldürülmüş binlerce Afganistanlı’dan söz etmedi. O, bunun yerine, Afganistan’a “buradaki, Yeni Zelanda’daki konumunuzu, halkımızın gelişmesi ve yaşaması için daha güvenilir hale getirmek için” gitmiş olduğunu söyledi. “Terörle mücadele” sahte bayrağı altında başlatılan bu işgal, gerçekte, ABD’nin stratejik öneme ve zengin kaynaklara sahip olan bölgede denetim sağlamak için başlattığı yeni sömürgeci bir girişimdi.
Genel Vali Jerry Mateparae, Gelibolu’da yaptığı konuşmada, I. Dünya Savaşı’ndaki, Afganistan’daki ve başka yerlerdeki Yeni Zelandalı askerlerin, “özgürlüklerimizi savunmaya ve hem kendi aileleri hem de bizim ailelerimiz için daha iyi bir barış getirmeye” hizmet ettikleri biçimindeki benzeri düşünceleri ileri sürdü. Mateparae, önceki İşçi Partisi hükümeti Afganistan’a ve Irak’a asker gönderdiğinde Kara Kuvvetleri Komutanı idi. O, sonradan, 2011’de Kraliçe’nin temsilcisi olmadan önce, Savunma Kuvveti’nin komutanı ve istihbarat örgütü ile Devlet İletişim Güvenlik Bürosu’nun şefiydi.
Yeni Zelanda’nın egemen seçkinleri, Avustralya’da olduğu gibi, askeri felaketi ve on binlerce genç insanın Gelibolu’da katledilmesini bir ulusal kutlama vesilesi haline getirmeye girişmiş durumdalar. Mateparae, bu kampanyanın “tüm Yeni Zelandalılar ve Avustralyalılar için kalıcı öneme sahip” olduğunu belirterek, “biz, acılara ve can kayıplarına” rağmen, “aynı zamanda zorlukların üzerinde yükselen; yoldaşlık, cesaret, sevgi, sadakat ve çoğunluğun iyiliği uğruna özveri gibi değerleri kutluyoruz” dedi.
New Zealand Herald gazetesi, benzer biçimde, Gelibolu saldırısının anlamsızlığına rağmen, askerlerin, “ulusal amaca sorgusuz adanmışlık”larından dolayı “saygı”yı haketmiş olduklarını belirten bir başyazı yayımladı. Bu sadakat ve ulusun egemenleri uğruna “özveri” gönüllülüğü, tam da hükümetin bugünlerde gençlere aşılamaya çalıştığı şeydir.
I. Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümüne gelince; bu, savaşın tarihini yeniden yazmak için çok sayıda akademisyenin işe alınmasını da kapsıyor. I. Dünya Savaşı ile ilgili 13 tane kitap yazılıyor. Bunlardan, Damien Fenton’un “Yeni Zelanda ve Birinci Dünya Savaşı” adını taşıyan birincisi, savaşın karakterini saptırma, onun barbarlığını temizleme ve onu Yeni Zelandalılar’ın “gurur” duyması gereken özverili bir çaba gibi sunma yönünde kaba bir girişimdir. Fenton, zorunlu askerliği ve hükümetin I. Dünya Savaşı sırasında uyguladığı polis devleti önlemlerini bütünüyle onaylamaktadır. (bkz. “Government-produced book describes WWI as ‘successful and profitable’”).
Hükümetin maaşa bağladığı bir diğer profesör, eski albay Glyn Harper, 20 Nisan günü, TVNZ televizyonunda, “Birinci Dünya Savaşı’na ve Yeni Zelanda’nın rolüne ilişkin daha ince bir kavrayış geliştirmemizin zamanı” dedi. O, “bunun [savaşın] boşuna olduğu” ve generallerin askerleri “ölüme gönderilen değersiz şeyler” gibi kullandıkları “düşüncesi”ne karşı çıkıyordu. Harper, aynı Fenton gibi, savaşın Alman yayılmacılığını durdurmak için gerekli olduğunu vurguladı ama Britanya İmparatorluğu’nun kendi sömürgeleri üzerindeki vahşi egemenliği hakkında hiçbir şey söylemedi.
Harper, Gelibolu üzerine, Jim’in Mektupları adlı resimli bir çocuk kitabı yazdı. Kitapta, 18 yaşındaki kurgusal bir asker, evdeki kardeşine mektuplar yazıyor. Yayınevinin basın açıklamasına göre, Jim’in öldürülmeden hemen önce yazmış olduğu son mektup, “‘Lütfen, anneme benim için kaygılanmamasını söyle. Bu dünya yararına deneyimi kaçırmamış olacağım.’ biçiminde neşeli bir notla sona eriyor.” Harper tarafından yazılmış olan sonsözde ise Gelibolu’nun “askeri bir bozgundan daha fazlası”, “yoldaşlığın bir zaferi; askeri düzensizlik ve beceriksizlik karşısında kazanılmış bir zafer; hatta bizzat ölüme karşı kazanılmış bir zafer” olarak hatırlandığı belirtiliyor.
Harper’ın I. Dünya Savaşı’na ilişkin daha “ince” bir kavrayış derken kastettiği şey, on binlerce insanın ölümünün bu mide bulandırıcı yüceltilmesi olsa gerek.
Tüm siyaset ve medya kurumunun desteklediği, militarizmi canlandıran bu yaygın kampanya, yeni kuşağı emperyalist savaşlarda zorla savaştırmanın hazırlığıdır.
Sayfanın başı
Okuyucularımız: DSWS yorumlarınızı bekliyor. Lütfen e-posta gönderin.
Telif Hakkı 1998-2017
Dünya Sosyalist Web Sitesi
Bütün hakları saklıdır
|